Dolar

32,5336

Euro

34,9417

Altın

2.439,95

Bist

9.716,77

İYİ Parti'li Özdağ'dan 'İstanbul depremi' uyarısı:

'İstanbul'un riskli, güvensiz yapıları yıkılıp yapılmadan, İstanbul bu haliyle olası bir deprem yaşarsa sonrasında yapabilecek şeyler ne yazık ki çok az olacak; enkaz altından can ve cansız çıkarmakla sınırlı kalacak'

5 Yıl Önce Güncellendi

2020-01-29 13:07:03

İYİ Parti'li Özdağ'dan 'İstanbul depremi' uyarısı:
İYİ Parti İstanbul Milletvekili Ümit Özdağ, "İstanbul'un riskli, güvensiz yapıları yıkılıp yapılmadan, İstanbul bu haliyle olası bir deprem yaşarsa, sonrasında yapabilecek şeyler ne yazık ki çok az olacak; enkaz altından can ve cansız çıkarmakla sınırlı kalacak." dedi.

Özdağ, Meclis'te düzenlediği basın toplantısında, Elazığ ve Malatya depreminin, İstanbul başta olmak üzere Türkiye için hayati bir sorun olan deprem tehdidini tekrar gündeme taşıdığını söyledi.

Türkiye'nin yüzde 92'sinin deprem kuşağında yer aldığının, nüfusun yüzde 95'inin deprem kuşağında yaşadığının ve sanayi tesislerinin yüzde 75'inin deprem kuşağı üzerine kurulu olduğunun akıllardan asla çıkarılmaması gerektiğine işaret eden Özdağ, "Deprem, saray rejiminin gündeminde gerektiği gibi olmasa da tabiatın gündeminde. Çok uzak olmayan bir günde muhtemelen İstanbul büyük bir deprem yaşayacak. Saray rejiminin gündeminin ilk maddesini, İstanbul depreminin sonuçlarını hafifletici önlemlerin acilen ve radikal karar ve uygulamalarla alınması oluşturulmalıdır. Söz konusu olan on milyonlarca insanımızın yaşamıdır. Bu konuda gereken önlemlerin hızla alınmamasının, ihmal edilmesinin, savsaklanmasının, ertelenmesinin sonuçları Türk milletine karşı işlenmiş bir cinayet boyutu kazanabilir." değerlendirmesinde bulundu.

17 Ağustos 1999 Marmara depreminin İstanbul'da yaşanan etkilerini anımsatan Özdağ, İstanbul nüfusunun büyük bir kısmının birinci derece, önemli bir kısmının da ikinci derece deprem tehdidi altında yaşadığını ve bu durum başlı başına tehdit iken diğer unsurların da depremin oluşturduğu tehdite çarpan etkisi yaptığını söyledi.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Deprem ve Zemin İnceleme Müdürlüğü ve Boğaziçi Üniversitesi tarafından 2018 yılıda gerçekleştirilen deprem ve hasar tespit çalışmasına göre, İstanbul'da olası gerçekleşecek 7,5 büyüklüğündeki depreme dayanıksız 48 bin binanın bulunduğunu anımsatan Özdağ, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bu 48 bin binanın bir bölümünün güçlendirilmesi büyük bir bölümünün de yıkılması gerekiyor. AFAD'ın İstanbul Sismik Riskin Azaltılması ve Acil Durum İçin Hazırlık Projesi kapsamında hazırladığı rapora göre, İstanbul'da hasar tespiti yapılabilmiş binaların 3'te 1'i yüksek risk altında. Yani bu 48 bin binanın 3'te 1'inden bahsediliyor. 16 binin acilen yıkılması gerekiyor. Her binada 10 kişi olduğunu kabul etsek 160 bin kişiden bahsediyoruz. Bu kabul edilebilecek bir sayı değil. Bu rakamlar eğer hızla radikal önlemler alınmaz ise korkunç bir insani felaketin yaklaşmakta olduğunu gösteriyor."

Özdağ, depremi, İstanbul için daha büyük tehdit haline getiren uygulamalardan birinin de "imar barışı" uygulaması olduğunu savundu.

İstanbul için büyük bir hızla depreme hazırlanılması gerektiğini ifade eden Özdağ, "Bu çerçevede öncelikle yıkılarak enkaz haline geleceği veya ağır hasar göreceği öngörülen binalardaki aileler, kesin bir kararlılıkla tahliye edilmeli ve devlet tarafından gösterilecek mekanlara kiraları bir yıl devlet tarafından ödenecek şekilde yerleştirilmelidir. İstanbul'da ekonomik krizin de etkisiyle satılamayan binaların, dairelerin toplu bir şekilde devlet tarafından kiralanması ve tahsis edilmesi bir çözüm olabilir. Tahliye edilen binaların hızla yıkılması, güçlendirilebileceklerin güçlendirilmesi süreci başlatılmalıdır. İstanbul'un riskli, güvensiz yapıları yıkılıp yapılmadan İstanbul bu haliyle olası bir deprem yaşarsa deprem sonrasında yapabileceği şey ne yazık ki çok az olacak ve enkaz altında can ve cansız çıkarmakla sınırlı kalacak." ifadelerini kullandı.

Bir gazetecinin, "Başkentgaz'ın 2017 yılında Türk Kızılay'ına 8 milyon dolarlık bir bağış yaptığı ama bunun 75 bin dolarının Kızılay'ın kendi faaliyetleri için geri kalanının da Ensar Vakfı ile birlikte ortak bir projede değerlendirilmesi yönünde bir bağış yapıldığı şeklinde haberler çıktı, nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusunu yanıtlayan Özdağ, "Kızılay Başkanı Kızılay'ın başına gelmiş bir doğal felakettir. Bu zihniyetin Türkiye'ye, Türk insanına faydalı olması söz konusu değildir. Kızılay Başkanının zihniyeti Türk milletiyle kavgalı bir zihniyettir. Türk oluşa düşman bir zihniyettir." dedi.

Trump'ın sözde Orta Doğu barış planına ilişkin soru üzerine Özdağ, Trump'ın gerçekleşme şansı olmayan, daha önce başka ABD başkanları tarafından da gündeme getirilen değişik barış girişimlerinden bir tanesini yaptığını, Arap ülkeleri desteklese bile planın, çok fazla bir sonuç alınacak plan olarak gözükmediğini söyledi.

İdlib'de yaşanan gelişmelere ilişkin bir soru üzerine Özdağ, "Türk gözlem noktaları teker teker Suriye ordusunun muhasarası altına giriyor. İdlib'de çok kötü şeyler olabilir ama endişenin sahada çok yüksek olduğunu Türkiye'nin bilmeye hakkı var." dedi.

Eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ'un, FETÖ'nün siyasi ayağına ilişkin değerlendirmelerinin anımsatılması üzerine Özdağ, "AK Parti iktidara gelmeden önce kurulan bir AK Parti-FETÖ ittifakı vardır. 17-25 Aralık'a kadar bu ittifak sürmüştür. Bu ittifak sayesinde FETÖ casusluk ve terör örgütü, yine AK Parti'nin ifadesiyle en önemli özelliği, devlete paralel bir devlet oluşturabilmiştir. Bu paralel devlet oluşumunu mümkün kılan AKP-FETÖ koalisyonu olmuştur. Bu casusluk ve terör örgütü, AKP'yi, bir başka terör örgütü olan PKK ile müzakere masasına oturmaya ikna dahi etmiştir." görüşünü savundu.



Haber Ara