Dolar

32,5674

Euro

34,8837

Altın

2.432,83

Bist

9.645,02

İhanet... Soykırım... Srebrenitsa...

10 Yıl Önce Güncellendi

2015-07-11 14:31:23

İhanet... Soykırım... Srebrenitsa...

Birkaç gün önce Srebrenitsa'da katledilen Müslüman Boşnakların anılması vesilesi ile hazırlanan BM Güvenlik konsey kararırının Rusya tarafından veto edilmesine hiç ama hiç şaşırmadım.

Srebrenitsa katliamı bir soykırım olduğu halde bunu kabul etmekten ısrarla kaçınan BM'nin bu tür girişimlerini kesinlikle samimi bulmadığımı ifade etmek isterim.

Zira Soykırımın failleri BM nezdinden zaten İngiltere, Fransa ve ABD'dir. Sırp faşizminin elini güçlendiren bu ülkeler hakkında dönemin Hollanda savunma bakanı tarafından kaleme alınan kitapta ”isteselerdi soykırım olmazdı” şeklindeki ifadelerine dikkat çekmek isterim.

Amiyane tabir ile diyebilir siniz ki “şıracının şahidi bozacı”..

Çok haklısınız.

BM ve işbirlikçilerinin Srebrenitsa'da işledikleri cinayet ve katliama bir bakacak olursak meseleyi çok daha iyi kavramış olacağız kanaatindeyim.

Dünyanın neresinde olursa olsun söz konusu Müslümanlar olduğunda hemencecik organize olabilen işbirlikçilerin Srebrenitsa'da oynadıkları tiyatrodan kısacık söz edelim.

**

1992'nin Mayıs ayında resmen başlayan Bosna Savaşı II: Dünya savaşından sonraki en kanlı savaş oldu.

Dünyanın dördüncü büyük ordusuna sahip olan Sırp faşizmi hiçbir askeri güce sahip olmayan Müslüman Boşnaklara saldırdığında olağanüstü bir direniş ile karşılaştı.

Alija ve dava arkadaşlarının sivil toplum hareketi olarak başlattığı Miladi Müslimanı ardından parlamentoya taşınan siyasi kanadı SDA, ülkedeki Müslümanların istikbali için gösterdiği çaba ve elde ettiği başarıları içine sindiremeyen Sırp Faşistler tarafında sinsince korkunç bir savaşın ortasına çekildi.

Orantısız güç kullanılarak adeta toplu katliamlar yapan Sırp güçleri Müslümanların yaşadığı şehir ve kasabaları kuşatma altına alarak ve snheper atışları ile binlerce sivilin ölümüne yol açtı.

Ancak kısa sürede kurulan Boşnak Ordusu Aliya Komutasında kaybettiği pek çok şehri geri almaya başladığında o zamana kadar üç maymunu oynayan BM Bölgeye girerek Boşnakların yoğunlukta olduğu bazı bölgeleri –sözüm ona- güvenli bölge ilan etti.

Bu şehirlerden biri Srebrenitsa idi.

Bosna Hersek'in doğusunda Sirbistan sınırına yakın bir bölgede yer alan Srebrenica, Müslüman Boşnaklar için önemli bir model oluşturmaktaydı. Zira her türlü olumsuzluğa rağmen direnişini devam ettiriyordu. Komutan Nasır Oriç kurduğu direniş örgütü ile beraber şehri kahramanca savunuyordu. Her an düştü düşecek gözü ile bakılan Srebrenica inanılmaz bir cesaret örneği ile yıllar süren bir savunma örneği sergilemişti

Ancak yerleşim birimlerinden insanların akın akın oraya yönelmesi farklı sorunlara yol açıyordu. Srebrenica da yiyecek tükenmeye başlamıştı. Hastalık ve kötü beslenmeden dolayı her gün çok sayıda ölümler gerçekleşiyordu. Sığınmacıların sayısındaki hızlı artış nedeniyle gereğinden fazla yığılma olan kasaba, kapasitesinin çok üstünde bir yükü kaldırıyor olmaktan yorgun düşmüştü. Su ve yiyecek ihtiyacı had safhada idi.

Kasaba nüfus yoğunluğunu kaldıramıyordu artık.. 20 bin nüfuslu kasaba 60 bine ulaşmıştı. Fakat ne içeriye ne de dışarıya her hangi bir şekilde giriş çıkış mümkün değildi. Öyle ki, kentte sıkışıp kalan halkın yanı sıra, direnmekte kararlı olan biriliklere destek bile gönderilemiyordu.

Tüm bu şartlar içerisinde zamanla yiyeceği tükenen halk bu kez de açlık tehlikesi ile karşı karşıya kalmıştı.

Srebrenica “Güvenli bölge” ilan edildiğinde halk masumane bir şekilde bayram havası yaşamıştı. BM tarafından verilen teminata hem halk ve hem de yöneticiler itimat etmek zorundaydılar; çünkü başka çareleri yoktu. Nefes alamayan şehre bu, bir soluk olacaktı.

400 Hollanda askerinin korumasına verilmiş olmasına karşın bu işte bir sıkıntı vardı; Şehri korumakla görevlendirilen BM'ye bağlı 400 Hollanda askeri haricinde şehrin silahsızlandırılması şartı söz konusuydu.

Bunun riskli olduğu çok açıktı ama başka da çare görünmüyor gibiydi. Ne var ki kısa sürede çentik askerleri ile dostluk kuran Hollandalı birliklerde Müslüman Boşnaklara karşı bir umursamazlık baş gösterdi.

BM askerleri açlık tehdidindeki şehirde, gelen yardımları halka ulaştırma noktasında keyfe keder bir tutum sergiliyorlardı. Bazen bu işi çirkin noktalara kadar götürüp, yardım talebinde bulunan kadınlara ahlaksız tekliflerde bulunacak kadar seviyesizleşebiliyorlardı.

Öyle ki açlıktan ölmek üzere olan çocuklarına bir lokma yiyecek isteyen annelere çocukların önünde ahlaksız muamelelerde bulunacak kadar alçalıyorlardı.

Yani “güvenli bölge” giderek bir bakıma yardım ve desteğin ulaşmadığı -60 bin kişilik- toplama kamplarından birine dönüşüyordu.

Üstelik Sırp birlikleri tarafından direnişi kırabilmek üzere mütemadiyen saldırılar düzenleniyordu. Beklenmedik bir anda açılan serseri ateş sonucu yüzlerce masum çocuk hayatını kaybetti.

Sanki silahsızlandırılan halk hain bir sürece doğru sürüklenmekteydi.

Bu durum fark edilince toplanan silahlar geri istendi ne var ki,bu talep Thom Karramens tarafından reddedildi.

Öte yandan Silahlandırılmaya tepki gösteren Bosna hükümeti ise böyle bir durumda “ BM'nin desteğini çekebileceği” tehdidi ile karşı karşıya bırakılmaktaydı.

Sadece Srebrenica'nın değil orada sıkışıp kalan 60 binin üzerindeki sivil halkın da can güvenliği riske edilmiş olacağından yetkililerin eli kolu bağlanmış oluyordu.

BM'nin görevlendirdiği Hollandalı askeri birliklerin bu konuda ne kadar güvenilir olabilecekleri ise ne yazık ki sonrasında acı bir şekilde tecrübe edilmiş olacaktı. Zira adeta açlık ve öldürülme ekseninde sıkışıp kalmış insanları çok da umursar bir tavır sergiledikleri söylenemezdi.

Nitekim Fransız General'in emri ile Hollanda askerleri kenti boşalttı. Hollandalı Komutan Thom Kramens kentin yerli halkını ve sığnmacıları Sırplara teslim etti.

Bütün çırpınışlar, politik girişimler, direnişler bir büyük ihanet neticesinde sonuçsuz kalmış ve kent korkunç bir hücuma uğramıştı.

Gönüllü direnişçiler tarafından başlatılan ve sonrasında askeri birliklerce desteklenen ve muhteşem bir direnişe sahne olan Srebrenica, uğradığı ihanetin ardından bir soykırımın hafızalardaki adı olacaktı. Cesaretinden dolayı adına marşlar bestelenen Srebrenica'da üç yıl boyunca Sırp taarruzuna direnmiş, ancak hazin bir şekilde bu şanlı şehri de sonunda kaybetmişti Boşnaklar.

Alija İzzetbegoviç Anılarında kaleme aldığu bu hadiseyi şu şekilde ifade ediyordu.

“Srebrenitsanın kuşatma haberini aldığımda bir toplantı için tunelin girişinden hareket etmiştim. Hemen telsizden BM'nin yetkilisini arayıp durumu bildirdim. Kendisi bana ben şimdi bölgeye askeri helikopterler sevk ederek sivil halkı koruma altına alıyorum diye teminat verdi. Ancak ben tünelin sonuna geldiğimde telsizden Srebrenitsa'nın düştüğü haberi geçti. Anladım ki başımdan aşağı ihanet yağıyordu”.

BM tarafından silahsızlandırılan ve Sırplara hazır lokma haline getirilen savunmasız Kente Sırbistan'dan sevk edilen 10 bin Sırp askeri kolaylıkla şehre girebiliyordu. Sırp ordusu dışında bu katliama “akrep” isimi verilen Özel Sırp güvenlik güçleri de destek vermişti.

Sırp faşistler 11 Temmuz 1995 günü bölgeyi korumakla yükümlü Hollanda askerlerinin yardımıyla girdiği Srebrenitsanın her tarafında acımasızca sivil Boşnakları öldürüyor, doğruyor adeta yok ediyordu.

Srebrenica'da tam anlamıyla bir soy kırım yaşanırken öte yandan ihanetin ve katliamın ortakları –başarılarından - dolayı birbirlerini taltif ediyorlardı.

Esasen savaşın üçüncü yılının sonuna gelindiğinde, direnişte büyük bir başarı gösteren Boşnakların olası barış masasına oturmaları halinde kazançlı çıkacağı Sırplarca tahmin ediliyordu. Ülkede uygulanan ambargo Müslümanları silahsızlandırmış ve tamamen onların aleyhine olmuştu. Çünkü Sırplar zaten dünyanın en büyük ordusuna sahip olan Sovyetler'in bütün imkânlarını bir şekilde kullanmayı başarmaktaydılar. Böylelikle güçlerini kullanarak saldırılarını şiddetlendirdiler ve yenilgisi mümkün olmayan Srebrenica'yı diğer şehir ve kasabalar gibi ele geçirdiler.

Tuzla yolundan kaçmaya çalışan kadın çocuk ve kadınları orman yolu üzerinde ekinler gibi biçen Sırplar 10 binin üzerinde sivil halkı katlederek bir soykırım gerçekleştirmiştir.

Srebrenitsa Olağanüstü çabalarla Dünyanın en büyük ordusuna karşı direniş gösteren ve ayakta kalamaya başaran Müslüman Boşnakların kazanmak üzere oldukları bir savaşın ihanet eli kaybedilişinin adıdır bir bakıma.

Bölgede tam yirmi yıldır hala toplu mezarlar bulunuyor. Ve her 11 Temmuz'da Srebrenitsa katliamı anısına “ölüm yolunda” yürüyüşler yapılıyor.

BM ve iş birlikçileri bu ihanetin bedelini ödemelidir.

İhanetlerinin bir sonucu olarak Alija'yı sözüm ona barış masasına oturtarak “kırk satır mı kırk katır mı” dercesine Deyton antlaşmasını imzalamaya zorlayan da yine Sırp katillerin elini güçlendirenler değil midir?

Ki Alija anılarında “ Kendimi çarmıha gerilmiş gibi hissediyordum. Hayatım boyunca çok zor anlarım olmuştu. Taş ocaklarında taş kırdım ceset taşıdım ömrüm hapishane ve mahkemelerde geçti ancak hiç birinde kendimi böylesine sıkışmış hissetmedim.Ne önüme konan ve halkımın menfaatine olmayan bu antlaşmayoı imzalayabilir ve nede bunca ihanetin ortasında halkıma -savaşa devam- diye dönebilirim” diye o andaki hissiyatını ifade etmiştir..

Hainler cezasını çekmedikçe Srebrenitsa şehitlerimizin yakınları huzura ermeyecektir.

Bu da ancak İslam Dünyasının bir araya gelerek “büyük bir yaptırım gücü” oluşturması ile mümkün olacaktır.

Ümmeti bozuk para gibi harcayan, kanını su gibi akıtan ve yeryüzünde” tek millet” olan küfrün karşısında bütün taassuplarımızı bir kenara bırakarak “tek ümmet” olamayışımızın hesabını veririnken tüm mazlum ve şehit kardeşlerimizin vebalini de taşıyacağımız unutmayalım.

Coğrafyalarımızda yeni Srebrenitsaların yaşanmamsı için yeniden Ümmet olmaya ve yeniden kadim medeniyetimizin güçlü binalarını inşa etmeye ihtiyaç vardır.

Başka da çözüm yoktur sevgili dostlar..

Haber Ara