Dolar

32,5502

Euro

34,9566

Altın

2.426,08

Bist

9.722,09

PKK'nın yeni stratejisi: 'Şehir gerillacılığı'

9 Yıl Önce Güncellendi

2015-09-08 11:23:45

PKK'nın yeni stratejisi: 'Şehir gerillacılığı'

PKK'nın Dağlıca saldırısından sonra aynı soru sorulmaya başlandı. Çözüm Sürecinden sonra ilk defa bu kadar yoğun bir saldırı yapıldı ve bu saldırı geçmişte olduğu gibi kırsalda gerçekleşti. Oysa son dönemlerde PKK, şehirlerdeki varlığı ile yeni bir konsepte bürünmüştü. Bu saldırı PKK'nın bu konseptten vazgeçtiği anlamına mı geliyor yoksa ortada başka bir konsept mi var.

PKK tarafından yapılan Dağlıca saldırısı ve şehirlerde yapılan eylemlerin yeni stratejisini  “Kıra Dayalı Şehir Gerillacılığı” olarak nitelendirmek mümkün. Bu yeni konsept,” kırda ve şehirde dengeli bir biçimde yürütülecek bir savaşı” esas alıyor.

Bu yeni konsepti anlamak için Nisan 2015 yılında              PKK'nın yayın organı Serxwebun  Dergisi'nde yayınlanan, “ Dördüncü stratejik mücadele dönemi-4 Devrimci Halk Savaşı'nın hedefleri” başlıklı yazıya bakmak gerekiyor. Söz konusu yazı yeni konsepte neden ihtiyaç duyulduğunu ve PKK'nın bu konsepte ne hedeflediğini net olarak ortaya koyuyor.

Özetle ifade etmek gerekirse bu yeni konseptin var olabilmesi için şunlar ifade ediliyor:”KCK'nin tümünü harekete geçireceğiz. Yedi boyutta da mücadeleyi öngöreceğiz. Ekonomik, sosyal, hukuki, siyasi, diplomatik, kültürel boyutu da, askeri boyut gibi harekete geçireceğiz. Bütünlüklü ele alacağız. Hedefler programımız bütün bu alanları içerecektir. Böyle olursa doğru yaklaşmış oluruz. Hedefler programımızı doğru oluşturmuş oluruz.” Bu hedeflerin oluşumu için de hem kırda hem şehirlerde ortak hareket edecek yeni eylem birliktelikleri oluşturulması isteniyor.

Peki, PKK bu yeni konsepte gitme ihtiyacını neden hissetti sorusuna bakın kendi yazdıklarıyla  nasıl cevap veriliyor:

“PKK, ilk şiddet kullanımına geçerken, şehirlerde, kasabalarda ajanlaşmış yapı, kurum ve kişilere karşı şiddet temelinde mücadele yürüttü. Bir askeri örgütlenme içine girmedi. Parti örgütlenmesiydi, ama bir savaş da yürüttü.

Daha sonra 15 Ağustos Atılımı, kıra dayalı bir örgütlenme ve savaşı öngören bir atılım olarak gerçekleşti. 15 Ağustos temelinde gelişen gerilla, bir kır gerillası oldu. Kırda örgütlendi, savaştı ve kıra göre kendini eğitti. Kırdaki yaşamını ve faaliyetlerini sürdürebilmek için, ihtiyaç duyduğu kadar kitlelerle ilişkilendi. Kırda kitle ilişkisi geliştirdi, daha çok köylerde örgütlendi ve köylülüğe dayalı bir savaş yürüttü.

Düşman bu durumu ‘93-94-95 sürecinde değiştirip köylülüğü ortadan kaldırdı. Düşman, suyu kurutarak balığı yakalama taktiğine başvurdu. Gerillanın içinde hareket ettiği halkı yok ederek, gerillayı açığa çıkartıp avlamak istedi. Bu kadar köy yakma, yıkma, köyleri boşaltma durumu bunun için gerçekleşti

1998 yılında gerçekleşen ateşkes ile birlikte dağlık alanlara çekildik. Bu, 1999 yılında daha çok somutluk kazandı.  Haziran 2004 yılından itibaren savaşa başladığımızda, gerillanın mevzilenmesi, örgütlenişi buna göreydi. Savaşı da buna göre yaptı, bunu aşamadı. 

Başlangıçta şehirden dağa çıkarken kayıplar verdik ve çok zorlandık. Sonraki süreçlerde dağda köyler yok edilip kontrgerilla geliştirildiğinde coğrafyayı genişliğine ve derinliğine kullanma durumuna geçmede çok zorlandık. Bir sürü kayıp verdik. Bu, “köye dayalı yaşam” tarzı diye eleştirildi. Köye dayalı yaşam, o hareket tarzlarına ve ağır kayıplara neden oldu. Çünkü ortada köy kalmamıştı, aslında tasfiye edilmişti. Geriye kalan köyler de, düşman tarafından örgütlendirilmiş köylerdi. Birer tuzaktılar. Halk desteği sürdürüyoruz diye, düşmanın tuzağına düştük ve avlandık. Hepsi pusuydu ve bizi ciddi biçimde zorladı.

Komploya karşı mücadele içerisinde, pasif savunma konumunda, coğrafyanın en derinlerine üslenip mevzilendik. Bu kez de kitleden ve köye dayalı yaşamdan tümden koptuk. Daha sonra savaş yeniden gündeme gelince, bu sefer savaşmaya hazır olamadık. Ne düşman hakkında bilgimiz vardı, ne halk örgütlenmemiz vardı, ne coğrafyanın diğer alanlarını kullanabilecek gücümüz vardı. Böyle bir değişiklik yapamadık. Üzerinden altı yedi yıl geçmesine rağmen hala yapamadık.” Diyor.

PKK'nın kendi iç tartışmalarında ve yazılanlardan  anladığımız kadarıyla Öcalan PKK'ya üç tür savaş tarzını önerdi. Öcalan'ın bu önerisi de şöyle ifade edildi: ”Önderlik de mevcut görevler kapsamında, savaşı hangi zeminde ve nasıl bir tarzla, yöntemle yürütebileceğimiz konusunda üç tür savaş tarzından söz etmektedir. Devrimci Halk Savaşı'nın geliştirilmesi açısından, “bunları değerlendirir, kendileri için uygun olanları seçerler” diye belirttiği hususlar bulunmaktadır.Bunlardan birincisi, geçmişte olduğu gibi dağa dayalı, dağda yoğunlaşan savaş tarzının sürdürülmesi, savaş türünün devam ettirilmesidir. İkincisi, şehirlerde Sovyetik genel bir halk ayaklanmasının yapılmasıdır. Üçüncüsü ise kıra ve şehre dayalı, birlikte, dengeli ve ortak bir savaşın geliştirilmesidir.”

Öcalan'ın bu öneri tarzı öncesi ve sonrasında PKK içerisinde yapılan tartışmalarda özeleştiri olarak şunlar ifade ediliyordu:

Demokratik Özerklik çözümünü gerçekleştiremedik. Bunun için gerekli müzakere, uzlaşma oluşmadı. Dolayısıyla anayasal, yasal düzenlemeler gelişmedi. Demokratik Özerklik, yani devletle Demokratik Konfederalizmin yönetim paylaşımı ve ilişkisinin düzenlenmesini ifade eden, hukuki bir sisteme yol açamadık. O, Demokratik Özerklik çözümü olacaktı. Bu gerçekleşmedi ve bu biçimde de artık gerçekleşmeyeceği kanıtlanmış oluyor. Bu durumda yeni bir eylemi, stratejik değişikliği, Devrimci Halk Savaşı'nı gündeme getiriyoruz. Çünkü aynı durumla bunu yapamayız.”

Bütün bu değerlendirmeler sonrasında PKK, Öcalan'ın önerilerinden üçüncüsünü kabul edecek ve kırda ve şehirde dengeli bir savaş yürüteceğini ifade edecekti.Bunu şu şekilde ifade ettiler:

… Kırda ve şehirde dengeli bir biçimde yürütülecek bir savaştır. Bu, daha makul ve sonuç alıcı görünüyor. Bu, tercih etmemiz gereken oluyor. Şimdiye kadar yürüttüğümüz savaş, sadece kıra dayalı yürütülen savaştı. Bizi yenilmez kıldı, direniş içinde tuttu, ama kesin zafere ulaşmamızı da engelledi. Bizim koşullarımıza bir Sovyetik ayaklanma da çok uygun düşmüyor. Bedeli çok ağır olacaktır. Sonucu çok belli olmayan riskli bir olaydır. Ama kırda ve şehirde dengeli bir savaş yürüterek, kendimizi örgütleme, Demokratik Konfederalizmi örgütleme ve sömürgeci soykırım rejimini parça parça darbeleyip zayıflatma, geriletme ve sınırlandırma daha çok gerçekleştirme imkanına sahiptir. Bu, daha iyi uygulayabileceğimiz bir tarz olabilir. Bu bakımdan da biz, Devrimci Halk Savaşı'nın zemini olarak bunu esas alıyoruz. Onun için geçen yıldan beri dağda, ovada, şehirde bütünlüklü bir savaştan, savaş güçlerinin her yerde mevzilenmesi, örgütlenmesi gerektiğinden söz ettik. Buna göre yeni bir yaklaşım içine girdik. Bu anlamda savaş zeminimiz değişmektedir. Bütün planlamalarımızı bu değişikliğe göre yapmalıyız”

Kısaca toparlayacak olursak, PKK, “dördüncü stratejik dönem” olarak adlandırılan ve “devrimci halk savaşı” olarak ifade edilen eylem planlarında belirlenen hedefleri, güvenlik güçlerinin etkin mücadelesi nedeniyle gerçekleştirememişti. Final yılı olarak ilan ettiği 2012 yılında yaşanan başarısızlık karşısında PKK, sadece kıra dayalı bir savaşın, örgütün “kesin zafere” ulaşmasını engellediğini, “demokratik özerkliğin” inşa edilebilmesi için şehirlerde daha etkin örgütlenmenin ve  “şehir savaşının” zorunlu olduğunu ifade etmeye başlamıştır. Bu nedenle örgüt “Kıra Dayalı Şehir Savaşı” stratejisini oluşturmuş ve bu strateji doğrultusunda faaliyetlerini planlamıştır. Bugün geldiğimiz noktada olup biteni anlamak için bu stratejiyi çok iyi bilmek gerekmektedir.

Kır Gerillacılığı” yada “Kıra dayalı şehir savaşı” konseptinin özellikleri 17 maddede kısaca şöyle özetlenebilir:

 saldiri

Haber Ara