Dolar

32,5501

Euro

34,8572

Altın

2.431,53

Bist

9.722,09

RÖPORTAJ: 'Süreç uzadıkça insan kendi içine dönmeye başlıyor'

Oyuncu Bülent İnal:- 'Kovid-19 sebebiyle çekime ara verdikten sonra kendimizi eve kapadık, eşim ve çocuğumla. O tarihten beri de mümkün olduğu kadar dışarı çıkmamaya çalışıyoruz. Kendimizi karantinaya aldık. Ben set dışında da evde ailemle vakit geçirmeyi seven biriyim. O yüzden beni çok fazla etkilemedi'- 'Reji ekibinden bütün çalışanlara kadar, oyuncuların tamamı gerçekten çok profesyonel, ço

4 Yıl Önce Güncellendi

2020-05-04 12:37:05

RÖPORTAJ: 'Süreç uzadıkça insan kendi içine dönmeye başlıyor'
Payitaht Abdülhamid'in başrol oyuncusu Mehmet Bülent İnal, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) tedbirleri kapsamında evde geçirdiği sürece ilişkin, "Süreç uzadıkça İnsan biraz kendi içine dönmeye başlıyor. Gün 24 saat, o 24 saatte tabii ki sürekli çocukla, ev işleriyle haşır neşir olmuyoruz. Biraz kendi içimize dönüyor, geçmişle hesaplaşıyor, gelecek hayalleri kurmaya başlıyoruz. Eksiklerimizi gidermeye çalışıyoruz. Kendimizle daha fazla kalmaya başladık. Bu da güzel bir şeymiş. Bu keyfi şu an yaşıyoruz." dedi.

Dizide Sultan Abdülhamid'i canlandıran başrol oyuncusu Bülent İnal ile Tahsin Paşa'yı canlandıran oyuncu- yazar Bahadır Yenişehirlioğlu, evde geçirdikleri günleri ve yaşamlarının nasıl şekil değiştirdiğini AA muhabirlerine anlattı. Set anılarına ve özlemlerine de değinen başarılı oyuncular, evde geçirilen süreçte yaşadıklarını keyifli bir dille aktardı.

SORU: Çok yoğun bir dönemden birden evde kalma sürecine geçtik Kovid 19 tedbirleri dolayısıyla. Evdeki günlerinizi nasıl geçiriyorsunuz? Bize biraz anlatır mısınız?

Bülent İnal: "Bu karantina günlerinden selamlar iletiyorum herkese. 3 haftadan fazla oldu, Kovid-19 sebebiyle çekime ara verdikten sonra kendimizi eve kapadık, eşim ve çocuğumla. O tarihten beri de mümkün olduğu kadar dışarı çıkmamaya çalışıyoruz. Kendimizi karantinaya aldık. Ben set dışında da evde ailemle vakit geçirmeyi seven biriyim. O yüzden beni çok fazla etkilemedi. Tabii ki seti, çalışmayı ve dışarı çıkmayı özledim ama evde de kendimize vakit ayırıyoruz. Çocuğa öğretmenlik yapıyoruz, oyun arkadaşı oluyoruz, ev işleriyle ilgileniyoruz, yemek yapıyoruz, farklı şeyler deniyoruz. Hayatımız böyle geçiyor. İnşallah bu da kısa bir zamanda bitecek ve tekrar işimizin başına döneceğimiz güzel günleri göreceğiz hep beraber."

Bahadır Yenişehirlioğlu: "Değerli dostum Bülent'in zaten evinde sıkılması mümkün değil. Çünkü tanıdığım en babacan aile reisidir kendisi. Çok evcimen bir adamdır. Hanelerde keşke bütün babalar Bülent Bey gibi olsa. O yüzden sıkılmadığından eminim. Eşinin ve evlanın da bundan çok ciddi manada keyif aldığını düşünüyorum.

Ben de mümkün olduğu kadar çıkmamaya gayret ediyorum. Çok canımın sıkıldığını söyleyemem çünkü yeni bir romana başladım. Böyle zamanlarda, vakti değerlendirmenin en güzel hali, bir şeyler üretmek. Okumak istediğim pek çok kitap vardı, onları sıraya koymuştum. Sırasıyla okuyup eritmeye çalışıyorum. Ayrıca izlemek istediğim pek çok dizi vardı, fırsat ve vakit bulamıyorduk. Onları izleme imkanım oluyor ama zamanımın büyük kısmını yeni hazırladığım roman alıyor. Çok da keyif alıyorum yazmaktan.

Bizim evde kimse sıkılmıyor. Hanım kendi telaşının içinde, oğlan zaten üniversite eğitimini internetten gerçekleştiriyor. En büyük tedirginliğimiz bu işin ne zaman biteceği konusunda. Buradaki soru işareti insanları kaygıya düşürüyor olabilir. Yoksa evde olmaktan ve evde üretmekten hiç sıkıntım yok. Bunu bir tefekkür gibi de gerçekleştirmeye çalışıyorum. İtikafa çekilmiş gibi kendimi kontrol ediyorum. Aslında hepimizin yapması gereken bir şey bu. Çünkü bu hadise bize çok şey öğretti. İnsanlık ailesi olarak, bu hadisenin öğrettiklerinden yola çıkarak, bittikten sonra hepimiz dışarıya çıktığımızda, eski insanlar olmayacağımızdan eminim. Çünkü çevremize, birbirimize daha bir duyarlı olacağız. Normal hayatımızda görmezden geldiğimiz pek çok ayrıntıyı daha teferruatıyla üzerine eğilerek, dikkatlice yaşayacağız.

Yani 'her musibette bir hayır var 'derler ya, ben hayır kısmından bakıyorum. Dünyamızın tükenmez olmadığını anladık. Çevreyi bu kadar kirletmenin, doğayla bu kadar mücadele etmenin ve bu kadar hoyrat davranmanın hiç de doğru olmadığını bizatihi yaşayarak deneyimliyoruz. Dostlarımızla beraber içtiğimiz bir bardak çayın, birbirimize sarılmanın, birbirimizi öpüp koklamanın ne demek olduğunu şimdilerde çok iyi anlıyoruz. Dolayısıyla bu mutlu günlere kavuşacağımız ümidiyle ben de haldır haldır üretmeye devam ediyorum."

- "Tarihi dizileri gerçekleştirmek o kadar kolay değildir"

SORU: Dizinin takipçileri izlemeye devam ediyor. Onların internetten tepkilerini takip edebiliyor musunuz?

Bülent İnal: "Karantinaya girmeden önce 3 yedeğimiz vardı. Seyircimiz onları izledi ve heyecanlı bir yerde işimiz şimdilik durdu. Biz her hafta gelen yorumları mümkün olduğunca okumaya çalışıyoruz. Kendi sosyal medya hesaplarımıza ya da yapıma gelen mailleri, mesajları okumaya gayret gösteriyoruz. Onların heyecanına ortak olmaya çalışıyoruz. Güzel yorumlar, bazen de ufak eleştiriler alıyoruz. Onları da mümkün olduğunca yapım, senaryo ve oyuncu grubu olarak düzeltmeye çalışıyoruz. Tabii bazen tarihsel sürecin anlatıldığı belgesel ve diziyi karıştırabiliyorlar. Bunun bir dizi olduğunu da unutmamak gerekiyor. Eleştirileri biraz o gözle yorumlarlarsa biz de seviniriz."

Bahadır Yenişehirlioğlu: "Malumunuz ara verdik çekimlere. Bizim çok ciddi kemik bir izleyici kitlemiz var. Tabii onlar bu işten hiç de memnun değil. Bir an önce başlamasını ve yeni bölümleri takip etmek istiyorlar. Normal hayatımızda neler yaptığımızı öğrenmek istiyorlar. Bu minvalde sorular çok geliyor. Ama yayın devam ederken, soru sorma imkanı bulduklarında da çok soru alıyoruz. Çok farklı farklı sorular var. Kimisine gülüp geçiyor, kimisine cevap vermeye çalışıyoruz. Payitaht Abdülhamid dizisinden son derece memnun olan bir kitlenin olduğunu biliyorum. Doğaldır, bazıları sever, bazıları sevmez, neticede herkese her şeyi beğendirmek de mümkün değil. Önemli bir iş yaptığımızı düşünüyorum. Arkasında çok ciddi bir prodüksiyon var bu işin. Kastı çok doğru kurulmuş, senaryosu çok güçlü, yapım ekibi de öyle. TRT'nin bir projesi ve doğru kast sebebiyle de çok gerçekçi bir hikaye ortaya çıkıyor.

Malumunuz Bülent Bey'in canlandırdığı Abdülhamid karakterini Bülent öylesine güzel oynuyor, öylesine içselleştirerek oynuyor ki doğal olarak insanlar artık kendisini Abdülhamid gibi görmeye başladı. Her hareketini takip etmek, bilmek, anlamak, öğrenmek derdindeler. Çok güçlü bir kadroyla çalışıyoruz. Bu ilginin fazla olmasından da şikayetçi değiliz. Sadece Türkiye'den de değil bütün dünyada ilgiyle karşılandığımızı, hayran kitlemizin olduğunu biliyorum. Tarihi dizileri gerçekleştirmek o kadar kolay değildir. Pek çok çalışma yapılır ama seyirci tarafından tutmaz. Çok risklidir, hele Abdülhamid Han gibi çok önemli, üzerinde tam da uzlaşmaya varılmamış bir karakteri ortaya koymak ve onun hikayesini anlatmak öyle her babayiğidin harcı değil. Dolayısıyla hem ES Yapım'ı hem TRT'yi hem de oyuncuları buradan kutlamak gerekiyor. Başta Bülent Bey'i, çünkü ben zaman zaman kendi oyunumda bastonuyla pencerenin önünde duran Bülent Bey'i gördüğümde artık Abdülhamid'e dönüşmüş durumda. Seyirci de bundan etkileniyor ve pek çok soru yöneltiyor doğal olarak. Bir an önce dizinin yayına geçmesini istiyorlar.

Youtube üzerinden başa sararak izleyenler var. Hatta bana gelen yorumlarda üçüncü kez izleyenler var. Tat aldıkları bölümleri defalarca izleyenler var. Hala gözyaşlarına hakim olamayıp da o gözyaşlarıyla izliyoruz diyenler var. Yurt dışından gelen mesajlar var. Türki cumhuriyetlerde, Balkanlarda, Orta Doğu ve Kuzey Afrika'da çok yoğun izleniyoruz. Oradan da dostlar Google'dan çeviri yaparak bu düşüncelerini ifade ediyor. Youtube üzerinden defalarca izliyorlar. Bu inanılmaz bir kitle aslında."

Bülent İnal: "Daha önce diziyi izlemeyip şimdi izlemeye başlayanlar var. Onların da yorumları çok keyifli. En baştan itibaren izlemeye başladıklarını, neden bugüne kadar izlemediklerini iletiyorlar. Onlar da çok keyifli. En başta yeni seyirci de kazanıyoruz. Bu da güzel bir şey."

Bahadır Yenişehirlioğlu: "Kulaktan kulağa yayılıyor, izleyenler izlemeyenlere duyuruyor. Bir iki bölüm izleyip tadını alanlar, artık hadisenin müptelası oluyor. Buradan da çok ciddi bir hayran kitlesi artıyor aslında şu an."

- "Kendi içimize dönmeye başladık"

SORU: Evlerimizde daha çok vakit geçirdiğimiz bugünlerin hayatınıza ne gibi katkıları oldu, nasıl kazanımlar elde ettiniz?

Bülent İnal: "Süreç uzadıkça insan biraz kendi içine dönmeye başlıyor. Gün 24 saat, o 24 saatte tabii ki sürekli çocukla, ev işleriyle haşır neşir olmuyoruz. Biraz kendi içimize dönüyor, geçmişle hesaplaşıyor, gelecek hayalleri kurmaya başlıyoruz. Eksiklerimizi gidermeye çalışıyoruz. Kendimizle daha fazla kalmaya başladık. Bu da güzel bir şeymiş. Bu keyfi şu an yaşıyoruz. Ben çok keyif almaya başladım. Hatta eşimle konuşuyoruz, 'Bu karantina günleri çok sıkıntılı. Evde sıkılıyoruz. Bu biraz daha uzadıktan sonra acaba bunu çok mu seveceğiz?' diye. İleride göreceğiz bilemiyorum. Çünkü gerçekten koşuşturmaktan dolayı yapmadığımız, eksik bıraktığımız şeyleri şimdi yapmaya başladık. Özellikle birikmiş okumalar, çok keyifle uzun saatler kitap okuyoruz eşimle. Çalışma hayatına girdikten sonra bunlar yine azalacak. Bu biraz beni üzüyor açıkçası ama hayatımız yine normale dönsün, biz yine o eksikleri toparlamaya, düzeltmeye çalışırız.

Çocukla daha fazla vakit geçirmeye başladık. Okullar olmadığı için aynı anda öğretmenlik de yapmaya çalışıyoruz. Belli saatlerde onunla oturup ödevlerine yardım ediyoruz. Sonra oyun arkadaşı oluyoruz. Beraber top oynuyoruz, resim yapıyoruz. Şimdilik güzel geçiyor ama çok da uzamazsa sevinirim."

Bahadır Yenişehirlioğlu: "Kitap okumayı çok severim ama çalışma yoğun bir tempoda sürüyordu ve kitap okumakta zorluk çekiyordum. Dolayısıyla şimdi daha sık kitap okuma imkanım var. Sıraya koyduklarımı eritiyorum. Bir roman çalışmam var. Yapılacak en güzel şey bu sürede roman üretmek. Malumunuz çok ciddi bir koşuşturmacanın içinde insanoğlu. Zaman hızlı akıyor, herkes bir şeylere yetişmenin gailesi içersinde ve bu hızlı tempodan dolayı insanoğlu pek çok şeyi unutmaya, görmezden gelmeye başladı. Hatırlamanız için durup düşünmeniz icap eder. Bu düşünme anıdır, şu an yaşadığımız. İster istemez durduk ve bu durma bize pek çok şeyi hatırlatıyor. Ben bu süreci aslında şöyle anlatmak istiyorum. Bir bina gibi düşünmemiz lazım bireyleri. Nerede bir çatlağı, nereden kayması var? Çatının neresinden su alıyor? Bunları göz önüne almamız lazım ki hasar tespiti yapıp sonra tamirata girişelim. Biz insanlık ailesi, önce kendimizden başlayarak fert fert, hasar tespiti yapmalıyız.

İnsanoğlu giderek çok acımasız hale geldi. Başkalarının yokluğu üzerine varlık kurmaya çalıştı. Doğayı katletti, mahvetti. Sürekli tüketti, haz peşinde ve inanılmaz bir iştihayla saldırdı. Dolayısıyla hem insanlık nesline hem içinde yaşadığımız gezegenimize ihanet etti. İşte bu noktada hatayı anlamalı, idrak etmeliyiz. Merhametsizliğin, muhabbetsizliğin, şefkatsizliğin, sevgisizliğin, hoyratlığın ne demek olduğunun altını çizerek yepyeni kimlikler inşa etmemiz gerekiyor. Aslında bu sürecin bizlere anlattığı en önemli şey bu. Birlik ve beraberliğin ne kadar önemli olduğunu, insanların farklı düşünce ve yaşayışlardan dolayı yaşamış olmasının bir ayrıcalık olduğunu görmeliyiz. Rengimizden, dilimizden, dinimizden dolayı bir ayrıma tabii tutulmadığımızı, felaketin insanlığı kapsadığını düşünerek daha hoşgörülü, daha sevgi dolu, daha muhabbetli insanlar haline gelmemiz gerektiğini düşünüyorum. Bunun üzerine kafa yoruyor ve bir de kitap yazmaya çalışıyorum."

SORU: Çok eğlenceli bir Youtube canlı yayını yaptınız. Orada en çok hoşunuza giden soru neydi. Ekip tekrar bir araya gelir mi?

Bülent İnal: "Üç haftadan fazla oldu. Biz setten çıktık ve bir daha kimseyle görüşmedik. Ara sıra mesajlaşıp, telefonlaşıyoruz bazı oyuncularla fakat ekibin bir kısmını bir arada görünce gerçekten birbirimizi çok özlediğimizi anladık. İnsan olarak hepsini özlemişim. Muhabbeti, seti, oynadığımız karakteri çok özlemişiz. O yüzden akşam çok keyifliydi. Yarım saat, 40 dakika diye konuşmuştuk ama galiba 2 saati bulduk ve nasıl geçtiğini de anlamadık. Keyifli bir sohbetti. Bunu yaparız diye düşünüyorum. En azından biz de ferahlıyoruz. Bir de seyircimiz için de güzel keyifli anlar oluyordur diye düşünüyorum."

Bahadır Yenişehirlioğlu: "Bizim setimiz gerçekten aile ortamı. Zaman içerisinde aramıza katılan oyuncu arkadaşlardan da bunu duyuyoruz, öğreniyoruz. 'Ya hu nasıl bir set bu? Kendimizi hiç yabancı hissetmedik.' gibi. Dolayısıyla birbirimizi gerçekten özledik. Akşamki yayın bizi bir araya getirdi bu da son derece güzel oldu. İzleyici kitlemiz için de bizi bir arada görmeleri onlar açısından da çok güzel oldu. Bana yöneltilen soruların biri, eğer zamanın gerisine gitseydim ve Tahsin Paşa ile bir araya gelseydim ona ne sorardım sorusuydu. Ben, 'Bu kadar sabırlı, sadık ve dingin bir adam nasıl oldunuz?' diye sorardım şeklinde cevap verdim. Böyle bir soru sormak isterdim."

- "Herkesin tek derdi, bu projeye nasıl katkı sağlayabileceği"

SORU: Neden Payitaht Abdülhamid'in bütün oyuncuları özellikle setin huzurlu olduğu konusunda birleşiyor?

Bahadır Yenişehirlioğlu: "İlk bölümden itibaren kemik bir kadro var zaten. Süreç içerisinde pek çok değerli dostumuz bize katılıp çok güzel katkılarda bulunuyor. Şunu itiraf etmemde en ufak bir sakınca yok, Abdülhamid Han Hazretleri'ni oynayan Bülent Bey, o kadar beyefendi bir insan ki, birbirimizi övmek için söylemiyorum kesinlikle. Baş nasılsa gerisi de öyle gider. Başrol oyuncusu olduğu halde kaprissiz, kendisiyle barışık, son derece dost canlısı biri. En baştakiler böyle bir tavır ortaya koyar, ekip böyle bir tavır içerisinde çalışırsa, sonradan gelenler de bu atmosfere uyum sağlıyor. Bülent'in buradaki durumunun, duruşunun ve insani değerlere verdiği önemin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Birbirimizi çok sevdik. Bu biraz da enerjiyle, elektrikle alakalı. Birbirini huzursuz, rahatsız eden hiç kimse yok. Herkes ne yapmak istediğini çok iyi biliyor. Aklı başında, görmüş geçirmiş insanlar. Dolayısıyla herkesin tek bir derdi var; 'Bu projeye nasıl katkı sağlayabiliriz?' Böyle olunca da son derece muhabbetli güzel bir set oluşuyor. Özlememizin sebebi de bu zaten."

Bülent İnal: "Özellikle TRT ve yapım şirketi ES Yapım, yapımcıları Yusuf ve Serdar Bey çok kıymetli insanlar. Bu projeyi kurarken zaten o kadar yavaş yavaş, milim milim her şeyi oturtarak yapmışlar ki kastı oluştururken de gerçekten çok özenle seçmişler gibi. Çok iyi kalpli, pozitif enerjili, çok profesyonel, set ortamını bozmayacak karakterde insanlar toplamışlar. Bunun büyük etkisi var diye düşünüyorum. Reji ekibinden bütün çalışanlara kadar, oyuncuların tamamı gerçekten çok profesyonel, çok sevgi dolular. Bu da yaptığımız işe enerjimize yansıyor. Bütün olarak çok özel seçilmiş bir ekip. Benim de çalıştığım işlerde en huzurlu olduğum setlerden biri. Gerçekten çok keyif alıyorum, çok iyi dostluklarımız oluştu, çok sevdiğim arkadaşlarım oldu. Gelip çalışan giden, sonradan eklenen, kim geldiyse, kim gittiyse gerçekten bu işe büyük katkı sağladı ve hepsi de hem gönüllerimizde hem seyircinin gönlünde çok güzel anılar bıraktı.

Tahsin Paşamı zaten anlatmaya gerek yok. Nevi şahsına münhasır bir insan. Tanıdığım en enteresan insanlardan biri, müthiş bir enerjisi ve birikimi var. Kendisinden çok şey öğreniyoruz. Çok mutluyum onunla çalıştığım için."

SORU: İlginç set anıları var mı?

Bahadır Yenişehirlioğlu: "O kadar çok anı biriktirdik ki hangi birini anlatalım. Bülent, zaten mizah duygusu çok güçlü biri ve enteresan bir şaka anlayışı var. Zaman zaman güzel anılar geliyor aklıma. Çok yoğun çalışıyoruz. Malumunuz Bülent Beyin replikleri de bir hayli uzun. Bu kadar uzun replikleri ezberlemek, her yiğidin harcı değil. Maşallah çok güzel bir iş çıkartıyor, ezberi de hafızası da çok güçlü. Fakat her insan gibi doğal olarak yoruluyoruz, sette her gün saatlerce çalışmaktan. Ben hatırlıyorum ayaklarımın şiştiği anlar oluyor, saatlerce ayakta durduğumuz için. Zaman zaman Bülent -malumunuz bastonu ile çalışır ya- çekimi yaparız, o kırmızı koltuğunda oturur. Artık tam tükendiğimiz bir anda kesmişizdir, bitmiştir. Bülent şöyle bir refleksle, 'Darlanıyorum ha...' der ve bu benim çok hoşuma giderdi çok gülerdim."

Bülent İnal: "Çok uzun zaman oldu 4 yıla yaklaştık. Tabii ki her gün ufak tefek keyifli, farklı anlar yaşıyoruz ama gerçekten şu an anlat deseniz şu 'çok acayip bir olay' diyebileceğim bir şey hatırlayamıyorum. Gerçekten yoğun çalışıyoruz. Çok uzun, ezberlenmesi gereken sahneler... Ufak tefek eğlenceli anlar yaşıyoruz."

SORU: Bugünleri anlattığınız, günlük ya da yazı dizisi gibi bir şey düşünüyor musunuz?

Bahadır Yenişehirlioğlu: "Benim günlüğüm yok, günlük tutmuyorum ama zaten 'Beyaz Usta Siyah Çırak' romanı benim hayat hikayemdir. Hayatımı romanlaştırmış durumdayım. Günlüğe gerek kalmadı."

Bülent İnal: "Yazma deyince tabii bu Bahadır Beyin işi. Benim oralarda çok işim yok. Öyle bir günlüğüm de yok. Ben yazma kısmıyla çok ilgilenmiyorum ama hikayeler oluşturmayı seviyorum yani bir film ya da dizi konusu bulmayı... Aklımda bir iki proje var. Onlar üzerine çalışıyorum ama kendi hayatımla ya da günlük tutmayla ilgili bir şey yapmıyorum."

Bahadır Yenişehirlioğlu: "Zaman zaman Bülent Bey, yazdıklarını benimle paylaşıyor. Çok güzel tespitleri, ileriye yönelik film yapılması için konularla alakalı kurguları var. Aslında bir yazar gözü var fakat ilgi alanında değil. Bu projeden sonra ileriye dönük pek çok konuda bu değerli görüşlerin karşımıza çıkacağından ben eminim."

SORU: Bugünlerde evde geçirdiğiniz vakitte yerli-yabancı hangi dizileri izliyorsunuz veya özellikle takip ettiğiniz yönetmenler filmler var mı?

Bülent İnal: "Özellikle şu yönetmen, bu film diye takip etmiyoruz. Çocuğu uyuttuktan sonra biraz vaktimiz kalıyor. Biz de o sırada televizyonda izlemediğimiz, takip etmek istediğimiz ya da duyduğumuz, arkadaşların önerdiği dizileri takip etmeye, izlemediğimiz filmleri izlemeye çalışıyoruz vakit olduğunca. Ama şu ara daha çok okumayı tercih ediyoruz eşimle. Bundan daha çok keyif alıyoruz. Çok vaktimiz kalırsa bazı filmleri ya da dizileri takip etmeye çalışıyoruz. 'Joker' filmini sinemada gidip izleyememiştim. Onu izledim televizyonda."

- "Bülent 'yol azığı' gibidir"

SORU: Yemek yapıyor musunuz evde?

Bülent İnal: "Ben genellikle yemek yapıyorum. İlgi alanıma yoğunlukla yemek yapmak giriyor. Temizliği de yapıyoruz eşimle. Bazen günaşırı, muhakkak hep beraber, çocuğu da dahil ediyoruz ve beraber temizliyoruz. Aynı zamanda bize hareket getiriyor. Yani bir yandan spor yapmış gibi oluyoruz. Ama ben yoğunlukla yemek kısmındayım."

SORU: Geleneksel Osmanlı yemekleri böyle ihtişamlı şeyler var mı dizideki karakterinizle uygun?

Bülent İnal: "Saray yemekleri, ihtişamlı şeyler yok ama her türlü yemeği yapıyorum ya da bir şeyi merak ettiysem onu muhakkak deniyorum. Şu ara biraz ekmek yapımında ufaktan bir ustalaşmaya başladık. Biraz ben de o tarafa geçtim. O tür şeyleri seviyor, keyif alıyorum. Gerçekten benim hobim diyebilirim. Rahatlıyorum, yemek yaparken kendimi çok huzurlu hissediyorum. O 1-2 saat beni çok rahatlatıyor, kafamı boşaltıyor. Biraz da o yönden yemek yapmayı seviyorum."

Bahadır Yenişehirlioğlu: "Ben Bülent Bey'in çok iyi yemek yaptığını, çok maharetli olduğunu biliyorum. Bir de özel bir hasleti var, bu herkeste olan bir şey değildir ve çok önemli bir hasret. Bülent 'yol azığı' gibidir. Bülent'le beraber olduğunuz takdirde asla aç kalmanız mümkün değildir. Çünkü ikram edeceği bir şey mutlaka yanında vardır. Hatta sete fırın aldı. Fırında da böyle pratik şeyler yapıp bize yedirdiğini biliyorum. Hem yapmayı hem de ikram etmeyi, dostlarına sunmayı ve yedirmeyi çok seven biri. Bu çok güzel bir haslet malumunuz. Ne zaman sete gelse arabasından indiği takdirde asla onu normal çantasıyla göremezsiniz. Mutlaka yanında ikram edecek bir şeyler getirmiştir. Bu çok doğru ve çok güzel bir haslet. Dolayısıyla hem iyi yemek yapmayı hem de yedirmeyi çok seven bir dost aslında."

SORU: Lezzetli midir yemekleri?

Bahadır Yenişehirlioğlu: "Eli çok lezzetli. Bizim sette yaptıklarını ben denedim. 'Benim' diyen adama taş çıkartır."

Bülent İnal: "O yüzden de kilo sorunumuz hep vardır. Ama bu karantina günlerinde onu da biraz hallettik. Her gün mutlaka spor yapıyorum."

- "Sakala çok alıştım"

SORU: Dizi ara verdi ama uzun süredir sakallarla yaşamaya devam ediyorsunuz. Bu size bıkkınlık verdi mi?

Bülent İnal: "Bıkkınlık vermedi. Bir de çok alıştım sakala. Yani proje devam ediyor. Bittikten sonra nasıl keseceğim onu düşünüyorum. Yüzümü unuttum. Gerçekten bir süre daha devam eder, dizi bitse de öyle devam eder."

SORU: Bu süreçte ailenizle, büyüklerinizle nasıl görüşüyorsunuz?

Bülent İnal: "Ailemle tabii her gün görüşüyorum. İzmir'de yaşıyorlar. Annem, abim, ablam, yeğenlerim orada. Biz her gün telefonla ya da görüntülü bir şekilde görüşüyoruz. Mümkün olduğu kadar annemi sağlıklı tutmaya çalışıyoruz yaşı itibariyle. İnsanlara ricamız, evlerinde kalmaya devam etsinler. Eğer sokağa çıkmakla, işe gitmekle ilgili bir mecburiyetleri yoksa mümkün olduğu kadar evde kalırlarsa, bu zamanı huzurlu ve sağlıklı geçirirsek, çok kısa bir sürede inanıyorum ki o sağlıklı güzel günlere kavuşacağız. Ben herkese çok teşekkür ediyorum. Sağlık çalışanlarına canı gönülden teşekkür ediyorum, yaptıkları unutulmaz. Herkese sevgiler saygılar, inşallah güzel günlerde görüşmek üzere."

Bahadır Yenişehirlioğlu: "Benim büyüklerim Allah rahmet eylesin, hepsi vefat etti. Kızım, torunum ve damadımla telekonferans şeklinde görüşmeye devam ediyorum.

Bu durum bize aslında ne büyük bir ülke olduğumuzu, ülkemizin ne kadar güçlü olduğunu, ülkemizin insanlarının ne kadar dirayetli olduğunu gösterdi. Dünyadaki genel ahvale baktığımız zaman alkışlanacak bir Türkiye var önümüzde. Ayrıca sağlık çalışanlarımızın ne kadar cansiparane çalıştıklarını, ne kadar fedakarlık yaptıklarını gördük. Biz büyük bir ülkeyiz. Malumunuz büyük bir geçmişimiz var ve her zaman merhametin kaynağı olmuşuz, yara açan değil, yara saran bir millet olmuşuz. Bunu bir kez daha gösterdik. Hem kendi halkımıza hem dünyanın başka köşelerinde muhtaç olan halklara ulaşmak yoluyla Türkiye'nin gücünü bir kez daha gösterdik. Burada Türkiye'yi alkışlamak lazım. Herkesten ricam ne olur evde kalın. Çünkü bu süreci böyle geçirdiğimiz, bu yaptıklarımıza devam ettiğimiz takdirde birbirimize kavuşmamıza çok az kaldı. Kavuşacağız. Biz korku ve ümit arasında, mutlaka ümit tarafında oluruz. Gerekenleri yerine getireceğiz ve el birliğiyle bu sıkıntıyı atlatacağız. Çünkü biz güçlü bir Türkiyeyiz."

Haber Ara