Dolar

32,4213

Euro

34,7883

Altın

2.496,73

Bist

9.693,46

Kıdem tazminatı fona aktarılırsa ne olur?

Kıdem tazminatının fona aktarılması iddiaları üzerine İscihaber.net yazarı Cuma Obuz konuyla ilgili bir yazı kaleme aldı.

5 Yıl Önce Güncellendi

2019-04-22 13:47:32

Kıdem tazminatı fona aktarılırsa ne olur?

Kıdem tazminatı fona aktarılırsa ne olur sorusuna yanı verilen yazıda yazar Cuma Obuz, “İşverenler işçilerine vermeleri gereken kıdem tazminatını devlete verecek, devlet toplu şekilde her yıl aldığı bu parayı, işlerinden ayrılması durumunda işçilere belli şartlar dahilinde geri verecek. Bu şekilde devlet IMF yerine vatandaşına borçlanacak.” İfadelerini kullandı.

İscihaber.net yazarı Cuma Obuz'un yazısının tamamı:

Kıdem tazminatı fona aktarılırsa ne olur?

"Devlet vatandaşına borçlu olamaz."

Bu cümleyi 2007 yılında dönemin Başbakanı Erdoğan İzmir'de katıldığı bir açılış töreni konuşmasında sarf etmişti. Erdoğan, 2002 yılında iktidara geldiklerinde devletin vatandaşına borcu olduğunu gördüklerini ve bunu ödemek için neler yaptıklarını da sırasıyla anlatmıştı.

Aslında bir hakikatten bahsediyordu Erdoğan, devlet gerçekten de vatandaşına yani işçisine, emeklisine, esnafına borçluydu ve bu borç, vatandaşın sıkıntılı günler geçirmesine neden oluyordu. Ak Parti iktidarı da ilk olarak bu konuya el atmış ve bir rahatlama sağlamıştı.

Bu konuşma 2007'de yani meşhur teğet geçtiği söylenen küresel ekonomik krizden bir yıl önce yapılmıştı. Bir yıl sonra ortaya çıkan kriz küresel anlamda büyük etki oluştururken Türkiye yatırımlarına devam eden bir görüntü vermiş ve krizin vatandaşa etkisi neredeyse sıfıra indirgenmişti.

Bu kadar başarılı bir ekonomi yönetiminin ardından başlayan süreçte yaşananlar ne olursa olsun günümüze gelindiğinde ekonomik istikrarsızlık ve başarısızlık denilebilecek bir noktada duruyoruz. Özel sektörün dışa bağımlı hale gelecek kadar borçlanması ve kamu bankalarının özel sektör borçlarına kefil olması küresel anlamda var olan finansal krizden en çok etkilenen ülke konumunda olmamıza neden oldu.

Bunun yanında sürekli değişen ülke gündemi, ard arda yapılan seçimler, bölgesel çaplı dış ilişkilerdeki gerginlikler, ABD ile olan siyasi krizler ve Rusya-Çin bloğu yakınlaşması ve tüm bunlardan kaynaklı kur hareketliliğinin önüne geçilememiş olması bu finansal krizin piyasaya direkt etki etmesine yol açtı.

Piyasada fiyat dengesinin bir türlü oturtulamaması üzerine ise enflasyon belki de herkesi hayretler içerisinde bırakacak kadar yükseldi. Bu durum da sofralara kadar yansıdı...

Daha önce de dile getirmiştim; devletin ekonomi kurmayları işlerini iyi yapmalı ve sadece millete değil kamu kurumlarına ve görevlilerine de tasarruf modelleri getirmeli demiştim. Bunun yanında yabancı yatırımcıların ülkemize olan yatırımlarını devam ettirmeleri için söylem ve plan değişikliklerinin de olması gerektiğini ifade etmiştim.

Tüm bunların yanında birçok ekonomist de yapısal reformların bir an önce yapılması gerektiğini vurgulamış ve bu yönde adımlar beklediklerini söylemişlerdi.

Peki ne mi oldu?

Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, birden işçilerin de işverenin de tepkisine neden olan geçici bir çözüm yöntemini yapısal bir reform gibi açıkladı... "Kıdem tazminatının fona aktarılması modeli üzerinde çalışıyoruz" dedi...

Albayrak'ın Kıdem Tazminatı Fonu oluşturulacağına dair yaptığı açıklamanın ardından Erdoğan'ın yukarda sarf ettiği "Devlet vatandaşına borçlu olamaz." sözü aklıma geldi.

Çünkü kıdem tazminatının fona aktarılması demek tam olarak işçinin elinde güvence olarak var olan tek şeyin devlete verilmesi anlamına geliyor.

Kıdem tazminatı fonu ile;

İşverenler işçilerine vermeleri gereken kıdem tazminatını devlete verecek, devlet toplu şekilde her yıl aldığı bu parayı, işlerinden ayrılması durumunda işçilere belli şartlar dahilinde geri verecek. Bu şekilde devlet IMF yerine vatandaşına borçlanacak.

İlk bakışta IMF'ye borçlanmaktansa bu daha iyi diyenler çıkabilir. Veya kıdem tazminatı devletin güvencesi altına girecek diye yorumlayanlar da olabilir ama; birincisi devletin kendi kamu kurumlarının masraflarına dahi yetmeyecek olan bu fonu nasıl kullanacağını bilmiyoruz. Ortaya atılan bu çözüm yöntemi geçici bir çözümdür. Uzun devlet IMF veya benzeri kurumlara yine borçlanacaktır. Bu durumda hem IMF'ye hem de vatandaşa borçlu bir devlet olacak ki bu da 2002 öncesi devletin neredeyse aynısı olacak... İkincisi ise işçilerin özellikle işten ayrıldıktan sonrası için geçim sıkıntısı çekmemek için bir güvence olarak gördükleri kıdem tazminatının belli şartlarda verilecek olması işçinin hem refahını hem de huzurunu bozacaktır.

Daha önce yatırım ve ekonomi alanında yapısal reformların kolayca yapıldığı, Merkez Bankası politikalarının daha etkin olduğu bir ekonomi yönetiminin, kıdem tazminatı fonu gibi riskli bir şeyi reform olarak sunması bizatihi ekonominin ve ekonomi yönetiminin ne kadar kötüye gittiğinin bir göstergesi...

Partilerüstü düşünecek olursak; Kıdem tazminatının fona aktarılması devletin milletle arasını açacak bir adım olacaktır. Bunun yanında işçilerin hak arayışlarının da önünü kesecektir. Siyasi erk ne olursa olsun bu tip bir adımın gerçekleşmesi durumunda devlet, vatandaşının bu huzursuzluğu altında ezilecektir.

Haber Ara