Dolar

32,3694

Euro

34,9629

Altın

2.325,75

Bist

9.071,02

'Medeniyetimiz ramazan ve bayram medeniyetiydi'

'Medeniyetimiz ramazan ve bayram medeniyetiydi'

9 Yıl Önce Güncellendi

2015-07-16 11:52:45

'Medeniyetimiz ramazan ve bayram medeniyetiydi'
EKREM KAFTAN - Kültür tarihçisi ve yazar Dursun Gürlek, Osmanlı'da bayram hazırlığının ramazan ayıyla beraber başladığını belirterek, "Osmanlı medeniyeti aynı zamanda ramazan medeniyetidir ve ramazanın akabinde kendini gösteren bayram medeniyetidir dersek, tarihi ve kültürel bir gerçeği dile getirmiş oluruz" dedi.

"Dersaadet'te Bayram Sabahları" isimli kitabı Kubbealtı Yayınları'ndan çıkan Gürlek, eski bayramların nasıl kutlandığını AA muhabirine anlattı:

"Medeniyetimiz aynı zamanda ramazan ve bayram medeniyetiydi" diyen Gürlek, şöyle devam etti:

"Osmanlı medeniyeti aynı zamanda ramazan medeniyetidir ve ramazanın akabinde kendinin gösteren bayram medeniyetidir dersek, tarihi ve kültürel bir gerçeği dile getirmiş oluruz. Bana sorarsanız bayram hazırlığı, ramazan ile başlıyordu. Çünkü Türk milleti olarak biz ramazanı ve bayramı kutlamasını, bu mübarek günlerin gereklerini yerine getirmesini iyi bilen bir milletiz."

- "Türk Müslümanlığı"

Gürlek, Yahya Kemal Beyatlı'nın yazılarında "Türk Müslümanlığı" kavramının yer aldığını hatırlatarak, "Yahya Kemal'in yazılarından da anlaşıldığı gibi bir Türk Müslümanlığı vardır ki bu zarafetli, incelikli, kibarlıklı bayramın hakkını vermektir, ramazanın hakkını vermektir. Bunu bildiği için Osmanlı sultan ve padişahları da gerek ramazan merasimlerine gerekse bayram muayedelerine son derece önem veriyorlardı. Muayede, bayramlaşma demektir. Topkapı Sarayı'nda ve daha sonra da öteki saraylarda bayramlaşma gerçekleştirilirdi. Ama burada Topkapı Sarayı önemli. Muayede merasiminin belirli kuralları vardı" diye konuştu.

Sarayda bayramlaşma merasimlerinin nasıl yapılacağının çok ince kuralları bulunduğunu ifade eden Gürlek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Efendim işte padişah tahta nasıl oturacak? Sadrazamlar, vezir-i azamlar hangi sıraya göre duracak? Diğer rical-i devlet dediğimiz önemli devlet adamları, padişah ile nasıl bayramlaşacaklar? Bunlar kültür tarihimiz ile ilgili kitaplar incelenirse ayrıntılı bir şekilde anlatılıyor. Mesela ünlü tarihçilerimizden merhum Reşad Ekrem Koçu'nun saray ramazanlarıyla, saray bayramlarıyla ilgili yazıları okunursa bu muayede merasimleri olanca güzelliğiyle ve ince çizgileriyle anlaşılmış olur."

- "Padişahlar bayram namazlarını Ayasofya'da kılardı"

Gürlek, Osmanlı padişahlarının bayram namazlarını bir Selatin camisinde kılmasının çok önemli olduğunu dile getirerek, şunları söyledi:

"Padişahlar bayram namazlarını çoğunlukla Ayasofya Camisi'nde kılardı. Bunun sebebi, Ayasofya Camisi'nin fetih yadigarı olmasıydı. Fatih Sultan Mehmet sayesinde bu millete kazandırılmış olmasıydı. İslam hukukuna göre savaş neticesi alınmış şehirlerdeki kiliseler hemen camiye çevrilir. Ayasofya için de bu söz konusu ve Fatih Sultan Mehmet özel mülkü olarak kendi mülkiyetine tescil etmiştir Ayasofya'yı. O bakımdan Fatih'ten sonraki Osmanlı padişahları da Ayasofya'daki cuma selamlıklarında ve bayramlarda burada namazı kılmaya son derece önem verirler."

İstanbul'da bayramlaşma törenlerinin bütün şehri sardığını ifade eden Gürlek, "Tabii ki sadece sarayda değil vezir-i azam konaklarında, sadrazam konaklarında da bu bayramlaşmalar söz konusu oluyordu. Bunun da protokolü vardı, bunun da ayrıntılı bilgileri var. Halk arasındaki bayramlaşma zaten başlı başına bir konu. Bayramın sevinci ramazandan itibaren başlıyor. Özellikle çocukların bayram sevincini daha iyi yaşayabilmeleri için İstanbul'un Şehzadebaşı, Sultanahmet gibi belli semtlerine bayram şenliklerinin yapıldığı malzemeler getirilir ve oralarda çocuklar bayramın güzelliğini bütün ayrıntılarıyla yaşarlar" değerlendirmesinde bulundu.

- Eski bayramları en güzel anlatanlar

Eski bayramları en güzel anlatan yazarlar arasında Mehmed Akif Ersoy, Yahya Kemal, Halid Fahri Ozansoy, Refik Halid Karay gibi isimlerin bulunduğunu hatırlatan Gürlek, "Bu yazarlarımızın çocukluk hatıralarını okursak, en fazla önem verdikleri konu 'çocukluğumun ramazanları, çocukluğumun bayramları' diye geçer. En farklı güzellikler, en farklı mutluluklar" ifadelerini kullandı.

Gürlek, "Biz bile aradan bu kadar yıllar geçtiği halde çocukluğumuzun bayramlarını yaşıyoruz" diyerek, şöyle devam etti:

"Mesela bize leblebi, mendil, para verirlerdi. Para veren ev azdı ama leblebi veren ev çoktu. Hatta bizim zamanımızda leblebi de ikiye ayrılırdı: Kırık leblebi, kabalak leblebi. Kabalak yani tam leblebi. Biz çocukluk tecrübesiyle hangi evin kırık leblebi, hangi evin kabalak leblebi verdiğini bildiğimiz için ona göre bir tercih yapardık. Hele hele mendil veriliyorsa, para veriliyorsa o evler için 'nurun ala nur' diyebilirdik. Dolayısıyla bu kadar yıl geçmesine rağmen çocukluğumuzun bayramlarını bir türlü unutamıyoruz."

- "Bana göre akıllıya her gün bayramdır"

"Deliye her gün bayram" ifadesinin yanlış olduğunu vurgulayan Gürlek, "Bu vesileyle şu sözü de düzeltmek lazımdır. İnanmış bir kimse için her gün bayramdır. Hani deliye her gün bayram değildir. Bana göre akıllıya her gün bayramdır. Çünkü akıllı dünyasını cennet eder, cennette yaşayanlar da bayram yapıyorlar demektir."

Gürlek, eski bayramların bütün güzelliklerinin günümüze taşınamadığını kaydederek, "Bir kısmı taşındı. Şekil olarak tabii ilerleyen zamanla birlikte birtakım değişikler ortaya çıktı ama çocukların sevinci, belli yerlerde bayramlaşmalar, koşup eğlenmeler, teravihlere gelmeler, camilerde işte çocukça hareketlerde bulunmalar Osmanlı döneminden günümüze taşınmış olan bayrama mahsus özelliklerdir."

- "Şeker bayramı, şükür bayramı"

Şeker Bayramı, Kurban Bayramı, Ramazan Bayramı sözlerinin öteden beri tartışmalı bir konu olarak gündemde olduğunun altını çizen Gürlek, sözlerini şöyle tamamladı:

"Şeker bayramı denilmesinin doğru olmadığını söyleyenler de var, yerinde olduğunu söyleyenler de var. Yerinde olduğunu söyleyenler şöyle bir delil getiriyorlar. Şeker kelimesiyle şükür kelimesi eski harflerle aynı şekilde yazılır. Ramazan bitmiştir, bayram gelmiştir. Allah'a şükrediyoruz. Bu manada bayram yapmış oluyoruz. Öyleyse şeker ile şükür aynıdır, dolayısıyla da bu bayrama da şeker bayramı diyoruz. Bu, Osmanlı Türkçesinin güzelliği mi diyelim, azizliği mi? Bir kelimeyi birkaç türlü okuyabiliyorsunuz. Böyle diyenler var. Ama ısrarla Ramazan Bayramı'dır, şeker bayramı demek doğru değildir, derler ise de bendeniz yaptığım araştırmalarda gördüm ki başta Tahirü'l Mevlevi olmak üzere birtakım alimlerimiz, yazılarında şeker bayramı diyorlar. Bence bu konu üzerinde fazla durmamak lazımdır ama unutmayalım ki esas olan Ramazan Bayramı'dır."

Haber Ara