Dolar

32,4766

Euro

34,9344

Altın

2.435,17

Bist

9.716,77

İlk bölünecek parti HDP mi olacak?

9 Yıl Önce Güncellendi

2015-11-11 14:04:36

İlk bölünecek parti HDP mi olacak?

1 Kasım 20015 seçimlerinin sonucu başarısız olan ve süreci doğru okuyamayan partiler arasında ciddi tartışmalara yol açtı ve bölünme gibi tehlikelerle karşı karşıya getirdi.

Türkiye'nin değişiminin ve dönüşümünün ilk yansımaları kendisine olduğu için bu süreci doğru okuması beklenen PKK-KCK-HDP'nin de diğer partilerden farkının olmadığı görüldü. Anlaşılan, ya PKK-KCK-HDP Kürtlerin yakaladığı bilinç düzeyini doğru okuyamadı veya okuduğu halde gerekenleri yapmadı. Kendisini ve Türkiye'yi hala 90'lı yıllarda sanan PKK-KCK'nin süreci okuyamaması mazur görülebilir de, HDP'ninki görülemez. Eğer süreci doğru okuyabilmiş olsalardı ne PKK-KCK böyle bir cinnete girişirdi ve ne de HDP buna çanak tutardı. Nitekim her birine yaptığının bedelinin ödetilmesi uzun sürmedi. PKK-KCK şimdi bitmek ile silahı terk etmek arasında bir tercihle karşı karşıyadır. HDP de halktan ilk siyasi tokadı yedi ve ayrıca kendisinden iradesini PKK-KCK'nin pençesine teslim etmiş olmanın hesabı sorulmaktadır. Seçmenin iradesi doğrultusunda şiddet ve terörü samimi bir şekilde mahkûm etmediği takdirde, bölünmesi kaçınılmazdır.

Üzerinde yeterince durulmadı, ama Kürtlerin 7 Haziran ve 1 Kasım seçimleri ile verdikleri mesaj oldukça açıktır: Bir, temel insani haklarını elde etme mücadelesinden ödün vermiyorlar. İki, bu hakları elde etme mücadelesini her türlü şiddet ve terör eyleminden uzak bir şekilde, hak ve adaletten yana olan herkesle birlikte ve dahi meşru araç ve yöntemlerle vermek istiyorlar. Kısacası oldukları gibi görünür olmak ve kabul görmek istiyorlar.

Kürtler bu son iki seçimle ne istediklerini olduğu kadar ne istemediklerini de ortaya koydular. Özellikle belirtelim ki, ulus devlet tuzağına düşmeyecek kadar feraset sahibi olduklarını gösterdiler. İstedikleri ise, bulundukları ülkelerde insanca yaşamak ve oldukları gibi (kültür, din ve dil gibi özellikleriyle) tanınmaktır. Bir daha altını kalın bir şekilde çizelim; bu sorunlarını çözme yönünde verdikleri mücadeleye şiddetin, terörün ve kanın bulaşmasını asla istemiyorlar.

Fakat PKK-KCK 7 Haziran seçimlerinden sonra işgüzarlık yaptı ve aslında kendisini de içine düştüğü girdaptan kurtaracak olan bu siyasi kazanımı hemen şiddet ve teröre tahvil etti.

PKK-KCK'nin bu işgüzarlığına, adını doğru koymak gerekirse bu gaspına karşı seçmenin siyasetten yana olan tercihine saygı duyması ve onu koruması gereken HDP de teslim olmayı tercih etti. Seçmen kendi iradesine yapılan bu saygısızlığı 1 Kasım'da resmen cezalandırdı.

HDP bundan sonra bir ayağı TBMM'de ve bir ayağı da dağda olan bir görünüm veremez. PKK-KCK'ye söz geçirememek gibi bir mazereti var, ama seçmeniyle alay edercesine sırtını silahlı güçlere dayamasının ve doğrudan veya dolaylı olarak PKK-KCK terörüne arka çıkmasının bir meşruiyeti yok!

HDP'yi seçenler bundan böyle her geçen gün HDP'ye karşı seslerini yükseltecekler ve haklı olarak dağlardaki çocuklarını kendisinden isteyeceklerdir. Evet, düne kadar silahlı mücadelenin tartışmalı da olsa meşru bir dayanağı vardı. Ama bugünün Türkiye'sinde şiddet ve terör artık birer hak arama aracı değildir. Çünkü Türkiye'de son yıllarda birçok devrim gerçekleşti. Türkiye toplumu son on yıldır ayaklarına vurulan prangaları birer birer kırmakta, önündeki engelleri birer birer aşmakta ve korkularını birer birer yenmektedir. Bu devrimleri gerçekleştirenlerin aslında hepimizin yüz karası olan Kürt Sorununu da çözme azim ve kararlılığında olmaları sadece Türkiye için değil, bütün bir bölge için büyük bir nimettir. Bin yıldan beridir Türklerle birlikte asli unsur olarak tarihte yerlerini alan Kürtler Cumhuriyetin kuruluşundan itibaren birçok temel haklarından mahrum bırakıldılar. İnanıyoruz ki, artık bu karanlık dönem büyük ölçüde geride kaldı. Ve Yeni Türkiye'nin inşa sürecinde Kürtler de asli unsur olarak yerlerini alacaklardır. Selçuklular ve Osmanlılar Döneminde asli unsur olarak ve dahi temel insani haklarıyla birlikte yaşamış olmaları nasıl ki anılan devletleri bölmek yerine daha da güçlendirmişse, yine oldukları gibi kabul edilmeleri ve tanınmaları da Yeni Türkiye'yi bölmeyecek, aksine daha da güçlendirecektir. Çünkü Kürtler biliyorlar ki, kendilerinin özgürleşmesi, yükselişi ve huzuru Türkiye'nin bölünmesinde değil, birliğinde ve bütünlüğündedir. Ve Türkler de ihmal edegeldikleri bu insani sorumluluklarını yerine getirmekle yükümlü olduklarını bilmeliler. İster birey ve isterse kurum olarak her kim bu yükümlülüğünü yerine getirmezse, zulümlere ortaktır.

Gasp edilmiş hakların iadesi veya alınması süreci ağır da olsa işlemektedir. Türkiye'deki bütün bireylerin ve bütün toplulukların temel insani haklarını garanti altına almak insani-vicdani bir yükümlülüktür. Bu yükümlülükten kaçınmak insanlık suçu işlemek gibidir. Dolayısıyla her birimiz bu sürece katkı sunmakla yükümlüyüz.

PKK-KCK-HDP'nin artık şu gerçeğe teslim olmaktan başka bir seçeneği kalmamıştır: Eski Türkiye'ye karşı bir hak arama aracı olarak başvurulan şiddet ve silahın Yeni Türkiye'de meşru bir zemini bulunmamaktadır.

Çözüm sürecinin kesintiye uğramasından dolayı taraflar birbirini suçlayadursunlar, halk gelişmeleri bir hakem hassasiyetiyle izlemektedir. Ve tıpkı 1 Kasım'da olduğu gibi, gerektiğinde müdahale edeceği unutulmamalıdır.

Hiç zaman kaybetmeden PKK-KCK-HDP sağlıklı bir muhasebe yapmak zorundadır.

PKK-KCK-YDG-H'nin bölgeyi adeta bir cephaneliğe dönüştürmesinin; köprülere ve yollara mayınlar döşemesinin, hendek kazmasının, yol kesmesinin ve bazı yerlerde öz yönetim ilan etmesinin Kürtlerde bir karşılığının olmadığını hep birlikte gördük.

Çok geç de olsa, HDP'den de bu yönde eleştiriler gelmeye başladı. Sayın Altan Tan düşüncelerini açık yüreklilikle dile getirdi. HDP'nin her daim savaş tamtamları çalan kesimi tarafından hemen ihanetle itham edilse de, HDP'de arı duru siyasetten yana olanlar sessizliklerini kısa zamanda bozacaklardır.

PKK-KCK-YDG-H ve HDP yeni dönemde hesap vermeye hazır olmalılar.

Tan'ın da dediği gibi HDP, şiddet ve terörü durdurma konusunda PKK-KCK'ye güç yetiremeyebilir. Ama bu güç yetirememe HDP'nin o yapının yanında yer almasını ve sırtını silahlı güçlere dayamasını meşru göstermez. Dolayısıyla bundan sonra HDP bir ayağı ile dağda ve diğer ayağı ile TBMM'de olamayacaktır.

Milletvekilleri artık her gittikleri yerde analar ve babalar tarafından yolları kesilecek ve kendilerine; “ya çocuklarınızı ve kardeşlerinizi de dağa gönderin veya dağdaki çocuklarımızı bize bir an önce getirin” denilecektir. Çünkü aileler artık çocuklarını bu yapının elinde birer rehin gibi görüyor. Böyle gördüğü içindir ki, kurtarılmaları için ne gerekiyorsa onu yapacaklardır. HDP'nin içindeki şiddet ve terör yanlıları halkın bu talebine bigâne kalsa bile, yine HDP'nin içindeki şiddet ve terör karşıtları sessizliklerini bozacaklardır.

Toplumun ihtiyaçlarının gerisinde seyreden diğer partiler gibi HDP de ya talepler doğrultusunda kendisini yenileyecek veya bölünmek ile hendeklere düşmek - gömülmek gibi seçeneklerden birine mahkûm edilecektir.

Haber Ara