Dolar

32,3671

Euro

35,0164

Altın

2.322,35

Bist

9.079,97

Erzurumlu sanatçı Mükerrem Kemertaş ve ‘Hüma Kuşu’ türküsünün hikâyesi

Yarım asrı aşkın sanat hayatında uzun havaları ustalıkla icra eden sanatçı, 1960 ve 1970'li yıllarda müzikseverlerle buluşturduğu çok sayıda plak ve kasetiyle hatırlanıyor.

3 Yıl Önce Güncellendi

2021-03-30 14:47:54

Erzurumlu sanatçı Mükerrem Kemertaş ve ‘Hüma Kuşu’ türküsünün hikâyesi

Seslendirdiği "Hüma Kuşu" adlı eserle beğeni kazanan, Türk halk müziği sanatçısı Mükerrem Kemertaş'ın vefatının ardından 3 yıl geçti.

Erzurum'da 1938'de dünyaya gelen sanatçı, ilk defa 1956'da bir gençlik şöleninde sahneye çıktı ve o güne kadar Hırtızlı Hafız Celal, Çığılı İzzet ve Celal Güzelses gibi türkü ustalarnıı dinleme fırsatı buldu.

Kemertaş, 1961'de Erzurum Halk Oyunları ve Halk Türküleri Derneği bünyesinde oluşturulan Doğudan Sesler Topluluğuna katılarak, profesyonel sanat hayatına adım attı.

Toplulukta, Seyfettin Sığmaz, Hulusi Seven, Fikret Tosuner ve Suat Işıklı nezaretinde, korist ve solist olarak görev alan sanatçı, bu topluluğun TRT Erzurum Radyosu için düzenli aralıklarla hazırladığı programlarda 5 yıl boyunca yer aldı.

1966'da Erzurum Radyosunda kadrolu sanatçı oldu

20180705-154159

Usta sanatçı, 1966'da açılan sınavı kazanarak, Erzurum Radyosu'nda kadrolu sanatçı oldu. Bu dönemde Erzurum Radyosu'nda Ali Canlı, Mustafa Geceyatmaz, Kemal Karasüleymanoğlu, Fikret Karahan ve Talip Özkan'ın şefliğinde Yurttan Sesler Korosu'nda çalıştı.

İstanbul Radyosu Türk Halk Müziği Müdürü Nida Tüfekçi'nin isteği üzerine, 1970'ten itibaren İstanbul Radyosu'na tayin olan Kemertaş, uzun yıllar çalışmalarına İstanbul'da devam etti.

Kemertaş, 1985'te İzmir'e yerleşerek TRT İzmir Radyosunda görevine devam etti.

Uzun havaları ustalıkla icra etmesiyle tanındı

TRT'den 2003'te emekli olan Kemertaş, sanat hayatı boyunca sayısız türkü ve uzun havanın tanınıp sevilmesine sesiyle katkı sağladı.

Yarım asrı aşkın sanat hayatında uzun havaları ustalıkla icra etmesiyle tanınan usta sanatçının, 1960 ve 1970'li yıllarda çok sayıda plak ve kaseti müzikseverlerle buluştu.

Sahneye ilk çıktığı 1956'dan itibaren çok sayıda konsere de imza atan Mükerrem Kemertaş, emekli olmasına rağmen "sanatçının emeklisi olmaz" ilkesini doğrularcasına, müzik etkinliklerine katılarak sanat yaşamını vefatına kadar sürdürdü.

Sanatçının İzmir'de kendisi gibi Türk halk müziği sanatçısı Tuncay Kemertaş ile Olcay Kemertaş adlı 2 erkek çocuğu oldu.

"Türküler okumadı, türküleri yaşadı"

0VG7MKLE

Erzurum türküleriyle hafızalarda yer bulan Kemertaş için 2017'de vefa gecesi düzenlendi ve etkinlikte İzzet Atlınmeşe, Belkıs Akkale, Sevcan Orhan, Onur Şan, Aysun Gültekin ve Lütfü Ortakale sahne aldı.

Gecede Belkıs Akkale, sahnedeki performansı öncesi "çok kıymetli ağabeyim" diye hitap ettiği Mükerrem Kemertaş için "O, sadece benim için değil, toplum için de çok önemli bir şahsiyet. Onunla onur duyuyorum." ifadelerini kullanmıştı.

İzzet Altınmeşe ise sanatçı için "O, türküler okumadı, türküleri yaşadı." değerlendirmesini yapmıştı.

Oğlunun verdiği bilgiye göre 2017 Nisan ayından itibaren ALS (Amiyotrofik Lateral Skleroz) hastalığı tedavisi gören sanatçı, İzmir Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde 80 yaşındayken 31 Mart 2018'de vefat etti.

Sanatçının naaşı, Özkanlar Camisi'nde kılınan cenaze namazının ardından Doğançay Mezarlığı'na defnedildi.

Sanatçının TRT Arşiv'de yer alan birçok eserinin yanı sıra "Hüma Kuşu", "Tutam Yar Elimden Tutam", "TRT Arşiv Serisi 88-Mükerrem Kemertaş" albümlerinin yanı sıra oğlu ile 2010'da çıkardığı "Yadigar" adlı albümü bulunuyor.

‘Hüma Kuşu' türküsünün hikâyesi

Türkünün hikâyesi Erzurum'un Ilıca nahiyesine bağlı Tikkir (Çiğdemli) köyünde geçmektedir. Mustafa ve Gülbahar'ın aşkları dillere destan olmuştur. Gençlerin ailelerinin rızası ile evlenmelerine izin verilir ve evlenirler. Fakat beraberliklerinin ne kadar sürdüğü bilinmiyor.

Çünkü Anadolu'da seferberlik ilan edilmiş, okuyan, okumayan tüm gençler silah altına çağrılmıştır.  Mustafa sevdasını evde koyarak ayrılır. Gülbahar'ı ise bir hüzün alır. Mustafa'sını askere uğurlamıştır.  Aradan yıllar geçer ancak hiçbir haber alamaz.

Sevdikleri Mustafa' dan umutlarını kesmiştir. Gülbahar ise her sabah kalktığında bahçeye çıkıp ‘yavuklu'sunun yoluna saatlerce bakarak bekler. Gülbahar üzüntüsünden ağlaya ağlaya gözyaşları  kurumuştur. Gelinlerinin bu durumu kaynanasını ve kayınbabasını çok üzmektedir. Kayınbabası Gülbahar'ın her sabah yavuklusunun yolunu bekleyişine o kadar üzülür ki; acısına katılıp bu ağıtı yakar.

Hüma kuşu çok yükseklerde günlerce uçabilen bir kuştur. Kayınpeder Mustafa'yı Huma kuşuna benzetir ve haberci bir kuş olmasına atıfla dilinden şu sözler dökülmeye başlar:

Hüma Kuşu yükseklerden seslenir

Yar koynunda bir çift suna beslenir

Sen ağlama kirpiklerin ıslanır

Ben ağlim ki belki gönül uslanır.

("Yar Koynunda bir çift suna beslenir... gelinin iki evladı, torunlarına işaret eder..)

Gülbahar da kayınbabasının bu ağıtına şu sözlerle karşılık verir:

Sen bağ ol ki ben bahçende gül olim

Layık mıdır yanim yanim kül olim

Sen ağam ol ben kapında kul olim

Koy desinler bu da bunun kuludur

VİDEO HABER

İsrail'in Gazze'de bir vahşeti daha görüntülendi!

Haber Ara