Dolar

32,5771

Euro

34,9797

Altın

2.419,13

Bist

9.722,09

'Paralel Devlet Yapılanması siyaset sahnesini kirletti'

'Paralel Devlet Yapılanması siyaset sahnesini kirletti'

10 Yıl Önce Güncellendi

2015-06-03 11:15:00

'Paralel Devlet Yapılanması siyaset sahnesini kirletti'
MÜCAHİD EKER - Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) İstanbul Genel Koordinatörü Fahrettin Altun, Paralel Devlet Yapılanması'nın manipülasyonlarla siyaset sahnesini kirlettiğini belirterek, muhalefet partilerinin kendilerini bu yapının söylemlerine teslim etmelerinin "siyasi acziyet"le ilgili olduğunu söyledi.

Altun, seçim süreci ve partilerin söylemlerine ilişkin AA muhabirine yaptığı değerlendirmede, realist bir perspektifle bakıldığında 13 yıldır gerçekleşen seçimlerde olduğu gibi bu seçimde de aslında AK Parti'nin bir rakibi olmadığını savundu.

AK Parti'nin aynı anda hitap ettiği bütün toplum kesimlerine diğer partilerin kısmen hitap edebildiğini kaydeden Altun, CHP'nin yoksul toplum kesimlerine, MHP'nin milli hassasiyetlere sahip toplum kesimlerine, HDP'nin Kürt toplum kesimlerine hitap etme iddiasıyla parçalı strateji yürüttüğünü dile getirdi.

Muhalefet partilerinin temel stratejisinin iktidarın yıpratılması üzerine kurulu olduğu görüşünü aktaran Altun, "Muhalefetin iktidara talip olmaya dönük bir stratejisi yok. Ana muhatap olarak iktidarı alıyorlar ve iktidarı yıpratmaya dönük bir strateji ortaya koyuyorlar. Bu da üç aşağı beş yukarı ortak bir söylem etrafında buluşmalarını beraberinde getiriyor" diye konuştu.

- "Fikirleri birbiriyle telif olunamaz görünen pek çok aktör yan yana"

"Bu seçim sürecinde daha önce CHP ve MHP'nin yarıştığı 'Erdoğan karşıtlığı' söylemini sahiplenen HDP etrafında ilginç bir koalisyon oluştuğunu" savunan Altun, "Birbiriyle yan yana gelmesi mümkün olmayan, fikirleri birbiriyle telif olunamaz görünen pek çok aktör yan yana. PKK ile Gülen örgütü yan yana fotoğraf veriyor. Doğan medyası ve Nişantaşı eşrafı da bu fotoğrafta yerini alıyor. Normal şartlar altında HDP'yi bölücülük söylemi etrafında itham edenlerin bir şekilde PKK'yı temsil eden bir siyasi partiyi sahiplenme ve onu destekleme noktasında ciddi bir gayreti var" ifadelerini kullandı.

HDP Meclis'e girse de girmese de seçimlerden sonra muhtemelen HDP ile onu şu anda destekleyen aktörler arasında karşılıklı ithamların başlayacağı öngörüsünde bulunan Altun, bunun da muhalefetin sıkışmışlığıyla ilgili bir durum olduğunu söyledi.

Altun, "2000 sonrasında Türkiye'nin sosyolojisini okuyamayan ve buna karşıt bir şekilde siyaset yürüten aktörler, aslında belirli mühendislik projeleriyle, kestirme yollarla iktidar olmaya, iktidardan pay almaya çalıştı. Yaşanan süreç artık siyaseti dolanmanın, siyasete bir anlamda kısa devre yaptırmanın mümkün olmadığını gösterdi. Öyle olduğu için de artık siyasal alanda ittifaklarla yol almanın mümkün olduğu düşünüldü. Ancak bunun arkasında gerçek bir siyaset felsefesi olmadığı ve bu ittifakların bir sosyolojisi bulunmadığı için çok kısa bir süre sonra burada aktörlerin birbirlerine girmesi söz konusu olacak" yorumunu yaptı.

Fahrettin Altun, 6-8 Ekim olaylarındaki Selahattin Demirtaş portresi ve şiddetin bir siyaset aracı olarak kullanılmasına yönelik aslında oldukça rahat hareket eden bir partinin bu dönemde bir "barış partisi" olarak lanse edilmesinin tamamen iktidarın yıpratılmasıyla ilgili olduğuna işaret ederek, buradaki koalisyonun arkasındaki yegane saikin "Erdoğan önderliğinde yürüyen toplumsal ve siyasal dönüşüm sürecinin engellenmesi" olduğunu dile getirdi.

- "Paralel Yapı, kendi başlattığı savaşta yenildi"

"Gülen örgütü"nün 7 Şubat sonrasında açığa düşen ve net bir biçimde projesi ifşa olan bir yapı olduğunu savunan Altun, şunları kaydetti:

"Bu yapı, 1990'lı yıllarda iktidar olmanın yegane aracının bürokrasiyi kullanmak olduğu bir dönemde bürokrasiye ve devlete sızarak bir iktidar stratejisi geliştirdi. Fakat 2000'ler sonrası Türkiye siyasetinin normalleşmesiyle açık ve şeffaf demokratik siyaset güç kazandı. Bu dönüşüme kendisini uyarlayamayan ve bürokraside yapılanarak iktidar kullanmayı ana strateji olarak benimsemiş bir yapı burada kendisini gerçekten bir paralel devlet olarak konumlandırmak istedi ve yürüyen açık devlet mekanizmalarına karşı kendi yol haritasını çizmeye çalıştı. Açık ve net bir biçimde Erdoğan iktidarından pay istedi ve bu payı alamadıkları noktada da savaş başlattı. Kendi başlattıkları savaşta da yenildiler, itibarlarını yitirdiler."

Altun, Paralel Devlet Yapılanması'nın manipülasyon kabiliyetini ve kapasitesini kullanarak ve her gün birbirleriyle telifi mümkün olmayan onlarca söylem üreterek siyaset sahnesini kirlettiğini söyledi.

CHP, MHP ve HDP'nin bu yapının söylemlerini kullanarak siyaset yaptıklarını öne süren Altun, "Bu yapı, bizatihi açık ve şeffaf siyasete, siyasi partilerin varlıklarına ve işleyiş biçimlerine karşı. Bunu CHP'ye ve MHP'ye yönelik operasyonlarında da gördük. Yani sadece AK Parti karşıtı bir yapıdan bahsetmiyoruz. Böyle bir yapının söylemlerine kendisini teslim eden siyasi partilerin varlığı da kesinlikle siyasi acziyetle ilgili; iktidar partisi karşısında demokratik siyasetin imkanlarını kullanarak bir siyaset yürütememeleriyle ilgili" dedi.

- "Siyaset mühendislerinin en büyük hatası toplumu hafızasız addetmeleri"

Siyaset mühendislerinin Türkiye'de düştükleri en büyük hatanın toplumu hafızasız addetmeleri olduğunu belirten Altun, 2000'lerin ortalarında "Gülen örgütü" ile ulusalcılar arasındaki çatışma görülmemiş olsaydı bugün yaşanan ittifakın aslında normal sayılabileceğini ifade etti.

Altun, daha önce birbirlerini itham eden ulusalcıların ve "Gülen örgütü"nün "Erdoğan'dan kurtulmak" amacında ortaklaştıkları için şu an her türlü ittifaka girmelerinin nasıl bir operasyon olduğunun toplumun gözünden kaçmadığını dile getirdi.

Toplumun 30 Mart yerel seçim ve 10 Ağustos cumhurbaşkanı seçiminde Paralel Devlet Yapılanması'na tavrını net biçimde ortaya koyduğunu anlatan Altun, "Toplum burada siyasilere aslında Paralel Yapı ile mücadele etme talimatını vermiş oldu. Biz bu seçimlere de görece bir sükunet ortamı içinde gidebiliyorsak, sivil-asker ilişkilerinin normalleşmesi ve bürokratik oligarşiyle mücadele edilmesini de buna bağlayabiliriz fakat bir taraftan da Paralel Yapı ile mücadelenin burada etkili olduğunu görebiliriz. Eğer emniyet yapısı çökertilmeseydi, medyadaki uzantıları ifşa edilmeseydi, Paralel Yapı unsurları bu seçimi de maniple etmeye dönük, 30 Mart yerel seçimleri öncesinde yaptıklarına benzer şeyler yapabilirlerdi. Şu anda mikro, yerel ve kısmi hamlelerde bulunabiliyorlar ve kendilerini anlatabildikleri tek zemin Cumhuriyet gazetesi zemini. Bunun da toplumda bir karşılığı olduğunu düşünmüyorum" diye konuştu.

- "Başkanlık sistemi Türkiye'de siyaseti normalleştirir"

Altun, muhalefet nezdinde başkanlık sistemiyle ilgili bir içerik tartışması yürütülmediğini, "Erdoğan karşıtlığı" nedeniyle sadece biçimsel olarak meseleye yaklaşıldığını ve gösterilen reaksiyoner tavır sebebiyle bu konunun gerçek boyutlarıyla ele alınamadığını belirtti.

Başkanlık sisteminin Türkiye'de siyaseti normalleştireceği görüşünü dile getiren Altun, "Bu sistemin siyasette temsil imkanını artıracağı açık. Hele ki seçim barajı tartışmasının yapıldığı bir ortamda başkanlık sistemini çok daha sağlıklı bir şekilde tartışma imkanına sahibiz. Başkanlık sistemi Türkiye'nin çok daha aktif bir yürütmeye ve istikrarlı bir yapıya kavuşmasına dönük ihtiyacını da karşılıyor. Başkanlık meselesi, ülkenin demokratikleşme ajandasının bir parçası olması dolayısıyla da önemli" değerlendirmesinde bulundu.

Altun, her ne kadar başkanlık sistemi dönüşümünden yana olsa da AK Parti'nin bu seçim sürecinde bu konuyu bir kampanya unsuruna dönüştürebildiğini söylemenin zor olduğunu kaydetti.

- "AK Parti, 330 milletvekili elde edemezse Türkiye yeni anayasayı yapamaz"

SETA İstanbul Genel Koordinatörü Altun, AK Parti'nin 7 Haziran'da tek başına iktidar olabildiği ve referandumla ya da doğrudan yeni anayasa yapabilir duruma geldiği takdirde, 2002'den itibaren yürüttüğü dönüşüm sürecini tamamlama, yeni Türkiye ajandasını hayata geçirme ve yeni Türkiye'yi kurumsallaştırma imkanına sahip olabileceğini söyledi.

Bu çerçevede Meclis kompozisyonunun çok önemli olduğuna dikkati çeken Altun, şöyle konuştu:

"Eğer ki AK Parti tek başında iktidar olabilir ama 330 milletvekili elde edemezse, yine pozitif bir siyaset yürütme imkanı bulabilir fakat bu noktada Türkiye yeni anayasayı yapamaz. Bunu 2011 sonrasında açık ve net bir biçimde gördük. Bence HDP'nin Meclis'e girmesiyle sağlıklı bir yeni anayasa yapılabileceğine yönelik aşırı iyimser bir yaklaşım var. Realist bir perspektifle baktığınızda bir hakim partinin Türkiye'de bu dönüşüm sürecini tamamlaması dışında başka bir şansımızın olmadığını ifade etmemiz gerekir. Bu anlamda, eğer AK Parti yeni anayasayı yapma çoğunluğunu elde edemezse Türkiye yeni bir anayasa yapamaz. Yine de 2019'a kadar bir 4 yıl daha yeni Türkiye ajandasını topluma anlatmak ve yeni bir dönüşüm süreci için zemin hazırlamaya dönük çaba sarf edebilir."

Altun, Çözüm Süreci'nin, toplumun farklı kesimleri tarafından benimsenen ve partiler üstü yürüyen bir süreç olması dolayısıyla seçim sonuçlarından bağımsız devam edeceğini düşündüğünü dile getirdi.

Bu sürecin geri döndürülmesinin ciddi siyasi maliyetleri olacağını ifade eden Altun, "Siyasi aktörlerin buna cesaret edebilecekleri kanaatinde değilim. Yani bu HDP'nin siyasi başarısından ya da başarısızlığından bağımsız yürüyen bir süreç" dedi.

Haber Ara