Dolar

32,5674

Euro

34,7596

Altın

2.492,38

Bist

9.524,59

Nedim Şener sordu: Köstebek kim?

Posta gazetesi yazarı Nedim Şener, Ahmet Sever'in kitabında yer alan ve gözaltına alındığı günlerde yaşananları anlatan bölümle kendi yaşadıklarını birleşti ve sordu: O demeci polise kim sızdırdı?

10 Yıl Önce Güncellendi

2015-06-18 05:24:48

Nedim Şener sordu: Köstebek kim?

11.Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün eski basın danışmanı Ahmet Ahmet Sever, gündeme bomba gibi düşen kitabında Ruşen Çakır'ın gözaltına alınacağını öğrenen Gül'ün, duruma müdahale ettiğini yazmıştı. Öte yandan Sever, Ahmet Şık ve Nedim Şener gözaltına alındığında da Gül'ün gözaltıları doğru bulmadığını ifade eden demeç verdiğini belirtmiş, demecin verildiği iki gazetenin de adını vermişti: Milliyet ve Zaman.

Sever'in kitabına göre; Milliyet adına görüşmeye Fikret Bila katılırken Zaman adına ise Ekrem Dumanlı katıldı. Nedim Şener ise kitaptaki bu bilgiyi aktardı ve polislerin Cumhurbaşkanı Gül'ün demecinden haberi olduğu iddia ederek sordu: Gül'ün demecini kim sızdırdı? Abdullah Gül mü? Fikret Bila mı? Ahmet Sever mi? Yoksa Ekrem Dumanlı mı?

İŞTE NEDİM ŞENER'İN AKTARIMI

"Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün danışmanı Ahmet Sever'in “Abdullah Gül İle 12 Yıl” isimli kitabı, 1980'lerden beri devletin içine sızmış ve yıllarca hukuksuzluklara imza atmış cemaatçi çete elemanlarıyla işbirliği halinde yapılan cemaat gazeteciliğini gözler önüne seriyor. Zaman Gazetesi yöneticisi Ekrem Dumanlı'nın yaptıklarından söz ediyorum; cemaat çıkarları için gerçeği çarpıtarak gazeteciliği kullanan kişiden.

Ne demek istediğimi açıklayayım; Ahmet Sever'in kitabına göre, 3 Mart 2011 günü Odatv operasyonunun ikinci dalgasında Ahmet Şık ile gözaltına alındığımızda 4 Mart günü Cumhurbaşkanı Gül, sabah danışmanlarıyla bu konuyu konuşmuş. Danışmanlardan kimi bizim suçlu olabileceğimizi kimi tepki gösterilmesi gerektiğini söylemiş. Ancak Gül, 5 Mart günü Ahmet Sever'i arayıp, iki gazeteye verilmek üzere yazılı açıklama hazırladığını söylemiş. Gazetelerden biri tutuklandığımda çalıştığım Milliyet, diğeri cemaatin Zaman gazetesi olarak belirlenmiş.

GÜL: KAYGI DUYUYORUM

Gül yazılı açıklamasında, “Olup bitenleri takip ettiğimde intibaım şu ki; kamu vicdanında kabul görmeyen bazı gelişmeler oluyor. Bu hal, Türkiye'nin geldiği ve herkes tarafından takdir edilen görüntüsünü gölgelemektedir. Bundan kaygı duyuyorum” diyordu. Milliyet, Abdullah Gül'ün verdiği gibi “Kaygı duyuyorum” başlığıyla çıktı. Zaman ise “Umarım hiçbir gazeteci mesleğini başka amaç için kullanmaz” diye sürmanşet yaptı. Zaman manşetini ise “Bu mu gazetecilik?” diye yalanla dolu bir habere ayırmıştı. Ahmet Sever, kitabında Cumhurbaşkanı'nın tepkisini şöyle anlatıyor; “Yanına gittiğimde Cumhurbaşkanı'nın verdiği mesajın Zaman'da bu şekilde yansıtılmasına çok şaşırdığını gördüm. Bana durumu şöyle izah etti: ‘Ekrem beyi Tarabya'ya çağırdım. Açıklamamı kendisine verdim. Ardından ‘Sayın Cumhurbaşkanım, peki gazeteciler gazetecilik dışında faaliyette bulunabilirler mi?' diye sordu. Ben de ‘Elbette bulunamazlar' karşılığını verdim. Hepsi bundan ibaret. Olacak iş değildi. Zaman'ın genel yönetmeni Ekrem Dumanlı, Cumhurbaşkanı'nın mesajından rahatsız olmuş, daha da kötüsü haberi çarpıtmıştı.” diyordu.

Milliyet, Abdullah Gül'ün verdiği gibi “Kaygı duyuyorum” başlığıyla çıktı. Zaman ise “Umarım hiçbir gazeteci mesleğini başka amaç için kullanmaz” diye sürmanşet yaptı. Zaman manşetini ise “Bu mu gazetecilik?” diye yalanla dolu bir habere ayırmıştı.

Ahmet Sever, kitabında Cumhurbaşkanı'nın tepkisini şöyle anlatıyor;

“Yanına gittiğimde Cumhurbaşkanı'nın verdiği mesajın Zaman'da bu şekilde yansıtılmasına çok şaşırdığını gördüm. Bana durumu şöyle izah etti: ‘Ekrem beyi Tarabya'ya çağırdım. Açıklamamı kendisine verdim. Ardından ‘Sayın Cumhurbaşkanım, peki gazeteciler gazetecilik dışında faaliyette bulunabilirler mi?' diye sordu. Ben de ‘Elbette bulunamazlar' karşılığını verdim. Hepsi bundan ibaret.

Olacak iş değildi. Zaman'ın genel yönetmeni Ekrem Dumanlı, Cumhurbaşkanı'nın mesajından rahatsız olmuş, daha da kötüsü haberi çarpıtmıştı.”

İKİ GÜN ÖNCE ADLİYEYE SEVK

Bir de bizim yaşadıklarımız var. 3 Mart 2011 Perşembe akşam üzeri Emniyet'in nezarethanesine konduk. Kapıya gelen polis her gün gözaltı süresinin uzatıldığını bildiriyordu. 4 günlük gözaltı sonrası 7 Mart Pazartesi günü savcılığa çıkarılacağımızı söylediler. Ama polisler 5 Mart Cumartesi günü öğleden sonra bizi alelacele savcılığa götürdü. Sokakta gazeteciler ayaklanmış, yurtdışından tepkiler gelmişti. Telaşı bundan sandım ama neden farklıymış.

Savcı Zekeriya Öz bile o gün için hazır değildi. Öyle ki; polisin aceleyle hazırladığı sorulardan bile habersizdi. Soruları elimdeki fotokopiden ben okudum, ben yanıtladım. Ahmet Sever'in kitabındaki o bölümü ve benim yaşadıklarımı bir araya getirdiğimde ortaya şu sonuç çıkıyor; Belli ki savcılık ve polisler Cumhurbaşkanı'nın açıklamasından haberdar edildi. O yüzden Cumhurbaşkan'nın sözleri gazetelerde yayınlanmadan önce 5 Mart günü bizi tutuklamak için mahkemeye koşturdular. Cumhurbaşkanının açıklaması 6 Mart günü Milliyet'te ve Zaman'da yayınlandı. Biz o saatte Metris'te koğuşumuza yerleştirilmiştik bile. Belli ki biri polis ve savcıyı “Cumhurbaşkanı açıklama yaptı elinizi çabuk tutun” diye uyardı. Şimdi soru şu; bu açıklamayı polis ve savcılara ya Abdullah Gül, ya Ahmet Sever, ya Fikret Bila ya da Ekrem Dumanlı sızdırdı. Sizce hangisi?"

Haber Ara