Dolar

32,5400

Euro

34,8594

Altın

2.431,91

Bist

9.645,02

Jeopolitikten yürekpolitiğe Türkiye'nin geleceği

8 Yıl Önce Güncellendi

2017-02-14 09:19:37

Jeopolitikten yürekpolitiğe Türkiye'nin geleceği

Jeopolitik, devletlerin coğrafya ve siyaset ilişkilerini inceleyen bilimin adıdır. Bu yönüyle jeopolitik, küresel güçlerin geliştirdiği ve kullandığı bir kavram olmuştur.

Küresel egemenlik alanlarını genişletmek isteyen İngiltere, ABD, Rusya gibi ülkeler, jeopolitik bilimini siyasi emellerine ulaşmak için kullanıp geliştirdiler.

Jeopolitiğin gözü, yeryüzünün denizlerinde ve karalarındadır. Avrasya, Avrupa, Afrika gibi karasal coğrafyalar yanında, Atlantik, Hint ve Pasifik Okyanuslarında kurulacak hâkimiyet hesapları güçlü devletleri sürekli meşgul eder.

Elbette küresel hakimiyetin olmazsa olmazıdır bu durum. Roma İmparatorluğu, Moğol İmparatorluğu, Osmanlı Devleti gibi örnekler, küresel güç olabilmek için kara ve deniz hakimiyetinin önemli olduğunu öğretiyor bize.

ABD İmparatorluğu ise, jeopolitiğin önemini 1900'lardan beri kavramış görünüyor. Ortadoğu kavramının da mimarlarından olan Alfred Thayer Mahan'ın Deniz Hakimiyeti Teorisi'nin hayata sokulmasıyla başlayan bu süreç, küresel hakimiyetin ABD'ye geçmesini sağlamıştır.

Pasifik, Hint ve Atlantik okyanuslarında varlığını güçlü bir şekilde hissettiren ABD, karada da Afganistan, Güney Kore, Almanya, Japonya, Irak gibi stratejik noktalarda konuşlanmış durumdadır. Bu ülkenin havadaki hakimiyeti ise tartışmasızdır.

Mahan'ın savaşı ve çatışmayı Avrupa ya da Avrasya'da tutma stratejisi, ABD'nin sınırlarını büyük ölçüde rahatlatmıştır.

Bilhassa Ortadoğu, vekalet savaşlarının sıkça görüldüğü bir coğrafya olarak karşımıza çıktı bu süreçte. Anlaşılmaktadır ki, küresel güçler için bu bilinçli bir seçimdir.

ABD, savaşı kendi coğrafyasından dışarıda tutmak uğruna, stratejik ortağı! Türkiye'yi nasıl yakabileceğini ise Irak ve Suriye'deki gelişmeler sırasında açıkça gösterdi.

Günümüzde Rusya'nın da bu stratejiyi uyguladığına şahit olmaktayız. Rusya, bölgesel güvenliğini Ortadoğu'da oynadığı kanlı satrançla sağlama düşüncesindedir.

Ancak bu adı geçen bölgesel ve küresel güçlere oldukça uzak olan Ortadoğu, Türkiye'nin sınırındadır.

Bu sebeple, Ortadoğu'daki vekalet savaşlarından olumsuz etkilenen Türkiye olmaktadır. Bu durum açıktır ki, küresel/bölgesel güçlerin, bir terör örgütünü Türkiye'ye tercih edecek derecede, umurunda bile değildir.

Bu örnekler göstermektedir ki, Jeopolitik, artık bir tek küresel gücün çıkarlarına hizmet eden özel bir bilim dalı haline gelmiştir.

Rusya ve Çin örnekliğindeki güç merkezlerinin yeni jeopolitik alanlar açma teşebbüsleri ise ancak ABD'nin gizli ya da açık onayıyla mümkün olmaktadır.

COĞRAFYA İNSANLA DEĞERLİDİR

Küresel sistemin kilitlendiği bu noktada, yeni bir yol açmamız zorunlu olmaktadır. Öncelikli olarak önemsememiz gereken yeryüzündeki kara ve deniz coğrafyaları değildir.

Şunu unutmayalım ki, insan olmazsa dünya ve evren anlamsızdır. Varlığı var ve anlamlı kılan, insanın bilincidir.

Önemsememiz gereken bizzat insanın kendisidir. Bu nedenle coğrafyalara nüfuz etmekten ziyade yüreklere girmeye çalışmamız gerekiyor.

Bunun için de, madde odaklı değil değer odaklı bir jeopolitik anlayışı geliştirmek ve bu anlayış üzerinden medeniyet yürüyüşümüzü gerçekleştirmek zorundayız.

Merkeze almamız gereken temel değerin, “adalet” olduğunu geçmiş yazılarımda olduğu gibi bir kez daha vurgulamak istiyorum.

İnsanların yürek coğrafyalarında üsler kurabilmenin yegâne yolu, bugün dahi, insanlığın kolektif vicdanını incitmeye devam eden küresel adaletsizliği ortadan kaldırmaktan geçmektedir.

YÜREKPOLİTİĞİMİZİN İLKELERİ VE UNSURLARI

Yürekpolitik (Heartpolitic) kavramı, coğrafyalar ötesi bir siyaset alanına işaret etmektedir. Çünkü küresel politikaları, küresel güç merkezlerine göre belirlemek adaletsizliğin temel sebebidir.

Yürekpolitiğimizin birinci ilkesi, dünya politikalarını gerçek adalet ilkesini temele alarak gerçekleştirmektir.

İkinci ilkemiz, hakkın güce değil, kuvvetin hakka bağlanmasıdır. Yani bu ilkeye göre güçlü olan haklı değildir; haklı olan güçlüdür.

Üçüncü ilkemiz, ya hep ya hep ilkesidir. Yani biz mutlu olacaksak dünyanın geri kalanı da mutlu olacaktır. Dünyada herhangi bir ülke zenginse, diğer ülkeler de zengin olacaktır.

Dördüncü ilkemiz, küresel bir birlikteliği inşa etmektir. Çünkü, küresel bir adalet birliği kurulmadan küresel sistemin işleyişini değiştirmek mümkün olmayacaktır.

Yürekpolitikte güç merkezi, adaletin ta kendisidir. Güç ve adaletin uyumunu hedefleyen yürekpolitik (heartpolitic) dünyadaki barışın ancak bu uyumla sağlanabileceğine inanmaktadır.

“Jeo” kavramı dünyadaki bütün farklı coğrafi konumları ifade eden bir kavramken, “yürek” kavramı insanlığın ortak mahiyetini işaret eder. Yani yürekpolitik, kesrette vahdeti arama eylemidir.

İnsanlığın mahiyeti yani yürek coğrafyası ortaktır. Dünyevi coğrafyaların değeri bu yürek coğrafyasının değerlendirmesine bağlıdır. Çünkü o coğrafyayı değerli kılan yüreğin bakışıdır.

Yürekpolitiğin değişmeyen unsurları insan, küresel birlik, gerçek adalet ve diğer manevi değerlerdir.

YÜREKPOLİTİK EKSENİMİZ

Yürekpolitik, gerçekte bir olan insan mahiyetini, dünyadaki bu coğrafî/kültürel vd. parçalanmışlığı birleştiren bir ortak ruh olarak görür.

Yürekte birleşen insanlar, coğrafyalarda da birleşecektir. Böylece, adalet ortak paydasında kurulacak o küresel birlik insanlığı zulümden kurtaracaktır.

Türkiye'nin jeopolitik ekseni kadar yürekpolitik ekseni de önemlidir. O eksen, bütün yürek coğrafyalarına uzanır.

Türkiye, Müslümanların son hilafet merkezi olmak yanında, Hıristiyanlığın ve bugünkü Avrupa'nın temeli olan Yunan-Roma medeniyetlerinin anavatanıdır.

Mevlanaların, Yunusların, Hacı Bektaş-ı Velilerin tüm yüreklerde makes bulan evrensel mesajlarının merkezi Türkiye'dir.

Türkiye bu yürekpolitik potansiyeliyle Doğu'yu Batıyla, Kuzey'i Güney'le, dünyanın farklı kutuplarını birbiriyle buluşturmayı başarabilecek tek ülkedir.

O halde ne duruyoruz? Bir an önce jürekpolitik stratejilerimizi belirleyelim ve kurtaralım şu insanlığı!

Haber Ara