Dolar

32,5762

Euro

34,8093

Altın

2.418,68

Bist

9.645,02

Reformlar Özbekistan’ı özgürleştirir mi?

7 Yıl Önce Güncellendi

2018-03-01 18:26:17

Reformlar Özbekistan’ı özgürleştirir mi?

Özbekistan, büyük çoğunluğunu Müslümanlardan oluşan yaklaşık 33 milyonluk nüfusu, enerji geçiş güzergâhlarının üzerinde olması ve zengin yer altı kaynakları nedeniyle Orta Asya'nın önemli ülkeleri arasında yer almaktadır.

Özbekistan, bağımsızlığını ilan ettiği 1991 yılından bu yana eski bir Sovyet ülkesi olmasının ve Komünist Parti mensubu İslam Kerimov'un da yönetim anlayışı ile birlikte uzun yıllar boyunca Rusya ile çok yakın ilişkileri içerisinde olmuştur.

Kerimov'un Ağustos 2016'da beyin kanaması geçirmesi ve medyada uzun süre gözükmemesi, hakkındaki ölüm dedikodularını da beraberinde getirmiştir. Ölümünün resmi olarak duyurulması ise, Rusya'nın kontrolü altında gelişen adaylık sürecinin kesinleşmesinden sonra 2 Eylül tarihini bulmuştur. Bu gelişme dahi tek başına, ülkenin dış dünyadan ne kadar izole olduğunu bize göstermektedir.

Özbekistan'ı baskıcı yönetimi ile dünyanın en kapalı ülkelerinden biri hâline getiren İslam Kerimov'un ani ölümü sonrasında ülke politikasının nasıl şekilleneceği konusunda ortaya birçok senaryo atıldı. Ancak bu senaryoların tartışılması uzun sürmedi ve Şevket Mirziyoyev 4 Aralık 2016'da yapılacak seçimlere kadar Başbakan ve
Cumhurbaşkanı vekili sıfatıyla yaklaşık 3 ay boyunca ülkeyi yönetti. Böylece o, ülkenin gelecekteki Cumhurbaşkanı olacağı yönünde kuvvetli bir ipucu vermiş oldu.

Şevket Mirziyoyev, 4 Aralık 2016 tarihinde yapılan ve şeffaflığı tartışma konusu olan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde %88,6 oy oranıyla beklendiği gibi Özbekistan'ın 2.Cumhurbaşkanı oldu. Seçimlerin ardından Mirziyoyev'i tebrik etmek için arayan ilk isim ise Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin oldu.

Göreve gelmesiyle birlikte Şevket Mirziyoyev, Kerimov yönetiminden kalan ve ülkesi üzerinde kötü imaj teşkil eden durumları ortadan kaldırmak amacıyla bir dizi
reform paketleri açıkladı. Bu reformların ilk hedefi, Kerimov yönetimiyle birlikte dünyadan oldukça izole olan ülkenin imajını düzeltmekti.

Gerçekleştirilmesi planlanan reform paketleriyle birlikte ülkeye yönelik uluslararası toplum tarafından sıkça dile getirilen eleştirilerin önüne geçilmesi planlandı. Bu eleştirilerin başında siyasi muhalefete yönelik baskılar, ceza adaleti, yargılamaların kamuya açık olması, cezaevlerindeki insanlık dışı muameleler, çocuk işçiler, basın özgürlüğü gibi meseleler geliyordu.

Kasım 2016'da, 23 yıldan fazla cezaevinde kalan ve dünyanın en uzun siyasi tutukluları arasında bulunan muhalefet kanadındaki Erk Partisi üyesi 72 yaşındaki Samandar Kukanov serbest bırakıldı.

Şubat 2017'de, 18 yıldır cezaevinde bulunan ve ülkenin en büyük muhalif gazetesi Erk'in editörlüğünü de yapan Muhammed Bekjanov serbest bırakıldı.
Ağustos 2017'de, içerisinde siyasi muhaliflerin de bulunduğu yaklaşık 16,000 Özbek vatandaşının ‘kara liste'den çıkarıldığı ilan edildi.

Mirziyoyev'in bu adımları olumlu bir işaret olmakla birlikte oldukça kısıtlı ve sembolik adımlardır. Uzun yıllar cezaevinde tutulmuş olan kamuoyunca bilinen birkaç ismin serbest bırakılmasının sembolik bir gelişmeden öteye henüz geçememiştir. Ancak yine de bu adımların, olumlu adımlar olduğunun altı çizilmelidir. Bu adımların devamının gelip gelmeyeceğini ise bize zaman gösterecektir.

Eylül 2017'de ise ABD merkezli İnsan Hakları İzleme Örgütü HRW temsilcilerinin, 7 yıllık aranın ardından ülkeye girişine izin verildi. Örgüt, gerçekleştirdikleri ziyaret sonrasında Mirziyoyev yönetiminden sayıları bilinmeyen ve siyasi nedenlerden dolayı cezaevlerinde bulunan tutuklulara yönelik işkencelerin derhal durdurulmasını ve serbest bırakılmasını talep etti. BM İnsan Hakları ekipleriyle birlikte çalışılması konusunda da Mirziyoyev yönetimine tavsiyelerde bulundu.

Örgüt, daha önceki raporlarında Özbek vatandaşların ifadelerinin işkence altında alındığını ve hüküm giydikten sonra dâhi işkencelerin devam ettiğini çeşitli raporlarında dile getirmiştir. HRW ve Uluslararası Helsinki Federasyonu IHF'nin, belirli meselelerde BM temsilcileri tarafından yerinde izlenmesi gerektiği yönündeki talebi ise kabul görmemiştir.

Bağımsız İnsan Hakları Savunucuları İnsiyatifi Grubu IGHRD'ye göre, en az 12.000 Özbek vatandaşı, ‘ekstremism' suçlamaları ile hâlâ cezaevlerindeve işkence altında tutulmaktadır.

BM İşkenceyi Önleme Komitesi de bu süreçte sivillerin Özbek güvenlik güçleri tarafından uygulanan ‘sistematik' bir işkencenin varlığını tespit etmiştir. 2013 yılında işkenceden dolayı hayatlarını kaybettiği tespit edilebilen tutukluların sayısı ise 23'tür.

Norveç merkezli insan hakları kuruluşu Forum 18, özellikle siyasi nedenlerle suçlanan kişilerin adil yargılanma haklarından mahrum olduklarını çeşitli raporlarla ortaya koymuş ve cezaevlerinde dahi ibadetlerin ve tedavilerin engellendiğini, işkencelerin olağan hale geldiğini belirtmiştir. Medya ve sivil toplum kuruluşları çok yakından takip edildiği ve ‘ekstremism' içeren her aktivitenin yasaklandığı ise herkesçe bilinen gerçekler arasında yer almaktadır.
Erkeklerin sakal bırakmasının, 18 yaş altındaki gençlerin camiye gitmesinin, hatta Ramazan ayında oruç tutmanın dahi radikal aktiviteler olarak görüldüğü Orta Asya coğrafyasında ‘ekstremism' ile mücadele, yönetimler için oldukça kullanışlı bir silahtır.

Kerimov döneminde daha sık duyulan bu ağır ihlallerin yerinde, şimdi Mirziyoyev yönetimiyle birlikte sembolik iyileşme adımları almaktaydı. Ülke içindeki reformların sembolik olduğu açık bir şekilde belli olmakla birlikte dış politikaya yönelik adımların ise daha gerçekçi adımlar olduğu görülmektedir. Bu bağlamda, yıllardır komşuları ile sağlıklı ilişkiler dahi geliştiremeyen Kerimov yönetimi altındaki Özbekistan'dan çok daha farklı bir resim önümüze çıkmaktadır. Özellikle bölge ülkeleri ile ilişkileri
iyileştirmek adına Mirziyoyev tarafından birçok adım atılmıştır.

Tacikistan ile olan ilişkilere göz atıldığında, Tacikistan'a yönelik son üst düzey ziyaretin Haziran 2000'de yapıldığı görülmektedir. Mirziyoyev'in bölge ülkeleri ile sıcak ilişkiler geliştirme yönündeki planı çerçevesinde 14 Aralık 2016'da göreve gelen Özbek Başbakanı Abdulla Aripov, yaklaşık 18 yıl sonra 10-11 Ocak 2018'de Tacikistan'a bir ziyaret gerçekleştirmiştir. 20 yıllık aradan sonra Tacikistan ve Özbekistan kültür günleri düzenleme konusunda anlaşmış, 1992 yılından bu yana yapılmayan Taşkent-Duşanbe uçak seferleri Nisan 2017'de tekrar düzenlenmeye başlamıştır.

Kırgızistan ile olan ilişkilere bakıldığında ise, sınır olaylarının ilişkilere damga vurduğu görülmektedir. 2010 yılındaki Oş olaylarından sonra Özbekistan sınırlarını tek taraflı olarak kapatmış ve Kırgızistan'da yaşayan Özbeklerin Özbekistan'a girişi izne bağlanmıştır. Dönemin Cumhurbaşkanı Kerimov, bölgedeki HES inşaatları nedeniyle savaş çıkabileceğini söylemiş, Kırgızistan ile birlikte Tacikistan'ı da tehdit etmiştir. Eylül 2017'deise 17 yıllık bir aradan sonra bir Cumhurbaşkanlığı düzeyinde ilk kez Mirziyoyev Kırgızistan başkenti Bişkek'i ziyaret etmiştir. 1370km'lik Özbek-Kırgız sınırının yaklaşık 1170km'lik kısmı, yapılan anlaşma ile tartışmalı hâle gelmekten çıkmıştır. Yapılan anlaşmalar ile HES inşaatları, Andican-Oş-Kaşgar otoyolunun açılması konusunda taraflar anlaşmıştır. 26 yıllık sınır probleminin büyük ölçüde çözülmesini Özbekistan'ın Kırgızistan Büyükelçisi Daniyer Sıdıkov, '10 yılda yapılacak işleri 1 yılda yaptık' şeklinde değerlendirmiştir.

Türkmenistan ile ilişkiler incelendiğinde, Özbekistan'ın Tacikistan ve Kırgızistan ile olan ilişkilerinin aksine uzun yıllar süren bir problemin bulunmadığı görülmektedir. Bunun da vermiş olduğu kolaylık ile Mirziyoyev, göreve geldikten sonra ilk yurtdışı ziyaretini Türkmenistan'a yapmıştır ve ciddi olmayan, ufak sınır sorunları çözüme kavuşturulmuştur.

Kazakistan ile olan ilişkiler değerlendirildiğinde ise, Kerimov'un Kazakistan ile olan ilişkileri sorunsuz olarak Mirziyoyev'e devrettiği görülmektedir. Aralık 2016'da göreve gelen Mirziyoyev, Mart 2017'de Kazakistan'ı ziyaret etmiş ve bu ziyarette 13 anlaşma imzalanmıştır. Yapılan anlaşmalar neticesinde 2018 yılının Kazakistan'da “Özbekistan yılı”, 2019 yılının ise Özbekistan'da “Kazakistan yılı” olarak ilan edilmesi kararlaştırılmıştır.

Mirziyoyev'in görevde olduğu ilk 10 ay içerisinde Kazakistan ve Türkmenistan'a üçer kez, Kırgızistan, Rusya ve Çin'e ise birer kez ziyaret gerçekleştirerek bir anda Orta Asya'nın en aktif devlet başkanı hâline gelmiştir. Bu süreçte Rusya ile 16 milyar dolar, Çin ile ise 20 milyar dolar değerinde anlaşmalar imzalamıştır.

Kasım 2016'da, Özbekistan'ın yeni Cumhurbaşkanı Mirziyoyev'i Pakistan dönüşünde ziyaret eden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türk-Özbek ilişkileri için önemli bir adım atmıştır. Ekim 2017'de 20 yıllık bir aradan sonra Mirziyoyev, Cumhurbaşkanlığı düzeyinde tarihi bir ziyaret gerçekleşmiştir. İki ülke arasında vizelerin kaldırılması konusunda çalışmaların sürdürüldüğü açıklanmış, anlaşmalar çerçevesinde İstanbul-Semerkant arasında uçuşların başlayacağı ilan edilmiştir.

Eylül 2017'de New York'taki BM Genel Kurulu'nda konuşan Özbek Cumhurbaşkanı Mirziyoyev, ülkesinin, yapıcı ve güçlü komşuluk için elinden geleni yapacağının altını çizerek kısa sürede bölgede yeni bir siyasi atmosferin oluşacağını ifade etmiştir.

Kasım 2017'de, Semerkand'da Orta Asya'nın geleceğinin tartışıldığı bir zirvede Özbek Cumhurbaşkanı Mirziyoyev; ülkesinin Türkmenistan, Kazakistan, Tacikistan ve Kırgızistan ile yakın işbirliği içerisinde olma isteğinin altını çizmiştir. Bölgenin istikrarlı bir büyümeye ihtiyacı olduğunu dile getiren Mirziyoyev, ilki gerçekleştirilen yuvarlak masa toplantılarının düzenli olarak yapılmasını önermiş ve bu zirvelerin bölgedeki her ülke için özellikle terör ve uyuşturucuya karşı mücadelede avantaj olacağını dile getirmiştir.

Bu öneri, hem Özbekistan'ın bölge ülkeleri buzları eritmesi, hem de Rusya veya Çin'in içerisinde bulunmadığı ilk oluşum olması açısından önemli bir gelişmedir. Bu girişim, Özbekistan'ın bölgede bir siyasi aktör olarak ortaya çıkma isteği tartışmalarını da beraberinde getirmiştir.

Ancak bu tartışmanın ciddi bir karşılığının olması zor gözükmektedir. Kazakistan'ın, Tacikistan'ın ve Kırgızistan'ın, tıpkı Özbekistan gibi Rus etkisi altında olması, buna pek imkân vermemektedir.

Bu girişimin, Rusya'nın gözetim ve kontrolünde, Rusya'nın çizdiği çizgiler içerisinde kalmak koşuluyla yapılan bir girişim olduğu söylenebilir. Bu süreçte Özbekistan'ın bir aktör olarak öne çıktığı bir oluşum değil, bölge ülkeleri arasındaki işbirliğinin koordine edildiği yer olarak seçilmiş olduğu bir oluşum olduğu görülmektedir.

Orta Asya'daki devletler, mevcut yönetimler ile yönetildiği ve ülkelerin içerisindeki yönetim değişikliklerin Rus etkisi altında gerçekleştiği sürece, bölge devletlerinin Rusya'dan bağımsız bir çizgide politika yürütebilmesi zor gözükmektedir.

Haber Ara