Dolar

32,5004

Euro

34,6901

Altın

2.496,45

Bist

9.693,46

İsmail Yaşa, İran-Suudi gerilimini değerlendirdi

Gazeteci yazar İsmail Yaşa son zamanlarda gündemde olan Suudi Arabistan-İran gerilimini TimeTürk için değerlendirdi.

9 Yıl Önce Güncellendi

2016-01-07 15:53:39

İsmail Yaşa, İran-Suudi gerilimini değerlendirdi

TİMETÜRK I RÖPORTAJ
Melahat Kemal

Uzun yıllar Suudi Arabistan'da kalan ve Suudi Arabistan'ı ve bölgeyi çok iyi tanıyan gazeteci yazar İsmail Yaşa son zamanlarda gündemde olan Suudi Arabistan-İran ilişkilerini TimeTürk için değerlendirdi.

• Nimr'in idamının Yemen ve Suriye üzerinden gergin olan Suudi-İran ilişkilerine etkisi ne olmuştur?

Suudi Arabistan ve İran ilişkileri öteden beri gerginliklerle dolu. Her iki ülke de birbirlerini baş düşman olarak görüyor. İran'daki Humeyni devrimi ve rejim ihracı politikası nedeniyle bu düşmanlıklar karşılıklı olarak beslendi. İran rejiminin edebiyatına ve söylemine bakınca bu rahatlıkla görülecektir. İran'ın ayrıca Suudi Arabistan'ın doğu bölgesine, Mekke ve Medine'ye yönelik emelleri var. Kısacası ilişkiler zaman zaman sükunet olsa da zaten gergindi.

Suudi Arabistan, ABD-İran anlaşmasının ardından bölgenin İran'a bırakılmasına karşı çıkıyor. Bu nedenle Suriye'de muhalefete destek veriyor. Yemen'in tümüyle İran nüfuzuna girmesine karşı mücadele ediyor. Nimr'in idamı ve İran'ın verdiği tepki simgesel. Değilse Nimr, İran vatandaşı değil. Farslı da değil. Fakat İran dünyadaki tüm Şiilerin hamisi rolünün zedelenmesini istemiyor. Bunun dışında Yemen ve Suriye'de zaten bir nüfuz mücadelesi yaşanıyor. Bu mücadele bundan sonra da sürecektir ve sebebini doğrudan Nimr'in idamına bağlamak yanlış olur. İran, milli çıkarlarını ve pozisyonunu bir Arap Şii din adamına bağlamayacak kadar realist ve milliyetçi bir devlet.

• İran'ın idamın gerçekleştirilmesinden iki gün Suudi Arabistan'ı uyardığı ve İran istihbaratının Nimr'in idamını Suudi Arabistan içinde karışıklık çıkarmak için kullanacağı söyleniyor. Bu konu hakkında bilgi ve görüşlerinizi bizimle paylaşır mısınız?

Suudi Arabistan'daki Şiilerin yönetime karşı faaliyetleri yeni bir şey değil. Ayrıca Suudi Arabistan da Nimr'in idamı sonra gelebilecek tepkileri ve İran istihbaratının karışıklık çıkarmak isteyeceğini mutlaka hesaplamıştır. Dolayısıyla gerekli önlemleri de almıştır. Suudi Arabistan içinde terör eylemi olabilir. Fakat Şii azınlığın büyük boyutlu karışıklık çıkarma gücü yok. Olsaydı Arap Baharı sürecinde Bahreyn'de olduğu gibi mutlaka denerlerdi. Ayrıca Şiileri Bahreyn'de bastıran Suudi Arabistan kendi ülkesinde yaşanacak herhangi bir karışıklığı bastırmakta zorlanmayacaktır.

• İki ülke arasında durdurulan diplomatik ilişkiler iki ülkenin Yemen ve Suriye politikalarını etkiler mi?

Yemen ve Suriye politikalarında İran ve Suudi Arabistan'ın dışında oyuncular ve farklı faktörler de var. Uluslararası toplum ve Amerika var. ABD, Husilerin tamamen yenilmesini istemiyor. Yemen'de Körfez koalisyonu içinde anlaşmazlık var. Birleşik Arap Emirlikleri İhvan'ın yönetime ortak olmasını istemiyor. İhvan'ın güçlü olduğu Taiz'in bu nedenle bir türlü kurtarılamadığı, koalisyon güçlerinden yeterli destek görmediği söyleniyor. Suriye'de durum daha da karmaşık. Rusya da devrede. Dolayısıyla sadece İran ve Suudi Arabistan'ın hamleleriyle çözülebilecek bir sorun değil. Fakat şu olabilir. Körfez koalisyonu Yemen'de Husilere ve Ali Abdullah Salih'e bağlı güçlere yönelik bombardımanını yoğunlaştırır. Suriye'de de Suudi Arabistan muhaliflere askeri ve siyasi desteğini artırabilir. Arap sokağından ve özellikle Suudi Arabistanlı entelektüllerden Taiz'in bir an önce kurtarılması ve Suriyeli devrimcilere yardımların artırılması çağrıları geliyor.

• Şiiler neden gerilimi bu derece yükseltiyorlar? Çıkarları ne? Bu siyasi bir tavır mı yoksa akidevi mi?

Her ikisi birden ve her ikisi de birbirini besliyor. Batı uzun süre önce Şiileri keşfetti. Son yıllarda Amerika'nın eğilimi bölgenin jandarmalığını İsrail ile birlikte İran'a ve vekillerine bırakma eğiliminde. Bu nedenle İran'ın önü açıldı. Sünniler El Kaide ve IŞİD gibi örgütler üzerinden şeytanlaştırılırken Şii milis gruplarının işlediği her türlü cinayet ve katliam görmezden geliniyor. Irak ve Suriye'de onlarca Şii örgüt var, Suriye rejimiyle birlikte halka karşı savaşan. Fakat terör örgütü ve yabancı savaşçılar denildiğinde hiçbiri akla gelmiyor. Bu durumun Şiileri şımarttığını ve İran'ın da aktif desteğini alan Şiilerin artık kendi dönemlerinin geldiğine inanıyor. Batı'nın Saddam'ı devirip Irak'ı Şiilere teslim etmesinde de bunun etkisi var. İlginçtir ki, gerilimi çıkaran Şiiler olduğu halde Sünnilere sürekli "Aman gerilim çıkmasın ve mezhep çatışması yaşanmasın" deniyor. İran'ın ve Şii milislerin her türlü şımarıklığını ve saldırılarını, cinayetlerin ve katliamlarını sineye çekmeleri isteniyor. Bu hiç de adil bir yaklaşım değil.

• Sizce bu gerilim iki ülke arasında bölgeye yayılacak bir savaşın başlamasına sebep olur mu?

Olmaz. Çünkü İran işi sıcak savaşa vardırırsa karşısında sadece Suudi Arabistan'ı değil İslam dünyasının büyük bölümünü bulacağını bilir. İran ayrıca kendi içinde çok güçlü bir ülke değil. Farklı etnik ve mezhebi azınlıklar var. Savaş olursa gruplar da harekete geçirilecektir ki bu İran'ın parçalanması demektir. Ayrıca Amerika iki ülke arasında gerilimin tırmanmasını istemiyor. "Aranızdaki anlaşmazlıkları bir tarafa bırakıp IŞİD ile mücadeleye yoğunlaşın" diyor. Amerika, Suudi Arabistan ve diğer bölge ülkelerinden İran'ın bölgedeki rolünü kabullenmelerini istiyor. Suudi Arabistan ise bunu kabul etmiyor ve bölgenin İran'a bırakılmasına karşı çıkıyor. Yaşanan gerginliğin temelinde aslında bölgenin Amerika ve Batı tarafından İran nüfuzuna bırakılmasına isyan var. Suudi Arabistan bu aşamada olabildiğince çok Arap ve İslam ülkesini arkasına alarak İran'a karşı diplomatik mücadele verecektir.

Haber Ara