Dolar

32,5920

Euro

34,8739

Altın

2.503,46

Bist

9.689,17

Nevzat Çiçek'ten Bulaç ve Türköne'ye cevap

Nevzat Çiçek, Ali Bulaç ve Mümtazer Türköne'nin ortaya attığı İslamcılık tartışmalarına cevap verdi...

10 Yıl Önce Güncellendi

2015-07-07 04:28:15

Nevzat Çiçek'ten Bulaç ve Türköne'ye cevap

Diriliş Postası Gazetesi yazarı Nevzat Çiçek, bugünkü "İslamcılığı AK Parti mi bitirmeye çalışıyor yoksa Gülen Cemaati mi?" başlıklı yazısında Zaman Gazetesi yazarları Ali Bulaç ve Mümtazer Türköne'nin İslamcılık ile ilgili ortaya attığı iddialara cevap verdi. Çiçek, "Daha iki sene önce AK Parti'yi ‘İslamcılaştırıyor' diye suçladıkları Erdoğan'ı, şimdi de İslamcılığı durdurdu veya bitirdi diye suçlayabilmek bu tartışmanın doğru zeminde yapılması anlamında doğru değildir ve tutarsızlıktır, tartışma ilkler üzerinde ve geçmişte yazılanlar da göz ardı edilmeden yapılmalıdır," dedi.

İşte Nevzat Çiçek'in o yazısı:

İSLAMCILIĞI AK PARTİ Mİ BİTİRMEYE ÇALIŞIYOR YOKSA GÜLEN HAREKETİ Mİ?

Zaman Gazetesi yazarları Ali Bulaç ile Mümtaz'er Türköne son bir haftadır Zaman Gazetesi'nde İslamcılık ‘durduruldu' mu ‘bitti' mi sorusu etrafında tartışmaya tekrar açtılar. Bu tartışmaya Cumhuriyet Gazetesi'nden Nuray Mert ve Diriliş Postası'ndan Hamza Türkmen, Yeni Şafak'tan Ergün Yıldırım ve Taraf'tan Yüksel Taşkın birer yazı ile katıldılar.

Bulaç,  Türkiye İslâmcılığı tarihsel olarak 2002'de durduruldu” tespitinde bulunuyor. Türköne'ye göre İslâmcılığı rakip başka bir ideoloji değil, tek bir kişi, Erdoğan bitirdi. İktidar her muhalif ideolojiyi bitirir. İslâmcılık iktidara geldi ve bitti.”

Daha iki sene önce AK Parti'yi ‘İslamcılaştırıyor' diye suçladıkları Erdoğan'ı, şimdi de İslamcılığı durdurdu veya bitirdi diye suçlayabilmek bu tartışmanın doğru zeminde yapılması anlamında doğru değildir ve tutarsızlıktır, tartışma ilkler üzerinde ve geçmişte yazılanlar da göz ardı edilmeden yapılmalıdır. Bugün tartışma AK Parti üzerinden Zaman Gazetesi sayfalarında irdeleniyor ama Mümtaz'er Türköne “Doğum ile ölüm arasında İslamcılık” adlı yeni kitabında  da belirttiği gibi İslamcılığın sona erdiği veya çöktüğü önermesinin  Ali Bulaç'a ait olduğunu söylüyor ve Bulaç'ın bu sözünü hatırlatıyor: Ben İslami Hareket'in 1990'ların başlarından itibaren ortadan kalktığını düşünüyorum”

Karar verin öldü dediğiniz İslamcılık ne zaman öldü yoksa yaşıyor ve bayıldı da siz öldüğünü mü sandınız?

Ali Bulaç'ın ifade ettiği  “İslamcılık, İslam'ın ana referans kaynaklardan hareketle “yeni” bir insan, toplum, siyaset/ devlet ve dünyam tasavvurunu…hedefleyen…harekettir.” Sözü eğer doğru ise bunun bir siyasal irade ile bitmesi mümkün değildir. Bu bakımdan yine ifade edeyim ki mesele AK Parti ve Erdoğan karşıtlığı üzerinden değerlendirilemeyecek kadar kadim bir geleneğe sahiptir.

Diğer taraftan  AK Parti'nin icraatlarını İslâmî nasları merkeze koyarak mı değerlendireceğiz yoksa mer'i hukuka göre mi değerlendireceğiz. Bunu şunun için ifade ettim, çünkü meseleyi Sadece siyasal İslam'a indirgemek ve modern bir ideoloji olarak ele alınmasına hepimizin itiraz etmesi gerekiyor, bu hareketin sadece  siyasal değil bütünsel bir iddia olduğunun altını kalın harflerle çizmemiz gerekiyor.

Bu bakımdan İslamcılık öldü, bitti derken gerçekten durum tespiti mi yapılmak isteniyor yoksa ölmesi ve bitmesi mi isteniyor buna bakmak gerekiyor. İslamcılık bağlamında son yapılan tartışmalar sanki bitmesi ve öldürülmesi üzerine hasımhane yapılan tartışmalar ve bu tartışmaların odağına da Erdoğan oturtuluyor.

Kendi coğrafyaları ve dünyayı etkileyen İhvan, Cemaat-i İslami, Nahda ve Türkiye'de Milli Görüş başta olmak üzere diğer hareketleri yerinde incelemiş biri olarak önce şunu ifade etmeliyim;  bizde yapılan tartışmaların bir benzeri bu hareketler içerisinde de yapılıyor ve bu hareketleri pasifsize edilmesi üzerine inşa edilen süreç yeni bir ıslah hareketi ile aşılmaya çalışılıyor. “İslam, terakkiye mani değildir” cümlesi aslında bu hareketler üzerinden harekete geçirildi ama nedense bu hareketlerin sadece siyasal İslam kısımları ön plana çıkarılarak tartışmalar yapıldı ve yapılmaya devam ediyor, bunların diğer ıslah hareketleri bilinçli bir şekilde göz ardı ediliyor ve üstü örtülüyor

Türkiye'de son dönemlerde cemaatlerin sivilliğini büyük oranda yitirmesi ve sistemin tuzağına düşerek sisteme entegre olup söylemlerinin resmileşmesi benim de itiraz ettiğim bir mesele ancak bunu son on yılla okumak doğru değildir ama hızlandığını ifade etmek bu bakımdan doğrudur.

Alev Erkilet'in de belirttiği gibi, “Bugün İslam dünyasında olup bitenlerin İslamcılığa, İslamcılığın da siyasal İslam'a ve giderek İslam adına şiddete endekslenmesinin çok temel bir hata olduğuna inanıyorum. Bu İslam dünyasının küresel sisteme karşı yükselttiği eleştirileri silikleştirmek ve hatta İslam'ı bir alternatif olmaktan tümüyle çıkartmak yönündeki kuşkulu eğilime su taşımaktan başka bir anlama gelmiyor.” Meseleyi doğru tartışmak adına önemli bir tespit.

İslamcılık tartışmasına yarın da Gülen Hareketi üzerinden devam edeceğiz ama sorunun cevabını sayın Türköne ve Bulaç'tan isteyerek başlayalım: Gülen Hareketi devleti elde etmek için harcadığı para, emek ve zamanı bireyin imanı, sivilliği ve kendinden olmayanların da dindarlaşması için harcasaydı Türkiye'de dindarlık bu günkünden daha yüksek mi, daha düşük mü olurdu? Bugün İslamcılık tartışması yaşanırken, “Altın nesil” İslamcı mıydı, değil miydi veya Gülen Hareketi siyasal İslamcı mı değil mi sorularını sormak gerekmez mi?  Gülen Hareketi kendisini nasıl tarif etti ve İslamcılık için neyi inşa etti tartışmasıyla başlasak daha gerçekçi olur gibi geliyor bana… Ali Bulaç'ın dün devletin İslamcıları ifadesi zaman- zaman Gülen için de özellikle 12 Eylül dönemi ve kuruluşu için de çok ifade edildi…Gülen'de devletin İslamcısı oldu mu? Paralel bir inanç sistemi İslamcılığa alternatif ortaya kondu mu, konmadıysa diğer Nur grupları ile baştan itibaren neden farklı bir yol izlendi…Kısaca Türkiye'yi İslamileştirmek mi, yoksa İslamcılığı düzene massetmek tartışmasında Gülen Hareketi nerede durdu.

Kazım Sağlamın Timetürk'te yaptığı şu değerlendirme ile bitirelim: “Sadece tenkit ederek, yanlışa işaret ederek, yetinmek sorumluluk sahibi insana yaraşmaz, yanlışa işaretle birlikte çözüm üretmek de mesuliyet sahibi insanın yapabileceği bir iştir. Bu dünyayı imara mecbur Müslümanlar tüm dünyanın problemlerini de göğüslemesini bilmelidir… Kendi kültür ve medeniyet havzasından ayrılanların, AKP'yi eleştirmeyi sapma sayanların AKP'yi sağlıklı değerlendirmeleri mümkün değildir.”

Haber Ara