Dolar

32,5004

Euro

34,6901

Altın

2.496,45

Bist

9.693,46

Nusret Cephesi, Suriye'den ne istiyor?

Al Jazeera'nın tecrübeli isimlerinden ve daha önce Usame Bin Ladin ile de görüşen gazetecilerden Ahmed Zeydan, Nusret Cephesi'nin Suriye'de çizdiği görüntüyü Al Jazeera English için değerlendirdi.

10 Yıl Önce Güncellendi

2015-06-04 14:15:47

Nusret Cephesi, Suriye'den ne istiyor?

TİMETÜRK | AYŞE AYDIN

2013 yılında, Şam'ın banliyölerinden Doğu Guta'da oldukça ihtişamlı bir Suriye kahvaltısına başlamadan hemen önce ev sahiplerinden birisi beni gülümserken gördü. El Cezire Arapça için bir rapor hazırlıyordum ve Nusret Cephesi üyelerinden birisi önüme payıma düşen yemeği koyarken bana döndü, "Söylemek istediğiniz bir şey mi var?" dedi.

Öncesinden daha büyük bir gülümseyle yanıtladım ve önümdeki düzinelerce tabağı işaret ederek, "El Kaide lideri Usame bin Ladin ve Taliban lideri Molla Ömer'e Afganistan'da konuk olmuştuk. O zamanlar bize ekmek ve çay dışında sunabilecekleri bir kahvaltılıkları yoktu. Şimdi her şey tamamen farklı görünüyor" dedim. Konuğu olduğum kişi oldukça alçak gönüllü bir tavırla kahvaltıma başlamam için ısrar etti. Suriye'de El Kaide'nin geçirdiği değişimi göstermesi açısından bu anekdotun oldukça önemli olduğunu düşünüyorum. Dinlerin ve medeniyetlerin eridiği bu kadim potanın içerisinde sosyolojik durumu çözümleme noktasında mutfak kilit bir noktadır. Sonra, Ebu Muhammed el Colani'nin en nadir ve özel röportajı Al Jazeera Arapça'da yayınlandı. Yüzü kamerada görünmeyen Nusret Cephesi liderinin benim açımdan en dikkat çekici noktası kıyafetiydi. O, El Kaide ile özdeşleşmiş sarığı kullanmıyordu.

Colani, diktatör Beşar Esed'e yönelik halk desteğinin merkezinde duran Alevi toplumunun Esed sonrası Suriye'de korunacağını söyleyerek El Kaide'nin mirasına bir anlamda meydan okumuş oldu.

Colani, "Sizden herhangi biri rejimi bırakır ve Suriye halkına karşı yaptığı eylemlerden dolayı tevbe ederse, o kişi affedilir ve bir Suriye vatandaşı olarak yaşama hakkına sahip olur" dedi. İdlib'de Fetih Ordusu'nun kontrol ettiği Dürzi topluluğunun yaşadığı köylerde hiç bir risk olmadığını söyleyen Colani ayrıca Lübnanlı Dürzi lider Velid Canbolat'ın Nusret Cephesi'ne yaklaşımını takdirle karşıladı. Güney Suriye'de Dürzilerin yaşadığı bölgeler hala Esed rejiminin kontrolünde olduğu halde Canbolat, Suriye Dürzilerine Esed rejimine karşı durmalarını tavsiye etmişti. Colani, Al Jazeera'daki röportajında Batı'yı hedef gösterme fırsatını da es geçmedi. "Bizim savaşımız Esed rejimi ile ve bizi pek çok kez vurmalarına rağmen ABD ile bir işimiz yok" ifadelerini kullanan Colani, IŞİD'e karşı Esed'in yanında duran ABD'ye yüklendi.
Röportajın şaşırtıcı bir nokta da Nusret Cephesi üzerinde baskın bir otorite olmak yerine bir İngiliz hükümdarı gibi sembolik bir lider görüntüsü çizen Colani, El Kaide'den ayrılma açıklaması yapmadı ve Eymen ez Zevahiri'den biatını çekmedi. Ayrıca bazı yeni bilgilere göre; Nusret Cephesi liderleri, saatlerce süren toplantılar düzenliyorlar ve bu toplantılardan Suriyeli bir örgüt, Suriyeli bir parti gibi çalışarak El Kaide şemsiyesinin altından çekilme kararı alındı. Esasında böyle bir hareket, Nusret Cephesi'ni tam olarak tatmin etmez ancak IŞİD'in ayağını kaydırır.
El Kaide'nin bugün serdettiği görüntü, Bin Ladin'in öncülüğünde gelişen muğlak bir ittifaktan daha farklı. Zevahiri, El Kaide'nin algısına damga vuran 'Bin Ladin karizması'ndan yoksun. Bundan ötürü Mısırlılar dahi Sina Yarımadası'ndaki IŞİD'e bağlı gruplarla ittifak kuruyor.

Libaral ve laik güç tarafından arzulanan bir sivil devletin oluşumuna katkıda bulunmak ise - uluslararası güçler için- oldukça zor.

Öncelikle Batı bu konuda herhangi bir etkiye sahip değil ve sahadaki gerçek güç İslamcıların elinde. Diğer yandan ise Suriye halkı yıllardır ülkeyi saran ölümler ve yıkıma sebep olan olaylardan ötürü oldukça saldırgan bir görüntü çiziyor. Ne uluslararası toplum ne de liberal ya laik güçler Suriye halkına yardıma gelmedi. Buna karşın İslamcılar rejime karşı savaştılar ve dört yıldır kendilerini Suriye halkını korumak için feda ettiler. ABD ve Batı, Nusret Cephesi'ne kendileri açısından istediği tepkiyi verebilirler. Önceleri Washington, Filistin Kurtuluş Örgütü'nü terörist olarak görüyordu ancak daha sonra bu konuda keskin bir dönüş yapmak zorunda kaldı.

Afganistan'daki Taliban, ABD Ordusu'nun hedefleri arasındaydı ama şu anda ne Birleşmiş Milletler ne İngiltere ne de ABD Taliban'ın terör örgütü olduğunu öne süremiyor. Hatta Beyaz Saray Hizbullah ya da İran Devrim Muhafızları'na bağlı Kudüs Ordusu lideri Kasım Süleymani'yi terörist olarak adlandırmıyor.

Kimileri Washington tarafından geliştirilen bu siyaseti dar görüşlü ve aptalca olarak nitelerken bir kesimse bu siyaset için 'pragmatik' kelimesini kullanmaktan hoşlanıyor. Nusret Cephesi içinse henüz kesin bir karar verilemedi. İstihbarat raporları ve uzman görüşleri ise etrafındaki kıskaç iyice daralan Esed rejiminin zor nefes aldığı konusunda hemfikir. Uluslararası toplum bu nedenle gerçeklerle yüzleşmek zorunda.
Artık Esed ya da Hizbullah için merhamet zamanı çoktan geçti. Bu noktadan olabilecek en yeni gelişme yeni bir solukla İran'ın dini lideri Ali Hamaney'e biat etmeye devam etmektir. Çünkü Ramadi ve Anbar'da Sünnilerle savaşan ve IŞİD'i ezmek isteyen ABD destekli Şii gruplar "Ya Hüseyin", "Ya Hamaney" şeklinde mezheplerine has sloganlar atıyorlar. Obama yönetimi, Bağdat adına savaşan Irak nüfusuna yabancı olan silahlı gruplar fikrinden yana rahat olabilir ancak Suriye savaşçıları ile sorunları hala devam ediyorve bu ikilik Batı'nın çıkarlarına hizmet etmiyor.

Şüphesiz Suriye'deki askeri ve siyasi değişimler, zamanın rejime karşı aktığını işaret ediyor. Şimdi zor olan, herkese hoşgörü aşılamak ve paramparça bir haldeki ülkeyi yeniden bir araya getirecek köprüleri inşa etmek. Eğer Suriye başarısız olursa ülkeyi yıkım ve umutsuzluk dolu bir süreç bekliyor.

Haber Ara