Dolar

32,5707

Euro

34,8919

Altın

2.427,77

Bist

9.722,09

Rubin yine Türkiye'yi karaladı

Türkiye ve Erdoğan aleyhinde sık sık karalama ve suçlamalarda bulunan biri olarak tanınan American Enterprise Institute akademisyenlerinden Michael Rubin, The National İnterest’te yer alan makalesinde, Türkiye'yi “barış karşıtı” olmakla suçlarken, “normalleşme anlaşmaları”ndan hareketle Arap-İsrail çatışmasının yavaş yavaş sona erişi nedeniyle bunun Orta Doğu'daki yeniden stratejik yönelim açısından etkisinin Güney Asya üzerinde daha önemli sonuçları olacağını iddia ediyor.

4 Yıl Önce Güncellendi

2020-09-16 18:46:19

Rubin yine Türkiye'yi karaladı

Rubin yine Türkiye'yi karaladı

Türkiye ve Cumhurbaşkanı Erdoğan aleyhinde sık sık karalama ve suçlamalarda bulunan biri olarak tanınan American Enterprise Institute akademisyenlerinden Michael Rubin, The National İnterest'te yer alan makalesinde, Türkiye'yi “barış karşıtı” olmakla suçlarken, “normalleşme anlaşmaları”ndan hareketle Arap-İsrail çatışmasının yavaş yavaş sona erişi nedeniyle bunun Orta Doğu'daki yeniden stratejik yönelim açısından etkisinin Güney Asya üzerinde daha önemli sonuçları olacağını iddia ediyor.


“ABD stratejik çevrelerinde coğrafyaya göre bölümlere ayırmanın talihsiz bir eğilim olduğunu söyleyen Rubin, “Çin gözlemcileri Çin'e bakıyor, ancak çok uzun süre Afrika ve Amerika'daki saldırılar görmezden gelindi. Rusya uzmanları Kremlin'i izliyor ancak Moskova'nın Rusya sınırlarının çok ötesindeki akınlarını görmezden geliyor. Bu arada Ortadoğu, son çeyrek yüzyıldır ABD stratejisinin odak noktası olabilir, ancak hem Dışişleri Bakanlığı hem de Pentagon Avrupa, Yakın Doğu ve Afrika büroları arasında bölünüyor… etrafındaki dünyaya uyum sağlamakta isteksiz veya yetersiz.”

“Arap-İsrail barışında olup bitenler tarihseldir” diyen Rubin, Arap-İsrail çatışmasının yavaş çöküşü ve Orta Doğu'daki yeniden stratejik yönelim ne kadar önemli olursa olsun, Güney Asya üzerindeki etkisi de önemli olacak.” İddiasında bulunarak Hindistan'ın rakip komşusu Pakistan'ın Suudi Arabistan'ın barış hamlelerini reddedişinin ABD ve bölgesel güvenlik açısından yeni zorluklar doğurabileceğini ileri sürüyor.

Günümüzdeki anlaşmalar arasındaki boşlukların eskiden olduğu gibi on yıllar sürmek yerine günler ve haftalarla ölçüldüğüne dikkat çeken Rubin, son barış anlaşmalarının daha çok “ideolojik” olduğunu iddia ediyor. “Arap başkentlerinden İsrail'i tanıyanların paraya ihtiyacı yok”, diyen Rubin, bu noktada İran'ın da önemli bir değişim sebebi olduğunu hatırlatıyor.

İran hükümetinin Orta Doğu'da devrimi ihraç etme, Bahreyn, Kuveyt ve Suudi Arabistan'da huzursuzluğu kışkırtma konusundaki istekliliğine karşı Körfez ülkelerinin İran rejimine meydan okuması olduğunu kaydeden Rubin, İran'ın Yemen'deki devam eden doğrudan saldırıları nedeniyle Suudi Arabistan'ın en fazla zarar gördüğünü belirtiyor.

Bir zamanlar İsrail'in tanımak bir yana, müzakerelere kesin bir ret tavrı koyan Sudan'ın artık “ılımlı kamp”a katılmaya çalıştığımı, bir zamanlar en radikal Filistinli gruplara ev sahipliği yapan Irak'ın gündeminde artık İsrail ile barış olmasa da engel olmaya çalışmadığına dikkat çekiyor.

Türkiye'ye hakkında teröre destek karalaması!

Türkiye düşmanı açıklamalarıyla bilinen Rubin, Türkiye'nin “yeni düzeni reddeden kampta” olduğunu, bir zamanlar Batı yanlısı demokratik ve terörle mücadele bloğunun bir parçasıyken, şimdi “terörizmin devlet sponsoru” suçlamasında bulunuyor. Türkiye'nin bölgesel müttefiki olan Katar'ın ise kendisini “reddedici blokun bankacısı” konumlandırdığını, Filistin Yönetimi'ni sübvanse ederek red tavrını güçlendirdiğine vurgu yapıyor.

“Pakistan, dünyanın en anti-Semitik ülkelerinden biridir” diyen Rubin, söz konusu ülkede hiçbir Yahudi topluluğunun olmadığını ve çok az Pakistanlının bir Yahudi ile tanıştığından dolayı “boşverin” diyen Rubin, bu tavrın Suudiler tarafından finanse edilen dini seminerler, hayır kurumları ve siyasi yardımın mirası olduğunu belirtiyor.

Bir zamanlar yüzeyin altında olan şey şimdi açıkça beliriyor. 5 Ağustos 2020'de Pakistan dışişleri bakanı Şah Mahmud Kureşi'nin, Suudi Arabistan'ın Keşmir ve İsrail-Birleşik Arap Emirlikleri “normalleşme anlaşması” üzerine İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) dışişleri bakanı toplantısında Riyad'a karşı duruş sergilediğini hatırlatan Rubin, şunu ilave ediyor; “Riyad'ın kendi şikayetleri var: Suudi yetkililerin, Pakistan başbakanı İmran Han'ın İran'a yönelik yaptırımları hafifletme çağrısı...” Pakistan'ın İran'ın taleplerini dikkate alarak diplomatik arabuluculukla Suudi Arabistan'a eşit derecede meşru muamelesi görmesinden de rahatsızlar.

Pakistan-Suudi Arabistan ve Türkiye gerilimi

Pakistan-Suud arasındaki gerilim sürerken Pakistan Genelkurmay Başkanı Ömer Cavid Bacva ve Hizmetler Arası İstihbarat genel müdürü Faiz Hamid'in Riyad'ı ziyaret ettiğini fakat bunun işe yaramadığını öne süren Rubin, Suudi Veliaht Prensi ve Savunma Bakanı Muhammed bin Selman'ın gelen ziyaretçileri kabul etmemesinin Suudi öfkesinin derinliğine işaret ettiğini ifade ediyor.

Bu yöndeki tartışmalarda “Ne yazık ki” kaydıyla Pakistan'daki “retçi kamp”ın kazanıyor gibi göründüğünü yazan Rubin, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın gösterdiği Keşmir sorunundaki Türkiye-Pakistan dayanışmasının, Pakistan'ın Suudi karşıtı takıntısını daha da genişliğine yönlendireceği görüşünü ileri sürüyor.

Makalesinde, Pakistan'ın eski ABD büyükelçisi ve şu an Hudson Enstitüsü'nde bir akademisyen olan Husain Haqqani'nin “Pakistan'ın ideolojiyi daha pragmatik kaygıların üzerine koyduğunu” belirttiği görüşüne yer veren Rubin, Hakkani'nin şu ifadelerine yer veriyor: “Suudiler ültimatomlara pek de iyi bakmıyorlar ve özellikle bir ülkeden geldiğinde kırılacaklar. Krallık'tan sık sık ekonomik kurtarma talep eden Pakistan'ın tek sorunu sadece Suudi sübvansiyonları değil, aynı zamanda Suudi Arabistan ve Pakistan'ın on yıllardır süren askeri bağları ve Pakistanlı işçilerin Suudi işlerinden eve gönderdikleri havaleler.”

Türkiye-Katar'a “barış karşıtı” suçlaması

ABD Dışişleri Bakanlığı ve Pentagon, Pakistan'ın değişen ittifaklarını görmeye çağıran Rubin, “Pakistan'ın Hindistan ve Afganistan'a yönelik terör sponsorluğu yaptığını, zaten sorunlu olan ABD-Taliban anlaşmasının sadece radikal İslamcıları daha da güçlendirip onları resmileştiriyor” diyor.

Türkiye ve Katar'ı “barış karşıtı” olarak suçlayan Rubin, üçüncü ülke olarak Pakistan'ı hedef gösterirken, şu iddiayı ileri sürüyor;

“O halde bu, Pakistan'ı Orta Doğu bloğuna daha derin bir şekilde bağlamak, aynı grupların yakında Orta Doğu'da barış ve güvenliğini belirleyici ve daha fazla müdahil ülkeler olabileceği anlamına geliyor. Garip, ancak Suudi Arabistan bölgede hızla ılımlı bir güç haline geliyor. Pakistan'ın bu ılımlılıktan çekilmesi, gelecek için kötü bir işaret.”

Michael Rubin

Kaynak: The National İnterest

Haber Ara