Ebedi başkent Kudüs!

ABD Başkanı Donald Trump'ın Kudüs'ü İsrail'nin başkenti olarak tanıma kararı sonrasında Türkiye ve Ürdün'ün ortak çağrısı ile olağanüstü toplanan İslam İşbirliği Teşkilatı Zirvesi İstanbul'da gerçekleştirildi. Zirve öncesi Cumhurbaşkanı Erdoğan, Filistin lideri Mahmud Abbas ve Ürdün Kralı 2. Abdullah birer konuşma yaptı. Abbas zirve katılımcılarını ABD'ye yönelik yaptırım çağrısı yaptığı konuşmasında şunları söyledi: “ABD artık barış sürecinde arabulucu olma şansını yitirmiştir. ABD'nin artık arabulucu olmasına asla izin vermeyeceğiz. Sizlerin de bu kararımızı desteklemesini istiyoruz. Kudüs Filistin devletinin ebedi başkenti olarak kalacaktır. Anlaşılan onlar bizim terör örgütü olmamızı istiyorlar ancak terör örgütü olmayacağız. Uluslararası hukuka rağmen pervasızca saldıran İsrail'i kollayan kim? İsrail'in yönetimi, halkı var ama sınırları yok. Sınırları olmayan bir devlet nasıl tanınabiliyor? Bana sınırlarını göstersinler. Bu zirve bağlamında alacağımız karar ne olacak? Zirveden bağlayıcı kararlar alınmalı. İslam İşbirliği Teşkilatı üye ülkeleri ile dünya ülkeleri Kudüs bağlamında ABD ile ilişkilerini belirlemesi gerekiyor. Ekonomik ve siyasi kararlar almalı. Her şeyin bir bedeli vardır ve bizler bedeli ödetebiliriz. Ülkeleri İsrail'i tanımaktan vazgeçmeye çağırıyorum. Bizi tanıyan devlet sayısı İsrail'i tanıyandan fazla. Biz İsrail ile yaptığımız hiçbir anlaşmaya artık bağlı değiliz. Eğitim sağlık kanalizasyonu siz yapın, biz işgal altındayız diyeceğiz. Başka dilden anlamıyorlar..”
Zirvenin sabahki bölümünde yapılan açılış konuşmalarının ardından İİT Olağanüstü toplantısına geçildi. Yaklaşık 4 saat süren zirvenin ardından Doğu Küdüs'ü Filistin'in başkenti olarak kabul eden 11 maddelik bildiri yayımlandı. Karar bildirgesinde, Doğu Kudüs “Filistin Devleti'nin işgal altındaki başkenti” olarak tanındı ve “Filistin'i tanıyoruz” dendi. ABD'nin Kudüs'ü İşgalci Güç İsrail'in sözde başkenti olarak tanıyan tek taraflı kararı en güçlü şekilde reddedilden bildiride “Kudüs-ü Şerif'in yasal statüsünü değiştirmeyi amaçlayan sözkonusu tehlikeli beyanın hükümsüz ve meşruiyetten uzak olduğu, ABD yönetimini bu yasadışı beyanın geri çekilmemesinden doğacak tüm sonuçlardan bütünüyle sorumlu tutulduğu kaydedildi.