Dolar

32,3761

Euro

34,9724

Altın

2.326,30

Bist

9.070,22

Hastane koridorundan vicdanlara!

9 Yıl Önce Güncellendi

2015-08-23 10:35:49

Hastane koridorundan vicdanlara!

Hastane koridorunda birkaç kez karşılaştığım aydınlık yüzlü kadına yine rastlıyorum. Bu kez selam veriyorum, tebessüm ederek selamımı alıyor. Konuşmak için hamle yapıyor sonra konuşamadığını işaret ediyor.

Suriyeli olduğunu anlayınca Arapça hatır soruyorum. Kadın heyecanla “Arapça biliyor musunuz” diye karşılık verirken “hazine bulmuş” gibi sevinmesi dikkatimden kaçmıyor.

Biz konuşurken bu kez geceleri koridorda sedye üzerinde uyuklayan o adam geliyor yanımıza ve aynı soruyu bu kez o soruyor daha bir heyecanla. ”Arapça biliyor musunuz” diye. Kadının eşi olduğunu anlıyorum o ise hızlıca anlatıyor. Oğulları ameliyat olmuş epey önce.”Karnında şiddetli bir ağrı olduğunu ve çeşitli şikâyetlerini doktora anlatmamı” rica ediyor.

Konuya çok da hâkim olamadan kendimi asistan Doktorun odasında buluyorum. Durumu anlatıyor ve Doktor'un söylediklerini kaygılı Anne Babaya tercüme ediyorum.

Ardından hasta evladı ziyaret için odasına götürülüyorum. 18 yaşında hayatının ilkbaharında bir delikanlı. Tekvando şampiyonu olduğunu sonradan öğrendiğim genç, oldukça zayıf ve solgun bir şekilde yatıyor kolunda serumlarla. Kaygı dolu bekleyişlerin, yalnızlığın verdiğin bunalmışlığın bir sonucu olan sorulara cevap vermekte zorlanıyorum. Doktor değilim ve konuya ait bilgim yok. Delikanlıya moral verebiliyorum ancak.

Odadan çıkarken her iki ebeveynin minnet dolu bakışlarına mahcubiyetle takılıyor bakışlarım.

Sonraki günler babamın yattığı oda ve delikanlının odası arasında mekik dokuyorum. Kendilerini anlayan birini bulmuş olmanın sevincindeki aile ile doktorlar arasında epeyce bir elçilik yapıyorum.

Neredeyse üç aydır babanın hastane koridorlarında, annenin ise oğlunun yatağı dibinde yere serdiği battaniye üzerinde uyuduklarını öğreniyorum. Çünkü ani hastalık haberi ile Şam'daki evlerinden apar topar çıkıp gelen ailenin kalacak bir evi ve bir yakını yok.

Bir gece il dışındayken telefonum çalıyor gencin babası arıyor sesi oldukça endişeli. “oğlumuza bir şey oldu çok şiddetli ağrı çekiyor, kusuyor çok ızdırabı var telefonu doktora götürsem anlatır mısınız” diyor.

Doktorla konuşuyorum telefonda durumu izah ediyorum “hemen tomografiye gönderiyorum” diyor Doktor. Sabah erkenden “ameliyat yeri tekrar açılarak yeni bir operasyon yapılıyor ve yapışan barsak açılıyor.

Endişeli baba ””çok bunalmıştık ağır bir imtihan içinde ferahlık oldunuz bize” diyerek minnetini ifade etmek istiyor.” Olur mu hiç” diyorum” o sadece sizin değil bütün bir ümmetin evladı”.

Ümmetin evladı yaklaşık üç ay sonra ikinci kez ameliyat olduktan sonra taburcu ediliyor.

Kalacak bir yeri olmadığından bir tanıdığın evinde misafir ve her iki haftada bir kemoterapi için hastaneye gidiyor. Bu durumda aile Şama'da bulunan evine dönemiyor ve en fenası ise biz aileyi yerleştirecek bir ev bulamıyoruz.

Suriyeli olduğunu duyan ev sahipleri anında ya kira fiyatını yükseltiyor veya açıkça ”Suriyelilere ev veremem” diyor kaba bir şekilde.

Ülkesi savaş çemberinde, yakınlarını kaybetmiş, evladı ile imtihan olan aile bu “ötelenişe” muhakkak ki şaşkınlıkla şahit oluyor. Ancak nezaketini ve bizlere olan şükranlarını yinede eksik etmiyor.

Aynı zamanda Bosna, Çeçenistan savaşlarında,17 Ağustos depreminde insani yardım faaliyetlerine katılmış birisi olarak bendeniz de şaşkınlık yaşıyorum. İnsanımızın ne kadar yardım sever ve merhametli olduğuna şahitlik etmiş olduğum o geçmiş tecrübelerden sonra bu durum beni can evimden yaralıyor doğrusu.

Birilerinin sorduğu soruyu bende tersinden soruyorum. Bu nasıl bir irdeleme, nasıl bir ötelemedir böyle ve Suriye halkının suçu Arap olmak mıdır acaba?

Zengin Arapların çarşı pazarlarımızda boy göstermesini bahane ederek veya kim olduğu ne olduğu belli olmayan problemli kimlikleri emsal göstererek savaş mağduru bir milleti böylesine incitmek, “Rızaya” dokunur emin olun.

Evini, aşını muhacirden esirgeyen, malına esir düşmüş, taşa, toprağa, paraya, pula böylesine dört elle sarılmış bizleri “Ensar” görse ümmetten sayar mıydı bilmem.

Ancak bildiğim şu ki, Suriye savaşı 5. Yılına girdi ve “üç aya kalmaz düşer” denilen Eset rejimi olanca zalimliği ile katliamlarına devam ediyor. Üstelik pek “çok dış mihrak” ülkede sayısız planın peşinde kan ve gözyaşını artırıyor.

Bu beş sene süresince binlerce insan öldürüldü, evinden ocağından savruldu, çocuklar yetim kaldı, kadınlar çirkin muamelelere maruz bırakıldı.

Biz ise sırça köşklerimizde oturup “niye geliyorlar efendim ülkelerinde kalıp savaşsınlar” diye ekabirce konuşmaya devam ediyoruz. Daha açıkçası -aşımıza ekmeğimize ortak olmalarından korkarak- olanca saçmalığı ile ”bilirkişilik” taslıyoruz..

Kusura bakmayalım iyilikte ve merhamette öncü olduğumuzu iddia eden bir millet olarak çok fena sınıfta kaldık.

Üzülerek ifade etmeliyim ki, Suriye meselesinde imtihanı kaybettik dostlar.

Allah (c.c.) bizi affetsin.

Haber Ara