Dolar

32,3457

Euro

35,0558

Altın

2.310,40

Bist

9.079,97

HDP’nin yapmadığını MHP yapacak (mı?)

8 Yıl Önce Güncellendi

2017-01-23 11:22:14

HDP’nin yapmadığını MHP yapacak (mı?)

21 Ocak 2017, Türkiye Cumhuriyeti'nin tarihinde bir dönüm noktası olmaya aday bir gündür. Çünkü millet, iradesini iktidara kalma mücadelesinde vesayet rejimine karşı bir mevzi daha kazanmıştır.

Bu yürüyüşü sekteye uğratmak için elinden geldiğini ardına koymamakta kararlı görünenlerin felaket tellallığı yapmaları ve “rejim değiştiriliyor” diye bağırmaları milleti bu kutsal yolundan çevirebilecek mi, göreceğiz.

Artık yeni bir anayasa referandumunun arifesindeyiz. Halkın önüne konulacak bu 18 madde elbette ki ideal değil, ama en azından mevcut olandan daha iyidir. Daha fazla özgürlük ve daha fazla adalet demek, temel insani hakların da garanti altına alınması demektir. İnancını yaşama ve düşüncesini ifade etme özgürlüğü, dil, kültür ve diğer farklılıklarını meşru çerçevede koruma, yaşatma ve geliştirme özgürlüğü, ekonomik gelişme, dışa bağımlılığı azaltma, daha fazla refah ve daha fazla barış gerçekleştirilmek istenen hedefler arasındadır.

Ak Parti ile MHP'nin ittifakıyla meclisten geçirilen birlikte anayasa referandumunu milletin önüne getiren MHP de bu vesile ile tarihi bir fırsatı yakalamış oluyor.

Milliyetçiğinin ırkçılık olmadığını pratiğiyle ispatlayabilirse, inkâr dönemi boyunca ciddi yaralar almış olan bin yıllık kardeşliğimizi de yeniden kana kana yaşayabiliriz.

HDP eğer sadece 7 Haziran 2015 seçimlerinde verdiği söz doğrultusunda yoluna devam etseydi, eminim ki, toplumsal barışın sağlanması doğrultusunda büyük bir mesafe kat etmiş olacaktık. Lakin olmadı. HDP, ne iddia ettiği gibi “Türkiye'nin partisi” olabildi ve ne de   “PKK'ya silahı bıraktırma” sözünü yerine getirdi.

Oysa toplum o kadar barışa susamıştı ki, HDP'nin ideolojisine dahi bakma ihtiyacı duymadan, “barışı getirme” sözüne itibar etti ve 80 vekil ile HDP'yi meclise gönderdi.

Ama HDP'li vekillerin ilk demeçleri savaş oldu. Daha mazbatasını bile almadan halkı tehdit eden vekilleriyle dikkatleri birden bire üzerine çeken HDP, sonraki gün ve aylarda da şiddet ve savaş yanlısı söylem ve eylemlerini arttırarak sürdürdü.

Birçok şehirde açılan hendekler… yapılan özerklik ilanları… bazı yol, bina ve köprülere döşenen patlayıcılar ve sivil ve resmi hedeflere yönelik saldırı ve cinayetlerin hepsi HDP'nin mahkûm etmediği, aksine bazen dolaylı ve bazen de doğrudan sahiplendiği eylemler oldu.

HDP'nin emanete hıyanet eden bu duruşu doğal olarak halkta büyük bir hayal kırıklığı yarattı. Özellikle bölge halkı, ezici çoğunlukla seçtiği belediyelerin bu kazanımları hendeklere gömmesini ve şiddete sona erdirmeleri görevi de verdikleri vekillerinin şiddete yönelmelerini bir ihanet olarak gördü ve desteğini hemen çekti. Bazı belediye başkanları ile milletvekillerinin tutuklanmalarına tepkisiz kalınması da bundandır. Eğer belediye başkanları halka söz verdikleri gibi hizmeti esas alsalardı ve hakeza milletvekilleri de şiddet ve terörü değil, barışçı siyaseti esas alsalardı, kesinlikle yalnız bırakılmayacaklardı. Halkımız gerçekten büyük bir feraset ve basiret sahibidir. Dikkat ederseniz, HDP'nin “inadına barış” söylemini 80 milletvekili ile ödüllendirdi. Fakat  HDP'nin “inadına barış” yerine “inadına savaş” dediğini görür görmez desteğini geri çekti

Bu düşüncelerimizden hareketle bizim bazı HDP'lilerin tutuklanmasını tasvip ettiğimiz sonucunu çıkaranlar olursa, yanılıyorlar. Evvela belirtelim ki, hangi inanç, ideoloji ve düşüncede olursa olsun, herkesin düşüncelerini özgür bir şekilde ifade etmelerini bir hak olarak gördüğümüz gibi, her bireyin, kimden geldiğine ve ne adına yapıldığına bakmaksızın her türlü şiddet ve teröre karşı olmak gibi bir yükümlülüklerinin de olduğunu göz ardı edemeyiz

Kürsü dokunulmazlığına da eyvallah. Kaldı ki bugünün TBMM de bu seviyeyi yakalamış durumdadır. Geçmişte değil, ama günümüzde kürsüde ifade ettiği düşüncelerden dolayı cezalandırılanlar yok. Ama kürsü dokunulmazlığı eğer şiddet ve terör eylemlerine alet ediliyorsa, bu da kabul edilemez. Milletvekillerinin yükümlülüklerinden biri de ülkedeki her türlü şiddet ve terör eylemi ile kanunlar çerçevesinde mücadele etmektir. Dünyanın neresinde olursa olsun, ülkesindeki şiddet ve terörü yalın bir dil ile mahkûm etmeyen ve onu bertaraf etmek için mücadele etmeyen bir parti veya milletvekili, meşruiyetini yitirir. HDP de maalesef bu güne kadar şiddet ve terörü yalın bir dil ile mahkûm etmediği ve içindeki bazı milletvekillerinin söz ve eylemleriyle şiddet ve terörün yanında yer almalarına engel olmadığı içindir ki, kanun önünde ve kamuoyu nezdinde meşruiyetini sorgulatır hale gelmiştir.

Önümüzde hayati bir referandum var. Bu, aynı zamanda HDP için de yeni bir fırsattır. Söylemleri ile CHP'lileşen ve eylemleriyle PKK'lılaşan HDP'nin bu fırsatı da eğer şiddet ve teröre feda ederse, kendisini daha önce kazdığı hendeklerde bulabilir.

Şimdi gözler HDP'de. Özlemini duyduğumuz barışın sağlanması için üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirmesi, hepimizin biricik arzusu ve dahi hakkıdır. MHP, aynı zamanda tarihini de sahiplenen ve ondan referans alan bir partidir. Şu da acı bir gerçeğimizdir ki, yüzlerce yıllık kardeşliğimiz Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasından sonra rejimin uyguladığı inkâr, asimilasyon ve imha politikaları nedeniyle yara aldı. Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde birer zenginlik ve kutsal birer değer olarak kabul gören milliyet ve dil gibi özellikler ülkemizin birliğini tehdit eden birer tehlike olarak topluma dikte edildi.

MHP'nin de artık bundan böyle inkâr dönemini değil, Malazgirt, Çanakkale ve Kurtuluş Savaşı'ndaki ruhunu esas alacağına dair işaretler var. Sayın Devlet Bahçeli'nin geçenlerde yaptığı bir konuşma esnasında, “Kürt kardeşlerim” demesini bunun ilk adımı olarak görüyoruz. Geriye bu kardeşliğimizin içini doldurmak kalıyor.

Referandum bu anlamda MHP için de büyük bir nimettir. MHP, Türk Milleti kavramının Türkiye'deki herkesi kapsadığını ve savunduğu milliyetçiliğin de ırkçılık olmadığını gösterebilir. Örneğin, Kürtçe dilinden de broşürler bastırıp dağıtabilir. O zaman sadece Türkiye kazanmış olmayacak, bütün insanlık kazanacaktır. Bu kardeşliği bir daha hayata geçirebiliriz. Yeter ki kardeşliğimizin gereklerini yerine getirelim.

Türkiye'nin birliği, dirliği ve bölünmez bütünlüğü mü dediniz? Kürt cenahı adına endişeye mahal yok! Çünkü Kürtler 1071'den bugüne hep barış, birlik ve kardeşlik diyegeldiler.  

Haber Ara