Dolar

32,5437

Euro

34,8287

Altın

2.427,06

Bist

9.722,09

Gazeteci-yazar Leyla İpekçi, TYB'nin 'Kültür Nöbeti' programına konuk oldu:

'Bugün yeni bir dünya tasavvuru varsa bunun en baş aktörlerinden biri Türkiye'dir. Aslında bunu hayatımızın her alanında hissediyoruz. Şu an hayatın tam merkezindeyiz ve ruhi açıdan çok yükselen bir dönemdeyiz. Dolayısıyla yeni bir dünyayı Allah'ın izniyle biz kuruyoruz'- 'Tüm zamanlarda bizi mayalamaya devam eden bir dil, saklı hazine var. O saklı hazineyi bulmak, deşip kazmak bir emek ister

4 Yıl Önce Güncellendi

2020-05-07 12:57:55

Gazeteci-yazar Leyla İpekçi, TYB'nin 'Kültür Nöbeti' programına konuk oldu:
Gazeteci-yazar Leyla İpekçi, "Bugün yeni bir dünya tasavvuru varsa bunun en baş aktörlerinden biri Türkiye'dir. Aslında bunu hayatımızın her alanında hissediyoruz. Şu an hayatın tam merkezindeyiz ve ruhi açıdan çok yükselen bir dönemdeyiz." dedi.

İpekçi, Türkiye Yazarlar Birliği (TYB) İstanbul Şubesi'nin yeni tip koronavirüs (Kovid-19) tedbirleri kapsamında düzenlediği "Kültür Nöbeti" başlıklı programa konuk oldu.

TYB İstanbul Şubesi Başkanı Mahmut Bıyıklı'nın yönetimini üstlendiği program, Instagram üzerinden canlı yayın olarak gerçekleştirildi.

- "Hepimiz şu an küresel dilin teslimi olmuşuz"

Programa H Yayınları hesabından bağlanan İpekçi, ramazan edebiyatından bahsederek, 2005 yılında yayınladığı "Başkası Olduğun Yer" başlıklı kitabında ilk namaz, ilk oruç ve ilk kurban anılarını şahsileştirmeden tüm okurlara hitap edecek şekilde bir roman içinde kurgulayarak kaleme aldığını söyledi.

İpekçi, romanı yazarken kendi dönüşümünü yaşadığını dile getirerek, "Kitabı, 'İlk namazımı şöyle kıldım, gittim.' gibi değil, bir edebiyat formunun içinde binbir gün doğumunu, binbir vakti yaşatarak, dengeleri kurarak, mevsimlerden geçirerek uzun yıllarda yazabildim. Bir insanın iç dünyasının yaşadığı yerde nasıl giderek, değişip dönüştüğüne dair bu hal romanını 5 senede tamamladım." diye konuştu.

Leyla İpekçi, gönülden gönüle giden yolun, ancak sanatın ve edebiyatın dil edebiyle beslenmesinden geçeceği yorumunda bulunarak, "Biz o dili katmanlaştırıp, belli bir edep içerisinde yoğunlaştıramazsak, maalesef sığ suda iki kulaç atıp çıkmış oluruz. Çok kitap yazılıyor. Bu anlamda bunların ne kadarı bize faydalı olabiliyor, ne kadarı bize eşlik edebiliyor, kendi gerçeğimizi bize yaklaştırabiliyor bilemiyorum." ifadelerini kullandı.

- "Nefsimiz terbiye olmadıkça Yunusçayı, o gönül dilini idrak etmemiz çok zor"

Gönül dili olarak tanımladığı "Yunusça"nın bugün toplumda bir karşılığı olmadığına dikkati çeken İpekçi, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Hepimiz şu an küresel dilin teslimi olmuşuz. İnsanlara çok satmak için kullanılan diller... Ama mesele bu değil ki. Bizim kültürümüze, Yunusçalara bir dönüp baksak, ruhumuzu şimdi, geçmişte ve gelecekte, tüm zamanlarda mayalamaya devam eden bir dil, saklı hazine var. O saklı hazineyi bulmak, deşip kazmak bir emek ister. Herkes buna talip olmayabilir. Ama talip olanların mayaladığı dile nasıl döktüklerine bakarak, yaşantımızı anlamakla yükümlüyüz. Ben Yunusça derken bunu mecaza çekerek söylüyorum. 2 bin, 3 bin tane divan bırakmış bu topraklarda, Anadolu'da veli var. Ben hayatımı şu anda Yunusçaya adadım. Çünkü buradaki hazinenin bugünün diline, sanatına girmesi gerekiyor. Bugün tüm insanlığın tekamülüne yön verecek müthiş bir dil var. Biz bunu romanlarımızda, filmlerimizde kullanmamızın tek yolu bunu yaşamaktan geçiyor. Nefsimiz Müslüman olmadıkça, terbiye olmadıkça bizim Yunusçayı, o gönül dilini idrak etmemiz çok zor."

İpekçi, böyle bir süreçten sonra yeni bir dünya algısını Türkiye'nin kurmaya başladığının altını çizerek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Ben bunu iliklerime kadar hissediyorum. Bugün yeni bir dünya tasavvuru varsa bunun en baş aktörlerinden biri Türkiye'dir. Aslında bunu hayatımızın her alanında hissediyoruz. Şu an hayatın tam merkezindeyiz ve ruhi açıdan çok yükselen bir dönemdeyiz. Dolayısıyla yeni bir dünyayı biz kuruyorsak ki kuruyoruz Allah'ın izniyle. Şu anda yaşadığımız inziva hayatının da iç melekelerimizi kuvvetlendirdiğini düşünüyorum. Bu zor zamanlarda biz Türklerin son derece atik ve ileriye dönük buluşlar içerisinde olduğunu görüyorum. Çok umutlanıyorum. Göreceksiniz ki bu Yunusça dediğim mevzu eskisi kadar gençlerin algılama konusunda zor olmayacak."


Haber Ara