Dolar

32,4858

Euro

34,9577

Altın

2.439,03

Bist

9.716,77

Prof. Dr. Nurhan Atasoy, Küçükçekmece Geleneksel Sanatlar Akademisi'ne konuk oldu

Sanat tarihçisi ve yazar Prof. Dr. Nurhan Atasoy:- 'İbrahim Paşa Sarayı restorasyona alındı. Mimar arkadaş restorasyon üzerine çalışırken ben Matrakçı Nasuh'un çizdiği saray görüntüsünden yola çıkarak, restorasyonun yönünü değiştirecek şeyler yaptım. Bu durum müthiş bir şeydi'- 'Minyatürlere baktığınız zaman küçücük figürlerin olduğu kompozisyonlar olarak görüyorsunuz. Fakat o konuyla ilgili t

5 Yıl Önce Güncellendi

2020-02-23 11:26:39

Prof. Dr. Nurhan Atasoy, Küçükçekmece Geleneksel Sanatlar Akademisi'ne konuk oldu
Sanat tarihçisi ve yazar Prof. Dr. Nurhan Atasoy, Küçükçekmece Geleneksel Sanatlar Akademisi'nde sanatseverlerle bir araya geldi.

Usta tarihçi, nakkaş, ressam ve hattat Matrakçı Nasuh ile Kanuni Sultan Süleyman'ın şiirlerinden oluşan, aynı zamanda Osmanlı kitap sanatının başyapıtlarından "Muhibbi Divanı" üzerine bir konuşma yaptı.

Atasoy, Matrakçı Nasuh'un eserleriyle çok erken yaşlarda tanıştığını ve kendisine hayran olduğunu dile getirerek, doktora tezi olarak "3. Murat Surnamesi" kapsamında İbrahim Paşa Sarayı üzerine çalışmalar yaptığını söyledi.

- "İbrahim Paşa Sarayı'nın restorasyonunun yönünü değiştirdim"

Şu anda Türk ve İslam Eserleri Müzesi olarak kullanılan İbrahim Paşa Sarayı'nın o dönem bir bölümünün metruk olduğunu, bir bölümünün ise hapishane olarak kullanıldığını hatırlatan Atasoy, "Ben de gidip, elimde metreyle Bizans ve Osmanlı tuğlalarının boyutların ölçüyordum. Etraftan bana bakanlar 'deli' diyorlardı. Daha sonra bu saray üzerine kaynak arıyordum ve kaynak olarak Matrakçı Nasuh'un İstanbul resmini kullandım." diye konuştu.

Nurhan Atasoy, Matrakçı Nasuh'un çizdiği minyatürlerde bir dil olduğunu ve bu dil öğrenildiği zaman birçok bilgiye sahip olunabileceğini belirterek, şöyle devam etti:

"Aylar, yıllar Matrakçı Nasuh'un resmine bakarak bir şeyleri çözdüm. Anlamadım bir daha baktım, sonunda çizdiği Topkapı Sarayı'na bakarak konuları çözdüm. Bu çalışmam çok uzun sürdü. Daha sonra İbrahim Paşa Sarayı restorasyona alındı. Mimar arkadaş restorasyon üzerine çalışırken ben Matrakçı Nasuh'un çizdiği saray görüntüsünden yola çıkarak, restorasyonun yönünü değiştirecek şeyler yaptım. Bu durum müthiş bir şeydi. Matrakçı bana söyledi yani. Yani onunla hemhal olmam böyle oldu."

- "Minyatürler size çok şeyler anlatır"

Minyatür eserlerin görsel belge değeri taşıdığına dikkati çeken Atasoy, "Minyatürlere baktığınız zaman küçücük figürlerin olduğu kompozisyonlar olarak görüyorsunuz. Fakat o konuyla ilgili tarihi bilgileri kaynaklardan toplayıp okuyabilirseniz o minyatürler size çok şeyler anlatır. İşte ben de bu konuyla ilgili birçok makale yazdım. Bana ilk bu yolu gösteren Matrakçı Nasuh'dur. Şimdilerde bakıyorum gençler de minyatürleri birer görsel belge olarak kullanmaya başladılar. Bu da beni çok mutlu ediyor." dedi.

Atasoy, Matrakçı Nasuh'un İstanbul resminin çok şeyler anlattığını ve bu konuda çalışma yapan gençlerin mutlaka bu eseri incelemesi gerektiğinin altını çizerek, şunları kaydetti:

"Matrakçı Nasuh'un İstanbul resminde kullandığı boya çok özel bir boyadır. Diğer minyatürlerde kullanılan boyadan değildir. O yüzden hiç dokunulmaması lazım. Dokunulmadan, açılmadan üzerine çalışma yapmak mümkün değil. Bu yüzden bu fevkalade eserin tıpkı basımının yapılması lazımdı. Hem araştırmacılar rahat rahat kullanabilir basımı hem de esere zarar verilmez, gelecek nesillere bu eser kalır. Bu yapmak istediğim bir şeydi. Muhibbi Divanı da büyük aşklarımdan biriydi. Bu eserin de çok rahat görülmesi, ilham alınması ve incelenmesi gerekiyordu. Ama bu esere de dokunmamak lazım. Bu yüzden tıpkı basımının yapılması lazım. İşte ben tıpkı basımları 'ben yapıyım' diye değil, yapılsın istemiştim. Bu anlamda talihli bir insanım ki Kanuni'nin bu iki yol açan dev eserinin tıpkı basımını yapmak bana nasip oldu. "

- "Fevkalade korkarak yazdığım kitap Derviş Çeyizi oldu"

Uzun yıllar boyunca Osmanlı kıyafetleri üzerine de bir çalışma yapmak istediğini ve bu anlamda sayısız klasörde not biriktirdiğini anlatan Atasoy, "Gençliğimde bütün Osmanlı kıyafetlerimi yaparım zannettim. Sonra yapabileceklerim sınırlandı. Derviş Çeyizi çalışmam sırasında baş giyimi kaynağı olarak mezar taşlarını düşündüm. Erken mezar taşlarına bakmak amacıyla da Osmanlı'nın başkentleri olan Edirne ve Bursa'ya gittim. Bu kitabı yazmak benim için çok zordu. Fevkalade korkarak yazdığım kitap Derviş Çeyizi oldu, 'benim haddim mi bunlar diye'." ifadelerini kullandı.

Nurhan Atasoy, yine Osmanlı kıyafetleri üzerine hazırladığı "Kaftan" adlı kitabını yakın zamanda okurlarla buluşturacağını aktararak, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Osmanlı ipeği hakkında kocaman bir kitap yazdık. Bu kitap için bir ekip oluşturdum. Kumaş dokuma tekniğini çok iyi bilen bir ABD'li arkadaşımızı yanımıza aldık. Hakikaten çok güzel çalışmalar çıkardı. Birçok İtalyan kumaşının Osmanlı olduğunu, Osmanlı zannettiğimiz birçok kumaşın İtalyan kumaşı olduğunu mikroskopik dokuma tekniklerini çalışarak bulduk. Bu kitap 14 yıl bir çalışma sonunda ortaya çıktı. Asıl merak ettiğim konu kaftanların bedenlerinde bir fark var mıydı. Acaba kaftanları kişinin üzerine mi ya da belli kalıplara göre mi dikiyorlardı. Bütün bunları merak ettiğim için 100'e yakın Osmanlı kaftanının kalıplarını çıkardım. Yıllardır 1975'den beri bunları saklıyorum ve artık 86 yaşındayım. Bu yüzden ölmeden önce bu çalışmalarımı da yayınlamak istedim."


Haber Ara