Dolar

32,5004

Euro

34,6901

Altın

2.496,45

Bist

9.693,46

Keysanilik

Keysanîlik (Dörtçüler), (Arapça: الكيسانية Al-Kaysānīya) Şiîlik'te Mehdî kavramını ortaya atarak ilk defa İmam ünvanını kullanan; Ali bin Ebu Talib'den sonra sırası ile Hasan bin Ali, Hüseyin bin Ali ve dördüncü İmâm olarak da Ali bin Hüseyin (Zeyn el-Âb-ı Dîn)’in yerine Ali bin Ebu Talib’in Bânû Hânife Kâbilesi mensûbu Havlet bint Câ'fer’den olan oğlu Muhammed bin Hânifîyye'nin imâmlık ve Mehdiliğini kabullenen mezhebdir.

7 Yıl Önce Güncellendi

2017-11-18 20:44:48

Keysanilik

Keysanilik adını meşhur bir Mevâlî ve El-Muhtâr'ın şâhsi muhafızı olan Ebû ‘Emre Keysân'dan alan Muhammed bin el-Hânifîyye'nin adına izâfeten "Hânifîler"  olarak da bilinen, temelleri "El-Muhtâr bin Ebû ‘Ubeyd'ûl-Lâh el-Sâkafî el-Thâifî" tarafından atılan ve daha sonra da kendi içlerinden Abbâsî Hâlifeliği'ni çıkaran mezhebdir

KEYSANLİĞİN ORTAYA ÇIKIŞI 

İkinci Fitne döneminde, Hüseyin bin Ali'nin aile efradıyla birlikte Kerbela'da Yezid'in ordusu tarafından öldürülmesinden sonra 685'te El-Muhtar bin Ebû Ubeydullah el-Sâkafî el-Ta'ifî, Muhammed bin Hânifîyye'ye ulûhiyyet isnâd ederek, onun hem İmam hem de Mehdî olduğunu iddia ederek kendisini vezir ilan etti. Daha sonra Hüseyin bin Ali'in intikamını almak için Ekim ayında Kûfe'deki Emevîlerin valisini kovarak Güney Irak'ı ele geçirdi. 687'de El-Muhtâr, Abdullah bin Zübeyr'in kardeşi Mus'ab ibnü'l-Zübeyr tarafından yenilerek öldürüldü. 

700 yılında Muhammed bin Hânifîyye'nin ölümünden sonra kendisinin gayba haline girerek ahirette rücû edeceğine inanmışlardır. Bir kısmı ise Muhammed bin el-Hânifîyye'nin imametinin oğlu Ebu Haşim bin Muhammed'e geçtiğine ve 716'de Ebu Haşim'in ölümünün hemen öncesinde Abbâsîler'in reisi olan Muhammed bin Ali'ye geçtiğine inanmışlardır. O yüzden, bu tarihten itibaren Abbâsî ailesinin reisleri "el-İmâm" ünvanını kullanmaya başlamıştır.

CENAHİYYE GRUBU VE FARKLI İMAMET GÖRÜŞLERİ 

Hâşim'îyye içinde bir grup imâmetin doğrudan Ebû Hâşim'in yeğeni Hasan bin Ali bin Muhammed bin Hânifîyye'ye geçtiğini iddia etmiş, diğer grup ise önce kardeşi Ali bin Muhammed'e ve ondan da Ali'nin oğlu Hasan'a intikâl ettiğini ve Muhammed bin Hânifîyye soyundan gelmeyen hiçbir kimsenin imâm olamayacağını ileri sürmüşlerdir.

Daha sonra Ebu Haşim bin Muhammed bin Hânifîyye'nin ruhunun Abdullah bin Amr bin Harb el-Kindî'ye geçtiğini kabul eden "Harb'îyye" adlı bir başka grup ortaya çıktı. Bazıları ise imâmlarının yalancılığını tespit edince ondan vazgeçip Abdullah bin Muaviye'yi imâm olarak kabul ettiler. Tenasüh'e inanan, Cenâb-ı Hakk'ın imâmlarda tecelli eden bir nûr olduğunu kabul eden ve "Cenâh'îyye" ismiyle de anılan bu grup, ilâhi ruhun tenasüh yoluyla imâmlara geçtiğini, Abdullah bin Muaviye'nin hem nebî hem de ilâh olduğunu ve gaybı da bildiğini söyleyerek kendisine ibâdet etmişlerdi.

Abdullah bin Muaviye'nin Horasan'da Hicrî 129 / M. 747 tarihinde ölümünün ardından "Cenâh'îyye" mezhebinin mensuplarından bazıları onun ölmediğini ve yakında geri döneceğini; bir başka kısmı ise öldüğünü, fakat Abdullah bin Muaviye'nin ruhunun hiçbir dinî mükellefiyeti kabul etmeyen ve ayrıca her şeyi mübâh gören Hârisîyye fırkasının reisi "İshâk bin Zeyd el-Hâris el-Ensârî" adındaki imâmlarına geçtiğini iddia etmişlerdi. Aralarında imâmetin "Beyân bin Sem'ân et-Temîmî" adında bir başka imâma geçtiğini öne sürenler ise "Beyân'îyye" adı verilen bir başka fırkayı oluşturmuşlardı.

RAVENDİYYE FIRKASI VE İMAMET GÖRÜŞLERİ

Daha sonra Abbâsî Ailesi'nin reisi ve Keysân'îyye imâmı sıfatıyla Muhammed bin Ali'nin dâ'îleri listesinde yer alan "Abdullah er-Râvendî" tarafından oluşturulan ve Ghulat-i Şîʿadan olan Râvend'îyye adlı bir fırka ortaya çıktı. Bu fırka zaman içerisinde Horasan'da fa'aliyet gösteren tüm Abbâsî taraftarı ve Emevî aleyhtarı Keysân'îyye fırkalarını bünyesinde barındırır bir hâle gelmişti.

Râvend'îyye'nin İmâmet i'tikadına göre Allah kendi ruhunu önce peygambere, peygamberden sonra da sırasıyla önce peygamberin amcası Abbas bin Abdülmuttalib'e sonra onun oğlu Abdullah bin Abbas'a intikâl ettirdikten sonra Abbâsî Ailesi fertlerinden olan Ali, Muhammed, İbrahim, Ebû'l Abbâs "es-Seffah" ve Ebû Câfer "el-Mansûr"'nin bedenlerine hulûl ederek onlar aracılığıyla yeryüzünde tecelli etmiştir. Daha sonraları ise Râvend'îyye mensuplarının Hâlife El-Mansûr'a uluhîyyet isnâd etmeğe başlamaları üzerine Mansûr tarafından aleyhlerinde şiddetli bir tâkibât başlatılarak mezhebin taraftarları ağır cezalara çarptırılınca, "Râvendîler" önce onun imâmlığını reddetmişler, sonra da imâmeti gasp etmekle ithâm ederek kendisine sûikâst tertip etmişler ama Hâlife El-Mansûr bu sûikâstten sağ olarak kurtulmuştu.

KEYNASİLİĞİN İTİKADİ GÖRÜŞLERİ

Allâh'ûr-Râhman'ûr-Râhîym'in Muhammed bin Hânifîyye, El-Muhtâr, Ebû Hâşim, Ebû Mûslim Horasanî, Ebû'l `Abbâs "es-Seffah" ve Abdullah "el-Mansûr" gibi şahsiyetlere, özellikle de mezhebin imâmına hulûl ettiği i'tikadı bunların pek çok kollarında hâkim olan görüştür.

İlk üç halifeyi Ali'nin haklarını gaspetmiş olmakla itham ederler ve onlara biat eden sahabelerin onların halifeliklerini kabul ettiklerinden dolayı dinden çıkmış olduklarına inanırlar.

Hasan el-Mûctebâ, Hüseyin bin Ali ve Muhammed bin el-Hânifîyye'nin Ali el-Mûrtezâ'dan sonra Peygamber Muhammed tarafından atanmış olan insanüstü özelliklere hâiz üç imâm olduklarına inanırlar

Muhammed bin el-Hânifîyye'nin El-Muhtâr tarafından bildirilen beklenen Mehdî olduğuna inanırlar.

 

Haber Ara