Dolar

32,5957

Euro

34,8077

Altın

2.495,31

Bist

9.457,19

STK'ler sosyal medyadaki şiddet diline 'dur' demek için bir araya geldi

TÜRGEV Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Fatmanur Altun:- 'Özellikle kadın bedeni üzerinden üretilen cinsiyetçi küfürler sadece kadınları değil, toplumun her ferdini değersizleştiren, itibarsızlaştıran ve yok sayan bir yozlaşmaya sebep oluyor. Bu kaosa ve kişilik haklarını fazlasıyla zedeleyen ölçüsüz şiddet diline karşı STK'ler olarak elimizden geleni yapmak durumundayız'- ÖNDER Genel Başkanı Kamber

4 Yıl Önce Güncellendi

2020-07-08 11:07:27

STK'ler sosyal medyadaki şiddet diline 'dur' demek için bir araya geldi
ZEYNEP RAKİPOĞLU - ELİF KÜÇÜK - Kadın, aile, gençlik, eğitim ve insani yardım gibi birçok alanda faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşları (STK), Kadın ve Demokrasi Derneğinin (KADEM) sosyal medyadaki cinsiyetçi, argo, küfürlü ve şiddet içerikli söylemlere "dur" demek için başlattığı "Küfürsüz Hayat Mümkün" kampanyası için bir araya geldi.

KADEM, sosyal medyada kadın bedeni ve kimliği üzerinden üretilen cinsiyetçi söylemler, hakaretler ve aşağılamalara karşı bir direniş örneği göstermek ve Türkçeyi bu kelimelerden temizlemek amacıyla harekete geçti.

Bu kapsamda başlatılan "Küfürsüz Hayat Mümkün" kampanyasına, Türkiye Gençlik ve Eğitime Hizmet Vakfı (TÜRGEV), ÖNDER İmam Hatipliler Derneği, MÜSİAD Kadın Komitesi, Türkiye Kadın Girişimcileri Derneği (KAGİDER), Toplumsal Gelişim Merkezi Eğitim ve Sosyal Dayanışma Derneği (TOGEMDER), Türkiye Gençlik Vakfı (TÜGVA), Kadın ve Aile Gençlik Merkezi (KAGEM), Memur Sendikaları Konfederasyonu (MEMUR-SEN), 15 Temmuz Derneği, İHH İnsani Yardım Vakfı, Sadakataşı Derneği, Ensar Vakfı, Türkiye İş Kadınları Derneği (TİKAD) ve Uluslararası Sosyal Medya Derneği (USMED) gibi 53 sivil toplum kuruluşu destek veriyor.

Dijital mecradan farklı etkinlik ve çalışmalarla çok geniş kitlelere ulaşmayı hedefleyen kampanya ile kültürün bir parçası olan adap geleneğinin sosyal mecralarda yaşatılması ve toplumsal huzuru koruyan bir dilin bu alanlara hakim olması amaçlanıyor.

- "Ölçüsüz şiddet diline karşı elimizden geleni yapmak durumundayız"

TÜRGEV Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Fatmanur Altun, AA muhabirine yaptığı açıklamada, gündelik hayatta kolayca sarf edilemeyecek hakaretlerin, küfürlerin ve saldırıların çevrim içi ortamlarda isimsiz ve kimliksiz kişiler tarafından çok rahat sarf edilebildiğine, bunun bir şiddet biçimi olarak defalarca tekrarlanabildiğine şahit olduklarını söyledi.

Özellikle kadın bedeni üzerinden üretilen cinsiyetçi küfürlerin, sadece kadınları değil, toplumun her ferdini değersizleştiren, itibarsızlaştıran ve yok sayan bir yozlaşmaya sebep olduğunu belirten Altun, şöyle konuştu:

"Bu kaosa ve kişilik haklarını fazlasıyla zedeleyen ölçüsüz şiddet diline karşı STK'ler olarak elimizden geleni yapmak durumundayız. Aksi halde milyonlarca insanın aktif şekilde kullandığı bu mecralar, yapılan bütün değerli işlerin kamusal zeminini yok eden yerler haline dönüşebilir. Aynı fikre ve hayat görüşüne sahip olmasak da insanlığın ortak değerlerine inancımızın belirlediği saygı zeminini korumak zorundayız. Tartışmalarımızı bir hakaret savaşına dönüştürmeden, bizi birbirimize bağlayan doğal, insani ve vicdani hukukun varlığını unutmadan konuşabilmeliyiz."

Altun, bu sorunun, iyi ve faydalı olanın çoğaltılmasıyla güzel örneklerin ve anlamlı birlikteliklerin öne çıkarılmasıyla kolayca üstesinden gelinebileceğini, sadece bir parça duyarlılık ve hassasiyetle bu kriz halinin çıkmazları konusunda farkındalık kazanılabileceğini vurguladı.

"Huzurlu ve güçlü bir toplum olmanın en önemli adımlarından biri kesinlikle bu çirkinliklere teslim olmamaktan geçiyor." diyen Altun, kullanılan kelimelerin düşünceleri, düşüncelerin de hayatı ne kadar güçlü bir şekilde dönüştürme gücü olduğunu bildiklerini, bu sebeple KADEM'in yürüttüğü "Küfürsüz Hayat Mümkün" kampanyasını çok anlamlı bulduklarını ve desteklediklerini dile getirdi.

- "Ayrımcı dil, yalan, küfür ve kötü söz kullanmayalım"

ÖNDER Genel Başkanı Kamber Çal, özellikle sosyal medyada gerçek veya gerçek olmayan kimlikler üzerinden söylenen sözlerin, yapılan paylaşımların, toplumu rahatsız edici bir hal almaya başladığına işaret etti.

Hz. Peygamber'in "Müslüman elinden ve dilinden kimsenin zarar görmediği kişidir." sözünü anımsatan Çal, "Bu şiar dün olduğu gibi bugün de geçerli. İçinde yaşadığımız dönemler, ortamlar hatta ruh halimiz bu gerçeği değiştirmez. Sosyal medya diğerlerinden ayrı tutulacak, sorumluluğunu almayacağımız, dini tabirle ise hesaba çekilmeyeceğimiz bir alan değil. Gerçek hayatta işlediğimiz fiiller, yaptığımız işler, sarf ettiğimiz sözler bizi ne kadar bağlıyorsa sosyal medyadaki eylemlerimiz de bağlar." değerlendirmesinde bulundu.

Herkesin daha temiz ve steril bir dünyada, daha mutlu, düzeyli ve üsluplu bir toplumda yaşamak istediğini aktaran Çal, şöyle devam etti:

"Çocuklarımızın da iyiyi ve doğruyu görerek yetişmesini, kötü söz, argo ve küfürle muhatap olmadan, zihni kirlenmeden yoluna devam etmesini arzuluyoruz. O zaman hem kendimiz hem çocuklarımız ve geleceğimiz için hepimize görev düşüyor. Sorumluluğu alalım ve gerçek hayatta olduğu gibi sosyal medyada da nazik, saygılı, ahlaklı ve emin bireyler olalım. Ayrımcı dil, nefret, iftira, yalan, küfür, argo ve kötü söz kullanmayalım. Önce hepimiz kendi kelimelerimizle gerçekleştireceğimiz bir temizlenme ve arınma yaşayalım. Böyle yapmayanları da hayatımızdan uzaklaştıralım. Kendi kendimize şunu şiar edinelim: Söyleme, söyletme, yayma, ilgili birimlere şikayet et, iyi örnek ol, iyi örnekleri çoğalt, kalbinin ve zihninin kirletilmesine izin verme. Unutmayalım, iyilikler, güzellikler daha çok yayılarak, paylaşılarak çoğalır."

- "Dilin kullanımına özen gösterme bilinci yaygınlaşmalı"

KAGİDER Başkanı Emine Erdem, sevgiye dayalı bir toplum için dilin özenle kullanılması gerektiğini, toplumun geleceğinin sevgiden, birlikten ve dayanışmadan geçtiğini ifade etti.

Dilin doğru kullanılması halinde iletişimi doğru gerçekleştiren bir araç olduğunu, yanlış kullanıldığında ise nefreti körüklediğini anlatan Erdem, sevgiyi destekleyen ve toplumu bölmeyen dilin en temel özelliklerinin eşitlikçi olması ve cinsiyete, etnik özelliklere, dine ya da yaşa göre ayrımcılık yapmaması olduğunu belirtti.

Erdem, günlük hayatta iyi niyetli olanların bile farkında olmadan kullandıkları sözcükler bulunduğuna işaret ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"İlk bakışta bu sözcükleri kullanmakta bir zarar görmeyiz ama aslında bunları kullanarak toplumsal ön yargıları canlı tutan bir kültüre destek vermiş oluruz. Örneğin cinsiyetçi yaklaşımı ele alalım. 'Erkek gibi kadın', 'erkek işi', 'adam gibi', 'kadın işi', 'bayan hakim', 'elinin hamuruyla erkek işine karışma' gibi ifadeler kadının toplumdaki konumuyla ilgili aşağılayıcı, erkek egemen bir hayatı öne çıkartan ön yargıları pekiştirmektedir. 'Dinozor', 'eski kafalı' gibi ifadeler topluma hala önemli katkılar yapabilecek yaşlıları dışlarken, 'yeni yetme', 'dünkü çocuk' gibi ifadeler de gençlerin özel ve iş hayatlarını kabusa çevirebilir."

Kadını ve kadın girişimciliği ile istihdamını güçlendirmek için yürüttükleri bütün çalışmalarda cinsiyetçi ve ön yargılı, erkek egemen kültüre karşı mücadelenin öncelikleri olduğunu dile getiren Erdem, şunları kaydetti:

"Bu mücadelenin başarıya ulaşmasında dilin kullanımına özen gösterme bilincinin yaygınlaşması önemli rol oynayacaktır. Bunu hızlandıracak olan da rol modeli olarak görülen insanların bu yaklaşımı benimseyerek topluma örnek olmasıdır. Bu bakımdan siyasetçilere, sanatçılara ve medyaya çok önemli bir görev düşmektedir. Onlar dilimizi özenli kullandıkları sürece toplumun diğer kesimleri de buna daha fazla dikkat edecektir. KADEM'in kampanyası bu sürece katkıda bulunan, son derece önemli bir girişimdir. Bu girişimi gönülden destekliyoruz. Küfürsüz, ön yargılardan arınmış, eşitlikçi bir dil kullanımının herkes tarafından benimsenmesini diliyorum."

- "Küfredenlere yapılabilecek şey eğitim vermekten başka bir şey değildir"

MÜSİAD Kadın Komitesi Başkanı Müge Öz, son zamanlarda kadın ve kadın bedeni üzerinden birçok alanda yanlış hadiselerin cereyan ettiğine şahit olunduğunu, insanların bilgisayar maharetiyle yüz yüze söylemekten hicap duydukları birçok ifadeyi sosyal medyada yayınlayabildiklerini dile getirdi.

Küfrü, "bir insanın söyleyecek sözü olmadığında ortaya koyabileceği bir çaresizlik emaresi, bir saldırı biçimi" olarak tanımlayan Öz, İslam dininde küfrün zerrece yeri olmadığını, küfre sapanların da kendi aleyhine saptıklarına inanıldığını ifade etti.

"Baki'nin de dediği gibi, baki kalan bu kubbede bir hoş sada iken, küfür nedendir?" diyen Öz, bu minvalde KADEM'in "Küfürsüz Hayat Mümkün" kampanyasını desteklediklerini vurguladı.

Müge Öz, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Hadiseyi üç taraflı düşünmek gerekir. Küfreden, küfre maruz kalan ve olaylara şahitlik edenler. Küfredenlere yapılabilecek şey eğitim vermekten başka bir şey değildir. Zira, söyleyecek sözün tükenmemesi ancak doğru bir eğitim sistemiyle mümkün olur. Küfre maruz kalan ise bununla başa çıkmanın yolunu düşünür. Her iki taraf için de eğitimin yanı sıra sivil oluşumların etkisi ve rolü, bilinçlendirme düzeyini yükselteceği için oldukça önemlidir. Üçüncü taraf olarak, meseleye şahitlik eden de yine üç kısımda değerlendirilir; Özel ve tüzel kişilik ile kamu. Özel ve tüzel kişilik sessiz kalırsa, bunun rahatsızlık vermeyen bir alışkanlık haline geleceğini ve toplumsal yaranın yarın kendilerini de bulacağını bilmeleri gerekir. Böyle bir ortamda sessiz kalmamalı ve mazluma destek verecek eylemde bulunmalılardır. Kamu tarafındaysa bilhassa ortaya konacak yasalar ve normlarla suç ile ceza mekanizmasının çalıştırılması gerekir. Yazılı, görsel her türlü medyanın denetimi bilhassa önem arz etmektedir. Bir bireyin özgürlüğünün bir başkasının özgürlük alanıyla sınırlı olacağını ifade edecek normlar ve denetimlerle bu sağlanmalıdır. Şayet sivil oluşumlar ve bireyler susarsa, toplumsal yara ve arızanın yarın kendilerini bulacağından emin olmalılar. 'Bana dokunmayan yılan bin yaşasın.' anlayışı bizim benimsediğimiz bir yaklaşım değildir."

Haber Ara