Dolar

32,3668

Euro

34,9408

Altın

2.325,85

Bist

9.123,44

Kurtulmuş'tan 'vekalet savaşı' vurgusu

Kurtulmuş, 'Vekalet savaşları üçüncü dünya savaşının fitilini ateşler' açıklamasını yaptı...

8 Yıl Önce Güncellendi

2016-10-20 00:49:36

Kurtulmuş'tan 'vekalet savaşı' vurgusu

Anadolu Ajansı'nın aktardığı habere göre; Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, Musul'u IŞİD'den geri alma operasyonuna ilişkin, "Vekalet savaşları, belli bir noktaya dayanmıştır. Eğer Musul üzerinden yeni bir vekalet savaşları başlatma niyetleri varsa çok açık söylüyorum, bu, üçüncü dünya savaşının fitilini ateşler." dedi.

Antalya'da Koza TV'nin canlı yayınına katılan Kurtulmuş, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu, soruları yanıtladı.

Türkiye'nin son derece zor bir coğrafyada, ağır gündemlerle boğuştuğunu belirten Kurtulmuş, "Türkiye, bir taraftan kendi içinde Temmuz 2015'ten beri devam eden DEAŞ'ın, PKK'nın terör saldırılarıyla uğraşıyor, bir taraftan 15 Temmuz'daki hain FETÖ'nün saldırılarının sonuçlarını ortadan kaldırmaya gayret ediyor ama diğer taraftan da hem Suriye'de hem de Irak'ta, şimdi Irak'ta başlayan son derece karışık bir ortamda, son derece büyük bir siyasi kaosun içinde yığınla sorunla boğuşmak mecburiyetinde kalıyor." diye konuştu.

Musul'u terör örgütü DEAŞ'tan kurtarma operasyonuna değinen Kurtulmuş, "Sınırlarının ötesindeki Musul kentinin geleceği, Türkiye'yi birebir ilgilendirir. Halep'in, Şam'ın geleceği Türkiye'yi ilgilendirir. Buranın halkları, bizim dostlarımız, kardeşlerimiz, akrabalarımız, hısımlarımız, aynı coğrafyayı paylaştığımız insanlardır. Yani hiç kimse kalkıp da Türkiye'ye, 'Burayla niye ilgileniyor' diyemez. Biz burada Türkmenlerin, Arapların, Kürtlerin, Şiilerin, Sünnilerin, Ezidilerin, hepsinin dostu olan bir ülkeyiz." değerlendirmesinde bulundu.

Kurtulmuş, Musul'da iki senedir IŞİD işgalinin devam ettiğini anımsatarak, sözlerini söyle sürdürdü:

"Bugün Irak Başbakanı, Türkiye'ye dönük laflar söylüyor ama önce şu sorunun cevabını bir versinler, gelip Irak'ın ikinci büyük kenti Musul'u, DEAŞ işgal ettiği zaman, elini, kolunu sallayarak o şehri aldığı zaman bir tek kurşun bile atmadan niye o şehri teslim ettiler? Uluslararası camiaya da Amerika Birleşik Devletleri başta olmak üzere şu soruyu sormak hakkımızdır, yani iki senedir DEAŞ orada duruyor. Bu, yeni, dün ortaya çıkmış bir durum değil ki... Niye DEAŞ'ı oradan kovmak için herhangi bir ortak plan üzerinde anlaşamadık, uzlaşamadık ve ABD başta olmak üzere uluslararası camia, DEAŞ'le mücadeleyi bu kadar ciddiye almadı?"

"Baştan beri dediğimiz noktaya bugün gelinmiştir"

Türkiye'nin Başika'daki varlığının tesadüfi bir durum olmadığını, Türkiye'nin "laf olsun" diye oraya gitmediğini vurgulayan Kurtulmuş, şunları söyledi:

"Irak merkezi hükümetinin daveti, Kuzey Irak'taki federal hükümetin daveti, zamanın Musul Valisi olan Sayın Nuceyfi'nin davetiyle Türkiye oraya gitmiştir. Türkiye'nin iki amacı vardır, birincisi, DEAŞ'tan orayı korumak için halka destek olmak, ikincisi ise 'Ninova Muhafızları' diye sonradan isimlendirilen, birtakım o şehrin halkı olarak, halkın eğitilerek, donatılarak DEAŞ'a karşı mücadele edebilmesinin imkanlarını sağlamak. Yani biz Musul halkına yardımcı oluyoruz ama maalesef bir taraftan biz Musul halkına yardımcı olurken, diğer ülkelerin aynı hassasiyetle Musul'daki DEAŞ varlığına yaklaşmadığını görüyoruz.

Türkiye'nin Başika'daki varlığı, 'birileri istiyor' diye sona erecek bir varlık değildir. İkincisi, biz başından beri diyoruz ki bu şehirlerin hepsinde mücadele, şehrin yerleşik halklarının oluşturduğu güçler, artı uluslararası koalisyonla birlikte verilsin. Baştan beri dediğimiz noktaya bugün gelinmiştir. Yukarıdan uçaklarla operasyon yapılsın, DEAŞ bir türlü süpürülsün ama aşağıdan da yerel, meşru güçler vasıtasıyla bunlar yapılsın."

Kurtulmuş, Peşmergeler, Ninova Muhafızları ve Irak merkezi hükümetine bağlı ordu birliklerinin sahada olduğunu ifade etti.

"Üçüncü olarak söylediğimiz husus şu, Türkiye'nin temel çerçevesi bu şekildedir, biz diyoruz ki, burayı bir terör örgütünden kurtarırken, bir başka terör örgütünü buraya davet etmeyelim." diyen Kurtulmuş, şunları kaydetti:

"Açık söyleyeyim, yani 'Musul'u DEAŞ'tan kurtaracağız' diye, Haşdi Şabi'nin eline bırakmayalım ya da PYD güçlerinin eline bırakmayalım. Türkiye, bu anlamda bütün bunları ortaya koymuş. Bizim politikamız çok net, meydanda ne konuşuyorsak, diplomatik görüşmelerde de onu konuşuyoruz. O ülkeye ne söylüyorsak, yandaki ülkeye de öteki ülkeye de başka bir şey söylüyor değiliz. Ona da aynı şeyi söylüyoruz. Türkiye'nin tutumu nettir, açıktır, berraktır. Musul'dan DEAŞ'ın kovulması kadar önemli olan, nasıl bu operasyonun yürütüleceğidir ve DEAŞ'tan temizlendikten sonra Musul'da nasıl bir yönetimin iş başına geleceğidir.

Eğer buralarda doğru birtakım adımlar atılmazsa, oranın asli unsurları değil de dışarıdan gelen kuvvetler o şehri işgal ederse, ikinci bir işgalci güç olarak DEAŞ'ın yerini almış olurlar ki Türkiye, buna asla müsamaha etmez."

"Bizim ısrarla üzerinde durduğumuz mevcut statü korunsun"

"Bizim ısrarla üzerinde durduğumuz, bölgedeki, şehirlerdeki halklar yani mevcut yönetim, mevcut statü korunsun. Bizim talebimiz bu. Şam'da mevcut statü korunsun." ifadelerini kullanan Kurtulmuş, Fırat Kalkanı Harekatı çerçevesinde temizlenen Cerablus'a 45 bin kişinin dönerek, tekrar yerleştiğini vurguladı.

Musul'u kurtarma operasyonuna ilişkin gelişmeleri değerlendiren Kurtulmuş, şunları dile getirdi:

"Ama 'Biz burada bir paylaşım savaşının devamı olarak hele hele şimdi Suriye'de açıkça devam eden, Amerikalıların, Rusların, Fransızların, diğerlerinin içinde olduğu bir vekalet savaşı yürütülürken bunun bir parçası olarak 'Musul'u da, Irak'ı da paylaştıralım, yeni birtakım orada böl-yönet politikaları izleyelim.' derseniz. Bu olmaz, bu tutmaz, bu bölgeye fayda etmez. Dünya barışına katkıda bulunmaz. ABD ve diğer harici güçler de silahlı güçleriyle, birtakım taktiklerle bu bölgede ayakta duramazlar.

Eğer öyle olmuş olsaydı, senelerdir devam eden Afganistan işgalinden Amerika'nın şimdiye kadar beklentisini karşılaması gerekirdi. Öyle bir şey yok. Vekalet savaşları belli bir noktaya dayanmıştır. Eğer Musul üzerinden yeni bir vekalet savaşları başlatma niyetleri varsa çok açık söylüyorum, bu, üçüncü dünya savaşının fitilini ateşler. Kırmızı çizgilerimizi baştan söylüyoruz, Musul, Musul halkınındır. Musul, Musullularındır. Musul ne Amerikalılarındır ne İranlılarındır ne de Ruslarındır. Musul'da şimdiye kadar kim yaşıyor idiyse onlar yaşamaya devam etsin ama diyelim, Arapları ya da Türkmenleri oradan çıkarırsanız, mezhebi birtakım baskılarla Sünnileri oradan çıkaracak bir zemini oluşturursanız, bunun için de Haşdi Şabi ya da PYD'yi oraya getirir, yerleştirirseniz bu, DEAŞ'ı oradan temizlemekten daha büyük bir tehdittir. Nasıl DEAŞ yabancı bir unsursa, bunlar da yabancı bir unsurdur. 

"PKK'sı da FETÖ'sü de DEAŞ'ı da aynı tavanın balığıdır"

Terör örgütlerinin Türkiye'nin güvenliğine yönelik eylemlerini değerlendiren Kurtulmuş, "Terör örgütlerinin arkasındaki iradenin aynı irade olduğundan zerre miktar şüphemiz yok. Bunların hepsi aynı tavanın balığıdır. PKK'sı da FETÖ'sü de DEAŞ'ı da aynı tavanın balığıdır." ifadelerini kullandı.

Fırat Kalkanı Harekatı'na ilişkin soru üzerine Kurtulmuş, şöyle konuştu:

"Biz Suriye'nin kuzeyinde bir örgüt devleti kurulmasına karşıyız. Bakın, Kürt devleti demiyorum, vatandaşlarımızdan da özellikle istirham ediyorum. Bu da algı operasyonunun bir parçasıdır. Şii milisler, Kürt milisler, Arap milisler, Sünni milisler, Sünni, Kürt ya da Türkmen bölgesi. Bunlar son derece tehlikeli şeyler. Evet, birtakım güçler var, ismini söyleyelim, PKK var, PYD var. PYD, Kürt kardeşlerimizin tamamını temsil etmiyor. Biz, Suriye'nin kuzeyindeki o bölgede Kürtlerin varlığından hiçbir şekilde rahatsız değiliz ama siz bu karışıklıktan yararlanarak bir örgüt devleti kurmaya kalkarsanız, Türkiye olarak biz buna asla rıza göstermeyiz."

Başkanlık sistemi tartışmaları

Başkanlık sistemi tartışmaları hatırlatılarak, Türkiye'nin Fransa ya da ABD'nin modelini mi alacağına ilişkin soru üzerine Kurtulmuş, başkanlık sisteminin uzun süredir konuşulan ancak içeriği etrafında çok az tartışılan bir mesele olduğunu vurguladı.

Türkiye'nin, sorunlarını çözebilmesi için etkin bir yürütme sistemi kurulması gerektiğini ifade eden Kurtulmuş, şöyle devam etti:

"Biz başkanlık sistemini etkin bir yürütmenin aracı olarak görüyoruz. Mevcut Bakanlar Kurulu yerine, Başbakanlık yerine Cumhurbaşkanlığının, yürütmenin sorumluluğunu almasını düşünüyoruz. Ama bu, şu demek değil; yürütmeyi seçilmiş olan başkan eline aldı. Yasama hiç olmayacak, bütün kanunları da o çıkaracak diye bir algı oluşturuluyor. Hayır, tam tersine parlamento yine var olacak. Büyük Millet Meclisi yine var olacak. Adı belki, yasama meclisi, başka bir şekle döner. Onu bilmem. O teknik iş. Nasıl Amerika'da hem başkan hem de yasa çıkaran bir senato, Temsilciler Meclisi varsa burada da bir şekilde yasama faaliyeti de denetleme faaliyeti de bütünüyle parlamentoda olacak. Yani başkanın yaptığı, atacağı her adımda ensesinde boza pişirecek, onu yakından takip edecek bir seçilmiş yönetim mekanizması olacak. Seçilmiş, yani atanmış birileri değil. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde seçilmiş insanlar bu fonksiyonu görecek."

"Bu memlekette FETÖ mağdurları falan yoktur"

Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz'daki darbe girişimine de değinen Kurtulmuş, "Çok ihanetler gördük ama hiç abartmadan söylüyorum, 15 Temmuz'da yaşadığımız ihanet, Türkiye topraklarının gördüğü en büyük ihanettir. Dolayısıyla bu ihanetin etrafında, kenarında, sağında, solunda kim varsa bunlardan hesap sormak, 241 şehidimize karşı can borcumuzdur." dedi.

Şehitlerin hesabı sorulurken adaletsizlik yapılmayacağını ifade den Kurtulmuş, "Ne demek FETÖ mağdurları. Bu memlekette FETÖ mağdurları falan yoktur. Bu memlekette FETÖ'nün mağdur etmeye kalktığı 79 milyon milletimiz vardır." ifadesini kullandı. 

"Mustafa Kemal Atatürk'ün anılması, 10 Kasım gibi törenlerimiz ortak değerlerimizdir"

"29 Ekim ve 10 Kasım törenlerinin iptaline yönelik, dün de yapılan bir operasyonda bir DEAŞ mensubu evde yakalandı ve üzerinde eski Meclis'in ve Anıtkabir'in krokileri çıktı. Tehlike devam ediyor mu?" sorusu üzerine Kurtulmuş, bazı konuların siyasi tartışmanın dışına bırakılması gerektiğini söyledi. 

Kurtulmuş, şöyle devam etti:

"Eğer 15 Temmuz bizim gözümüzü açmadıysa Allah aşkına ne gözümüzü açacak. Ankara Valiliği, gelen istihbaratlar dolayısıyla neredeyse nete yakın istihbaratlar dolayısıyla çok üst düzey tedbirler alıyor. Bunların bir tanesi de kalabalık içinde herhangi bir terör eyleminin yapılabilme ihtimalidir. Onun için de bu törenlerin hepsinin ve bundan sonra bütün toplu yapılacak kitlesel törenlerin tehir edilmesi yönünde bir kararı Ankara Valiliği almıştır. 

Allah aşkına, buradan hareketle 'Hükümet, Cumhuriyet Bayramı'na ya da 10 Kasım'a mani oluyor.' diye bir anlayışı ortaya koymak son derece sakıncalıdır, yanlıştır. Kusura bakmasınlar, 29 Ekim ne kadar Cumhuriyet Halk Partili dostlarımızın, arkadaşlarımızın kutladığı bir zaferse, 10 Kasım da Mustafa Kemal Atatürk de en az Cumhuriyet Halk Partili arkadaşlar kadar bizim de tarihimizin ortak değeridir. 10 Kasım'daki anma da bizim anmamızdır. O, şekilde Atatürk'ü Mustafa Kemal'i hatırlamamıza vesile olan bir anma töreni. Cumhuriyet Halk Partili fazla bu işle ilgili de AK Parti ya da MHP'li ya da başka partili olan az ilgili değildir. Tarihimizde, bırakın bazı değerlerimiz de ortak değerlerimiz olarak kalsın. 29 Ekim'imiz, 23 Nisan'ımız tarihsel övünç sayfalarımız olarak kalsın. Mustafa Kemal Atatürk'ün anılması gibi, 10 Kasım gibi törenlerimiz de bizim ortak değerlerimizdir. Bu değerlerimiz üzerinden siyaset yapmayalım. Bu sene özel bir durum. İnşallah, önümüzdeki sene bunlar ortadan kalkar. Bu şu anlama da gelmiyor; kutlamaların bir kısmı, resmi kutlamalar devam edecek, partilerden herkes bir araya gelecek, resmi olarak bu kutlamalar yapılacak. Aynı şekilde, 10 Kasım'da da resmi anmaların hepsini yapacağız."

Haber Ara