Dolar

32,3169

Euro

35,0926

Altın

2.299,76

Bist

9.050,08

Hariri suikastının 14. yılında Lübnan'da siyasi güç dengeleri değişti

Lübnanlı siyaset uzmanı Münir Rabi:- 'Suikasta uğrayan Hariri'nin kanı, Suriye rejiminin ülkeden çekilmesinin yanı sıra Lübnan'daki Sünnileri tek çatı altında topladı. Ancak 14 yıl aradan sonra bugün gelinen durum ise Başbakan Hariri'ye halk desteğinin azaldığı ve 14 Mart Bloku'nun siyasette zayıf düştüğünü görüyoruz'- 'Lübnan'daki siyasi güç dengelerinin Hizbullah ve müttefiklerinden yana

6 Yıl Önce Güncellendi

2019-02-14 13:07:47

Hariri suikastının 14. yılında Lübnan'da siyasi güç dengeleri değişti
MAHMUT GELDİ - Lübnan'da 15 yıl boyunca devam eden ve 150 binden fazla kişinin ölümüne yol açan iç savaşın ardından "ülkeyi yeniden inşa eden" isim olarak anılan eski Başbakan Refik el-Hariri'ye yönelik suikastın 14. yılında ülkedeki siyasi güç dengeleri, Hizbullah ve müttefiklerinin çıkarı doğrultusunda değişti.

Başkent Beyrut'un merkezinde 14 Şubat 2005'te uğradığı bombalı saldırıdan kısa süre önce ülkeyi 29 yıldır işgal eden Suriye güçlerinin çekilmesi için müzakereler yürüten Hariri'nin ölümünden sonra, İran ve Suriye rejimi yanlısı Şii Hizbullah örgütü, Lübnan siyasetinde öne çıkmaya başladı.

Suriye'nin, 2005'te Lübnan'daki askeri varlığını çekmesiyle sonuçlanan Sedir Devrimi, Lübnan siyasetinde Şam etkisinin kırılması için geçici bir adım oldu. Hariri'nin oğlu Saad el-Hariri liderliğinde kurulan 14 Mart Hareketi, Suriye karşıtlarını bir çatı altında topladı. Ancak Hizbullah Suriye yanlısı Hristiyan grupları da yanına alarak, 8 Mart Hareketi'nin oluşumuna öncülük etti.

İsrail ile 2006 yılında yaşanan savaş da Hizbullah örgütünün elini güçlendirirken, Lübnan'ı ekonomik olarak etkiledi ve Hariri sonrası yeni liderini arayan Sünni grupların etkinliğini zayıflattı.

- Hariri suikastını bölgesel ve uluslararası gelişmeler çerçevesinde ele alma

Refik Hariri suikastının yaşandığı 2005 yılından bu yana Lübnan'da yaşanan siyasi gelişmeleri AA muhabirine değerlendiren Lübnanlı uzmanlar, Arap ülkelerinin Lübnan'da bıraktığı boşluğun İran tarafından doldurulduğuna dikkati çekiyor.

Lübnanlı siyaset uzmanı Münir er-Rabi, 14 Şubat 2005'te eski Lübnan Başbakanı Refik Hariri'nin ölümüyle sonuçlanan suikastın, ABD'nin Irak'ı işgalinden sonra Saddam Hüseyin'in idam edilmesi ve Filistin Devlet Başkanı Yaser Arafat'ın ölümü gibi bölgesel ve uluslararası gelişmeler çerçevesinde ele alınması gereken bir olay olarak ele aldı.

Hariri suikastından sonraki gelişmelerin, Suriye'nin Lübnan'a müdahale politikasına karşı Suudi Arabistan ve Batının desteğini alan 14 Mart Bloku'nun güçlenmesi yönünde ilerlediğini söyleyen Rabi, sonuç itibariyle Suriye ordusunun Lübnan'dan çıkmak zorunda kaldığı ve ülkedeki siyasi dengelerin değiştiğini söyledi.

- Karar mekanizması Hizbullah ve müttefiklerinin elinde

Başbakan Saad Hariri ve 14 Mart Bloku'nun zayıflama döneminde olduğuna işaret eden Rabi, şunları kaydetti:

"Suikasta uğrayan Hariri'nin kanı, Suriye rejiminin ülkeden çekilmesinin yanı sıra Lübnan'daki Sünnileri tek çatı altında topladı. Ancak 14 yıl aradan sonra bugün gelinen durum ise Başbakan Hariri'ye halk desteğinin azaldığı ve 14 Mart Bloku'nun siyasette zayıf düştüğünü görüyoruz. 14 Mart Bloku, Hariri suikastından sonra 2005 yılındaki parlamento ve hükümette güçlüydü ancak bugünkü parlamento ve kabine, Hizbullah ve müttefiklerinin elinde."

Lübnan'da artık karar mekanizmasının Hizbullah ve müttefiki Cumhurbaşkanı Mişel Avn'ın partisi Özgür Yurtsever Harekti'nde olduğuna dikkati çeken Rabi, "Lübnan'daki siyasi güç dengelerinin Hizbullah ve müttefiklerinden yana değişmesinin arkasında yatan sebep, Arap ülkelerinin bir vizyona sahip olmamasıdır. Arap ülkeleri, tıpkı Suriye ve Arap Baharı etkisinde kalan diğer ülkelerde olduğu gibi Lübnan'ı kucaklayan bir vizyon ortaya koymadı." diye konuştu.

- Suudi Arabistan'ın Hariri üzerindeki baskıları

Suudi Arabistan'ın, 2009 yılında Başbakan Hariri'yi Beşşar Esed ile görüşmek üzere Şam'a gitmeye zorlamasıyla birlikte Sünni grupların gerilemeye başladığını ifade eden Rabi, Riyad yönetiminin, o dönemde Beşşar Esed'i İran'dan uzaklaştırmak için bir açılım yaptığına ancak bunun bir hata olduğunun daha sonra anlaşıldığını kaydetti.

Bahsi geçen dönemde Hizbullah ve müttefiklerine bağlı 11 bakanın kabineden çekilme kararı aldığı ve bunun sonucunda Hariri hükümetinin düşürüldüğünü sözlerine ekleyen Rabi, sonuç itibariyle Arap ülkeleri ile Lübnan birbirinden uzaklaştığı günlere gelindiğine vurgu yaptı.

Başbakan Hariri'nin önceki yıl Suudi Arabistan'da istifaya zorlanmasına da değinen Rabi, Riyad yönetiminin Lübnan'daki dengeleri kendi lehine çevirmek amacıyla bunu bir baskı aracı olarak kullandığını söyledi.

Hariri'nin başbakanlık koltuğunu kaybetmemek için Hizbullah ile yürümek zorunda kaldığını dile getiren Rabi, hatta bu çerçevede Mişel Avn'ın cumhurbaşkanı seçilmesi için tavizler verdiğini belirtti.

Hariri'nin bu yöndeki adımlarından rahatsız olan Suudi Arabistan ve diğer Körfez ülkelerinin istifa için baskı kurmaya başladığını anlatan Rabi, ancak bunun da planlı ve siyasi bir vizyon olmamasından dolayı ters teptiğini ifade etti.

Vizyon sahibi olmayan Arap ülkelerine karşı İran'ın 30 yılı aşkın süredir devrimi ihraç etme teorisi üzerinde çalışmaya devam ettiğinin altını çizen Rabi, İran'ın çalışmalarının meyvesi olarak da Lübnan, Irak, Yemen ve diğer Arap ülkelerinde kendine yakın topluluklar oluşturduğunu söyledi.

Lübnanlı uzman, İran'ın uzun vadeli stratejik çalışmalar yürüttüğü, buna karşı hiçbir planı olmayan Arap ülkelerinin Batı ve ABD İran'a karşı destek sözleriyle yetindiğini belirtti.

-Hizbullah, 14 Mart Bloku'nu korumaya çalıştığı devlet kurumlarını zayıflattı

Lübnanlı siyasi analist Tony Bouloss da 14 Mart Bloku'nun 2005 yılından bu yana sürekli devlet kurumlarını güçlü tutma yönünde çaba sarf ettiğini ancak buna karşı Hizbullah'ın milis güçlerini yayma politikaları üzerine yoğunlaştığını söyledi.

Hizbullah kanadının, Hariri suikastının yaşandığı 2005 yılından beri hükümetlerin önüne engeller çıkardığı ve bunun da karşı tarafın zayıflamasına neden olduğuna işaret eden Bouloss, Hariri'nin ölümünden birkaç ay sonra 14 Mart Bloku'nun güçlü bir hükümet kurulduğu ancak siyasi suikastlar silsilesinin başladığını hatırlattı.

Bouloss, Suriye rejimi ile Hizbullah'ın, 14 Mart Bloku liderlerinin hedef alındığı söz konusu suikastların sorumlusu olarak suçlandığına dikkati çekti.

Suriye'de 2011 yılından beri devam eden iç savaşa Hizbullah'ın müdahil olmasıyla birlikte ise 14 Mart Bloku'nun korumaya çalıştığı Lübnan devlet kurumlarının yeni bir zayıflama dönemine girdiğini aktaran Bouloss, 14 Mart Bloku'nun Cumhurbaşkanlığı kurumunu korumak için bir takım haklarından taviz verdiğine işaret etti.

Bölgesel çekişmelerin de Lübnan'da Refik Hariri suikastından sonra oluşan 14 Mart Bloku'nun zayıflamasına sebep olduğuna dikkati çeken Bouloss, söz konusu blokun destekçileri Körfez ülkeleri Yemen'e ve kendi yerel sorunlarına yoğunlaşarak Lübnan'da bıraktıkları boşluğun İran tarafından doldurulduğunu savundu.



Haber Ara