Dolar

32,3444

Euro

35,1139

Altın

2.308,66

Bist

9.079,97

'İdlib, Türkiye'nin sorunu değil, tüm dünyayı ilgilendiren bir sorun'

Suriyeli muhalifler, Soçi mutabakatından sonra ''Suriye ve İdlib kaynaklı bu terör sorunu sadece Türkiye'nin sorunu değil, tüm dünyayı ilgilendiren bir sorun.''İdlib'in yükü sadece Türkiye'nin üzerine bırakılmamalı'' açıklamasında bulundu.

6 Yıl Önce Güncellendi

2018-10-01 13:27:22

'İdlib, Türkiye'nin sorunu değil, tüm dünyayı ilgilendiren bir sorun'

Suriyeli muhalifler, Soçi mutabakatından sonra Türkiye garantörlüğünde İdlib'de 15-20 kilometrelik alanın silahlardan arındırılması ve radikal grupların bölgeden elimine edilmesi sürecinin olumlu ilerlediğini, Türkiye'nin süreci iyi yönettiğini ifade etti.

Suriyeli muhalifler, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile Rusya Federasyonu Başkanı Vladimir Putin'in Soçi'de, Suriye'nin İdlib ilindeki ateşkesi korumak için imzaladığı mutabakatın ardından bölgedeki son gelişmeleri, değerlendirdi.

Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu (SMDK) Başkanı Abdurrahman Mustafa, ellerinde mutabakatın nasıl ilerlediğine dair somut bir bilgi olmamasına rağmen bölgeden aldıkları bilgilere göre mutabakat sürecinin ön görülen şekilde ilerlediğini söyledi.

İdlib'de 15- 20 kilometrelik alanının güvenlikli bölge haline getirilmesinin Türkiye ve ılımlı muhalifler kontrolünde gerçekleştirildiğini aktaran Mustafa, ''Türkiye bu faaliyetleri yürütürken İdlib'de bulunan silahlı radikal grupların sivillerin hayatını tehlikeye atmadan ve Türkiye'ye karşı fazla direnmeden ağır silahlarını bırakmalarını bekliyoruz.'' diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Soçi mutabakatı sonrası İdlib'deki son durumla ilgili, "Şu an itibarıyla işler yoluna girmiş görünüyor. Hatta 50-60 bin kişi evine döndü." sözlerini hatırlatan Mustafa, şunları kaydetti:

''Radikal grupların ön görülen bölgelerden çekilmeye başladığına dair bazı haberler geçilmesine rağmen Türkiye'den bu yönde bir resmi açıklama gelmedi. Sürecin nasıl işlediğine dair net bilgiler Türkiye'nin inisiyatifindedir. Hükümetin birinci ağızdan yapmadığı açıklamaları bizim yapmamız elbette söz konusu değildir fakat Cumhurbaşkanı'nın açıklamasından hareketle sürecin işlediğini söyleyebiliriz. Türkiye İdlib'de süreci iyi yönetiyor. Türkiye'nin de desteklediği ılımlı muhaliflerin Soçi mutabakatı doğrultusunda çalıştıklarını da biliyoruz. Ama asıl sorun orada aşırıcı, radikal grupların şu anda nasıl bir tavır içinde oldukları.

Bu mutabakat İdlib'de sivil bir katliamın engellenmesi ve bir dramın yaşanmaması için yapıldı. Dolayısıyla Türkiye kontrolünde başlayan bu mutabakata İdlib'de bulunan siviller ve tüm silahlı gruplar uyum sağlamak zorunda aksi takdirde terör bahanesi ile başından beri askeri çözümü tercih eden Rusya, İran ve Esed rejiminin eline yeniden koz verilmiş olur. Rusya ve Esed rejiminin Soçi mutabakatı öncesine dönmesi ve bölgeye yeniden bir operasyon düzenlemesi oldukça muhtemel. Dolayısıyla Rusya ve Esed rejiminin eline yeniden koz vermemek için bu süreç sağlıklı bir şekilde ve Türkiye'nin kontrolünde sonuca ulaşmak zorunda.''

''İdlib'in yükü sadece Türkiye'nin üzerine bırakılmamalı''

SMDK olarak 15 Ekim'e kadar bölgenin ağır silahlardan ve radikal gruplardan arındırılması sürecinin sorunsuz bir şekilde devam etmesi temennisinde bulunduklarını dile getiren Abdurrahman Mustafa, ''Soçi öncesine dönülmesi bölge için öngörülen felaketin yeniden başlaması anlamına gelir. En azından şu aşamada o bölgelerin hemen tahliye edilmesi ve silahlı grupların tamamının buna uyması gerekiyor.'' ifadelerini kullandı.

Türkiye ve Özgür Suriye Ordusu'nun (ÖSO) terör örgütlerine karşı gerek Fırat Kalkan'ı gerek Zeytin Dalı Harekatı'nda gösterdikleri başarının aynısını İdlib'de de yapacağına inandığını belirten Mustafa, şöyle devam etti:

''Suriye ve İdlib kaynaklı bu terör sorunu sadece Türkiye'nin sorunu değil, tüm dünyayı ilgilendiren bir sorun. Suriye Rejimi mıknatıs gibi bütün teröristleri çekerken birçok ülke buna göz yumdu. Dolayısıyla bu sorun, yük ve çözümü sadece Suriye'deki muhaliflerin ve Türkiye'nin üzerine bırakılmamalı. Ortak siyasi çözüm ve belirli bir strateji ile terörün Suriye topraklarından elimine edilmesi gerekiyor. Bu, dünyanın güvenliği için gerekli.

Mutabakat öncesi birçok batılı ülke ile görüşmelerde bulunduk ve aksi bir durumda Suriye'den sadece bir göçmen krizinin yaşanmayacağını, göçmen krizi ile beraber terörist geçişleri de olacağını ve bu 2 milyon insanı denetleme şansları olmadığını da anlattık. İdlib meselesinde Avrupa'nın Türkiye'nin yanında yer alması, Türkiye'nin orada hareket alanını daha da rahatlatacaktır.''

'Ilımlı muhalifler Esed rejimine ve Rusya'ya güvenmiyor''

İstanbul Suriyeliler Toplum Birliği Başkanı Dr. Mustafa Hamitoğlu da İdlib'de ve Suriye genelinde gerek sivillerin gerek ılımlı muhalefetin Türkiye'ye karşı büyük bir güven duyduğunu, Türkiye'nin, Suriye'nin toprak bütünlüğü ve Suriye halkının özgürlüğü için çaba gösterdiğine artık çok net bir şekilde inandığını söyledi.

Soçi görüşmelerinin başlangıcında muhaliflerin aklında ''Bu bir oyun mu, tuzak mı?'' sorusu bulunduğunu ama Türkiye'nin İdlib'de garantörlük almasıyla beraber bir rahatlama olduğunu anlatan Hamitoğlu, şunları kaydetti:

"Türkiye'nin İdlib'de gözlem noktaları koymasından sonra Heyet Tahrir Şam (HTŞ) olaya rasyonel bakmaya başladı. HTŞ, Türkiye'nin İdlib'deki varlığı konusunda sessiz kalıyor. Herhangi bir karşı koyma veya çatışma söz konusu değil. Dolayısıyla Türkiye'nin İdlib'deki varlığının Suriye için daha iyi olacağını düşünüyor olabilirler. Muhalifler arasında ki buna HTŞ de dahil Türkiye'ye karşı bir güven var. Ama öte yandan Rusya ve Esed'e karşı güvensizlik. Muhalifler şu anda bu iki denklem arasında sıkışmış durumda.

Ben bu denklem içinde muhaliflerin İdlib'de bir katliamın yaşanmaması için Türkiye'ye karşı fazla direneceklerini düşünmüyorum. Radikal grup olarak nitelendirilmesine rağmen HTŞ içinde de çok sayıda ılımlı muhalif var. Türkiye burada zamanı iyi kullanırsa HTŞ içinde bulunan Suriyelilerin ÖSO'ya katılacağını düşünüyorum. Genel anlamda Suriyeliler zaten radikal insanlar değil. HTŞ içindeki en mutedil militanlar yine Suriye kökenliler. Muhaliflerin, Türkiye'ye karşı durmamaları durumunda hem İdlib'de hem de Suriye'de siyasi bir çözümün başlangıcı olabilir.''

İdlib'de radikal grupların sınırlandırılması veya bölgeden elimine edilmesi konusunda herkesin endişeli olduğunu diğer muhalif grupların Rusya ve Esed rejimine güvenmediğini kaydeden Hamitoğlu, şu değerlendirmelerde bulundu:

''Çünkü Rusya ve Esed için Suriye rejimine karşı duran, muhalefet eden herkes teröristtir. Rusya defalarca bunu dile getirdi ve hala getiriyor. HTŞ'yi radikal grup olarak sınıflandırdı ve ona yönelik bir temizlik yapılıyor. Fakat Rusya ve Esed'e olan güvensizlik diğer muhaliflerde 'Bundan sonra sıra kime gelecek?' endişesine neden oluyor. Bu silahsızlandırma olayında Özgür Suriye Ordusu'nun elinde olan silahlar tamamen ellerinden alınacak mı? Bu da ciddi bir soru olarak duruyor. Dolayısıyla silahsızlandırılan bölgeden çekilmeyi kabul ediyorlar ama silahları ellerinde tutmak istiyorlar.''

Haber Ara