Dolar

32,5147

Euro

34,9071

Altın

2.435,73

Bist

9.795,85

Finans Liderleri Zirvesi CFO Summit 2018

TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Bilecik:- 'İş dünyası olarak iş yapma ve yatırım ortamının iyileşmesi için hükümetlerden en önde gelen beklentimiz, makroekonomik istikrarın sağlanmasıdır'- 'Büyümenin sürdürülebilir düzeyde ve sağlıklı politikalarla devam etmesi en büyük isteğimiz ve beklentimizdir'- 'Son yıllarda referandumu da sayarsak neredeyse her yıl en az bir seçim yaşadık. Bu nedenle refo

6 Yıl Önce Güncellendi

2018-05-15 13:48:31

Finans Liderleri Zirvesi CFO Summit 2018
Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Erol Bilecik, "İş dünyası olarak iş yapma ve yatırım ortamının iyileşmesi için hükümetlerden en önde gelen beklentimiz, makroekonomik istikrarın sağlanmasıdır." dedi.

Bilecik, Business Management Institute (BMI) tarafından düzenlenen Finans Liderleri Zirvesi CFO Summit 2018'in açılışında yaptığı konuşmada, şirketlerin hedeflerini adeta yaşamlarının amaçları haline getiren kişilerin başında CFO'ların geldiğine onlarca kez tanık olduğunu belirtti.

Dünyanın ve Türkiye'nin içinde bulunduğu belirsizliklerin giderek arttığı, hızlı değişimlerin yaşandığı zor koşullarda finansal yönetimlerin giderek zorlaştığı bir süreçten geçildiğini ifade eden Bilecik, "Bizim ihtiyacımız olan insanlar imkansız üzerine ihtisas yapmış kimselerdir. Burada CFO'ları kastediyorum." diye konuştu.

Bilecik, dünya meselelerinden bahsetmek istediğini aktararak, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Belirsizlik herkese kaygı veren bir kavramdır. Kaygıdan kurtulmak için ilgili o konuyu belirgin hale getirmek isteriz. Belirsizliklerden bahsederken eskiden hangi senaryonun olası olduğunu konuşurduk. Ancak bugünkü dünyada olası senaryoların zaman zaman ne olduğunun dahi net olarak belirlenmediği bir süreç yaşıyoruz. Masada olmayan senaryolara hazır olmak zorundasınız, zorundayız. CFO'ların daha çok, ama bu bütün kurumsal yaşamda hatta bireysel yaşamda hayat böyle akıyor."

Dünyada asla olmaz denilen değişimlerin gerçekleştiğini, Türkiye'nin bulunduğu bölgede de arzu edilmeyen, düşünülmek dahi istenilmeyen birçok seçeneğin konuşulmaya başlandığını anlatan Bilecik, dün itibarıyla Orta Doğu'da yaşananları ibretle izlemeye başladıklarını söyledi.

Bilecik, Orta Doğu'nun şiddeti tırmandıran, yanlış ve sorumsuz kararlar nedeniyle bir kez daha maalesef felaketi yaşadığını belirterek, "İsrail hükümetinin Orta Doğu'da barış umuduna kasteden şiddetini bu anlamda samimiyetle kınıyorum. Amerika'nın dış politikasında belirsizlikler, geçmişte yapılan anlaşmalara dahi saygı gösterilmemesi tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'yi de etkiliyor. İran Nükleer Anlaşması'ndan Amerika'nın ayrılma kararı alması, İsrail'in İran'a karşı söylemlerini giderek daha fazla agresifleşmesi hem bölgemiz hem de ekonomimiz için çok önemli risklerin başında olmaya başladı." şeklinde konuştu.

Küresel büyümenin canlanması ve OPEC ile zaten artmakta olan petrol fiyatlarının bu gelişmeyle daha da yükseldiğini ifade eden Bilecik, "Amerikan ambargosunun geçmişte de İran ile iş yapan Türk şirketlerini ve bankalarını nasıl olumsuz etkilediğini gayet iyi biliyoruz. Bunların ötesinde bölgede sıcak çatışma ihtimalini ise düşünmek dahi istemiyoruz. Dün itibarıyla başlayan hadiselerin dünde kalmasını can-ı gönülden diliyoruz. İşin bu tarafından baktığımız zaman finansal belirsizliklerin adeta okyanusundayız, hatta dip noktasındayız." dedi.


- "Denizdeysek kıyı görünene kadar her türlü senaryoyu düşünmek zorundayız"


Bilecik, bu belirsizliğe nasıl hazır olunacağı sorusunun yanıtını çok fazla düşünülmesine gerek olmadığını anlatarak, "Denizdeysek kıyı görünene kadar her türlü senaryoyu düşünmek zorundayız ve her türlü senaryoya hazır olmak zorundayız. Artık yaşadığımız dönemin marifeti bu. Senaryo sayısını neredeyse sonsuza kadar çoğaltmak. Hazırlığımızı CFO'lar olarak daha fazla yapmamız gerekir." diye konuştu.

İnsanların en çok anlamadığı şeylerden korktuğunu anlatan Bilecik, şunları kaydetti:

"Yeni teknolojiler eski düzeni sarstıkça, mevcut ile yeninin çatışması belirginleştikçe, korumacılık işte bu nedenle bir tepki olarak ortaya çıkıyor. Dünyanın çeşitli bölgelerinde bu gelişmelere paralel olarak, maalesef demokrasinin gerilediğini de üzülerek izliyoruz. FreedomHouse'un yayınladığı demokrasi endeksine göre, son 12 yıldır demokrasi küresel çapta geriliyor. 2017'de 71 ülkede siyasi hak ve özgürlüklerde gerileme yaşanırken, sadece 35 ülkede ilerleme kaydedildi. Maalesef ülkemiz 35 ülkenin içine giremedi. Mükemmel bir dünya yaratmak zor olabilir. Ama mükemmel olmayan bunca şey içinde, olabildiğince iyi bir hayat yaşamak mümkün.

Bunun için, bütün bu gelişmeler neticesinde yapılması gereken şey, küresel bazda yeni yönetim modelleri oluşturmaktır. Bu da ancak geniş bir mutabakat zeminine dayalı reformlarla mümkündür. Dünyada bir değişim rüzgarı, reform arayışı var. En gelişmiş ülkelerin seçim kampanyalarına baktığımızda Macron'dan Merkel'e, Trump'dan Asya liderlerine kadar hepsi reform vaatleriyle iktidara geliyorlar. Bu reformların birbirinden kopuk, yukarıdan dikta edilen bir yöntemle yapılması mümkün değildir. Bu şekilde yapılan reformlar, toplum tarafından benimsenmeyeceği için uygulamada da başarılı olmazlar. Değişimi yukarıdan çok tabanın benimsemesi önemlidir."


- "Memlekette hava durumu, para durumunu etkiler"


Bilecik, reformun, masa başı işi olmadığını, yola koyulma işi olduğunu vurgulayarak, "Hem benimsenmesi hem bu yolda ilerlenmesi için tabana ihtiyaç vardır. Yol almak için 'tabana kuvvet' diyeceğiz. Toplumsal mutabakat ile açık açık tartışıp konuşarak doğruların geniş kesimlerce anlaşılmasını ve benimsenmesini, değişimin gönüllü ve katılımcı bir zeminde gerçekleşmesini sağlayabiliriz. Bu da ancak düşünce ve ifade özgürlüğünün sağlandığı katılımcı demokrasilerde mümkündür." dedi.

Demokrasi olmadan reform, reform olmadan ilerleme olamayacağına işaret eden Bilecik, demokratikleşebilmek için ise en başta korkuların yenilmesi gerektiğini dile getirdi

Bilecik, herkesin değişimden, diyalogdan, kendileri gibi düşünmeyenden, kendileri gibi olmayandan korkmaktan vazgeçmesi gerektiğini aktararak, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Küresel değişim için geçerli olan her şey ülkemiz ve şirketlerimiz için de geçerli. Teknolojik dönüşüm çalışanları, yönetim kademesindekileri, hatta Yönetim Kurulları'nı bile korkutabilir. Kalıpların dışına çıkmak ve yeniliği yönetmek kolay değil. Bunu yapabilenler, önümüzdeki yüzyılın fark yaratanları olacak. Bu yüzden TÜSİAD olarak reforma olan ihtiyacımızı her fırsatta yinelemekten vazgeçmiyoruz. Şimdi önümüzde bir seçim süreci var. Türkiye'nin gelişmekte olan bir ülke olarak çözmesi gereken pek çok yapısal sorunu var. Bir de bunların üzerine son zamanlarda küresel konjonktür ve kendi iç politikalarımız kaynaklı finansal belirsizlikler eklendi. Döviz kurları yüksek ölçüde dalgalanıyor, emtia, ham madde fiyatları hızla artıyor. Son 7 yıldır dış borçlanma ile finanse ettiğimiz büyümemiz için yeni kaynaklara ihtiyaç duyuyoruz. Enflasyon oranımız ise maalesef dünyadaki en yüksek oranlardan biri. Bu nedenle TL cinsinden uzun vadeli fonlama imkanlarımız sınırlı ve çok maliyetli.

Dolayısıyla özel sektör olarak çok zor bir dönemden geçiyoruz. 'ZorIukIar hayatta kaçınıImazdır; yeniIip yenilmemeyi ise seçimlerimiz belirler.' Sözünü sizlerle paylaşmak istedim. Zorluklara yenilmemek için hem rekabet gücümüzü artıracak yapısal değişimleri yapmalı hem de eşzamanlı olarak finansal istikrara yönelik tedbirlerimizi almalıyız. Bu ortamda ihtiyat kelimesi belki de her zamankinden daha anlamlı. İş dünyası olarak iş yapma ve yatırım ortamının iyileşmesi için hükümetlerden en önde gelen beklentimiz, makroekonomik istikrarın sağlanmasıdır. Çünkü görüş mesafesinin önemli ölçüde azaldığı sisli havada, temkinli hareket edersiniz. Hızınızı keser, aracınızı daha ihtiyatlı ve dikkatli kullanırsınız. Siste cesarete yer yoktur. Sis perdesi ne kadar hafifler, görülebilen mesafe ne kadar uzarsa, siz de kararlarınızı daha sağlıklı ve güvenle alabildiğiniz için risk alma cesaretiniz ve iştahınız artar, daha hızlı, daha büyük vitesle gidebilirsiniz. Kısaca her zaman bu böyledir, memlekette hava durumu, para durumunu etkiler."


- "Büyümenin sürdürülebilir düzeyde ve sağlıklı politikalarla devam etmesi en büyük isteğimizdir"


Bilecik, şu anda hem küresel açıdan hem de içeride yaşanılan politika belirsizliklerinden dolayı ihtiyatlı olunması gereken bir dönemden geçildiğini ifade ederek, "Ekonomik büyüme çok önemli. Ülkemizin büyümesini elbette hepimiz istiyoruz ama bunun "dur-kalk"larla değil, istikrarlı bir hızda olmasını istiyoruz. Gitmek istediğiniz yere daha çabuk varmak için trafik kurallarını nasıl ki çiğneyemezseniz, ekonominin de kuralları vardır." dedi.

Büyümenin sağlıklı ve sürdürülebilir politikalarla sağlanmadığı durumda, ekonominin kendi dengesine sert düzeltmelerle döndüğünü anlatan Bilecik, "Geçmiş tecrübelerimizden de biliyoruz ki, sert düzeltmelerin maliyetleri ağır olabiliyor. Bu nedenle büyümenin sürdürülebilir düzeyde ve sağlıklı politikalarla devam etmesi en büyük isteğimiz ve beklentimizdir." diye konuştu.

Bilecik, seçim dönemlerinde reform girişimlerinin ertelenmesinin, süreçlerin uzamasının anlaşılabilir bir şey olduğunu aktararak, "Son yıllarda referandumu da sayarsak neredeyse her yıl en az bir seçim yaşadık. Bu nedenle reform gündemini maalesef bir türlü ön plana alamadık ve önemli ölçüde vakit kaybettik." değerlendirmesinde bulundu.

Zirveye gelmeden önce geçen seneki konuşmasına göz attığını ve 16 Nisan referandum günü sonuçlar açıklanmadan önce yayınladıkları "Türkiye için Birlik ve Reform zamanı" başlıklı açıklamayı gördüğünü ve açıklamadaki sözleri anımsatan Bilecik, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Açıklamada şöyle demişiz 'Referandum sonucu hangi yönde olursa olsun, şimdi daha güçlü Türkiye için toplumsal dayanışma içerisinde olmanın ve vakit kaybetmeden geleceğe bakmanın zamanıdır' ve yapılması gereken reformları 'Demokrasi, Ekonomi ve AB' başlıkları altında sıralamışız. İnanın bugün aynı açıklamayı ve aynı listeyi tekrar önümüze koyabiliriz. Maalesef geçen bir yılı aşkın zamanda çok fazla ilerleme kaydettiğimizi söylersek birbirimizi yanıltmış oluruz. Şimdi yeni bir seçim önümüzde. Üstelik finansal koşullar açısından da daha iyi değil, daha dezavantajlı bir konumdayız. Küresel faizler hızla yükseliyor, dünya yeni büyüme dönemine yeni bir bakış açısıyla giriyor. Bizim de yenilenmeye, değişime, reforma ve bu reformları yapabileceğimiz istikrarlı bir finansal ortama ihtiyacımız var. Bunlar seçim sonuçlarından bağımsız, ekonomimizin açık ve net ihtiyaçları. Kim seçilirse seçilsin, aynı sorunlarla, aynı koşullarla karşılaşacak. Bizce çözüm net, en başta demokrasinin ve hukukun üstünlüğünün geliştirilmesi, ifade ve düşünce özgürlüğünün, basın özgürlüğünün koşulsuz sağlanması, kurumların güçlendirilmesi, ekonomik istikrarın sağlanması, yapısal reformlarla rekabet gücünün artırılması ve AB üyelik müzakerelerinin yeniden canlandırılması."


- "Zor günler gelip, geçer"


Bilecik, zor günlerin gelip, geçtiğini belirterek, yaşamda her şeyin bir çözümü olduğunu, onu bulacak kadar umutlu, azimli ve çalışkan olmak gerektiğini söyledi.

Koşullar ne olursa olsun, bu ekonomi hala büyüyor, istihdam yaratıyor ve her türlü finansal şoka rağmen olağanüstü bir dirençle ayakta durabiliyorsa bunun CFO'ların azmi, etkili yönetimi ve olağanüstü çabası sayesinde sağlandığını anlatan Bilecik, "Yabancı ülke temsilcileri ile sıklıkla görüşüyoruz, çoğu hayretler içerisinde soruyor; 'Türkiye'de bu kadar belirsizlik, risk ve şoklar var. Nasıl oluyor da işlerinizi yürütebiliyorsunuz? Ekonominizin bu mucizevi direnç gücü nereden geliyor?' diye soruyorlar. Bence şu an bu zirvede bulunan herkes o mucizenin bir parçası. Her başarının ardında doğru yönetim, doğru insan kaynağı var. CFO'lar, temelde parayı yönetirler. Parayı yönetenlerse, dünyayı yönetirler. Dolayısıyla daha iyi bir dünya için size eskisinden daha çok iş düşüyor." ifadelerini kullandı.

Erol Bilecik, zirve kapsamında ödül alacak En Etkin 50 CFO'yu da kutladı.

Haber Ara