Dolar

32,5957

Euro

34,8077

Altın

2.495,31

Bist

9.457,19

Suriye'deki iç savaşın dönüm noktaları

Suriye'deki iç savaşın dönüm noktaları

9 Yıl Önce Güncellendi

2015-11-08 12:47:50

Suriye'deki iç savaşın dönüm noktaları
Suriye'de Arap Baharı sonrası başlayan ve beşinci yılına giren iç savaşın dönüm noktalarını, Esed'in Doğu Guta'da kimyasal silah kullanılması, DAEŞ ve Şii militanların savaşa müdahil olması, DAEŞ karşıtı uluslararası koalisyonunun hava saldırıları ve son olarak Rusya'nın Suriye'ye müdahalesi oldu.

Aralık 2010'da Tunus'ta başlayan Arap Baharı kısa sürede tüm Ortadoğu'ya yayıldı. Pek çok yerdeki gibi Suriye'de halk demokratik reform, özgürlük ve siyasi tutukluların serbest bırakılması talebleriyle sokaklara döküldü. Başlangıçta Suriye halkının taleplerini karşılamakta yetersiz kaldıklarını kabul eden Devlet Başkanı Beşşar Esed, barışçı protesto hakkını tanıyarak 48 yıldır yürürlükte olan olağanüstü hali sona erdirdi, Devlet Yüksek Güvenlik Mahkemesini lağvetti. Ancak güvenlik güçlerinin 18 Mart'ta Dara'da göstericilere ateş açması o zamana kadar nispeten barış ortamında süren gösteriler için bir dönüm noktası oldu.

Rejim karşıtı protestoların giderek daha da yaygınlaşması üzerine Suriye ordusu göstericilere gözdağı vermek için Dera, Banyas, Humus, ve Şam'da göstericilerin yoğun olarak yaşandığı yerleri bombalamaya başlaması olayların iç savaşa doğru gittiğinin önemli bir göstergesiydi. Harizan ayına gelindiğinde ise çatışmalar iyice şiddetlenmiş, güvenlik güçlerinin müdahalesinde hayatını kaybeden göstericilerin sayısı bini aşarken, gözaltına alınanların sayısı ise 10 bine yaklaşmıştı. Ölen Hafız Esed döneminde de benzer olaylar yaşayan halk iç savaş endişesi ile yavaş yavaş ülkeyi terk etmeye başladı. Öyleki haziran ayı sonuna gelindiğinde Türkiye'ye sığınan Suriyeli sayısı çoktan 15 bine ulaşmıştı.

Güvenlik güçlerinin göstericilere karşı tutumunu sertleştirmesi üzerine ABD yönetimi, Devlet Başkanı Beşşar Esed dahil pek çok üst düzey Suriyeli yetkiliye ABD'ye giriş yasağı getirdi ve Suriye'ye ekonomik ambargo kararı aldı. ABD Başkanı Barack Obama, 18 Temmuz'da Esed'i ilk kez resmen istifaya çağırdı. Ertesi ay Avrupa Birliği de bazı Suriyeli yöneticilere AB'ye giriş sınırlaması getirdiğini ve Suriye petrolüne ambargo koyduğunu açıkladı. Ancak bu gelişmeler Suriye yönetimine geri adım attırmakta etkisiz kaldı.

- Uluslararası tepkiler giderek arttı

Esed yönetimine karşı daha etkili mücadele etmek isteyen Suriyeli muhalifler Ağustos 2011'de "Suriye Ulusal Konseyi"ni kurdu.

Yaşananlar karşısında rejimin, muhalefet üzerindeki baskısının azalması şöyle dursun şiddetini giderek artırdı. Ülkede tutuklananların sayısı on binlerle ifade edilmeye başlanırken, Uluslararası Af Örgütü, ağustos sonunda yaptığı açıklamada son beş ayda göz altında bulunduğu sırada hayatını kaybedenlerin sayısının 88'i bulduğunu açıkladı. Hama Başsavcısı Adnan Bakkur, "devletin muhaliflere karşı insanlık suçu işlediğini" söyleyerek görevinden istifa etti.

Ekim 2011'de Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'ne sunulan, Suriye yönetiminin göstericilere sert müdahaleye son vermesi çağrısı Rusya ve Çin'in vetosuna takılarak sonuçsuz kaldı.

Esed yönetiminin tutumu Arap Birliği ülkeleri tarafından da sert tepki ile karşılandı. Kasım'da Suriye'nin üyeliğini askıya alan Birlik, hükümetle göstericiler arasındaki şiddeti sona erdirmek amacıyla tank ve zırhlı araçların sokaklardan çekilmesini, siyasi mahkumların serbest bırakılmasını, Arap Birliği ve medyanın Suriye'deki durumu izlemesine izin verilmesini içeren planını açıkladı. Plan, Şam yönetimi tarafından Suriye'ye dışardan müdahale olmaması şartıyla kabul edildi. Rejimin, barış planının yükümlülüklerini yerine getirip getirmediğini izleyecek 50 kişilik Arap Birliği heyeti 27 Aralık'ta Şam'a ulaştı.

Aralık 2011'de, gösterilerin başlamasından 14 ay sonra, Şam'da bomba yüklü araçlarla arka arkaya düzenlenen iki ayrı saldırıda Suriye istihbaratına ait binalar hedef alındı. Saldırıyı üstlenen olmazken her iki taraf da saldırılardan birbirini suçladı.

Ülkede tansiyonun giderek yükselmesi üzerine ABD, Şubat 2012'de Şam Büyükelçiliğini kapatma kararı aldı. Suriye hükümeti, artan baskıları hafifletmek için çok partili sisteme geçişin önüne açan anayasa değişikliğini halkoyuna sundu. Oylamada yüzde 90 evet sonucu çıktı ancak bu da gerilimi düşüremedi.

Mart 2011'e gelindiğinde çatışmaların ilk yılı geride kalırken, BM verilerine göre hayatını kaybedenlerin sayısı 8 bine ulaşmış, durum artık çoktan bir iç savaş halini almıştı.

Öte yandan yine mart ayı içinde Körfez ülkeleri Şam'daki büyükelçilerini birer birer geri çekerken ülkelerindeki Suriyeli diplomatları da "Persona non grata" yani istenmeyen adam ilan ederek sınır dışı etmeye başladı.

- Ateşkes çabaları sonuç vermedi

Suriye hükümeti, 2 Nisan'da BM ve Arap Birliği Suriye Özel Temsilcisi Kofi Annan'a bir hafta içinde yerleşim yerlerindeki askerlerini geri çekme sözü verdi. Çatışma ve operasyonları durduracak planın hayata geçmesi ancak 12 Nisan'da oldu. Suriye devlet televizyonu, 19 Nisan'da Suriye ile BM arasında ateşkes protokolünün ön anlaşmasının imzalandığını duyurdu.

Suriye'nin Dostları Grubu, Nisan'da İstanbul'da yaptığı konferansta Suriye halkının meşru temsilcisi olarak Suriye Ulusal Konseyi'ni kabul ettiğini açıkladı. Mayıs'ta Arap ülkelerinin ardından Türkiye, Almanya, Fransa, İtalya, Kanada, Avustralya ve İspanya da Suriyeli diplomatları ülkelerinden sınır dışı etti.

Haziran 2012'de 300 araçlık BM konvoyu ateşkesi koruma amacıyla 90 günlüğüne Suriye'ye gönderildi. Tırmanan şiddet nedeniyle misyon birinci ayını tamamlamasının ardından geri çekildi. Temmuz ayında Suriye Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Cihad Maksiddi, dış aktörlerin saldırılarına maruz kalmaları durumunda kimyasal ve biyolojik silah kullanacaklarını tehdidinde bulundu.

Temmuz 2012'de muhaliflerin oluşturduğu Özgür Suriye Ordusu, Halep'in kuzeyini ele geçirdi. Aynı ay başkent Şam'da Ulusal Güvenlik Kurulu'na yönelik intihar saldırısında Devlet Başkanı Beşşar Esed'in özel temsilcisi Hasan Türkmani, Savunma Bakanı Davud Racha ve Genelkurmay Başkan Yardımcısı Asıf Şevket öldü. Saldırıyı, Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) üstlendi. ÖSO, aynı dönemde Halep'in kuzeyinde kontrolü ele aldı.

Suriye hükümetinin sertleşen tavrı sebebiyle ordu ve bürokrasiden çok sayıda isim muhaliflerin safına geçti ya da Suriye'yi terk etti. Ağustos 2012'de Suriye Başbakanı Riyad Hicab, istifa ederek Suriye'den ayrıldı. Maliye Bakanı Muhammed el-Cleylati ise ülkeyi terk ederken tutuklandı.

- Kimyasal silahların kullanılması

Rejimin muhaliflere karşı kimyasal silah kullandığına dair bölgeden haberler gelmeye başladı. ABD Başkanı Barack Obama, medyaya verdiği demeçte kimyasal silah kullanılmasının kendileri için bir "kırmızı çizgi" (game changer) ifadesini kullandı. Muhaliflerin kimyasal silah kullanıldığı iddialarının araştırılması yönündeki BM'ye yaptığı çağrılar ise yanıtsız kaldı.

Muhalifler, Aralık 2012'de Katar'da yaptıkları toplantıda Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu'nun (SMDK) kurdu. ABD, İngiltere, Fransa, Türkiye ve Körfez ülkeleri Suriye Ulusal Koalisyonu'nu Suriye halkının meşru temsilcisi olarak tanıdıklarını açıkladı. Bu dönemde, ABD yönetimi rejime karşı mücadele veren "Nusra Cephesi" adlı direniş grubunu yabancı terör örgütleri listesine aldı.

2013 yılına girildiğinde Esed, istifa çağrılarına görevi bırakmayacağı yanıtını verdi. Muhalefete karşı üslubunu sertleştiren Esed, muhalifleri terörist ilan etti.

BM Mülteciler Yüksek Komiserliği, 6 Mart'ta yaptığı açıklamada çatışmalar nedeniyle Suriye'yi terk edenlerin sayısının toplamda 1 milyonu aştığını bildirdi.

Rejimin muhaliflere karşı kimyasal silah kullandığı iddiası bu dönemde en çok tartışılan konuların başında geldi. ABD Savunma Bakanı Chuck Hagel, Nisan 2013'te Suriye rejiminin elinde kimyasal silah bulunduğuna dair güçlü delillere ulaştıklarını dile getirdi.

BM tarafından mayıs ayında yapılan açıklamada savaş nedeniyle Suriye'yi terk edenlerin sayısının 1,5 milyona ulaştığı bildirildi.

Lübnan'daki Hizbullah'ın lideri Hasan Nasrallah, 1 Mayıs'ta Suriye rejimine desteğini açıkladı. Nasrallah'ın açıklaması savaşın gidişatını değiştirecek önemli gelişmelerden biri oldu.

ABD'nin Suriye muhaliflere askeri yardım yapacağını açıklamasının ardından Avrupa Birliği (AB), 27 Mayıs'ta Suriye'ye uygulamakta olduğu silah ambargosunun sona erdiğini ilan etti.

- ABD müdahalesinin gündeme gelmesi

İç savaşın kuşkusuz en önemli olaylarından biri 21 Ağustos'ta yaşandı. Şam'ın Doğu Guta banliyösüne düzenlenen kimyasal saldırıda çoğunluğu kadın ve çocuklardan oluşan bin 300'den fazla kişi hayatını kaybetti. Muhalifler olaydan Esed rejimini sorumlu tutarken, Esed yönetimi muhalifleri suçladı. ABD Başkanı Obama'nın "kırmızı çizgi" olarak gösterdiği kimyasal silah kullanılması sonrasında ABD'nin Suriye'ye müdahale etmesi gündeme geldi.

BM, 22 Ağustos'ta kimyasal saldırıya ilişkin iddiaların incelenebilmesi için Suriye hükümetinden bölgeye giriş izni istedi. Suriye yönetimi, 3 gün sonra BM heyetine izin vermeyi kabul etti.

26 Ağustos'ta BM uzmanları incelemelerde bulunmak üzere kimyasal silahın kullandığı bölgeye gitti. Heyet, yolda keskin nişancı saldırısına uğradıklarını bildirdi. Saldırıyla ilgili önemli ölçüde delilin Suriye rejimini işaret etmesi üzerine 27 Ağustos'ta ABD Savunma Bakanı Chuck Hagel, Obama'nın emir vermesi durumunda Suriye'yi vurmaya hazır olduklarını bildirdi. Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande, müdahale durumunda ABD'ye destek vereceklerini açıkladı. Obama, 31 Ağustos'ta Suriye'ye yönelik askeri harekat konusunda Kongre'den yetki talep edeceklerini söyledi.

Şii milislerin Rejim saflarında savaşa katılmalarının etkisi alanda görülmeye başladı. Hizbullah ve Suriye ordusunun ortaklaşa düzenlediği saldırı sonrası Humus ve Lübnan sınırı arasında bulunan Kusayr kasabası muhaliflerin elinden alındı.

ABD'nin Suriye'ye müdahalesi için gün sayılırken, Suriye hükümeti, 9 Eylül'de kimyasal silahlarını teslim etmesi yönünde Rusya'nın masaya getirdiği anlaşmayı kabul ettiğini bildirdi. Bundan 5 gün sonra, rejimin elindeki kimyasal silahların imhası konusunda ABD ile Rusya'nın anlaştığı açıklandı. 27 Eylül'de BMGK'de Suriye'nin kimyasal silahlarının imha edilmesi kararı alındı. 6 Kasım'da kimyasal silahların imhasına başlandı. Ay sonunda ise ülkedeki tüm kimyasal silah üretim tesislerinin imha edildiği açıklandı.

BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun, Eylül 2013 ortasında Suriye'deki kimyasal silah saldırısıyla ilgili BM uzmanlarının hazırladığı raporu BMGK'ye sundu. Raporda, saldırıda etkili bir kimyasal silah olan sarin gazı kullanıldığı doğrulanırken, saldırının sorumlularıyla ilgili tespite yer verilmedi. Genel Sekreter Ban, aynı ay Suriye'deki tarafları 22 Ocak'ta Cenevre'de görüşemeye çağırdı. Suriye muhalefeti BM'ye İran'a yaptıkları daveti geri çekmemeleri durumunda Konferans'a katılmayacaklarını bildirdi. Bunun üzerine BM, İran'a daveti geri çekti.

- Cenevre'den ses çıkmadı

Aralık 2013'te, BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri Navi Pillay, BM uzmanlarının yaptığı incelemede Suriye hükümetinde görev yapan yöneticilerin savaş suçu işlediği yönünde önemli delillere ulaştıklarını açıkladı.

Cenevre 2 Konferansı'nın açılışında konuşan ABD Dışişleri Bakanı Kerry, Suriye'de kurulacak geçiş hükümetinde Esed'e yer olmadığını söyledi. İkinci oturumu Şubat'ta yapılan görüşmelerde sonuç çıkmadı.

Mart 2014'te Rejim ve Hizbullah güçleri Lübnan sınırındaki muhaliflerin elinde bulunan son toprağı da aldı. Savaşın ilerleyen dönemlerinde İran ve Hizbullah destekli unsurların etkisi giderek daha da arttı.

2013 yılında başlayan El Kaide ve DAEŞ gerginliği hat safhaya ulaştı ve El Kaide'ye bağlılığını açıklayan Nusra Cephesi DAEŞ ile olan ilişkisine son verdi. Bu dönemde ABD'nin Irak'ı işgali sırasında ortaya çıkan ve iç savaş sırasında Suriye'ye sıçrayan DAEŞ terör örgütü, iç savaşın önemli aktörlerinde biri haline gelmeye başladı.

BM'ye bağlı Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü (KSYÖ), Nisan'da Suriye'deki kimyasalların yüzde 86,5'inin teslim alındığını duyurdu.

Ertesi ay İnsan Hakları İzleme Örgütü Esed rejiminin klor gazı kullandığını belgeledi. Araştırmalarda klor saptanan depoları ve saldırılar sonrasında yaşananları gösteren kanıtların yer aldığı rapor yankı uyandırdı ancak Esed yönetimi aleyhine somut bir etki doğurmadı.

Haziran 2013'te Esed ailesinin iktidar geldiği 1970'lerden beri ilk defa birden çok adayın yarıştığı devlet başkanlığı seçimleri yapıldı. Sadece rejimin kontrolündeki bölgelere sandık kurulurken, Suriye devlet başkanı Beşşar Esed oyların yüzde 88,7'sini aldı. KSYÖ, Suriye'nin kimyasal silahlarının tamamıyla imha edildiğini açıkladı.

İç savaşın önemli gelişmelerinden bir diğer ise DAEŞ'in Suriye'de halifelik ilan etmesi oldu. Yabancı savaşçıların katımlıyla kısa sürede büyüyüp gelişen örgüt ağustos 2014'te zengin petrol yataklarına sahip Rakka'yı ele geçirdi, ardından Ayn El Arab doğru yürüdü.

Ağustos ayında ortaya çıkan Amerikalı gazeteci James Foley'in DAEŞ tarafından vahşice katledilmesi görüntüleri, uluslararası toplumda infiale yol açtı. ABD öncülüğünde Paris'te yapılan toplantıda DAEŞ karşıtı koalisyon kurulması kararı alındı. ABD ve DAEŞ karşıtı koalisyonun üyesi olan 5 Arap ülkesi, Eylül'de Halep ve Rakka'daki DAEŞ hedeflerini bombalamaya başladı.

Bu dönemde DAEŞ terör örgütü Ayn El Arab'a saldırılarını yoğunlaştırdı. Ocak 2015'in son haftasında Ayn El Arab'taki silahlı YPG örgütü kentin büyük bölümünü kontrol altına aldıklarını duyurdu.

Suriyeli muhaliflerin eğitilmesi yönünde ABD ile Türkiye arasında uzun süredir müzakereleri devam eden "eğit donat" programı şubat 2015'te imzalandı fakat eğitimin başlaması bir kaç ay daha aldı. Program beklenen etkiyi ortaya koyamadı ve bir süre sonra ABD tarafından askıya alındı.

Mayıs'ta BM özel temsilcisi Mistura'nın daveti ile Esed rejimi, İran, Hizbullah ve PYD'nin de aralarında bulunduğu katılımcılar ile Cenevre görüşmeleri yapıldı. Görüşmelere Suriye silahlı muhalefetinden temsilciler katılmadı.

Haziran'da PYD, DAEŞ'in elindeki Tel Abyad'a saldırı başlattı. PYD'nin saldırı sırasında bölgedeki Türkmen ve Araplara karşı soykırım ve tehcir politikası uyguladığı dünya basınında yer aldı. Daha sonra, iddiaları araştırmak için bölgeye giden uluslararası komisyon PYD tarafından bölgeye alınmadı.

- Rusya'nın hava saldırıları

2015 yılının en önemli gelişmesi ise Rusya'nın Suriye'ye müdahalesi oldu. Rusya Devlet Başkanı Putin, Eylül'de BM Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada Suriye'ye müdahale edeceklerinin sinyallerini verdi. DAEŞ'i vurma bahanesiyle 30 Eylül'de hava saldırılarına başlayan Rusya, muhaliflerin elindeki bölgeleri hedef alarak uzun süredir İran'ın desteği ile ayakta kalmaya çalışan Suriye rejimine toparlanma fırsatı sundu. Rejim güçleri ile İran askerleri, hava saldırılarıyla eş zamanlı olarak muhaliflere karşı kara harekâtına girişti.

Suriye'de tansiyonun yükselmesi üzerine konuyla ilgili 17 ülke Viyana'da bir araya geldi. 30 Ekim'de yapılan ikinci tur görüşmelerinde de anlaşma sağlanmaması üzerine görüşmeler ileri bir tarihe ertelendi.

Rusya, Suriye'de kurduğu hava üssünde görev yapan personel sayısını yakın bir zamanda 4 bine çıkardı. Bu durum Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Maria Zakarova'nın "Suriye'de Esed'in iktidarda kalması Rusya için çok elzem değil" açıklamasının sahada net bir karşılığı olmadığına, dolayısıyla da Suriye'deki iç savaşın süreceğine işaret ediyor.

Haber Ara