Dolar

32,5232

Euro

34,9314

Altın

2.423,84

Bist

9.722,09

Şinasi Gündüz: İran'ın amacı dünyanın sonunu hızlandırmak

İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Profesörü Şinasi Gündüz, İran devrim muhafızları komutanı Caferi'nin basına yansıyan son demecini değerlendirdi.

9 Yıl Önce Güncellendi

2016-01-14 12:31:22

Şinasi Gündüz: İran'ın amacı dünyanın sonunu hızlandırmak

TİMETÜRK I HABER MERKEZİ

İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şinasi Gündüz, İran meselesini Timetürk için kaleme aldı.

İşte o yazı:

Fars Haber Ajansına göre; İran Devrim Muhafızları Komutanı Tümgeneral Muhammed Ali Caferi yaptığı bir konuşmasında, bölgemizde yaşanan hadiselerin Mehdi'nin gelişine zemin hazırladığını ve bu olaylarda aktif rol almak üzere İran'la ortak hedefler doğrultusunda faaliyet yürütecek 5 ülkeden 200 bine yakın silahlı gencin hazır olduğunu söyledi.

Yani Caferi'ye göre Suriye'de, Irak'ta, Yemen'de ve bölgemizde yer alan diğer ülkelerde yaşanan şiddet olayları ve siyasal gelişmeler, aslında beklenen kurtarıcı Mehdi'nin ayak sesleri… Yörede yaşanan şiddet olayları Mehdi'nin gelişine yönelik ilahi bir takdir… Şiiliğin amiral gemisi İran ve destekçisi olan diğer Şii gruplar, ellerinde silahlarıyla Mehdi'nin gelişini hızlandırmaya ve onu karşılamaya hazırlar…

Caferi'nin konuşmasından, İran'ın politik ve askeri hedefinin Mehdi beklentisiyle koordineli olduğu ve Mehdi'nin gelişine zemin oluşturduğu düşünülen bu hadiselere hazırlık yaptığı anlaşılmaktadır. Bu bağlamda kendisiyle ortak hedefler doğrultusunda faaliyet gösterecek silahlı birlikler hazırlayarak bölgede bunları tedavüle hazır hale getirmiş. Nitekim Pakistan ve Afganistan'dan Irak, Lübnan ve Yemen'e kadar Şii nüfusun yaşadığı bölgelerden oluşturulan silahlı güçlerin Suriye, Irak ve Yemen gibi ülkelerdeki hadiselerde Şii dayanışması ve İran'ın politik çıkarları lehine aktif rol alması bunu gösteriyor. Bu güçler vasıtasıyla bölgede bir taraftan Şii geleneğine tabi olduğu düşünülen yöneticiler, iktidarlar ve güçler korunup kollanmaya ve desteklenmeye çalışılıyor. Diğer taraftan da Şiilik dışındaki güçlere karşı amansız bir sindirme ve yok etme faaliyeti yürütülüyor. Burada dikkat çeken şey İran'ın öncülüğündeki bu güçlerin bölgede mücadele ettikleri kesimlerin gayrimüslim oluşumlar değil, bir şekilde Şii geleneği içinde görülen kesimlerin dışında kalan Müslüman halk olmasıdır. Yani “Mehdinin gelişine zemin hazırlayan” hadiselerde hedef olarak seçilen mağdurlar ve kurbanlar yöredeki Müslümanlar ve onların gelecekleri… Mehdinin gelmesi için bölgede Şii geleneğine ve bu geleneğin tarihsel lideri olarak düşünülen İran/Fars siyasetinin hedeflerine tehdit unsuru olarak görülen bu kesimlerin ortadan kaldırılması gerekiyor. Caferi'nin konuşmasında söz edilen silahlı birliklerin hedefleri de bunlardır. Bu hedef doğrultusunda İran, bölgede yürüttüğü mücadelede, uluslararası güç odaklarıyla uyum ve işbirliği içinde olmakta, yalnızca Rusya ile değil, gerektiğinde “büyük şeytan” diye nitelediği ABD ile birlikte iş tutmaktan da kaçınmamaktadır.

Bir kurtarıcının gelişi beklentisi ve bu kurtarıcının gelmesine insanlığın şiddet ve kanla hazırlanmasına dair kanaat,tarih boyu insanlık için genelde acı ve trajedi üretmiştir. Bu inanış yalnızca Şia'da değil İslam dışı çeşitli dinsel geleneklerde de mevcuttur. Bu konuda en dikkat çekici örnek Hıristiyan evanjeliklerin Mesih'in ikinci gelişine yönelik beklentileridir. Bunlara göre de kurtarıcı Mesih'in ikinci gelişi öncesi insanlık bir kaos yaşayacak ve oluk oluk kanın akacağı, akıtılacağı bir savaş ve çatışma yaşanacaktır. Bu ilahi bir takdirdir onlara göre… İlginç olan; bu savaş ve çatışmanın vuku bulacağı bölgenin, kabaca İslam dünyasının merkezini oluşturan Ortadoğu coğrafyası olmasıdır. Evanjelikler, Ortadoğu'da yaşanan şiddet hadiselerini ve çatışmaları Hıristiyan kutsal metinlerine dayandırılan bu beklenti doğrultusunda yorumlamakta ve yaşanan bu şiddet hadiselerinin ilahi iradenin kaçınılmaz bir tezahürü olarak görmektedirler. Onlara göre bu olaylar Mesih'in gelişi için olmazsa olmaz hadiselerdir. Hatta GraceHallsell'in“ForcingGod'sHand” (Tanrıyı Kıyamete Zorlamak, Kim Yayınları 2002-2003) başlıklı eserinde çarpıcı örneklerini verdiği gibi, bu çerçevede bazı fanatik evanjelikler Mesih'in gelişini hızlandırmak için yöredeki şiddet olaylarında aktif rol oynamaktan kaçınmamaktadırlar.

Caferi'nin konuşmasında ifade edilen bu beklenti, İran'la Hizbullah ve Mehdi Ordusu gibi İran destekçisi grupların bölgede son dönemlerde gittikçe artan aktivitelerinin teolojik zeminini açıklama açısından önemlidir. Mehdi beklentisi Şia'nın önemli bir inancıdır; yaşanan olayların yorumlanmasından yürürlükteki politikaların meşrulaştırılmasına kadar tarih boyu toplumu motive etmede yararlı bir enstrümandır. Bu inanış, dünyanın sonu tasavvuru ile yakından ilgilidir. Zira beklenen kurtarıcı olarak Mehdi ile birlikte hak ve batıl ya da iyi ve kötü savaşında hak ve iyi kazanacak, kötüler alt edilip yeryüzüne mutlak barış ve huzur gelecektir. Her ne kadar Mehdi'nin gelişi öncesinde ve esnasında bir şiddet ve kaos yaşanacak olsa da Mehdi'yle birlikte iyi ve kötü çatışması şeklinde tezahür eden tarihsel süreç sonlanacak ve adeta bir altın çağa girilecektir. Ancak bütün bunların gerçekleşmesi için öncelikle bir trajedinin, kaosun, savaşın ve çatışmanın yaşanması gerekiyor… Onlara göre bu bir gereklilik, ilahi bir takdir. Ve bugün bölgemizde yaşanan şiddet ve çatışmalar, ironik de olsa bu altın çağın gelişi için bir zorunluluk.
Kısacası; tıpkı fanatik evajjelik Hıristiyanlar gibi, Şii fanatizmiyle ve Farisi şovenizmiyle ön plana çıkan İran siyasetinin de beklenen kurtarıcının bir an önce gelmesi düşüncesiyle bölgemizi ve dünyayı ateşe atmaktan çekinmediği anlaşılıyor.

Haber Ara