Dolar

32,5825

Euro

34,7950

Altın

2.511,68

Bist

9.693,46

İşkence iddiaları ile gündeme gelen Altınsu'da neler yaşandı?

İnsan Hakları ve Adalet Hareketi İHAK, köylülere işkence iddiası ile gündeme gelen Şemdinli'nin Altınsu köyüne bir heyet göndererek mağdurlar ve resmi yetkililerle görüşen heyet konu ile ilgili bir rapor yayınlayarak merak edilen soruyu cevapladı: 'Altınsu'da neler yaşandı?'

7 Yıl Önce Güncellendi

2017-08-25 10:07:22

İşkence iddiaları ile gündeme gelen Altınsu'da neler yaşandı?

TIMETURK | HABER MERKEZİ

Türkiye geçtiğimiz haftalarda adeta "90'ların Türkiyesi'nden" gelen bir haberle şaşkına dönd!. İddiaya göre Hakkari'nin Şemdinli ilçesinin Altınsu (Şapatan) köyünde 6 Ağustos'ta güvenlik güçlerinin başlattığı operasyonda bir özel hareket polisinin şehit düşmesinin ardından 36 köylüye işkence yapıldı. Duyulduğu anda herkesi 1990'lı yılların doğu ve güneydoğusuna götüren olayla ilgili Hakkari Valiliği'nin yaptığı çelişkilerle dolu açıklama ve iddiaların ciddiyeti sebebiyle sahaya inme kararı alan İnsan Hakları ve Adalet Hareketi İHAK, köye bir heyet gönderdi. Av. Cihat Gökdemir, Av. Gülden Sönmez ve Ahmet Zeki Olaş'ın oluşturduğu üç kişilik heyet incelemeleri sonrasında bir "insan hakları" raporu yayınladı.

5 SORU'nun bugünkü konuğu köye giderek mağdurlarla görüşen ve iddialarını dinleyen İHAK Başkanı Avukat Cihad Gökdemir. Gökdemir'e Altınsu'da neler yaşandığını sorduk.

İşte Gökdemir'in açıklamaları:

1 -  Altınsu Köyü'nde yaşananları anlatabilir misiniz? İHAK olarak gitmeye nasıl karar verdiniz ve kimlerle görüştünüz?

Olay 5 Ağustos'u 6 Ağustos'a bağlayan gece saat 01.00 sıralarında yaşanıyor. 18 yaşından küçük çocukların da olduğu yaklaşık 56 kişi bu saatlerde evlerinden alınıyor ve sabah 07.00'ye kadar köy meydanında kötü muamele görüyorlar. 07.00 gibi Emniyet Müdürlüğüne götürülüyorlar ve orada öğlene kadar kötü muamele sürüyor. Öğleden sonradan resmi yetkililerin devreye girmesiyle son buluyor. İddiaların ciddiyeti sebebiyle İnsan Hakları ve Adalet Derneği Yönetim Kurulu'nda bölgeye bir heyet gönderme kararı alındı. Bunun üzerine olay yerine giderek, köylülerle, köy muhtarıyla, Şemdinli İlçe Devlet Hastanesi Başhekimiyle, Şemdinli Başsavcısıyla ve Emniyet Müdürüyle görüştük. Biz gittiğimizde Kaymakam Bey şehir dışında olduğu için onunla görüşemedik ve son olarak raporumuzu hazırladık.

2 - Olay yaşandıktan kısa bir süre sonra Hakkari Valiliği tarafından yapılan açıklamayı nasıl değerlendiriyorsunuz? Görüşme yaptığınız resmi yetkililer neler anlatıyor? 

Köylüler muhtara, Başhekime, Başsavcıya ve Emniyet Müdürüne teşekkür ediyorlar. Çünkü onlar devleye girdikten sonra kötü muamelede bulunan polislerin biraz geri durduklarını söylüyorlar. Biz de gittiğimizde bu yetkililere köylerinin kendilerinin lehine olan görüşlerini ilettik. Başsavcı Bey "Biz bu olayla ilgili olarak mağdur olduğunu iddia eden her kişiye korkmadan gelip ifadelerini verebileceklerini beyan ettik" dedi. Emniyet Müdürü de "Emniyetimizin aleyhine iddialar olmasına rağmen biz de herkese gelip, korkmadan ifade verebileceklerini söyledik" ifadelerini kullandı. Emniyet Müdürümüz, "Bazı zor kullanmalar olabilir ama işkence söz konusu değildir " diyor.

Hakkari Valiliği'nin olay yeri incelemesi yapmadan biraz acele bir açıklama yaptığı görüşündeyiz. Zaten dikkat ettiyseniz o açıklamada çelişik şeyler var. Hem olayın olmadığını hem de sorumluluğu olanların görevden aldıkları söyleniyor.

3 - Mağdur olan köylüler neler anlatıyor? Sizin izlenimleriniz nelerdir?

Mağdurlar, 90'lı yıllardan bu yana böyle bir olayın yaşanmamış olması ve şimdi yaşanıyor olmasından çok muzdaripler ve kendi mağduriyetlerinin PKK tarafından kullanılmasından çekiniyorlar. Bu yüzden de bizden önce bazı devlet yetkilileri gitmiş. Onların gelmiş olması ve mağduriyetleriyle ilgilenmiş olmalarından memnun olmuşlar. Beklentileri, bu olayın bir devlet politikası olmasından ziyade bir kaç memurun kasti ya da ihmali bir eylem olduğunun ortaya koyulması. O kişilerin cezalandırılırlarsa bir daha yaşanmayacağını düşünüyorlar. Bu sebeple hukuktan, mahkemelerden bir karar beklediklerini beyan ettiler.

4 - Köylülerin ifadelerinde yer alan 'nöbetçi doktor ve hastane' bilmecesi nedir? Mağdurlar hastanede neler yaşadı ve darp raporları nasıl düzenlendi?

6 Ağustos Pazar günü öğle saatlerinde serbest bırakılan kişilerden bazıları darp ve benzeri şikayetler dolayısıyla Şemdinli Devlet Hastanesine gitmiş. Mağdurlardan Bünyamin ATABAK hastaneye yaptığı başvuruda hastane nöbetçi doktoru Elif Ç.'nin kendisine “Siz örgüte yardım ediyorsunuz, bunu hak ettiniz” ifadeleri üzerine hasta ile doktor arasında tartışma yaşanmış ve tartışma sonrasında nöbetçi Doktor Elif Ç. polisi arayarak Bünyamin ATABAK'ın tekrar gözaltına alınmasını istemiş. Bünyamin ATABAK'a yönelik ikinci bir gözaltı işlemi avukatının müdahalesiyle engellenmiş. Cumartesi gecesi köyde yaşanan olay nedeniyle kendilerine karşı fiziki ve psikolojik olarak kötü muamelede bulunulduğu iddiasındaki kişiler ve yaralananlar, Şemdinli Devlet Hastanesine gelerek muayene edilmişler. Bazı mağdurların ise ambulansla hastaneye sevk edildiği belirtilmiş. Bu şekilde, haklarında Adli Tıp Raporu düzenlenen 16 kişi haricindeki 24 kişi hakkında Şemdinli Devlet Hastanesi Başhekimince de doğrulandığı üzere rapor düzenlenmiş.

5- İHAK olarak sizin değerlendirmeleriniz ve konu ile ilgili çözüm önerileriniz nelerdir?

Başta “DAYI“ lakaplı Özel Harekat Polisi olmak üzere tüm sorumlu emniyet mensupları hakkında hızlı ve etkili adli ve idari soruşturma süreçlerinin başlatılıp yürütülmesi gerekiyor. Şemdinli Devlet Hastanesinde o gün nöbetçi doktor olan Elif Ç. hakkındaki iddiaların da incelenmesi ve gerekirse idari soruşturma başlatılması gerekiyor. İçişleri Bakanlığı'nın, sürekli şiddet ortamında çalışan ve ölüm riskiyle sürekli karşı karşıya olan güvenlik personelinin psikolojik durumlarını dikkate almasını da öneriyoruz. Raporumuzda da buna yer verdik. Güvenlik güçlerine tahrik, heyecan ve öfkeye kapılıp sivillerin zarar görmesine engel olacak şekilde davranmalarını sağlayacak özel eğitimler verilmeli. Böylelikle Özel Harekât polislerinin sivilleri şiddet üreten silahlı unsurlara yakın görüp toplu cezalandırma mantalitesiyle hareket etme ihtimalinin önüne geçilmelidir. PKK'lıların köy içinde ve çevresinde faaliyet göstermesi, gece vakitlerinde köye girerek gıda temin etmeye çalışmaları ve köylüyü de tehdit etmeleri, bu tür hadiselerin yaşanmasının başlıca sebeplerinden biri. Bu nedenle teröristlerin köy, kasaba, şehir vb. sivil alanlara gece ve gündüz giriş-çıkışlarının engellenmesi için her türlü tedbirin alınması gerekiyor.

KİMDİR?

1998 yılında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden mezun olan Cihad Gökdemir, bir çok Sivil Toplum Kuruluşu'nda avukat olarak görev aldı. İnsan Hakları ve Adalet Hareketi (iHAK) kurucularından olan Gökdemir aynı zamanda İHH İnsani Yardım Vakfı'nin pek çok davada avukatlığını yürüttü.

thumbs_b_c_07511dbdaf40a79c47869ee1dd5093d2

Mağdurlara ait fotoğraflar:


2017-08-25_09h50_52

İHAK Yönetim Kurulu Üyeleri Av. Cihat Gökdemir, Av. Gülden Sönmez, Ahmet Zeki Olaş'ın köye gerçekleştirdiği ziyaret:

99_1

96_1

İHAK'ın raporunda yer alan mağdur beyanlarından kesitler:

Hacı Zeydan ÖZEL (Köy Muhtarı): O gece 23:30 civarında köyün üstündeki tepelerden silah sesleri geliyordu. Saat 01:00'e doğru yaralı bir asker benim evimin önüne getirildi. Yaralı asker için benden yardım istendi. Ambulans gelene kadar ben de dışarıda yaralı askerin yanındaydım ve gelen ambulansı aşağıda karşılayarak yol gösterdik. Bundan yarım saat sonra evimin arkasında evi olan komşum Cafer'in evinden bağırma sesleri gelmeye başladı. Evdekiler “muhtar” diye bağırarak beni çağırıyorlardı...

Cafer ATABAK: O gece saat 10:00 gibi yattım. Akşam namaza giderken özel harekat çıları görmüştük. O gece silah seslerini duyduğumda her geceki rutin atışlardan zannetmiştim. Evdekilere de “yatın, önemli bir şey yok” dedim. 12:30 civarında kapımız çok şiddetli şekilde kırılırcasına vurulmaya başlandı. Dışarıdan hakaretler ve küfürler duyuyordum. “Kapıyı kırmayın, geliyorum” dedim. Kapıyı açtığımda bana “O. çocuğu nerdesin, sabahtan beri seni arıyoruz” dediler. “Ne oldu” diye soruyorum ama beni dipçiklediler ve tekmelediler. Evdeki aramada camlar, eşyalar, her şey yerlere döküldü, sonra koluma girerek camların üstünden sürükleyerek beni dışarı çıkarttılar. Karımın ve kızımın beni korumaya çalışırken itildiğini ve duvarlara çarptıklarını gördüm. Sonrasında oğlum Bünyamin'in kafasını duvara ve camlara vurarak dışarı çıkarttıklarını gördüm. Eşim ve kızım balkondan bağrışıyorlardı. Oğlumu o halde görünce eşim bayıldı, az sonra ayılttılar onu, sonra tekrar bayıldı...

Sare ELMAS (81): Gece çok ses vardı. Gece evimize polisler girdi. Oğlumu döve döve götürdüler. Betonun üstüne yatırdılar. Başka polisler de benim yanımdaydılar. Ben de 3 defa oğlumun yanına gitmek istedim, bırakmadılar. Bana bağırıp çağırdılar. Yalvardım oğluma vurmayın dedim. Ben bağırdım ağladım, dövündüm. Bir polis geldi bana sarıldı. “Nolur ağlama” dedi o da ağladı. Muhtar bize yardım etmek bunları durdurmak için çok uğraştı. Onu da dinlemediler. Ben oğlum elbisesiz diye elbise götürmeye çalıştım köy meydanına. Önce salmadılar beni. Sonra yine uğraştım. Gittim köy meydanına. Baktım diğer oğlum Tahsin de orda. Ben oğullarımın yanında kalacağım gitmeyeceğim dedim. Onları dövüyorlardı. Ben yaşlıyım. Buralarda çok şey gördüm. Çok acı çektim. Küfür, hakaret böyle zorbalık çok ağır. Sonra çocuklarımı ve köylülerin bazılarını götürdüler. Burada çok eve girdiler. Bu olaydan sonra çok hastalandım. Şemdinli Devlet Hastanesine götürdüler. Serum bağladılar. Sonra da bir süre ilaç kullandım. Hala tedavi görüyorum. İki gelinim de korkudan geceleri uyuyamıyor...

Haber Ara