Dolar

32,5178

Euro

34,5806

Altın

2.502,99

Bist

9.548,09

Gazeteci ve yazarlar nasıl yorumladı?

Gazeteci, yazar, akademisyenler, Türkiye'de siyaset sahnesini değiştiren, AK Parti'nin 13 yıllık tek parti iktidarını sona erdiren 7 Haziran seçimlerini, muhtemel koalisyon senaryolarını, çözüm sürecinin geleceğini ve tek tek partilerin performanslarını değerlendirdi.

10 Yıl Önce Güncellendi

2015-06-08 08:36:30

Gazeteci ve yazarlar nasıl yorumladı?

AL Jazeera'nin haberine göre;

Etyen Mahçupyan -Akşam ve Daily Sabah gazeteleri köşe yazarı

Her zaman bir kazananlar kaybedenler muhasebesi olur. Burada kabaca belli olan şu: AK Parti'den HDP'ye ve MHP' ye oy gitmiş, CHP'den de HDP' ye oy gitmiş bir miktar. Dolayısıyla AK Parti'nin bu seçimde beklediğini bulamadığı çok açık. Çok sayıda vekil ile anayasayı değiştirmek, başkanlık sistemi gibi bir yüksek bir çıta koyduğu için şu anki sonuç AK Parti'nin başarısızlığı olarak görülüyor. Öte yandan bu parti bu seçimi kazandı. Bir seçim daha olsa onu da kazanır. Böyle bir sosyolojik dinamik var ortada. Türkiye'nin temel siyasi dinamiklerinden biri budur. AK Parti kendi tabanının temsil ettiği sosyolojik değişimin ne kadar taşıyıcısı olabilecek ya da olamayacak? Seçmen burada bir ihtarda bulundu. Daha önce AK Parti'ye oy vermiş insanlar, bu sefer AK Parti'ye oy vermedi. Ve bazı sınırların geçildiğini, belki hoşlanmadığı bazı tutumların alındığını söylemiş oldu. İkinci büyük dinamik ise HDP'nin başarısına yansıyan, Kürtlerin bir kimlik olarak mecliste var olması. Şu andan sonra bunun geri dönüşü yoktur. Belki çözüm süreci açısından yararlı bir yöntem olmadı. HDP'nin seçim sürecindeki tutumu, bir takım ayak bağları da getirecek kendisine. Öte yandan 80 milletvekiline yakın bir sayı ile bu parti şu anda mecliste. Bunun sonucunda ‘Kürtler var mı?' noktasından Kürtlerin hakları ve eşit yurttaşlık çizgisine gelmiş durumdayız. Bu da bizi yeni anayasaya mahkûm ediyor. Yeni anayasa AK Parti'siz yapılmaz ama şu anki seçim sonuçları AK Parti'yi bunu yaptırmakta yetersiz bırakıyor. Yeni anayasa AK Parti'siz yapılamaz. Öte yandan toplum AK Parti'nin kendi anayasasını yapmasını da istemiyor. Dolayısıyla şimdi çalışabilir, birbiri ile konuşan, anayasayı tekrar gündeme getiren bir meclis lazım. Buna ne kadar istekli olacaklar bilmiyoruz. Böyle bir yolu izlemeyip daha kısa vadeli, ‘iktidara kim çıkacak', ‘bürokrasiye kim sahip olacak?' gibi sorunlar, koalisyonlar, erken seçim tartışmasını gündeme getirir. Bana en realist gözüken çözüm, AK Parti - MHP koalisyonu. Çözüm sürecini nasıl tanımlayacağına bağlı olarak MHP'nin de kabul edeceği noktaya getirilmesi olabilir. Öcalan yakalandığı zaman MHP vardı. Onun idam cezasının kaldırılmasına imza atan MHP. Dolayısıyla MHP, iktidarın nimetlerinden yararlanmak uğruna çözüm sürecinin kontrolünün elinde olmasını ister. Ve bu MHP'yi daha önemli bir aktör haline getirir. Çözüm süreci zaten duraklama geçiriyor. O duraklama şimdi bir yerde meşru hale gelecek kendiliğinden. Bu belirsizlik döneminde ben Öcalan'ın ne diyeceğinin çok önemli olacağını, nasıl bir tutumla ortaya çıkacağının kritik olacağını düşünüyorum. Ama çözüm sürecinin bu noktadan sonra farklı yollara girmesi hele HDP meclisteyken bunun olması çok zor. HDP'nin bu seçimde CHP ve MHP ile işbirliği yapmış olduğu düşünülürse, üçünün toplamı da çoğunluk. Yani Kürt meselesini çözebilirler. Oturup HDP'nin bunu ortakları ile konuşması gerekiyor. Eğer HDP bir Türkiye partisi ise diğer partiler ile oturup onları ikna etmesi gerekiyor. AK Parti'nin zaten çözüm süreci ile ilgili bir itirazı olmaz.
 
Ali Bayramoğlu-Yeni Şafak gazetesi yazarı

Beklenen ancak beklendiğinden daha keskin ortaya çıkan sonuçlar. AK Parti'nin oy kaybı ile HDP'nin oy artışı beklenenin ötesinde oldu. Bu sonucu toplum siyaset ilişkisinin yenilenmesi ve tazelenmesi olarak görmek lazım. Toplumdaki gerilimin bir miktar dışa boşalmasını sağlayacaktır. Siyasi yollarla iktidara gereken uyarıyı yapmıştır. Bu açıdan önemli. Diğer taraftan iki önemli sonuç var. Bunlardan biri, özellikle Cumhurbaşkanı'nın siyaset tarzına yönelik reaksiyon dışa yansımıştır. İkinci önemli sonuç da HDP'nin bir dalgayı ifade diyor olması. AK Parti'ye daha önce oy vermiş kitlenin yüzde 20'si tepki göstererek ona tekrar oy vermemiştir. Bu açıdan da önemli bir sonuç. HDP yüzde 6.5'dan yüzde 12.5'a çıktı. Bu oyun büyük bölümünün Kürt sorunu ile ilişkisi olmayan kesimlerden geldiğini biliyoruz. Üçüncü olarak siyasi açısından bakınca Türkiye bir istikrarsız döneminin eşiğine geldi. AK Parti'nin tek başına hükümet kuramayacak olması, muhalefet partilerinde de bir koalisyon kurma ihtimali ideolojik farklılıklar sebebiyle görünmüyor. Önümüzdeki günlerde bir erken seçim tartışmasını gündeme getirecek. Bu süreci yürüten siyasi iradelerden biri yok olursa, çözüm sürecinin akamete uğrayacağını düşünüyorum. Şu anda Türkiye de daha çok koalisyon tartışmalarına, hükümete odaklanacak. Çözüm süreci bir süre bekleyecektir.
 
Gülay Göktürk-Akşam gazetesi yazarı

AK Parti'nin tek başına iktidar olma imkânını kaybedişinin arka planında birçok sebep var. Bunda önemli bir etkenin seçim barajı olduğunu düşünüyorum. Seçim barajı, HDP'nin aslında hormonlu bir biçimde meclise girmesine yol açmıştır. Dolayısıyla da AK Parti'nin tek başına iktidarı kaybetmesinin en önemli faktörlerinden biri budur. HDP yüzde 6-7 olan oy oranını yüzde 13'e çıkartmıştır. Bu da baraj nedeniyle olmuştur. HDP'ye barajı aşırtmak öylesine bir motivasyon haline geldi ki sonuçta baraj aslında genel toplum iradesinin, seçmen iradesinin sandığa yansımasında bir deformasyon, bir çarpıtma yarattı. Diğer yandan 12 yıllık bir iktidarın yorulması ve yaptığı hatalar bunda önemli rol oynadı. Mesela başkanlık sisteminin ana tema olarak konması, toplum genelinde bu kadar büyük bir güç merkezinin yarattığı korku yüzünden AK Partili bazı seçmenlerde bile ‘330 vekil çıkaramasın, o zaman ben vermeyeyim' eğilimine yol açtı. Bu seçimi başkanlık seçimi ile birleştirmek, AK Parti tabanına da korku düşürdü. Bir başka neden de şu: AK Parti tabanı 17 - 25 Aralık sonrasında ve hemen arkasındaki seçimlerde esas tehlike olarak paralel yapıyı gördü ve AK Parti'ye oy verdi. Ancak bunu yaparken bir yandan da kendi içlerindeki çürükleri temizleyeceklerini umuyordu. Ama Yüce Divan'a geçiş verilmemesi bir hayal kırıklığına ve kızgınlığa yol açtı. Öte yandan son birkaç aydaki anketler sonrasında, AK Parti'nin kendi tabanından MHP'ye bir kayma olduğunu görmesi ve milliyetçi tabanın MHP'ye kaymasını önlemek üzere geliştirdiği ‘Kürt sorunu yoktur', ‘müzakere masası yoktur' tarzı söylemler, Dolmabahçe görüşmesine ve İzleme Komitesi'ne karşı çıkış aslında AK Parti'nin son yıllarda çözüm sürecinin mimarı olarak yaptığı bütün olumlu şeyleri bir anlamda geri plana itti. Bu son söylemler ön plana çıktı. Bu faktörlerin dışında elbette cemaat de dahil olmak üzere bütün bir muhalefetin artı uluslararası basın ve kamuoyunun hep birlikte böylesine güçlü bir cephe oluşturması, büyük bir kampanya çevresinde örgütlenmesi de HDP'yi, CHP-MHP'nin cumhurbaşkanlığı seçimindeki tepe adayı Ekmelettin İhsanoğlu gibi bir tepe adayı yani bir cephenin adayı haline getirdi. AK Parti'nin hem ulusal hem de uluslararası arenada bir kuşatılmışlık içinde olmasını da kaydetmek lazım. Önümüzdeki günlere bakarsak aslında iki alternatif görünüyor. Biri, zayıf olmakla birlikte AK Parti - MHP koalisyonudur. Gerçi MHP açıklama yaptı ama o ihtimalin yüzde 100 ortadan kalktığını söyleyemeyiz. İkinci ihtimal, AK Parti'nin muhalefete geçmesi ve geri kalan üç küçük partinin koalisyon ya da dışardan destekli koalisyonudur. Bu, çok zor bir koalisyondur. MHP, HDP ile hiçbir şekilde koalisyon yapmayacağını söyledi. Bu, bir erken seçimi gündeme getirir. Çözüm süreci konusunda iyimser olmak için pek bir ihtimal göremiyorum. Zira AK Parti'nin CHP ile ya da MHP ile özellikle de MHP ile koalisyon yapması durumunda, bu çözüm sürecinin tamamen rafa kaldırılması anlamına gelir. Ve tabii o zaman PKK'nın nasıl bir tavır alacağı, tekrar eski günlere dönüp dönmeyeceğimiz şüpheli. Diğer üçlü koalisyon yapmaz. Yaparsa bile MHP'nin içinde bulunduğu koalisyonun çözüm sürecinde herhangi bir ilerleme sağlaması mümkün görünmüyor, o konuda bir çıkmaz var.
 
Bekir Ağırdır-KONDA Genel Müdürü

Seçmen ‘bir takım reformlar yapacaksanız ancak uzlaşarak yapacaksınız' dedi. Türkiye'nin temel sorunu, ‘biz' duygusunun kaybolmuş olmasıdır. Yeniden ‘biz' olmaya ve bir arada yaşama duygusunu geliştirmeye ihtiyacımız var. Seçmen de oylarıyla diyor ki, ‘sadece birinize ağırlık vererek her istediğinin yapılmasına izin vermiyorum'. AKP ve MHP koalisyon yapabilir. Belirli bir program ilan ederler. 18 ayda, 24 ayda ‘şunları yaparak erken seçime gideceğiz' derler. ‘Şunları yapacağız' kısmı önemlidir. Birincisi, seçim sisteminin demokratikleştirilmesi, YSK'nın rollerinin yeniden tanımlanması, Kürt meselesi ve çözüm sürecine dair geçici plan ilan edilmesi lazım. Ekonomi krize girmek üzere, ihtiyaç duyulan reformların acil olarak yapılması lazım, IŞID meselesi gibi içimize sıçrayan bir problem var. O probleme dair politika düzeltmesi lazım. Geçiş dönemi ilan eder ve 18 ayda genel seçim derlerse, hiçbir parti de itiraz etmeyebilir. Bu, akılcı politika demektir. Çözüm süreci yokmuş gibi davranırlarsa çok büyük problemler kapımızda demektir. Erdoğan ve Davutoğlu ilişkisinin çok bozuk olacağı açık. Ama bu başarısızlık sadece Davutoğlu'nun başarısızlığı değil. Sayın Erdoğan da 60 gündür bizzat kampanya yaptığına göre başarısızlığın bir kısmı da Tayyip Erdoğan'ın. AKP kongresinde Davutoğlu'nu değiştirme hamlesi gelebilir Tayyip Bey'den.
 
Alper Görmüş -Gazeteci - Yazar

Bu seçimin manşeti: Raconu ‘endişeli modernler' kesti. Seçmenin dediği: İktidara güvenimi kaybettim, muhalefette iktidar yeteneği görmüyorum. Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (AKP / AK Parti) tek başına iktidar kuramayacağı anlaşıldı. Bunun anlamı açık: Seçmenler, bu partiye eski güvenlerini kaybettiklerini söylemiş oldular. Seçmenlerin Cumhuriyet Halk Partisi'ne (CHP) ve Milliyetçi Hareket Partisi'ne (MHP) verdiği oyların anlamı da açık: AKP'yi cezalandırdım ama seni de iktidar alternatifi olarak görmüyorum. Öyle anlaşılıyor ki bu seçimde Halkların Demokrasi Partisi'ni (HDP) İstanbul ve İzmir; daha doğrusu buradaki “endişeli modernler” taşıdı. HDP İstanbul'da oylarını üç kat, İzmir'de iki kat artırmış durumda. Fakat bu, AK Parti'ye tepkinin sadece bu kesimlerden geldiği anlamına gelmez. Sadece, tayin edici müdahalenin buralardan kaynaklandığı anlamına gelir.
 
Orhan Bursalı-Cumhuriyet gazetesi yazarı

Aslında AKP'nin seçimi kazanıp kaybettiğini söyleyebiliriz. Ama AKP'nin seçim sonuçlarının hedeflerinin gerisinde olduğu çok net. Yeni anayasa, yeni Türkiye, yine tek parti hükümeti kurma olmayacağı kesinleşti. Seçimin mağlubu, Recep Tayyip Erdoğan'dır. Bizzat bu seçim propagandasını sürdüren insandır. Sahip çıktı, il il dolaştı ve günde üç kere konuştu. Aldığı sonuç ve koyduğu hedeflere bakıldığında, bir yenilgi olarak ortaya çıktığını net bir şekilde görüyoruz. Burada AKP'nin tek başına koalisyon, tek başına iktidar olmaması daha önce tahmin edilen bir durumdu zaten. Sonuçsuz olduğu ve gerisine düştüğü çok net oraya çıktı. AKP'nin çoğunluk hükümeti kuramaması, çok önemli bir olasılık. HDP meclise girdi. MHP net bir şekilde oylarını arttırdı. Demek ki AKP'den MHP'ye oy akışı oldu. Tahmin edilmişti bu zaten. Çözüm süreci zor bir süreç ama ben AKP'nin seçimden önce bitirdiği düşüncesindeyim. MHP'nin taleplerine tamamen ok demek, AKP'nin tabanının bir parça erimesi demek. Çözüm süreci artık AKP'nin değil, Türkiye'nin meselesi oldu. Çözüm süreci bugüne kadar gizli kapaklı, kapalı kapıların ardında çok fazla sonuç vermedi. Burada en yakın koalisyon ihtimali, AKP ve MHP olabilir. Tek olasılık o gözüküyor. AKP ve CHP en zor işlerden biri. Erdoğan MHP'li bir koalisyon ister mi, bu tartışmalı. Eğer olursa bu Erdoğan'ın aksine olur.
 
Ali Bulaç-Zaman gazetesi yazarı

7 Haziran seçimlerinin anahtar partisi HDP'ydi. Bu parti rollerini başarıyla oynadı. Seçimin sonucunu belirledi. Bu seçimin sonucunda da ortaya çıkan şey, Adalet ve Kalkınma Partisi'nin tek başına iktidar olamaması. Bu, 2002 seçimlerinden bu yana hem mahalli seçimlerde hem de milletvekilliği seçimlerinde kazandığı başarının noktalanması anlamına geliyor. Daha doğrusu noktalı virgül konduğu anlamına geliyor yani tam olarak AKP başarısız sayılmaz fakat hakemden sarı kart görmüş durumda. Burada parlayan parti HDP oldu.
 
Ümit Fırat -Yazar - Yorumcu

Birincisi, seçmen ne istemediğini çok açık ortaya koydu. Türkiye, özellikle Tayyip Erdoğan'ın istediğini reddetti. İkincisi, bu yüzde 10 barajının meşruiyeti ortadan kalktı. Bir partiye baraj koyarsanız, ben de gider oy veririm dedi. Kürt meselesi toplumda bir tabu olmaktan çıktı ve her kesimde tartışılabilir bir zemine kaydı. HDP'ye oy veren insanlar sadece Kürtler, marjinal solcular değil. Çok belli ki bu meselenin konuşulmasından rahatsızlık duymayan elit çevreler de HDP'ye oy verdi. Elit çevreler lafını özellikle kulandım çünkü zaten halk HDP'ye oy veriyor. Yeni bir anayasaya ihtiyaç duyulsa da başkanlık sistemi denilen aslında tek adamlık sistemi kesinlikle reddedildi. AKP'ye oy veren yüzde 41 de, tek adamlık sistemine oy veriyor anlamını çıkarmamak lazım. Bu meselenin umarız ki artık kapanması, Cumhurbaşkanı'nın kendi alanına dönmesi gerekir. Ders alması gereken Erdoğan'dır. AKP'siz bir koalisyon gözükmüyor. HDP'nin koalisyon ortağı olmasına düzenin izin vereceğini sanmam. Çünkü sonuçta devlete isyan halindeki bir yapının siyasi izdüşümüdür. HDP'siz koalisyon ancak AKP'nin yapacağı bir koalisyon olabilir. İlk akla gelen, MHP'dir. Gönül ister ki CHP olsun. Ama MHP gözüküyor. MHP'nin sert üslubuna rağmen AKP ile koalisyon, ideolojik olarak mümkündür. Türkiye'de koalisyonlar demokrasi kültürü gereği değil, hükümet etme avantajını kullanma biçiminde düşünüldüğü için bunu deneyeceklerdir. Burada MHP düne kadar kullandığı dilini kullanabilir. Olabildiğince sert bir tutum olarak koalisyonun güçlü ortağı olmayı öne çıkartabilir, pazarlık şansını arttırmayı hesaba katabilir. Çözüm süreci, MHP-AKP koalisyonu halinde teknik bakımdan bugünkü biçimiyle sürmez. İmralı – Kandil - Hükümet şeklinde yürümez. Parlamentoda, genel anlamıyla demokratik kanalları açıcı reformlar yapılabilir. Ama İmralı, Kandil trafiğinin sona ereceğini düşünüyorum. Çözüm süreci, Türkiye'nin genel demokratikleşmesine ama tabii daha ağırdan alan ve çok da tatminkar olmayan bir alana evrilir.
 
Vahap Coşkun-Akademisyen, Dicle Üniversitesi

Bir kere Türkiye'nin 2012'den beri devam etmekte olan tek parti döneminin sona erdiğini görüyoruz. AK Parti tek başına hükümet kuracak çoğunluğu elde edemedi. Yüzde 8'lik bir oy kaybı var AK Parti'de. Dramatik bir kayıp tabii ki AK Parti için. Ben ortaya çıkan sonucun AK Parti içerisinde olması muhtemel bir iktidar mücadelesini hem erkene çekeceğini hem de daha şiddetli bir hale getireceğini düşünüyorum. Ciddi manada bir sorgulama dönemi kendini gösteriyor. AK Parti açısından şunu da söylemek lazım. Özellikle Cumhurbaşkanı'nın izlediği siyasetin bundan önceki seçimlerde iş gördüğünü ama bu stratejinin bir sınırı olduğunu her zaman işleyemeyeceğini, her zaman partiye bir kazanç sağlamayacağını bu seçimlerde gördük. Özellikle kullanılan yaralayıcı dilin toplum tarafından tepkiyle karşılandığını, AK Parti seçmeni tarafından da tepkiyle karşılandığını gördük. Bu durum, AK Parti içerisindeki tartışmaların ana ekseninden bir tanesidir.
 
Sedat Yurttaş-Özgür Gündem ve Radikal gazetesi yazarı

Seçmenin ilk net mesajı, başkanlık sistemine hayır demiş olması. En azından yasalarla belirlenmemiş, Erdoğan'ın otoriter tarzdaki başkanlık sistemine. Seçmen, Erdoğan'ın seçimi başkanlık yarışına dönüştürmesini cezalandırdı. Seçmenin ikinci mesajı da HDP ve demokratik çevrelerin güçlü bir biçimde Parlamento'da temsil edilmesi. Bu sonuçlar AKP-MHP koalisyonunu işaret ediyor. Bu durum, bu seçim aritmetiğine rağmen Türkiye açısından olumsuz bir tablo getirebilir. AKP'nin CHP ile kodlarının tutmadığı çok açık. HDP ile de gerilimli bir ilişkisi var. Türkiye'ye öncülük etmekten uzaklaşmış bir AKP'in MHP ile koalisyonunun Türkiye'yi sıkıntılı günlere götürebileceğini düşünüyorum. AKP'nin Orta Anadolu'da oylarını MHP'ye kaptırması, Erdoğan'ın başkanlık yarışında çözüm sürecine ilişkin kullandığı dil çözüm süreci açısından riskli bir döneme girildiğini gösteriyor.
 
Deniz Ülke Arıboğan -Akademisyen, İstanbul Üniversitesi

AKP uzun zamandır seçim kaybetmediği için otoriter anlayışa yönelmeye başlamıştı. Buna karşı seçmen HDP'yi meclise sokarak set çekti. Bu demokratik duyarlılığın da göstergesi. Çoğulcu yapının daha öncelikli olduğunu söylediler. MHP'den de HDP'ye oy verenler oldu. Buna şahit oldum. İlk defa “MHP'ye mi, HDP'ye mi oy vereyim” diyen insanlarla karşılaştık. Seçmenin mesajı, ‘yeni Türkiye' ile ‘eski Türkiye' arasında bir yerde bir Türkiye var. Seçmen ‘yeni Türkiye' de ‘eski Türkiye' de istemiyor. Bu ikisinin arasındaki Türkiye'nin daha demokratik, çok kültürlü ve sesli bir şekilde muhafaza edilmesi gerektiğini düşünüyor. Erken seçim ihtimali olabilir. AKP ve MHP arasında koalisyon en yakın seçenek. AKP-CHP koalisyonu da tamamen ihtimal dışı değil. AKP-HDP koalisyonu pek mümkün görünmüyor. AKP-MHP koalisyonu çözüm sürecini olumsuz etkileyebilir. HDP'nin çözüm sürecine de çok fazla ilgisi kalmadı çünkü çözüm süreci devletin elinden halkın eline geçmiş durumda. Bu konuda da geriye dönüş olmaz, ısrarla 'silahlı çatışma olmaz' diyorlar. HDP, Türklerden de çok oy alan, Batı bölgesinin de desteğiyle barajı aşmış bir parti. Ona uygun sorumlulukla davranırlar diye düşünüyorum, tabii kendi içlerinde marjinal gruplar olabilir. Sonbahardaki AKP kongresi liderlik yarışını yeni boyuta çıkarabilir. Önümüzdeki döneme bakmak lazım. Davutoğlu'na liderlik şansı verilmedi. Böyle bir misyonu da yoktu. Gerçek liderle uyumlu çalışma misyonu vardı. Kongre, liderlik kongresine dönüşebilir gerçek anlamda.
 
Nuray Mert -Cumhuriyet gazetesi yazarı

Ana mesajı şu: Bir kere başkanlık sistemine, zapturapt düzenine hayır. Bu seçim kampanyası, daha ziyade Cumhurbaşkanı'nın yürüttüğü bir kampanyaydı ve seçmen bunu istemediğini gösterdi. İkincisi, düşman edebiyatı yenilgiye uğradı. Bu, çok sağlıklı bir şey. Her türlü muhalefetin vatan haini ilan edilmesine bir yanıttı. Türkiye, bu düşman edebiyatından hoşlanmadığını gösterdi. Bizi rahat günler bekliyor denemez ama nefes alınacak bir alan açılmış oldu. Koalisyonunun kurulup kurulamayacağı, kiminle kurulacağı konusunda tahmin yürütemiyorum. Koalisyon ihtimallerini düşük görüyorum. Hepsi zor bileşkeler. AKP- CHP olmayacak. CHP-MHP yetmiyor. AKP-MHP çok muhtemel görünmüyor çünkü her şeyden önce Cumhurbaşkanı - ki partiyi o yönetiyor, güç paylaşma eğiliminde değil. Başka yollar denenecektir, erken seçim gibi… MHP kendisini fazlasıyla yolsuzluk politikalarıyla bağladı. AKP'den tepki oyları MHP'ye gitti. Bu da MHP-AKP koalisyonunu zora sokar gibi geliyor bana. Böyle bir seçim sonucunda MHP ile koalisyon ne kadar düşünülür? Şöyle de bir senaryo var: Koalisyon zayıf olsun ki Erdoğan uzun dönemde başkanlık sitemine ikna edebilsin ama bu uzun vadeli bir şey. Erdoğan'ın da, Türkiye'nin de bu kadar vakti yok.
 
Avni Özgürel -Radikal gazetesi yazarı

Seçmenin genel mesajı, biz bu gerginlikten yorulduk oldu. Bizi çok gerdiniz ve bundan memnun değiliz, dedi seçmen. Bir yandan AK Parti'den rahatsızlığını belli etti ama yine de birinci parti yaptı. Fakat bu seçim sonuçlarına bakınca Ekim'de erken seçimi olası görüyorum. Çünkü bu sonuçlara göre bir koalisyon kurmak imkânsızlık derecesinde zor. Bıçak sırtında bir durum bu. MHP'nin desteği lazım. AKP-HDP koalisyonu olmayacağını Demirtaş açıkladı zaten. Belki AKP-CHP formülü de olabilir ama herhalde CHP bunu da seçim koşuluyla yapar. AK Parti CHP'yi bazı şeylere ikna edebilir ama MHP'yi daha zor ikna eder. Hem AKP-CHP koalisyonu hem AKP-MHP koalisyonu, çözüm sürecinden ve anayasa değişikliğinden bir süreliğine vazgeçiliyor demektir. HDP'nin oylarını artırması, Demirtaş'ın elini hem Kandil'e hem de İmralı'ya karşı da güçlendirdi. Çünkü bunlar parti olarak seçime katılmasına kuşkuyla bakıyorlardı. Demirtaş rüştünü ispat etti. Fakat yine de çözüm süreci bir süre rafa kalkar. Af kanunu, anayasal güvence gibi meseleler de rafa kalkar. Fakat Öcalan'a göre, bu uzun vadede bir iş, çözümün iki yıl ertelenmesini umursamayabilir.

 

Haber Ara