Dolar

32,3844

Euro

35,0654

Altın

2.325,92

Bist

9.079,97

MİT mensuplarının ifşa edilmesine ilişkin davada savunmalar alınıyor

Tutuklu sanık Murat Ağırel:- 'Şehitlere hak ettikleri değeri göstermek zorundayız. Tören en değerli övünç kaynağıdır. Tam bu saikle, gazetecilik refleksi göstererek düşünce ve üzüntülerimi paylaşmak istedim'- 'Twitter paylaşımım ile diğer bahsedilen paylaşımlar arasında bir benzerlik yoktur. Paylaşımımda ne bir mesleki konum ne unvan ne de bir MİT üyesi bulunmaktadır' - Tutuklu sanık Mehmet Fe

4 Yıl Önce Güncellendi

2020-06-24 16:51:29

MİT mensuplarının ifşa edilmesine ilişkin davada savunmalar alınıyor
Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) mensuplarının ifşa edilmesine ilişkin 8 sanığın yargılandığı dava, savunmaların alınmasıyla devam ediyor.

İstanbul 34. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada, sanıkların kimlik tespitinin yapılmasının ardından iddianamenin özeti okundu.

Talebi sorulan avukatlardan firari sanık Erk Acarer'in avukatı Ömer Faruk Eminağaoğlu, müvekkilinin kaçak değil gaip olduğunu savunarak, "Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 244/2. maddesinde, gaip sanık hakkında duruşma açılamayacağı şeklinde açık hüküm var. Hiçbir şekilde duruşma açılamaz. Bu hususta bir karar vermenizi talep ediyorum." dedi.

Talebi değerlendiren mahkeme heyeti, sanık Erk Acarer hakkında yakalama kararı çıkartıldığını hatırlatarak, kararın devamına ve istinabe yoluyla savunmasının alınmasının beklenilmesine karar verdi.

- "15 Temmuz'u yurtsever insanlar olarak engelleyemedik"

Duruşmada ilk olarak tutuklu sanık Murat Ağırel'in savunması alındı. Maskesini çıkartmasına izin verilmeyen Ağırel, Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) tarafından 2008 yılında Ergenekon davasına eklendiğini ve sonrasında FETÖ ile mücadelesinin artarak devam ettiğini söyledi.

Ağırel, "Ancak hain 15 Temmuz darbe girişimini yurtsever insanlar olarak engelleyemedik. Darbeden sonra devlet yöneticilerinin bu örgüt hakkında gerekli malumata sahip olduklarını düşünmüştüm. Bu dönemlerde hayalim olan gazetecilik mesleğini profesyonelce yapmaya başladım. Gerici, emperyalist güçlerin varlığını bilen bir yurttaşım. Ömrüm yolsuzlukla mücadeleyle geçti. Bundan sonra da böyle geçecektir. Ben Kemalist bir Türk genciyim. 2019'da Ergenekon'dan beraat ettim, hakkım olmasına rağmen tazminat davası açmadım. Hainlerin cebinden çıksa saniye beklemezdim ancak alacağım tazminat fakir fukaranın cebinden çıkacaktı." diye konuştu.

Olmayan suçlamalarla 120 gündür cezaevinde hücrede tutulduğunu öne süren Ağırel, yazdığı kitabın büyük ilgiyle karşılandığını ve dava konusu sosyal medya paylaşımını yaptığı gün bir imza etkinliğine katıldığını anlattı.

Sonrasında bir radyoda canlı yayına bağlandığını ve kitabıyla ilgili konuştuklarını aktaran Ağırel, evine gittiğinde televizyonda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Libya'da şehitler bulunduğunu söylediğini belirtti.

- "Cenazeyle ilgili bilgiler benim paylaşımımdan önce verilmişti"

Sanık Murat Ağırel, "Yazımı gazeteye göndermiştim. Sosyal medya hesabımdan başsağlığı ve şehadeti yükseltici bir mesaj yazmak istedim. Konu hakkında binlerce kişi paylaşımda bulunmuştu." dedi.

Daha öncesinde Libya'da bir gemi vurulduğu ve şehitlerin bulunduğu şeklinde haberler olduğunu söyleyen Ağırel, "Çalıştığım Yeniçağ gazetesi bir haber yapmıştı ancak bu haber kaldırılmıştı. Sorumlu Batuhan Çolak kendi Twitter hesabında haberleştirmişti bunu. Cenazeyle ilgili bilgiler verilmişti. Bunların hepsi benim paylaşımımdan önceki açıklamalardır." ifadelerini kullandı.

Batuhan Çolak'ı aradığını ve resmi bir açıklama olmadığından bahsettiğini anlatan Ağırel, şehitlerin neden habersiz defnedildiklerini yazmak istediğini dile getirdi.

Şehitlere hak ettikleri değeri göstermek zorunda olduklarını belirten Ağırel, şöyle devam etti:

"Tören en değerli övünç kaynağıdır. Tam bu saikle, gazetecilik refleksi göstererek düşünce ve üzüntülerimi paylaşmak istedim. Batuhan Çolak da aynı saatlerde paylaşım yapmıştır. Şehitlerden birinin devre arkadaşının paylaşımını gördüm. Şehidin de fotoğraf vardı. Biraz daha baktım, muhtarın paylaşımı da vardı. 19 Şubat'ta muhtar da paylaşım yapmıştır. Paylaştığı fotoğrafın üstünde, 'Türk özel kuvvetleri' yazılı bir adres vardır. 22 Şubat'ta paylaştığım fotoğraf buradaki fotoğraftır. Oysa savcı, fotoğrafı ilk benim paylaştığımı yazmış. İlk dediği fotoğraf, 19 Şubat'ta muhtarın paylaşımında mevcuttur. Daha birçok hesapta da paylaşılmıştır."

Murat Ağırel, 19 Şubat'tan sonraki günlerde de birçok paylaşımda şehitlerin fotoğraflarına yer verildiğini, kendi paylaşımında "case officer" tanımını kullandığını ve şehit edilenlerin "görevli subaylar" olduklarına kanaat getirerek paylaşım yaptığını belirterek, "Kastım MİT ajanlığı görevini ifşa etmek değil, şehitlerimizin rütbesini belirtmektir. Amacım bunları dile getirip sadece şehitlerimizi yad etmekti." dedi.

Paylaşımdan sonra kendisine küfür, hakaret, tepki mesajları yazıldığını ve hesabını kapalı konuma getirdikten sonra yaptığı paylaşımı kaldırmak istediğini aktaran Ağırel, telefon operatöründen "2G'ye geçmek ister misiniz?" mesajı aldığını, ters bir şeyler olduğunu sezinlediğini, hesabına giriş yapamadığını, hesaplarının ele geçirildiğini, geri almak için uğraştığını ve hesabına el koyanların tüm maillerini, paylaşımlarını silerek bir paylaşım yaptıklarını öne sürdü.

- "Haberden sonra hedef gösterildik"

Hesaplarının ele geçirilmesiyle ilgili suç duyurusunda bulunduğunu, 11 gün sonra Odatv haberinde şehitlerle ilgili tören yapıldığını öğrendiğini, buna şaşırdığını, haberden sonra Barış Terkoğlu'nun, o iki günlük süreçte de kendisinin hedef gösterildiğini dile getiren Ağırel, gözaltına alındıktan sonra savcının sorduğu her soruya cevap verdiğini, mahkemece adli kontrolle serbest bırakıldığını, Ankara'ya gittiğini, dönüşte savcının itirazı üzerine tekrar arandığını, yakınlarının evlerine gidildiğini öğrendiğini ve teslim olduktan sonra yeniden mahkemeye çıkarılıp tutuklandığını söyledi.

Bu süreçte mübaşirin kendisine getirdiği karar metnini avukatıyla birlikte okumadan imzaladıklarını, imzalarken karara baktıklarını ve "Tahliye edilmiştir." ibaresi nedeniyle şaşırdıklarını da aktaran Ağırel, "Mübaşir de gördü. O esnada da yanımızda 13 -15 avukat, 3 milletvekili de vardı. Onlar da kontrol etti. Tüm yaşananlar kameralara kaydedildi. Mübaşir hata yapıldığını söyledi, evrakı almak istedi ancak vermediler. Görevliler geldiler. Evrakı kontrol etmeye başladılar. Mübaşir hakime gittiğinde inanılmaz sesler duymaya başlandı, bağırışmalar oldu. Sonra hakim polisleri çağırdı. Bir süre sonra da farklı bir kararla geldi. Avukatlarım kararı şerh düşerek aldılar. Sonra Silivri'ye götürüldüm." şeklinde konuştu.

FETÖ ile en küçük bir bağının bulunmadığını ve 15 Temmuz öncesi incelemelerde aleyhine olabilecek hiçbir şey bulunamadığını anlatan Ağırel, "Benim Twitter paylaşımım ile diğer bahsedilen paylaşımlar arasında bir benzerlik yoktur. Paylaşımımda ne bir mesleki konum ne unvan ne de bir MİT üyesi bulunmaktadır. Şehitlerimiz olduğunu Cumhurbaşkanı açıklamış, muhtar fotoğrafları paylaşmıştır ve ben de günler sonra paylaşım yapmışım. İlk paylaşım yapanlar serbest olması gerektiği gibi bu davada sanık da değiller." ifadesini kullandı.

"Case officer" kelimesinin sadece istihbarat görevlileri anlamında değil, birçok yerde, farklı tanımlarda kullanıldığını, bununla ilgili halihazırda ilanlar olduğunu aktaran Ağırel, "MİT mensuplarını ifşa etmek isteyen kişi kendisine ait Twitter hesabından bu hainliği yapar mı? İfşanın ifşası olur mu? Anayasa Mahkemesinin bir kararında bu husus ayrı bir başlık altında inceleniyor. 'MİT'in personeline ilişkin bilginin paylaşılması ayrıca bir suç olarak sayılmaz.' deniyor." dedi.

Tutuklandığı gün hukuk cinayeti işlendiğini, savcılığın, tutuklama karar metninde "tahliye" yazılması olayını kapatmak ve açıklama yaparak insanları korkutmak istediğini de savunan Ağırel, tahliye edilmesini ve hakkında beraat kararı verilmesini talep etti.

- "İngilizce anlatmanıza ihtiyaç duymanızın sebebi nedir?"

Mahkeme Heyeti Başkanının bir sorusu üzerine Ağırel, şehit MİT mensuplarıyla ilgili sosyal medyada "meslek memuru" ifadesini gördüğüne dikkati çekerek, "Case officer'i görmedim. 'Libya'ya giden yardım gemisinde 'Dışişleri Bakanlığı görevlilerimiz var.' diye düşündüm. Asker olabileceğini düşündüm. Ama MİT personeli olacağı hiç aklıma bile gelmedi." dedi.

Ağırel, savcının, "Yabancı takipçi sayınız fazla mıdır? Ayrıca İngilizce anlatmanıza ihtiyaç duymanızın sebebi nedir? 'Meslek memuru' tabiri yeterli olabilirdi. Daha da inerek 'case officer' tabirini kullanmanızın nedeni ne?" sorusuna karşılık, şu savunmayı yaptı:

"Ben 'case officer'ın istihbari bir anlamda kullanıldığını düşünmüyorum. Böyle iddia ediyorsanız sadece bunun için kullanılmıyor diyorum. Başka anlamlarda da kullanılıyor. Dosyaya örneklerini sundum. MİT'in Libya'da görev yaptığını dünyada bilmeyen var mı? Ayrıca ilk bilgi veren de ben değilim. Cumhurbaşkanı zaten söylemiş. Birinin asker olduğunu biliyordum. Diğeri için 'meslek memuru' yazıyor. Amacım kim olduğu değil, görevinin ne olduğu. 'Meslek memuru' da kesinlikle istihbarat terimi değil dediler sorduklarım. 'Case officer' yeni bir terim. Başka görevleri de tanımlıyor."

- Diğer sanıklar

Duruşmaya kısa bir ara verilmesinin ardından tutuklu sanıklar Yeni Yaşam Gazetesi Sorumlu Müdürü Aydın Keser ve Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Ferhat Çelik'in de savunmaları alındı.

Aydın Keser, manşeti kontrol etseler de her haberi her zaman kontrol edemediklerini belirterek, dava konusu haber içeriğinin editoryal çalışmayla alakalı olduğunu kaydetti.

Mehmet Ferhat Çelik ise "MİT Kanunu öyle bir kanun ki gazetecilerin elini ayağını bağlıyor. Herkes MİT mensubu olabilir. Ben bu haberi açık kaynaklardan kopyala yapıştır yaparak hazırladım. Bizim haberimizde MİT mensubu oldukları yazmamaktadır. Ayrıca bu nasıl bir casusluk faaliyetidir ki haber yayınladıktan 12 gün sonra işlem yapıldı." dedi.

Haberin kaldırılmasının kendilerinden hemen istenmediğini söyleyen Çelik, "Biz günlük 5 bin satan bir gazeteyiz. Eğer soruşturma açılmasaydı bu insanların MİT mensubu olduğunu 80 milyon öğrenmeyecekti." ifadesini kullandı.

VİDEO HABER

İsrail'in Gazze'de bir vahşeti daha görüntülendi!

Haber Ara