Dolar

32,3739

Euro

35,1007

Altın

2.324,58

Bist

9.079,97

'Gelişmeleri kaçırma korkusu' sosyal medya bağımlılığına yol açıyor

İstanbul Medipol Üniversitesi Psikoloji Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Hande Gündoğan:- 'Yapılan araştırmaya göre, 30 yaş ve altında olan sosyal medya kullanıcıları için gelişmeleri kaçırma korkusu sosyal medya kullanımında artışa neden olmaktadır'- 'İçinde bulunduğumuz pandemi süreci göz önüne alındığında, internet ve sosyal medya kullanımının daha fazla arttığını söyleyebiliriz'- İstanbul Medipol

4 Yıl Önce Güncellendi

2020-07-11 11:14:46

'Gelişmeleri kaçırma korkusu' sosyal medya bağımlılığına yol açıyor
ABDULKADİR GÜNYOL - Sosyal medya platformları ticaretten eğlenceye, eğitimden psikolojik sebeplere kadar pek çok sebeple kullanıcı sayılarını artırmaya devam ediyor.

Sosyal medya platformları artan kullanıcı sayıları önemini giderek artıyor. "Digital 2020" raporu verilerine göre, dünya nüfusu 7 milyar 750 milyona ulaşırken mobil telefon kullanıcı sayısı 5 milyar 190 milyona, internet kullanıcı sayısı 4 milyar 540 milyona aktif sosyal medya kullanıcı sayısı ise 3 milyar 800 milyona ulaşmış durumda.

Rapora göre aylık aktif kullanıcı sayılarına bakıldığında Facebook 2 milyar 449 milyon kullanıcı ile başı çekerken onu 2 milyar kullanıcı ile Youtube 1,6 milyar kullanıcı ile WhatsApp, 1,3 milyar kullanıcı ile Facebook Messenger, 1,15 ile WeChat takip ediyor. Instagram'ın 1 milyar kullanıcısı bulunan Instagram 6. sırada yer alırken, son dönemin en çok tartışılan platformu TikTok 800 milyon kullanıcı ile 7. sırada yer alıyor.

AA muhabirine konuşan İstanbul Medipol Üniversitesi Psikoloji Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Hande Gündoğan Akıllı telefonların yaygınlaşmasıyla birlikte de sosyal medyanın insanlar için giderek vazgeçilmez bir yere sahip olduğu vurguladı. Gündoğan şunları söyledi:

"İçinde bulunduğumuz pandemi süreci göz önüne alındığında, internet ve sosyal medya kullanımının daha fazla arttığını söyleyebiliriz. Bu artışın en önemli nedenlerinden biri, sosyal medyanın insanların zaman ve mekan fark etmeksizin birbirleriyle bağlantı içinde olmalarına olanak sağlamasıdır. Bireylerin birbirleriyle bağlantı içinde olması, kişiye hem bir gruba aidiyet hem de güven duygusu sağlamaktadır. İnsanların en önemli ihtiyaçlarından olan bağlantıda olma ihtiyacının yanı sıra, bireyler kendilerini dünyadaki en son olaylar hakkında sosyal medya aracılığıyla güncellemekte ve bilgi sahibi olmaktadırlar. Yine bu dönemle birlikte hayatımızda yer edinen çevrimiçi eğitim açısından baktığımızda da sosyal medya üzerinden uzman kişilerden eğitim almak kolaylaşmış ve kişilerin bilgilerini geliştirmek adına ilgi alanlarına göre profesyonelleri takip etmesi mümkün olmuştur. Sosyal medyanın bu bahsedilen özellikleri, pandemi süreci öncesinde de geçerli olmasının yanı sıra özellikle bu dönemde daha fazla belirgin olmuştur."


- "Gelişmeleri kaçırma korkusu sosyal medya kullanımında artışa neden olmaktadır"


İnternet kullanıcıları üzerinde yapılan araştırmaya göre her yaştan insanın en az bir sosyal medya hesabı bulunduğuna dikkati çeken Gündoğan sözlerini şöyle sürdürdü:

"Sosyal medya hayatımıza ilk girdiği zamanlarda bir iletişim aracı olarak kullanılıyorken, artık günümüzde iletişim aracı olmasının yanı sıra bireylerin kendilerini ifade edebilmesinin önemli bir aracı haline gelmiştir. Yapılan bir araştırmaya göre, 30 yaş ve altında olan sosyal medya kullanıcıları için gelişmeleri kaçırma korkusu sosyal medya kullanımında artışa neden olmaktadır. Kişinin içinde bulunduğu ortamın dışındaki herhangi bir olayı kaçırma korkusu olarak tanımlanan gelişmeleri kaçırma korkusu içinde bireylerin sosyal medyada çevrimiçi olmadıklarında arkadaşlarının birbirleri ile iletişim halinde olduğu düşüncesini ve gündemden uzak kalıp dışlanmış hissetme duygusunu ve aidiyet duygusunda eksikliği içermektedir.

Hissedilen bu korkunun yanı sıra, sosyal medyanın yoğun kullanımı stresli ve hatta depresif hissetmeye neden olmaktadır. Bireyler kendilerini diğer kullanıcılar ile az ya da çok karşılaştırdıkları zaman, yetersizlik hislerini yoğun bir şekilde yaşamaktadırlar. Ruhsal anlamdaki olumsuz etkilerin yanı sıra, fiziksel sağlık anlamında da sosyal medyanın yoğun kullanımının olumsuz etkilerini görmekteyiz. Hareketsizliği teşvik etmesine ek olarak, uyku ve yeme bozukluklarına kadar varabilen bir etki alanına sahip olmaktadır."

Sosyal medya kullanımı öncesinde bireylerin görüş ve düşüncelerini sağlıklı aktarma konusunda şu anda olduğundan daha fazla zorluk yaşadıklarını hatırlatan Gündoğan, "Ancak aynı zamanda, yerinde ve zamanında kullanılmadığında bağımlı olma riskini de artıran sosyal medyanın olumlu etkilerinin yanı sıra olumsuz etkileri de olmaktadır. Bu nedenle, sosyal medya kullanımının bağımlılığa dönüşmemesine ve gündelik hayatın çoğunluğunu kaplamıyor olmasına dikkat etmek gerekiyor."


- "Sosyal medya 'tek başınalığı' ortadan kaldırıyor, yalnızlığı değil"


İstanbul Medipol Üniversitesi Uzman Klinik Psikoloğu Sevilay Sitrava ise insanların neden sosyal medya kullandığına dair soruya verdiği cevapta sosyal medyanın birden fazla ihtiyacı hizmet ettiğini anlattı. Sitrava şunları söyledi:

"Her konu hakkında, çok kısa zamanda, detaylı ya da kabaca bilgi almak, görsellerine ulaşmak, gerekli yerlerin iletişim bilgilerine ulaşmak, zihinlerde olan soruların cevaplarını bulabilmek için çok işlevsel bir mecra. Bütün bunların yanında, adı üstünde 'sosyal' medya, insanların alışageldiğimiz değil de, farklı bir şekilde 'sosyalleşmesi' için de alan açan bir yer. Hiç tanımadığınız insanlarla, dünyanın neresinde olursanız olun iletişime geçme, ortak sayfalarda fikir paylaşma, sohbet etme, arkadaşlıklar edinme ya da insanların ilgi alanları veya hobileriyle ilgili gruplara dahil olma şanslarını tanıyor.

Bu olanaklar, insanların çok fazla 'uğraşmadan', göreceli olarak kısa zamanda çok fazla insanla etkileşime girmesini sağlıyor. Her ne kadar bir yanı böyle işlevsel olsa da, bir yanı da bu yapılan sohbetlerin, paylaşımların, ortak fikir noktalarında buluşmaların ne kadar 'sahici' olduğunu sorgulatıyor. En nihayetinde orada paylaşılan yazı dili. Konuşma dili değil. Donuk olan görseller. Canlı konuşmalar değil. Tüm bunlar da insanların gerçekçiliği konusunda soru işaretleri uyandırıyor. Sosyal medya yalnızlığı alıyor mu sorusuna cevap olarak, şunu söylemek gerekir; sosyal medya 'tek başınalığı' ortadan kaldırıyor, yalnızlığı değil. Çünkü sosyal medya üzerinde kurulan ilişkilerin gerçekçiliği üzerine düşünmek gerekir."

Sosyalleşme ihtiyacının her daim önemli olduğuna dikkati çeken Sitrava, Sosyalleşmenin paylaşım ortamı oluşturmak, duyguları ve düşünceleri konuşmak, birlikte aktiviteler yapmak, ortak paylaşım alanı oluşturmak anlamına geldiğinin söyledi.

Sitrava, sözlerine şöyle devam etti:

"Bütün bunları yapabilmek için de belirli bir sebepten insan gruplarının bir araya gelmesine ihtiyaç vardır. Bunun için fiziksel çaba gerekir. Ayrıca da, gidilecek bir mekan, buluşulacak insan grupları, yeni insanlar, hepsinin bir arada olduğu bir mecra. İçinde birçok bilinmezliği ve belirsizliği barındıran bir durum. Bu belirsizlik hali de, kaygı uyandırıcı bir durumdur.

Sosyal medya ise, insanlar fiziksel olarak çaba sarf etmeden, online sosyalleşmeyi sağlar oldu. İnsanların duygularını, düşüncelerini paylaşmalarını, canlı yayınlarda farklı insan gruplarının bir araya gelmelerini sağlayan mecra oldu. Hele ki sağlığı tehdit altına alan pandemi döneminde, insanların en çok da o belirsizlik duygusuyla baş edebilmesi için birlik içinde olmayı sağlayan sosyal medya, çok iyi ilaç oldu. Bu bir yanıyla, insanların kaygılarıyla baş etmeleri için yardımcıydı, bir yanıyla da pandemi gibi bir gerçeği yok saymak için de kullanıldı. En nihayetinde insanlar evlerindeyken, dünyanın her yerinde olan bitenle ilgili fikir sahibi olabiliyordu."

Sosyal medyanın pandemi dönemindeki yardımcı rolüne de vurgu yapan Sitrava, sözlerini şöyle sonlandırdı:

"Bilmek demek, belirsizliğin azalması demek. Belirsizliğin azalması demek, kaygının azalması demek. Kaygının azalması demek daha kontrollü hissetmek demek. Kontrollü hissetmek demek de, insanın daha güvende olduğunu hissetmesi demek. Böylelikle sosyal medya pandemi döneminde de bu kaygıların azalmasına hizmet etti.

Sosyal medyanın kaygıların, korkuların azalmasına hizmet etmesi sadece salgın dönemine özgü değil, insanların daha kaygılanmadan, korkmadan, çünkü sahici olmadan, insanlarla sosyalleştiği bir mecra. O nedenle, yalnızlığı azaltan bir yer değil, sadece insanların birbirleriyle bir süreliğine gerçekçi olmadan da ilişki kurabildikleri bir yer olarak nitelendirmek mümkün. Tabii gerçek, yalın, sahici, "makyajsız" ilişki kuran, sosyal medyayı amaç değil, araç olarak kullanıp kendilerine özgü yaşamlarına sahici, derinlikli ilişkileri katabilen insanları ayrı tutmak doğru olacaktır."


VİDEO HABER

İsrail'in Gazze'de bir vahşeti daha görüntülendi!

Haber Ara