Dolar

32,5099

Euro

34,9393

Altın

2.430,53

Bist

9.716,77

Kumpasçıların kullandığı kilit isim

Kumpasçıların kullandığı kilit isim

9 Yıl Önce Güncellendi

2015-10-27 14:08:41

Kumpasçıların kullandığı kilit isim
"Selam Tevhid'de kumpas" iddianamesinde, şüphelilerin, fikir ve görüş ayrılıkları da yaşadığı eşi Hüseyin Avni Yazıcıoğlu'nu şikayet etmek amacıyla 2010'da emniyete başvuran Kamile Yazıcıoğlu'nun ifadelerini, sözde Kudüs Ordusu Terör Örgütü'ne sahte delil ve belge üretmek amacıyla kurguladığı ve "Selam Tevhid" soruşturmasını başlattığı belirtildi.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcıvekili İrfan Fidan tarafından hazırlanan iddianamede, "Soruşturma kapsamında şüpheliler tarafından düzenlenen tüm bilgi, belge ve evrakın incelenmesi ve değerlendirilmesi" bölümünde, soruşturmaya dayanak teşkil ettirilen Kamile Yazıcıoğlu'nun savcılıkça alınan ifadelerine ve bu kapsamda yapılan değerlendirmelere yer verildi.

İddianameye göre, Yazıcıoğlu "Selam Tevhid'de kumpas" soruşturmasında alınan ifadesinde şunları anlattı:

"Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü'nde benimle görüşen ismini Tarık olarak söyleyen başkomiser, fotoğrafla teşhis ettirdiğiniz Erkan Ünal'dır. İsmini Mehmet olarak bildiğim ve ilk olarak görüştüğüm, sürekli bana 'Eşinden sakın boşanma' diye telkin eden Tarık ve yine bana fotoğraftan teşhis yaptırdığınız Gafur Ataç isimli polistir. Bu iki görevli, emniyet müdürlüğü dışından farklı görevlilerle beni şubeye getirerek, benden işe yarayacak somut belgeler getirmemi istediler. Ben kişisel bakım ve kozmetik ürünleri satışı yapan serbest girişimciyim. 2011 yılında şubede ifade verdikten sonra ismini Tarık ve Mehmet olarak bildiğim ve ismini bilmediğim diğer görevliler bana 'Elindeki ürünlerden bize getir, biz sana yardımcı olalım' dediler. Ben de kendilerine ürün getirdim, 3 yılda yaklaşık 10 bin lira civarında bana para ödediler."

- "İsmini Mehmet olarak bildiğim görevli, bin 500 lira para verdi"

İlk ifadesinden sonraki günlerde emniyet müdürlüğüne gelip görüşme yaptığı esnada, telefon ile sürekli birisinin kendisini aradığını belirten Yazıcıoğlu, ifadesinde şunları aktardı:

"Bana konuşmam için müsaade ettiler. Telefon ile görüşmüş olduğum arkadaşım acil paraya sıkıştığını ve benim de kendisine borcum olduğunu, acil şekilde bin 500 lira para getirmemi istedi. Bende 'Halledeceğim' dedikten sonra telefonu kapattım. Benimle görüşen ismini Mehmet olarak bildiğim görevli halime üzülerek bin 500 lira para verdi. 'Bu parayı size yardım olsun diye veriyorum' dedi. Ben de karşılığında benden istenilen miktardan daha fazlasını getirerek ve daha az para alarak minnettarlığımı gösterdim."

- "Bilgi sahibi olarak beyanım alınmıştı"

Kamile Yazıcıoğlu, 25 Şubat 2014'te basında "Selam Tevhid Örgütü"nden bahsedildiğini görünce, olayın daha önce beyanda bulunduğu konu ile ilgili olabileceğini düşünerek, İstanbul Emniyet Müdürlüğü'ne başvurduğunu belirterek, soruşturma kapsamında alınan ifadesinde şu görüşleri dile getirdi:

"Olayın benimle ilgili olabileceğini, daha önce bu konuda ifade verdiğimi varsa tekrar bana soru sorulabileceğini söyledim. Bu çerçevede eski beyanlarıma baktım. Daha önce 4 Mart ve 6 Nisan 2011'te İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü'ne ifade vermiştim. İkisinde de bilgi alma tutanağı düzenlenerek, 'bilgi sahibi' olarak beyanım alınmıştı. Ben bu ifadelerimi okuduğumda bir kısmının doğru olduğunu ama bir kısmında söylemediğim halde tutanağa eklendiğini ve bu tutanakların bana imzalatıldığını gördüm ve anladım."

Yazıcıoğlu ifadesinde eşiyle muhafazakar oldukları halde ciddi fikir ayrılıkları yaşadıklarını belirterek, şöyle devam etti:

"Bu nedenle bazı durumlarda 'Çocuklarım da bazı şeylerden fikri olarak etkilenirler' diye eşimin bu tavırlarından rahatsızdım. Bu çerçevede İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü'ne müracaat ederek, beyanlarda bulundum. Bana hatırladığım kadarıyla ifademde eşimin kimi veya kimleri tanıdığını sormuşlardı. Ben de eşimin çevresinin olduğunu söylemiştim. Ancak bu beyanda bulunurken Ankara'da oturduğumuz dönemlerde MİT Müsteşarı Hakan Fidan ile eşimin irtibatlı olduğunu, en son olarak 4 ay önce MİT Müsteşarı olduğunda makamını ziyarete gittiği şeklinde bir beyanım olmamıştır. Bu beyan kesinlikle benim iradem dışında tutanağa eklenmiştir."

- "İmzaların bana ait olduğunu kabul etmiyorum"

Yazıcıoğlu, 4 Mart 2011 tarihli ifadesindeki imzaların bazılarının kendisine ait olamayabileceğine dikkati çekerek, "Çünkü ben 'Y' şeklinde imza atmam. Bu imzaların bana ait olduğunu kabul etmiyorum. O tarihte ifademi okumak istedim. Ancak ifademi alan memurlar 'Abla bize güvenmiyor musun, bize güvenin yok mu, uzun sürer' dediler. Ben de kendilerine güvenerek tutanağı imzaladım" bilgisini verdi.

Kamile Yazıcıoğlu ifadesinde, "Selam Tevhid" diye bir örgütü eşi Hüseyin Avni Yazıcıoğlu'ndan duymadığını belirterek, şunları kaydetti:

"Bunu son günlerde gazetelerin yazması üzerine öğrendim. Bir ara hatırladığım kadarıyla bana memurlar tarafından bir flaş bellek verildi. Eşimin bilgisayarından bilgi alıp, kendilerine getirmem istendi. Bir ara eşimin de bir flaş belleği vardı. Onu da emniyetteki memurlara verdim. Ama bu bellekte ne olduğunu bilmiyorum. Benden istenince verdim. Benim emniyetteki memurlara 2011'de verdiğim bazı belgeler hatırladığım kadarıyla birtakım dış politika analizleri içeriyordu. Şunu açık ve net şekilde ifade ediyorum. Verdiğim belgelerde herhangi bir örgüt kurma, devam ettirme, yönetme, bu çerçevede hareket ve eylemde bulunma ile ilgili bir bilgi yoktu. Böyle bir belge de vermedim."

- MİT Müsteşarı Fidan'la ilgili belge

Yazıcıoğlu, 27 Ekim 2011'de gelen dokümanlar arasında bulunan MİT Müsteşarı Hakan Fidan'la ilgili hazırlanan CV'yi kesinlikle kendisinin getirmediğini ifade ederek, "Zaten böyle bir belge yoktu. Getirmiş olsaydım böyle önemli bir ismi kesinlikle hatırlardım. Bu benim bilgim ve isteğim dışında buraya konmuştur. Bu dokümanın kim tarafından dosyaya konulduğunu bilmiyorum" şeklinde beyanda bulundu.

Bu belgeyi verdiğine dair imzası da bulunmadığını belirten Kamile Yazıcıoğlu'nun ifadesinde şunları söyledi:

"Ben yaklaşık 3-3,5 sene bu bilgi ve belgeler için İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü'ne gittim. Dört kişi ile muhatap oldum. Bu şahısların üst düzey olduğunu biliyorum. En son hatırladığım kadarıyla Kasım veya Aralık 2013 yılına kadar bu gidiş gelişlerim devam etti. Bu şahıslardan biri bana kendini Mehmet olarak tanıttı, soyismini bilmiyorum, diğer şahıslar Tarık, Cengiz ve Serkan olarak kendilerini tanıttı. Ancak daha çok temasımız Mehmet ve kendini Tarık olarak tanıtan şahıslarla oldu."

Yazıcoğlu, eşinin bir örgütle ilişkisi olduğuna inanmadığını dile getirerek, ifadesinde, "Birtakım konularda aile huzurumuzu bozacak derecede saplantı derecesinde fikir ve görüşleri vardı. Eşimin bir örgütle ilişkisi olduğunu veya yönetici olduğunu söyleyemem ancak İran sempatizanlığı var. Bunu da neden yaptığını anlamış değilim. Halen kendisi ile ilişkimiz çok kötü durumda, aynı evin içerisinde 2 yabancı gibi durmaktayız. Eşimin özellikle bu ideolojik yaklaşım nedeni ile bana, çocuklarıma yaptığı hareketler, bize verdiği huzursuzluk nedeni ile durumu emniyet birimlerine ilettim. Durum bundan ibarettir. Başka bir diyeceğim yoktur" bilgisini verdi.

- Terör örgütü oluşturma çabası

İddianamede, "Soruşturmaya dayanak teşkil ettirilen Kamile Yazıcıoğlu'nun farklı tarihlerde alınan beyanları göz önünde bulundurulduğunda, şüphelilerce Kudüs Ordusu Terör Örgütü adı altında kurgulanarak bir terör örgütü oluşturma çabasına girişildiği, hakkında soruşturma yürütülen kişilerin mesnetsiz olarak bu örgütün üyesi gibi gösterilmeye çalışıldığı tespit edilmiştir" denildi.

Kamile Yazıcıoğlu'nun ifadesinde söylemediği şeylerin söylenmiş gibi gösterilerek tutanağa geçirildiği vurgulanan iddianamede, Yazıcıoğlu, ifadesini okumak istediğinde "Bize güvenmiyor musun abla" denilerek, okumasına fırsat verilmeden tutanağın imzalattırıldığı kaydedildi.

İddianamede, Kamile Yazıcıoğlu'nun sürekli emniyete getirtilerek, "yardım" adı altında para karşılığı belge ve ifade vermesinin sağlandığı belirtilerek, şu değerlendirmelerde bulunuldu:

"Kamile Yazıcıoğlu'nun getirdiği sözde belgeler ve kurgulanarak alınan ifadeleri gerekçe gösterilerek dosya kapsamının genişletildiği, soruşturma konusu ile ilgisiz kişilerin soruşturmaya dahil edildiği, bu kişilerin, devlet yönetiminde görevli üst düzey siyasetçiler, bürokratlar, akademisyenler, sivil toplum kuruluşu yetkilileri, vakıf-dernek temsilcileri, gazeteci-yazarlar, diplomatik dokunulmazlığı bulunan yerli ve yabancı büyükelçilik yetkilileri, Sünni-Alevi ve Caferi din alimi-kanaat önderleri arasından seçildiği, soruşturmanın yürütüldüğü 3 yıl 7 aylık süreçte terör örgütü üyeliği ile itham edilen şüphelilerin yasal olmayan herhangi bir eylemi tespit edilemediği halde dinlenilmelerine devam edildiği, 17 Aralık 2013 itibarıyla soruşturmanın sonlandırıldığı ve adliyeye getirilmesinin istendiği tespit edilmiştir."

İddianamede, Kamile Yazıcıoğlu'nun getirdiği belgelerde "Nasrallah", "İslam Devrimi", "Hizbullah", "Hamas", "Ahmedinejad", "Tayyip Erdoğan", "İran Hizbullah", "İran İslam Cumhuriyeti Anayasası", "Müstekbirlerle Mücadele Yolları", "Halit Meşal", "İran", "Aziz Babuşcu", "Fars Diplomasisi", "Fethullah ve Cübbeli", "İslami hareketler" gibi isim, kavram ve kurum adlarının sıklıkla geçtiği belirtildi.

Bunun da Kamile Yazıcıoğlu ve eşi Hüseyin Avni Yazıcıoğlu üzerinden şüphelilerce kurgulanan senaryonun vahametini ortaya koyduğu aktarılan iddianamede, birbirlerinden bağımsız kişi, kurum, örgüt ve kavramlar birbirleriyle ilişkiliymiş gibi gösterilmeye çalışıldığı kaydedildi.

- "Hakan Fidan ile hayatım boyunca görüşmedim"

İddianamede müşteki olarak yer alan Akabe Vakfı Genel Müdürü Hüseyin Avni Yazıcıoğlu'nun 2 Eylül 2014'te alınan ifadesine yer verildi.

Yazıcıoğlu ifadesinde, sözde Kudüs Ordusu Terör Örgütü soruşturmasının başlamasına sebep gösterilen Kamile Yazıcıoğlu ile 1989'deevlendiğini, eşiyle arasında ifadesinde geçen şahıslara bu kadar büyük iftira atmasını gerektirecek kadar ciddi bir sorunun bulunmadığını ve sorunlarının düşünce anlamında, ailevi yükümlülükler kapsamında yaşandığını anlattı.

Hüseyin Avni Yazıcıoğlu ifadesinde şunları kaydetti:

'MİT Müsteşarı Hakan Fidan'la hayatım boyunca kesinlikle görüşmedim. Ancak oğlum Seccad kendisinin oğluyla aynı okulda okuduğunu söyleyince sosyal çevre anlamında samimiyetini ilerletmesini söylemiş olabilirim. Ancak bundan başkaca hiçbir kastım yoktur. Hatta oğlum şu anda okulu bitirdiği için iş bulmak maksadıyla tanıdık birilerini aramaktaydım. Soruşturmanın başlamasına sebep teşkil ettiği söylenen eşimin beyanları kesinlikle gerçeği yansıtmamaktadır. Ben kesinlikle eşimin kullanıldığını ve söylemediği şeylerin tutanağa yazıldığını veya yazdırıldığını düşünüyorum. Bunun sebebi eşimin alacak-borç ilişkisi nedeniyle yaşadığı sıkıntının koz olarak kullanılma ihtimali yüksektir.'

Haber Ara