Dolar

32,5004

Euro

34,6901

Altın

2.496,45

Bist

9.693,46

Katil kendi aralarından çıkınca, Almanlar tehlikenin büyüklüğünü yeni fark etti!

Kassel Bölge Valisi Walter Lübcke’nin, Alman aşırı sağcıları tarafından öldürüldüğünün kesinleşmesi Almanları derinden sarstı. Almanya’da şimdi herkes aşırı sağ tehlikesinden bahsediyor; siyasilerden ise itiraf dolu açıklamalar geliyor. Alman ve Batı basını ise, aşırı sağ tehlikesinin bu boyuta ulaşmasından hükümeti sorumlu tutuyor.

5 Yıl Önce Güncellendi

2019-06-28 10:03:18

Katil kendi aralarından çıkınca, Almanlar tehlikenin büyüklüğünü yeni fark etti!

buyuk2_16

buyuk4_5

Düne kadar yabancı terör örgütlerine kucak açan Almanya, şimdi zor durumda. Kassel Bölge Valisi Walter Lübcke'nin, Alman aşırı sağcıları tarafından öldürüldüğünün kesinleşmesi Almanları derinden sarstı. Lübcke cinayetine karışan zanlı Stephan E. mahkemede verdiği ifadede, Lübcke'nin mülteci politikası hakkındaki açılmaları karşısında öfkelenip suçu tek başına işlediğini ileri sürmüştü.

Almanya'da şimdi herkes aşırı sağ tehlikesinden konuşmaya başladı ve siyasileri suçlayan açıklamaların arkası kesilmiyor. Siyasiler de yaptıkları itiraf dolu açıklamalarda aşırı sağa karşı önlem alınmadığı taktirde Alman demokrasisinin tehlikeye gireceği uyarısında bulunuyorlar.

Alman ve Batı basını, iş başındaki hükümeti suçlayarak, aşırı sağla yeterince mücadele edilmediği suçlamasını yöneltiyorlar. Alman ve Batı basınında aşırı sağ tehlikesine dikkat çeken haberler şöyle:

“AŞIRI SAĞIN KABAHATLERİ
HÂLÂ GÖRMEZDEN GELİNİYOR”

Alman Taz, Die Tageszeitung (de) gazetesi, aşırı sağla mücadelenin hala yeterince ciddiye alınmamasını eleştiriyor:
“Aşırı sağ ile, bilhassa da uzun süre göz ardı edilen Neo-Naziler ile mücadeleye daha fazla para, daha fazla bilgi birikimi ve daha fazla siyasi irade akmalı. Bunun yerine, tıpkı sözde 'NSU üçlüsünde olduğu gibi [Alman yetkililer ölümlere uzun süre sıradan cinayet muamelesi yapmıştı] terörist şebekenin daha derinlemesine incelenmesini engelleyen 'münferit saldırgan' söylemleri bir kez daha ortalıkta dolaşmaya başladı. ... Aşırı sağın sebep olduğu tehlike, eyalet içişleri bakanları konferansında bile gündemin ilk sıralarında yer almamış, Federal İçişleri Bakanı Seehofer, bunun yerine Afganistan'a yapılacak iadeleri ve kriminal aşiretleri konuşmayı tercih etmişti. O sırada Walter Lübcke öleli on gün olmuş ve aşırı sağdan şüphelenilmeye başlanmıştı bile.”

“FÜTURSUZ ÜSLUP KATİL YETİŞTİREBİLİR”

Yine Alman Neue Zürcher Zeitung gazetesine göre, kullandığı söylem nedeniyle AfD, aşırı sağcıların şiddete yönelmesinde müşterek sorumluluğa sahip:
“Partinin en önemli iletişim kanalı olan Facebook'ta her gün yapılan paylaşımlara şöyle bir göz atmak yeterli. ... AfD'nin iletişimi, temizlenmeden çıkılmış bir klozeti andırıyor. ... Fütursuz bir üslup kullananların katil olduğu söylenemez ama bu üslubun katil yetiştirmenin önünü açtığı da ortada. ... Zaten aşırı uçlarda dolaşan birini, yazılı ve sözlü olarak ülkesinin adaletsiz olduğu, temsilcilerinin birer diktatör oldukları bombardımanına maruz bırakırsanız, bu kişi de direniş için kurguladığı planların ... haklı olduğu sonucuna ulaşabilir. Hangi etmenlerin Stephan E.'yi cinayete ittiğini kimse bilmiyor. Ama büyük olasılıkla o da Facebook ya da benzeri sosyal platformlarında bol bol gezinmiş olmalı.”

“AŞIRI SAĞCILARA KARŞI ŞİMDİ
HAREKETE ETME ZAMANI”

Neue Osnabrücker gazetesi konuya ilişkin yorumunda şu satırlara yer veriyor:
"Yerel politikacıları tehdit eden ya da onları korkutan ve yaşamlarından kaygı duymasına neden olanlara karşı hukuk devleti tüm sertliği ile bir yanıt vermelidir. Federal devlet ve eyaletler, ikinci ve üçüncü dereceki temsilcilerini daha iyi korumaya çağrılıyor. Yerel siyasilere yönelik aşırı sağcılardan gelen sataşmalar, nefret mektupları ve saldırılar yıllardır büyüyen bir sorun. Lübcke dosyası müdahale ihtiyacının ne kadar büyük olduğunu acı bir şekilde ortaya koyuyor. Şimdi hareket etme zamanı. Buna aşırılıkçı grupların daha yakından incelenmesi de dahil. Güvenlik birimleri neden Stephan E.‘yi yakın takipten çıkardı? Cinayeti tek başına işlediğini iddia ediyor, ancak bu ne kadar gerçekçi? Aşırı sağcılara demokrasinin kendini savunduğunu göstermek gerekiyor."

“LÜBCKE CİNAYETİ ORGANİZE BİR CİNAYET”

Die Welt gazetesi konuya ilişkin yorumunda şu değerlendirmeyi yapıyor:
"Tek başına hareket eden fail teorisine çoğu zaman başvurulur. Almanya'nın farklı yerlerinde işlenen 10 cinayetten Nasyonal Sosyalist Yeraltı (NSU) sorumlu tutuldu. Cinayetlerin arkasındaki üçlü yıllarca yer altında saklanmayı başardı. İyi organize olmuş bir aşırı sağ örgüt desteği olmadan böyle bir şey mümkün olabilir mi? Hayal etmesi zor. Soruşturmayı yürütenler pek yakında Lübcke cinayetini üstlenen Stephan Ernst'in tek başına hareket etmediğini, Neonazi olan arkadaşları ile yakın bağlantı içinde olduğunu ortaya çıkarabilirler. Böyle olmasa bile, Ernst tek başına hareket etmemişti. Çünkü onun taşıdığı nefret oldukça yaygın. Dijital çağımızda artık bağlantılar sınır tanımıyor. Güya tehdit altındaki Beyazların kendilerini korumak zorunda olduğu anlatısı tüm dünya üzerinde bir grup insanı birbirine bağlıyor. Yeni Zelanda'daki Christchurch'te ya da şimdi Almanya Kassel'de."

“BU TARTIŞMA POLİTİKACILARA BIRAKILAMAZ”

Stuttgarter Nachrichten gazetesi de Lübcke cinayetine ilişkin yorumda aşağıdaki değerlendirmeyi yapıyor:
"Stephan E. cinayeti itiraf etti. Cinayetin arkasında yatan ise E.'nin, Lübcke'nin savunduğu açık bir toplum, şefkat ve insan sevgisi gibi değerleri kabul etmemesi. Şimdi, Almanya'da hangi değerlerin geçerli olduğu ve hangi değerlerin temsil edilmesinin arzulandığı ve bu değerlerin ne şekilde savunulacağı üzerine bir tartışma başlatılmalı. Bir toplumun kabul ettiği değerleri ortadan kaldırmaya çalışanlara karşı nasıl tepki gösterilmeli? Bu tartışma politikacılara bırakılamaz. Tam tersine, Almanya'da yaşayan her insan aktif bir şekilde, cesur ve dik durarak bu tartışmaya katılmaya mecburdur. Herkesin, her gün, değerlerimizi koruması gerekiyor."

“İŞİN UCUNDA ALMAN DEMOKRASİSİ VAR”

CDU'nun AfD ile arasına mesafe koymaya yanaşmaması, gerek partiye gerekse bütün ülkeye pahalıya patlayacaktır, diyor İngiliz Financial Times gazetesi:
“Annegret Kramp-Karrenbauer liderliğindeki CDU yönetimi, AfD ile koalisyonu prensip olarak reddetmiş olsa da konuyla ilgili parti içi tartışmaların yapılmadığı tek bir gün bile geçmiyor. Bu soğukkanlı cinayeti tüm yönleriyle doğru anlamak istiyorsanız, işin ucunda partinin geleceği ya da iktidara gelme becerisi ve olasılığından çok daha fazlasının olduğunu kabul etmeniz gerekir. İşin ucunda Alman demokrasisinin geleceği var, hem de bu ülkenin bugüne kadar gördüğü en iyi demokrasi. Her Alman yurttaşı bu konuyu önemsemeli. CDU için mesele, kendi onuru, hatta bekası.”

“AVRUPA'DA KANLI AYAK İZLERİ”

Diplomat Michele Valsensise'in İtalyan La Stampa'daki yazısında hatırlattığı üzere, Lübcke'den önce de aşırı sağa kurban gitmiş siyasetçiler vardı:
“Leeds kentinde, Brexit referandumundan bir gün önce Britanyalı bir Neo-Nazinin kurbanı olan İşçi Partisi parlamenteri Jo Cox'tan, bu senenin başında Gdansk Belediye Başkanı Pawel Adamowicz'e ve Lübcke vakasına kadar. Tıpkı Alman siyasetçi Lübcke gibi diğer ikisi de hak ve dayanışma için mücadele verdi, Avrupa'nın çeşitli ülkelerinde hoşgörüsüz insanların ve milliyetçi fanatiklerin hedefi haline geldi. Aşırı sağın şiddet düşkünü köktenciliği, bir kez daha Alman topraklarında. ... İki Almanya'nın birleşmesinden bu yana 150'den fazla insan aşırı sağcıların sadırılarına kurban gitti; Lübcke'nin ölümü ise 1949'dan bu yana işlenen ilk siyasi cinayet niteliğinde.”

buyuk1_10

Haber Ara