Dolar

32,5427

Euro

34,8772

Altın

2.433,02

Bist

9.645,02

Körfez'in terör listesine alternatif liste

Birleşik Arap Emirlikleri Ümmet Partisi, Katar'a abluka uygulayan ülkelerinin 'Müslüman alimleri terör listesine alma' hamlesine karşı alternatif liste hazırladı.

7 Yıl Önce Güncellendi

2017-11-24 18:01:27

Körfez'in terör listesine alternatif liste

TIMETURK | HABER MERKEZİ

Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Bahreyn ve Mısır tarafından yapılan ve bu ülkelerin haber ajanslarında yayımlanan ortak yazılı açıklamada, Şeyh Yusuf el-Karadavi'nin başkanlık ettiği Dünya Müslüman Alimler Birliği ve Katar merkezli Dünya İslam Konseyi ile 11 kişinin "terör listesine" dahil edildiği duyuruldu. Açıklamada, "terör listesine alınan kurumların İslami söylemi kullanarak terörü teşvik etmeye ve terör eylemlerini kolaylaştırmaya çalıştığı" iddia edildi. "Terör listesine" dahil edilen kişiler arasında çoğunlukla muhaliflerin yer alması dikkat çekti.

ALTERNATİF TERÖR LİSTESİ

Birleşik Arap Emirlikleri Ümmet Partisi tarafından Katar'a abluka uygulayan ülkelerinin 'Müslüman alimleri terör listesine alma' hamlesine karşı alternatif bir liste hazırlandı.

ASIL TERÖR LİSTESİ

Liste, sosyal medyada "Dünya terör listesi" hashtag'iyle ve "İslam ümmetinin standartlarıyla hazırlanmıştır" mesajıyla paylaşıldı.

2017-11-24_12h44_20

LİSTEDE KİMLER VAR?

George W. Bush: Amerika Birleşik Devletleri denildiğinde akıllara gelen ilk isimlerden biri olan George Bush, 11 Eylül sonrası aldığı Afganistan ve Irak kararlarıyla hatırlanıyor. ABD askerlerinin her iki coğrafyaya da yığılmasına sebep olan Bush'un aldığı bu kararın ardından başlayan ABD'nin Afganistan savaşı 13 yıl sürdü. ABD tarihinin en uzun savaşında 2 bin 300'den fazla Amerikan askeri hayatını kaybetti. Ölen Afganistanlıların sayısının 100 bine yaklaştığı ifade edilirken, onbinlerce vatandaşın da yaralandığı belirtildi. Tarihinin en uzun savaşının maliyeti ABD'ye 686 milyar dolar oldu. Harvard Kennedy School'un raporuna göre, ABD'nin bu savaş için ayırdığı bütçe, George W. Bush başkanlığını bırakırken 171,7 milyar dolara ulaştı. Bush'un hiçbir zaman kanıtlanamayan ve yalan olduğu defalarca yazılan "Saddam Hüseyin'in nükleer silahları"na karşı başlattığı Irak işgali, ise 100 binden fazla sivilin ölümü, 1.6 milyon Iraklının yerinden edilmesi ve Amerikalı askerlerin yaptığı işkencelerin görüntüleri ile akıllara kazındı.

 

Barack Obama: Bush'un 171,7 milyar dolarda bıraktığı Afganistan harcaması Obama döneminde 385,6 milyar dolara ulaştı. ABD yönetimi, 2013'den itibaren savaş için 128,7 milyar dolar harcayarak, 13 yıllık savaşta toplam 686 milyar dolar harcadı. Obama, Aralık 2014'te Afganistan'dan çekileceğini açıkladı. 9 bin 800 kişilik ABD birlikleri ise 'terörle mücadele' kapsamınd aülkede kaldı. Tümö askerlerini 2016'da çekmeyi planlayan ABD, Ekim 2015'te karar dğeiştirdi ve asker sayısıı yarıya düşürerek bu ülkede kalmaya devam edeceğini açıkladı. 15 Aralık 2011'de ise Irak'tan çekildiğini açıklayan Obama, işgal askerlerini geri çekse de bu sefer de "IŞİD karşıtı koalisyon" dahilinde bu topraklardaki varlığını sürdürdü. Obama'nın görev tarihine kazınan en kanlı tarihler ise 2011'in ardından başladı. Suriye'de patlak veren savaş sonrasında uzun süre savaşı sonlandıracak bir hamle yapamayan ve Beşar Esed'e karşı net bir tutum takınmayan Obama yönetiminin bu durumu sonrasında İran ve Rusya'nın sahaya girmesiyle surum değişti. ABD ise bölgedeki en etkin ülkelerden biri olan Türkiye ile ittifakını sürekli olarak yaralayarak, hem Irak hem de Suriye'de Kürt unsurlarla ittifaka gitti. Irak'ta Erbil'e destek veren ABD, Suriye'de PKK'nın uzantısı PYD ile müttefiklik kurdu ve Ortadoğu'ya silah yığğmaya devam etti.

 

Donald Trump: Hem Bush hem de Obama'nın bilinmezliklerle dolu Ortadoğu politikasından geriye farklı farklı terör örgütlerinin doğduğu bir virane kalırken, bu viranenin başına Donald Trump düştü. Trump ilk başlarda söz konusu politikaların tersi bri çizgide ilerleyeceğine dair imalarda bulunsa da olmadı. CENTCOM ve PENTAGON'un Ortadoğu politikası neredeyse bir milim dahi yerinden oynamadı ve bölge silah deposu olmaya devam etti. Bu süre zarfından Trump, 'olmayan' Ortadoğu politikaları ve bu boşluğun terör örgütlerine sağladığı hareket alanına ilişkin eleştirilirken, Körfez'e açıldı ve bu kontrolsüz hamleler sonrasında Suudi Arabistan'ın merkezinde olduğu birbirini takip eden krizler yaşandı. Bu krizlerin sonunda İran yayılmacılığı daha da ileri bir safhaya taşındı. Ayrıca Suriye ve Irak'ta desteklenen 'ayrılıkçı' politikalar sebebiyle bölgede haritalar üzerinde değişiklikler yapılmaya çalışıldığı halen konuşuluyor...

4_31

Ali Hamaney, Kasım Süleymani, Hasan Nasrallah:

İran'ın 'yayılmacı' politikası Ortadoğu'daki savaş ortamı sebebiyle Şii milis güçleri oluşturan ve Hizbullah, İran Devrim Muhafızları gibi askeri güçlerle sahaya inen İran'ın operasyonlardaki yüzü Kasım Süleymani, Ortadoğu kan gölüne dönerken medyanın en çok konuştuğu isimlerden biri oldu. Direkt olarak Dini Lider Hamaney'e bağlı çalışan Süleymani, İran'ın Ortadoğu'daki kılıcı olarak tanınıyor. Trump'ın ve Suudi Kral Selman'ın yakınlaşması sonrası mevcut kaosun hız kazandığı Yemen, Lübnan gibi krizlerin önemli aktörlerinden biri de Beyrut'un 'siyasetçisi' Hasan Nasrallah. Yemen krizinde de adı sık sık duyulan İran bölgedeki Şii milisleri silahlandırması sebebiyle tepki çekiyor.

r_1

Nuri el-Maliki, İbrahim el-Caferi, Haydar İbadi:

Saddam'ın Şiilere yönelik politikaları sebebiyle sekiz yıl İran'da kalan Nuri el-Maliki, 2003'te ABD ve koalisyon güçlerinin Irak işgaliyle görünür hale geldi. Saddam rejiminden kalan Baasçı kadroları ordu ve diğer tüm kurumlardan temizleyen komitenin içinde yer aldı. ABD'dne hükümeti kurma görevini alan Maliki, 2006'da başbakanlık koltuğuna oturdu. O günden beri Irak'ta değişen Şii-Sünni dengesindeki en önemli isimlerden biri oldu. Maliki işgal sonrası Irak'ta 'mezhep savaşı' tohumlarını eken isim olarak tanınıyor. ABD'nin 2003'teki işgalinden sonra Irak'a dönen İbrahim el Caferi de 2005 yılında Birleşik Şii İttifakı'nın işaret etmesiyle başbakan oldu. O sırada danışmanlığını yapan Haydar İbadi ise 8 Eylül 2014 tarihinde Şii siyasi partileri tarafından Başbakanlık görevine getirildi.

y_2

Beşar Esed: 2000 yılında babasının ölümünün ardından Cumhurbaşkanı olan Beşar Esed, ülkesinin tarihinin hatırlayacağı isimlerden biri oldu. 2010 yılında başlayan Arap Baharı'nın Suriye'ye de sıçraması üzerine göstericileri tutuklayıp, işkence yapması, eylemlere kanlı müdahalelerde bulunması ve reform taleplerine kulaklarını tıkamasının ardından Suriye'yi bir kaosa sürükledi. Altıncı yılını bitiren savaş 350 binden fazla insanın öldüğü milyonlarca insanın ise yaralandığı, sakat kaldığı ve göç etmek zorunda bırakıldığı biliniyor.

Vladimir Putin: 30 Ekim 2015'te suriye'deki savaşa sahil olan Putin, Esed rejimi ve İran'a verdiği askeri destek ile savaşın seyrinin değişmesine sebep oldu. Muhaliflerin gittikçe köşeye sıkıştırılmaları, 'geniş katılımlı muhalefet' söylemleri sebebiyle "Esed karşıtı" ve "Esed'e az karşıt" iki cephenin oluştuğu muhaliflere ABD ve Arap ülkeleri tarafından silah ve askeri destek de kesilince terör örgütleri ve Esed rejimi sahada güçlenmeye başladı. Moskova'nın savaşa dahil olduğu tarihin ardından yalnızca ilk bir yıl içerisinde 5500'den fazla sivil öldü ve haritalar değişti.

Benyamin Netanyahu: 20 Aralık 2005'de Başbakan olan Benyamin Netanyahu da İsrail tarihindeki diğer Başbakanlar ve devlet yetkilileri gibi filistin'deki ateşe odun atmayı südrdürdü. Netanyahu'nun Başbakanlığının devam ettiği 2009 yılı en fazla Filistinlinin öldüğü yıl olarak kayda geçti. 20 yıl içinde 995'i siviller, 488'i de güvenlik güçlerinden oluşan 139'u çocuk 1483 kişi öldürüldü. Son 20 yılda 4300 ev yıkıma uğradı.

Hüsnü Mübarek: 6 Ekim 1981'de Enver Sedat'ın bir suikast sonucunda öldürülmesi üzerine Devlet Başkanı olan Hüsnü Mübarek, 1987, 1993, 1999 ve 2005 yıllarında yapılan ve muhalefetin katılımının kısıtlandığı seçimlerde arka arkaya dört kez göreve seçildi. Mısır'ı 30 yıl boyunca yöneten Mübarek, 'Arap Baharı' sonrası yargılandı ve 239 kişinin ölümünde suçlu bulunarak müebbet hapse mahkum oldu. Ancak 3 Temmuz 2013'te gerçekleşen askeri darbe sonrası hakkındaki suçlamaların bir kısmı düştü. Mübarek, altı yıl tutuklu kaldıktan sonra 24 Mart 2017'de serbest bırakıldı.

Abdulfettah es-Sisi: Mısır'da Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'nin istifası için sokağa dökülen muhalifler ve Müslüman Kardeşler arasındaki çatışmaların birinci haftasında, ordu yönetime el koydu.  Mursi'ye siyasi uzlaşı için 48 saat süre veren Genelkurmay Başkanı Abdulfettah Sisi, bu sürenin sonunda darbeyi ilan etti. Sisi, Mısır'da yapılan eylemlere kanlı müdahaleleriyle akıllara kazındı. Binlerce insanın ölümüne sebep olan askeri operasyonların emrini veren Sisi'nin en kanlı müdahalelerinden biri 'Rabia Meydanı' olarak olarak biliniyor. Kısa süre sonra Cumhurbaşkanı olan Sisi, Mursi ve Müslüman Kardeşler destekçisi binlerce kişinin mahkemelerde bir kaç dakikalık yargılanmalar sonrası idam edilmesine sebep olmuştu. Ardı ardına gerçekleştirilen idam cezaları uluslararası toplumdan cılız da olsa bir ses yükselmesine sebep olmuşken, bir süredir bu tarz kararlara ara veren Sisi yönetiminin yine de binlerce göstericiyi halen Mısır zindanlarında esir tuttuğu biliniyor..

Muhammed bin Selman: Kral Selman'ın, kardeşinin ölümünün ardından tahta oturması sonrasında eski Kral Selman bin Abdülaziz el Suud'un oğlu Veliaht Prens Muhammed bin Nayif'in yerine 31 yaşındaki oğlu Muhammed bin Selman'ı ataması ile ön plana çıkan Prens, son günlerde Suudi Arabistan'ın politikalarını belirleyen isim olarak anılıyor. Karar sonrası eski Veliaht Prensi Saray'a kapattıran Muhammed bin Selman'ın son operasyonu ise 11 Prensi gözaltına aldırdı. Suudi yönetimin ABD ile yakınlığı konusunda önemli isimlerden biri olan Prens Selman, Riyad'ın Tahran politikasını belirleyen isim olduğu da biliniyor. Yönetim, İran ile karşı karşıya kaldıkları Yemen'e silah yığması ve hava operasyonları sonunda binlerce sivilin ölümüne sebep olması sebebiyle sık sık gündeme geliyor. 

Zeynel Abidin Bin Ali: Bir seyyar satıcının tezgahının elinden alınmasını protesto etmek için kendini yakmasıyla başlayan Arap Baharı'nın fitilinin ateşlendiği Tunus'u, 23 yıl boyunca yöneten Zeynel Abidin Bin Ali, ülkenin dört bir yanında yönetimi protesto eden gösterilerin başkente ulaşmasının ardından 14 Ocak 2011'de yaşında Tunus'u terk etmişti. Halkı çok ciddi ekonomik sıkıntılarla başbaşa bırakan Bin Ali, yönetimi boyunca batı yanlısı politikalar sürse de, insan hakları ihlalleri, demokratik gelişimin sağlanamaması, belirli gruplara sağlanan imtiyazlar sebeiyle ülkede istikrarın kaybolmasına sebep oldu.

Muhammed bin Zayid el Nahyan: 2004'te Abu Dabi Veliaht Prensi olarak atanan Şeyh Muhammed Bin Zayid el Nahyan, 2005'te rütbesi generalliğe yükseltilerek Birleşik Arap Emirlikleri Silahlı Kuvvetleri Başkomutan Yardımcısı görevine getirildi. Aynı zamanda Abdu Dabi İdari Konseyi'nin de başı olan Nahyan her ne kadar farklı görevleri bulunsa da özellikle Filistin odaklı şaibeli isimlere ev sahipliği yapmasıyla tanınan BAE'nin dış politikasında sözü geçen isimlerden. 

j_1

Haber Ara