Dolar

32,5023

Euro

34,9630

Altın

2.429,49

Bist

9.811,51

Şanzelize'de Cihad

8 Yıl Önce Güncellendi

2016-08-22 20:15:03

Şanzelize'de Cihad

Prof. Dr. Ali Köse hoca sosyal medya üzerinden bir açıklama yaptı. Batı'nın radikal İslâm başlığı altında üzerimizde plânladığı ‘Ülke radikal İslamcıların elinde kaldı' yaklaşımına çare olarak “Artık darbeyi sürekli dini jargonlarla  karşılamanın bundan sonra bize zarar verir hale gelebileceğini, demokrasi söylemini daha fazla öne çıkarmamız gerektiğini, büyük bir tuzakla karşı karşıya olduğumuzu fark etmemiz, akıllı davranmamız gerekiyor. Hatta, aklımızda kalsın diye diyorum ki, "Artık tekbir sesinin demokrasinin sesini bastırmaması gerekiyor!". Hem Alevi-Sünni çatışması konusunda teyakkuzda olup, hem de Alevilere Sivas'ı, Çorum'u, Maraş'ı hatırlatacak naralar atmanın doğru bir yöntem olmadığını akletmemiz gerekiyor.” diyor.

Bir bilim adamı sebepler dairesindeki verileri uzman olduğu alan ile okumaya çalışır. Ve netice neyse onu ilân eder.

Bir “bilim adamı” yüz kişi karşısındaki üç yüz kişi mağlup olur mu sorusunun cevabını elindeki verilere (silah sayısı, silah çeşidi vb) göre değerlendirir. Bunun neticesinde değerlendirmeye varır. “Allah yardım ederse yüz kişi üç yüz kişiyi mağlup eder” demez. (Bazılarının içi rahatlasın diye, çalışmasak da “Allah yardım eder”)

Vakıa böyle olsa da bu uğursuz ayrıma tüm varlığımla itiraz ediyorum.

Bilim ile dini kavga ettirdiklerinden beridir ortalama izah budur. Bu izaha duygusal Müslümanlar farkında olmadan destek olurlar. Çünkü Allah'ın yardımı bize yeter, ifadesini sebepler dairesinde kafa yorup önlem almaya engel kılarlar. Müslümanlar olarak sebepleri okumanın doğrusunu gösteremediğimiz için batıl Batı'nın bilim din kavgasına istemeden destek oluruz. Ve nihayetinde “din bilim karışımının objektifliğe darbe olacağı” kanaati doğar. Ürünlere baktığımızda “objektifliği bozar” argümanını savunanlar duygusal Müslümanlardan daha çok ürün verdiği için sittin sene meselenin doğrusunu izah edemezsiniz.

Burada arıza kimdedir?

Sebepler dairesini okuduktan sonra bu daireye “İslâm ne der?” diye sormayan Ali Hoca'da mı, yoksa sebepler dairesinin çarkına fiilleriyle çomak sokup Allah bize yeter diyemeyen bizlerde mi?

Dinimizi öğrendiğimiz kaynaklara baktığımızda sebepler dairesini teriyle sulamadığı hâlde Allah'ın yettiği kulları var mıdır?

Defansif izahlar dinimizden koparıp hayata yama yapılan yaşam tarzlarına dönüşmektedir. Esbabperest olup Deccal'den korkmak ve buna bağlı “yama”larda bulunmak yerine esbabı çalışmalarıyla eline alan ve deccalden emin olan hâle ne zaman bürüneceğiz?

Allah'a emin olmadan sebepler dairesinin çarkları arasında lime lime olan zihnimiz Allah'tan emin olmak için çalışması gerekmiyor mu?

Bir dokudan örnek aldığınızı düşünün. Örneğinizde kanser hücreleri gördüğünüzde dokuya mı yoksa dokuyu aldığınız organa mı gidersiniz? Organa gitmeyenler hakikate miyop yaklaşacaktır. Çünkü dokuya gitmeyen dokunun bağlı olduğu sisteme oradan da vücuda gidemeyecektir.

Sisteme müdahale edemeyen çalışmalar ile hemhâl olmak yerine dokuyla oynamak da neyin nesi?

Eğer sisteme müdahale edemiyorsak sistemin, yaşadığı popülasyona uyum sağlamak zorunda olduğunu neden unutuyoruz?

Ekranlarda konuşanlar kendileri mi konuşuyor, yoksa onları biz mi konuşturuyoruz?

Bu sebeple arkasında Firavun ordusu varmış gibi yürümeyen bizlerin “sıkıştığını” düşünüyorum. Sıkıştığımızı kimi zaman kendi kimi zaman başkalarının ağzından duyuyoruz. Hazırlıklarımız odun oldu. Hâlbuki denizi yaran odundu. Elimizdekiler odun olunca da sebepleri kendi cinsinden argümanlarla çözmeye yelteniyoruz.

Netice de sebep sebebi doğuruyor. Zihin bulanıyor. Yürek Bedir'de kafa Şanzalize'de kalıyor.

Konumuz neydi?

Hatırladım. Şey yazıklar olsun Ali Hoca'ya, yuh, pöf, kem küm….

Haber Ara