Ramazan ayı Peygamberimiz aleyhissalatu vesselamın hayatında çok önemli bir yere sahiptir. Her şeyden önce Peygamberimize ilk vahiy bu ayda, Kadir gecesinde gelmeye başlamıştır. Vahyedilen ayetlerle beraber Peygamberimizin hayatı da bizim hayatımız da değişmiştir. Çünkü o peygamberlik vazifesini icra etmeye başlayınca, insanlar Yaratımızdan gelen kesin bilgilerle gayb haberlerini öğrenmişler ve bu dünyada var olmanın asıl gayesinden haberdar olmuşlardır. Eğer O’nun getirdiği ayetler olmasaydı bu dünyada yaşayıp ölmemizin ne anlamı olurdu? Hayatlarımızı manalı, ölümlerimizi değerli kılacak tek şey olan kulluğu nasıl öğrenecektik? İşte bu yüzden Ramazan ayı hepimiz için çok önemli bir hadisenin yıldönümüdür. Bizim de onun önemini kavramak için bu ay ve bu aydaki bereketler üzerinde iyice tefekkür etmemiz uygun olur. Eğer Ramazan’ın kıymeti üzerinde düşünecek olursak onun getirdiği fırsatlardan da istifade etmemiz mümkün olabilir. Peygamberimizin Ramazan Neşesi Peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellem Ramazan ayı geldiği zaman çok sevinir ve coşkulu bir halde bulunurdu. Neşesi O’nun “esen rüzgârlardan daha cömert olmasından” anlaşılırdı. (Buhârî, Savm, 7) Ashabını bu ayın bereketiyle müjdeler, değerini bilmeye davet ederdi. Bir hadis-i şerifinde: “Eğer ümmetim Ramazan ayında tecelli eden fazilet ve mükafatları gerçekten bilmiş olsalardı, bütün senenin Ramazan olmasını temenni ederlerdi” (Heysemi, Mecma’uz-Zevaid, c.3, 141) buyurmuştur. “Eğer ümmetim Ramazan ayında tecelli eden fazilet ve mükafatları gerçekten bilmiş olsalardı, bütün senenin Ramazan olmasını temenni ederlerdi” (Heysemi, Mecma’uz-Zevaid, c.3, 141) buyurmuştur. Ramazan ayının en mühim ibadeti, hiç kuşkusuz ki kesin bir farz olan Ramazan orucudur. “Ey iman edenler! Oruç sizden öncekilere farz kılındığı gibi size de farz kılındı. Umulur ki sakınırsınız…” (Bakara, 183) Ramazan ayının en mühim ibadeti, hiç kuşkusuz ki kesin bir farz olan Ramazan orucudur. “Ey iman edenler! Oruç sizden öncekilere farz kılındığı gibi size de farz kılındı. Umulur ki sakınırsınız…” (Bakara, 183) Ramazan ayının en mühim ibadeti, hiç kuşkusuz ki kesin bir farz olan Ramazan orucudur. “Ey iman edenler! Oruç sizden öncekilere farz kılındığı gibi size de farz kılındı. Umulur ki sakınırsınız…” (Bakara, 183) “Ramazan ayında, hasta veya ruhsat sahibi olmaksızın kim bir günlük orucunu yerse, bütün zaman boyu oruç tutsa bu orucu kaza edemez.” (Buhari, Savm, 29) buyurmuştur. Yine de cahillik sonucu olarak tutulmamış oruçlarımız varsa kaza eder, kazaya bıraktığımız için tevbe ederiz. Peygamberimiz aleyhissalatu vesselam, Ramazan orucunun İslam’ın beş şartından biri olduğunu bildirmiştir: “ İslam beş esas üzerine bina edilmiştir: Allah"tan başka ilah olmadığına ve Muhammed’in O’nun kulu ve elçisi olduğuna şehadet etmek, namaz kılmak, zekât vermek, Ramazan orucunu tutmak, Kabe’yi haccetmek. ” (Tirmizi, İman, 3) “ İslam beş esas üzerine bina edilmiştir: Allah"tan başka ilah olmadığına ve Muhammed’in O’nun kulu ve elçisi olduğuna şehadet etmek, namaz kılmak, zekât vermek, Ramazan orucunu tutmak, Kabe’yi haccetmek. ” (Tirmizi, İman, 3) “Kim Allah yolunda bir gün oruç tutsa, Allah onunla ateş arasına, genişliği sema ile arz arasını tutan bir hendek kılar.” (Tirmizi, Cihad, 3) Peygamberimiz aleyhissalatu vesselam Ramazan ayı boyunca orucunu tutup tamamlayanların, geçmiş günahlarının affolacağını (Buhari, Savm, 6,II,228)ve “işini tamamlayınca işverenden ücretini alan işçiler gibi büyük bir mükâfat alacaklarını” müjdelemiştir. Bu ayda bir işveren, oruç tutan çalışanlarının iş yükünü hafifletirse cehennem ateşinden azad edilir. Yoksullara sahur ve iftarda ikramlarda bulunanlara da oruç tutanların sevabından bir şey eksilmeksiniz bir kat hisse verilir. (Tirmizi, Savm 82) Peygamberimizin Ramazan ayına dair bazı sünnetleri vardır. Bunlar: Sahur Yemek ve Onu Geciktirmek Sahur yemeği, oruca hazırlanmak için gece kalkıp yenilen yemektir. Bu yemekte bereket olduğu müjdelenmiştir. (Buhârî, Savm 20) Çünkü bu yemekten maksat ibadete kuvvet kazanmaktır. Niyet ibadet olunca yemek de ibadete dönüşür ve helalden kazanıldığı müddetçe hesabı yoktur. Sahuru mümkün olduğu kadar imsak vaktine yakın süreye geciktirmek de sünnettir. Bu şekilde kişi tam imsak zamanında başlayarak oruca hürmet etmiş olur. Sahur yemeye tenezzül etmemek, Cenab-ı Hakk’ın ümmet-i Muhammed’e lütfettiği bu nimete karşı şükretmemek olur. Çünkü sahur yemeği daha önceki ümmetlere verilmemiş bir kolaylıktır. (Müslim, Savm, 46) Sahuru mümkün olduğu kadar imsak vaktine yakın süreye geciktirmek de sünnettir. Bu şekilde kişi tam imsak zamanında başlayarak oruca hürmet etmiş olur. Sahur yemeye tenezzül etmemek, Cenab-ı Hakk’ın ümmet-i Muhammed’e lütfettiği bu nimete karşı şükretmemek olur. Çünkü sahur yemeği daha önceki ümmetlere verilmemiş bir kolaylıktır. (Müslim, Savm, 46) Sahuru mümkün olduğu kadar imsak vaktine yakın süreye geciktirmek de sünnettir. Bu şekilde kişi tam imsak zamanında başlayarak oruca hürmet etmiş olur. Sahur yemeye tenezzül etmemek, Cenab-ı Hakk’ın ümmet-i Muhammed’e lütfettiği bu nimete karşı şükretmemek olur. Çünkü sahur yemeği daha önceki ümmetlere verilmemiş bir kolaylıktır. (Müslim, Savm, 46) Oruçluyken ibadet etmek, zikretmek ve kuran okumak kat kat sevaplıdır. Buna takati kalmamış ise uyuması da ibadet gibidir. "Oruçlunun susması tesbih, uykusu ibadet, duası makbul, ameli de çok sevaptır." [Deylemi] buyrulmuştur Bu ayda insanlarla münakaşa etmemek, kalp kırmamak, dilini kötü sözlerden sakınmak, gözünü ve kulağını haramlardan muhafaza etmek lazımdır. Peygamberimiz aleyhissalatu vesselam: "Oruçlu iken çirkin konuşmayın! Birisi size sataşırsa, “Ben oruçluyum” deyin.” (Buhârî, Savm, 9) buyurmuştur.