Dolar

32,3817

Euro

35,0379

Altın

2.326,97

Bist

9.142,40

'Ergenekon' davası temyiz duruşması

'Ergenekon' davası temyiz duruşması

9 Yıl Önce Güncellendi

2015-10-20 13:41:01

'Ergenekon' davası temyiz duruşması
"Ergenekon" davası sanıklarından CHP İzmir Milletvekili Mustafa Balbay, "Öncelikle bu yargılamanın yargılanması ve bu davanın dava haline gelmesi gerekiyor. Bu anlamda bizim sizden beklentimiz sadece usulden ve esastan bozulması değil asıl bu yargılamanın sizin katınızda bir zemine oturtulması" dedi.

"Ergenekon" davasının temyiz duruşmasında dokuzuncu gün, Balbay'ın savunmasıyla başladı.

Yargıtay 16. Ceza Dairesi'ndeki duruşmaya emekli Orgeneral Hurşit Tolon ve Yalçın Küçük'ün da aralarında bulunduğu bazı sanıklar ile sanıkların avukatları ve yakınları katıldı.

Balbay, Silivri'de yaklaşık 600 duruşma, kabaca 3 bin saat yargılamayla yüz yüze kalmış ve 'Bu olayın Yargıtay aşaması var' diye düşünen biri olarak heyetin karşısına geldiğini söyledi.

"Her şeyden önce sizlerden beklentimiz, Silivri'deki yargılamayı yargılamanızdır" diyen Balbay, Silivri'deki birkaç duruşma izlendiğinde nasıl bir yargılama yapıldığının görülebileceğini ifade etti.

Yargılamanın, dışarıdan bakılınca olağanüstü büyük görünen, korkulan ve içine girilince adeta kaybolunan bir davaya ait olduğunu belirten Balbay, birbiriyle bağlantısız 22 davanın, birleştirme işlemleriyle tamamen içinden çıkılmaz hale geldiğini kaydetti.

Balbay, yargılamalarda tam sona yaklaşıldığını düşündükleri sırada her seferinde yeni bir davayla birleştirme kararı alındığını anlatarak, "Ergenekon" davasının, ilerledikçe yolun çoğaldığı, dosyaların arttığı, böylece artık hukuk beklentisinin kalmadığı bir dava haline geldiğini söyledi.

Yargılama boyunca hukuk ihlalleriyle ilgili yaptıkları başvuruların sayısının bini aştığını belirten Balbay, "Öncelikle bu yargılamanın yargılanması ve bu davanın dava haline gelmesi gerekiyor. Bu anlamda bizim sizden beklentimiz sadece usulden ve esastan bozulması değil asıl bu yargılamanın sizin katınızda bir zemine oturtulması. Öncelikle Danıştay saldırısının ayrılması ve öteki yargılamaların da gerçekten bir dava haline getirilmesi gerekiyor" diye konuştu.

"Ergenekon" davasının Türkiye'de hukuka güveni azaltan etkenlerin başında geldiğini ifade eden Balbay, "Türkiye'nin asrın davası diye baktığı bu yargılamada sizin vereceğiniz karar çok önemli olacak ve hukuka olan inancın artmasına önemli bir ivme kazandıracak" ifadesini kullandı.

"Ergenekon" davasının toplum vicdanında bittiğini dile getiren Balbay, hukuk zemininde de bitirilmesi gerektiğini söyledi.

-"Toplumun sessizliği bombaların sesinden daha tehlikelidir"

Silivri'de 30 bin mektup aldığını, bunlar arasından en çok etkilendiği 300'ünü bir kitap haline getirdiğini belirten Balbay, kitabı heyete sundu.

Kendisine yazan bir kişinin, ancak 8. mektubunda ismini kullanmaya cesaret edebildiğini anlattığını dile getiren Balbay, bu kişinin, daha önce adıyla yazarsa işinden olacağını, başına bir şey geleceğini düşündüğünü ifade etti.

Balbay, "Bu, işte böyle bir davaydı. Bu anlamda toplumun sessizliği bombaların sesinden daha tehlikelidir. Toplum sustuğunda artık iktidar sahipleri yargıyı da etki altına alırlarsa gaddarlaşırlar ve iktidarlarını sürdürmek için acımasız hale gelirler. Menderes idam edildiği gün Türkiye'de insanlar birbirine karşı hakaret suçu bile işlemedi. Ergenekon'un ilk aylarında da toplum büyük bir sessizliğe gömüldü ve korkuya kapıldı" dedi.

Yargılamanın bir medya ayağı bulunduğunu ve bu ayağın yerel mahkemeden daha acımasız olduğunu belirten Balbay, "Bize yönelik yargılamayı yapanlar şimdi hukuk arıyorlar. O yayın organlarının, kamuoyunda cemaat diye bilinen organların bize değil bu topluma özür borcu var. Onlar hukuk ararken ben de onların adil yargılanmasını istiyorum. Siyasi davaların tutuksuz sürmesini istiyorum. Eğer siyasi davalar tutuklu yürüyorsa, deliller ne olursa olsun, yüzde 51'i intikamdır" ifadelerini kullandı.

"Ergenekon" davasıyla ilgili çok farklı bir iklim yaratıldığını ve bunun olağanüstü bir dönemin fotoğrafı olduğunu belirten Balbay, hukuksuzluğun hukuku kullanmasını, olağanüstü dönemlerin temel özelliği olarak değerlendirdi.

Balbay, Yargıtay'ın bu davayı sadece bozmakla kalması halinde davaya kişilik kazandırmış olacağını, bu nedenle yargılama biçiminin de değerlendirilmesi gerektiğini söyledi.

"Cemaatin böylesine toplumu etkileyerek, yargılamayı da etki altına alarak sürdürdüğü bu sürecin arkasında siyasi destek olmasaydı devam edemezdi" diyen Balbay, "Tamamen siyasetten bağımsız, yargının intikam değil adalet ürettiği bir zemin yaratmak sizin elinizde" dedi.

-"İddianame, her türlü işkence aletinden daha etkiliydi"

Yargılama sürecinde yaşadıkları sıkıntılara da değinen Balbay, "Gözaltılarda işkence yoktu ama işkence iddianameydi. O iddianame akla gelebilecek her türlü işkence aletinden çok daha etkiliydi. Çünkü bir kişi en çok neden etkilenecekse o konuda ona suçlama yönelttiler. Bana, 'Siz Uğur Mumcu'yu, Ahmet Taner Kışlalı'yı da öldüren örgüte üyesiniz, olmadığınızı ispat edin' dediler. Vücut kimyasının bir anda bu kadar değişebileceğini bilmiyordum" diye konuştu.

Yargılamalarda "gizli tanık terörü" diyebilecekleri bir tabloyla karşı karşıya kaldıklarını da belirten Balbay, şunları söyledi:

"Eğer bir tanık bir hata yaptıysa tanıklığının düşmesi gerekir ama öyle durumlar oldu ki tanık resmen saçmalamaya başladığında 'kendinizi toparlayın, yarın sizi yeniden alalım' dediler. Bir gizli tanık, sesi metalik, perde gerisinde, bütün sanıklar monitörde görünmekte, 'Şu kişiyi 2 yıl önce mafya bürosunda gördüm' dedi. Sanık çıktı ve heyete, 'Beni 4 yıldır tutukladığınız için teşekkür ederim' dedi. Yargılama süreci içinde sadece tanıkların dinlenmesi sorunu bile ayrıca bozmaya ve bu davanın fotoğrafını göstermeye yeter. Sanıklar 835 tanık dinlenmesini istedi, sadece 57'si dinlendi."

Balbay, 27 Kasım 2012'deki duruşmanın izlenmesini isteyerek, bu duruşmada heyetin birden esas hakkındaki mütalaaya geçilmesine karar verdiğini, Şenkal Atasagun, Şamil Tayyar gibi dinlenmesi mahkeme tarafından daha önce kabul edilen kişilerin dinlenilmesinden bir anda vazgeçildiğini bildirdi.

"Bizi yargılayanlar, tutuklayıp hapse atanlar nerede" diye soran Balbay, şunları kaydetti:

"Savcı yurt dışında, polisler tutuklu. Adil yargılamadan yanayız ama ben en azından onların da muhakeme konusu yapılmasını, bu yargılamanın yargılanmasının değerlendirmenizde olmasını dilerdim. Bu yargılamanın arkasında tabii ki siyasal güç olmasaydı sürdürülemezdi ama oradaki heyete tutuklu olduğumuz halde sık sık şunu söylemek zorunda kaldık. 'Biz tutukluyuz, siz yargılıyorsunuz. Yer değiştirmemiz gerekse sizin yerinizde olmak istemezdik' dedik. Davanın usulden ve esastan bozulması tabii ki talebimiz ama yargılamanın yargılanması bizim sizden özellikle Türkiye'nin hukuk devleti olabilmesi için en önemli isteklerimizin başında geliyor."

-"Yargılanan ben değildim, gazetecilikti"

Davada kendisinin değil gazeteciliğin yargılandığını ifade eden Balbay, bir gazetecinin yazdığı yazılardan, kitaplardan suç örgütü çıkarılması halinde Türkiye'de bu mesleğin yapılamayacağını yerel mahkemede de söylediğini belirtti.

Medyanın çok önemli olduğunu, 10 Ekim'de Ankara'daki terör saldırısının, basın yasağına direnilmemesi halinde bu kadar aydınlanamayacağını dile getiren Balbay, medyanın bu nedenle görevini yapması gerektiğini ifade etti.

Balbay, 1 Temmuz 2008'de gözaltına alındığını, imajları alınmadan bütün bilgisayarlarına el konulduğunu, 5 Temmuz 2008'de bu dijital verilerle ilgili sorgulandığını anlatarak, bilgisayarların imajının 7 Temmuz'da alındığının ortaya çıktığını söyledi.

"8 yıllık Mustafa Balbay notları" diye delil olarak gösterilen notların tümünün 3,5 dakikada yazılmış olduğunu dile getiren Balbay, sadece bu iki durumun bile iddiaları çürüttüğünü belirtti.

Bir siyasetçi olarak hukukun rayına oturması için ne gerekiyorsa yapacağını belirten Balbay, gerçek anlamda barışın da adaletle geleceğine inandığını söyledi.

Balbay, "Bu tür hukuksuzluklara cesaret edilemeyecek bir Türkiye hayal ediyoruz. Mahkeme heyetine de söyledim, 'Beni alsanız, Kapıkule'ye götürseniz, buradan çık dönmezsen özgürsün deseniz de gitmem' dedim. Biz bu ülkede hukuk bekliyoruz" dedi.

Olağanüstü dönemlerde yargının adalet değil intikam ürettiğini ifade eden Balbay, "Hepimizi zorla bir araya getirdiler yine de örgüt olamadık. Mümkün değildi bütün bu insanların bir araya gelmesi. Bizi bir araya getiren bu hukuksuzluk oldu. Tam Aziz Nesin'lik bir tabloydu" değerlendirmesinde bulundu.

İddianamede 'Bu Ergenekoncular hep milli kavramları kullanırlar' denildiğini aktaran Balbay, "Bu mantıkla Cumhurbaşkanı'nın milli milletvekili istemesindeki milli bile Ergenekon'a girebilirdi. İddianamede yer alan esas hakkındaki mütalaaya baktığınızda göreceksiniz" diye konuştu.

Mustafa Balbay, Ergenekon davasıyla ilgili, "Bu dava Türkiye'nin toplam gücünün, refleksinin yok edilmesine yönelikti. Bütün kurumlarını fiilen tedirgin eden ve onları bir şey yapamaz noktaya getiren bir refleks, bir direnç ölümü getirilmek istendi. New York Times'ın manşetindeki sözünü geri çevirmeye başlamamız gerekiyor. Yasta, zaferde birleşemedik ama adalet ve hukukta birleşirsek devamı gelecektir diye düşünüyorum" değerlendirmesinde bulundu.

-"Düşman ceza hukuku"

Avukat Mehmet İpek ise Silivri'deki yargılamanın hiçbir hukuki değeri olmadığını, "Düşman ceza hukuku" ilkeleri çerçevesinde yürütüldüğünü söyledi.

Bir ceza davasının sağlıklı yürütülebilmesi için öncelikle usule ve hukuka uygun iddianame bulunması gerektiğini dile getiren İpek, yargılamada "davasız yargılama olmaz" ilkesinin açıkça çiğnendiğini belirtti. İpek, davanın usulden ve esastan bozulmasını istedi.

Avukat Aydın Metin de yargılamada şeklen bile bulunamadıklarını, idam cezasına karşılık gelen bir cezadan yargılanan müvekkili için 2 saat savunma süresi verildiğini belirtti. Bu sürenin 1 saat 57 dakikasında Balbay'ın kendisini savunduğunu, iki avukata bu nedenle 3 dakika süre verildiğini aktaran Metin, "Duruşma salonunda kronometre var, çalıştırıyorlar, 3 dakika dolduğunda mikrofonu kapatıyorlar" dedi.

Metin, 3 dakikalık bir savunmayla buraya geldiklerini belirterek, hükmün esastan bozulması talebinde bulundu.

VİDEO HABER

Sahibinden 16 milyon TL'ye satılık ‘tarihi kilise’

Haber Ara