Dolar

32,5004

Euro

34,6901

Altın

2.496,45

Bist

9.693,46

'Erdoğan 'yeni Atatürk' olabilir mi?'

Amerikalı Politico adlı derginin Avrupa sayfasında, Zia Weise imzasıyla yayınlanan yazısında Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Atatürk'ü karşılaştırması yapıldı...

8 Yıl Önce Güncellendi

2016-12-28 05:58:00

'Erdoğan 'yeni Atatürk' olabilir mi?'

Amerikalı Politico adlı derginin Avrupa'ya özel Politico.eu adlı sayfasında, Zia Weise imzasıyla yayınlanan makalenin başlığı: "Erdoğan, Yeni Atatürk."

ODATV.com'un çevirdiği makalenin tam metni şöyle:

Aralık ayının başlarında, Türkiye'nin Cumhurbaşkanı günlük konuşmalarının odak noktasını politik muhaliflerinden, eleştiriler ve terör konusundan ekonomiye kaydırmak zorunda kaldı. Türk lirası, son bir yıldır süren iç karışıklıkların ardından istikrarsız bir görünüm sergiliyor ve her geçen gün tarihin en düşük seviyesini görüyor.

Türk lirasının değerinin neden düştüğünü anlamak zor bir iş değil: aylar süren bombalamalar, darbe kalkışması, AB ile sürtüşmeler ve artan baskı ortamı, Türk lirasının değer kaybetmesine neden olan olaylar arasında. Donald Trump'ın ABD başkanlık seçimlerini kazanması, piyasaları olumsuz etkileyen bir diğer etken, öyle ki Türk lirası Meksika para birimi pesodan bile daha kötü duruma düştü.

Ancak, Recep Tayyip Erdoğan farklı bir görüşe sahip. Söylediğine göre, ''bazıları ekonomiyi sabote ederek ülkeyi dizlerinin üzerine çökmeye zorluyor.'' Cumhurbaşkanı'nın sözlerine göre, Türkiye'yi zor duruma düşürmek isteyen karanlık güçler aralarında anlaştılar ve darbe kalkışması da bu anlaşmanın bir uzantısıydı.

Erdoğan'ın kavgacı üsluba sahip konuşma tarzı, yatırımcıların kuşkularını ve Avrupa'nın Türkiye üzerine rahatsızlığını arttıran en önemli etken. Fakat sözlerin çoğu da iç tüketime yönelik şu sözler çoğunlukta: Topluma ülkenin kötü niyetli dış güçlerin saldırısı altında olduğu anlatılıyor – bunlar teröristler, darbeciler, faiz lobisi olabilir- hepsinin sonucunda Erdoğan, Türkiye'yi kötülüklerin pençesinden kurtarabilecek yegane kişi gibi gösterilerek gücü kalıcı hale getirilmeye çalışılıyor.

YENİ BİR İDEOLOJİ YARATMAYA YÖNELİK

Bu hikayeler Ankara'nın yaşadığı dönüşümün omurgası olarak hizmet ederken, adını ülkenin kurucu babası Mustafa Kemal Atatürk'ten alan ülkenin Kemalizm adlı yüz yıllık ideolojisinin değiştirilerek merkezinde Erdoğan'ın bulunduğu yeni bir ideoloji yaratmaya yönelik.

Türk köşe yazarı Mustafa Akyol bu konuda şu sözleri ifade ediyor: ''Kemalizm amaçlandığı gibi tüm ulus için bir kılavuz görevi görüyordu. Bu dönemin artık sona erdiğine tanık oluyoruz. İnsanlar halen Atatürk'e dudak büküyorlar. Ancak Kemalizm'in hegemonyası artık sona erdi. Yerini 'Erdoğancılık' alıyor.''

''Atatürk'' ismi ile onurlandırılan Mustafa Kemal'in yüzü madeni ve kağıt paraların üzerinde, evlerde ve ofislerde, okullarda ve kent meydanlarında varlığını sürdürürken, hatırasına saygısızlık yapmak suç kapsamındadır. Ülkeyi kurarken laik ideolojide karar kılmış ve ülkenin yüzünü Batıya çevirmişti, halifeliği kaldırmış ve Arap alfabesi yerine Latin harflerini getirmişti, kaldı ki bunlar gerçekleştirdiği reform hareketlerinin sadece bazılarıdır.

Ülkenin en büyük lideri olacak şekilde, Atatürk'ün yerini almak konusunda Erdoğan'ın uzun süredir istekli, ülkenin kurucu babasının idealleriyle arasına mesafe koyan Erdoğan, Türkiye'nin Osmanlı ve İslam mirasının önemini vurgulamayı tercih ediyor.

Erdoğan'ın kendisi de bazı reformlar gerçekleştirdi – ekonomiyi dönüştürdü, askerin siyaset üzerindeki gücünü azalttı, Kürt azınlığın uzun zamandır bekledikleri politik ve kültürel hakları tanımak gibi -  fakat iyi hitabetine rağmen kendisi Türkleri arkasında toplayacak ülkeyi düşman işgalinden kurtaran Atatürk'ün başarılarından yoksundu.

Bu durum 15 Temmuz günü Türkler tanklara karşı durarak askeri bir darbeyi engellediklerinde değişti. Erdoğan, ''Allah'ın bir lütfu'' olarak yorumladığı darbe kalkışmasının ülkeyi değiştirmek için sembol yüklü zafer anı olduğunu anlamış gibi görünüyor.

Darbe kısa sürede Erdoğan'ın politik rakiplerini temizlemek ve tutuklamak için bir bahane haline geldi. Bayraklar, tanklar ve şehitler hükümete muhalif ve hükümet yanlısı basının sayfalarını kapladılar, ölenlerin ardından ulusal yas ilan edilirken kalkışmanın başarısızlığa uğraması kutlandı. Hatta muhalifleri bile Erdoğan'ın demokratik yöntemlerle seçilen hükümetinin ardında durdular.

ERDOĞAN'IN KEMALİZM İLE BİR DİĞER KUVVETLİ BENZERLİĞİ

Avrupa Dış İlişkiler Konseyi üyesi Aslı Aydıntaşbaş bu konuda şu sözleri dile getiriyor, ''15 Temmuz'dan sonra ikinci bir Kurtuluş Savaşı mitolojisi yaratıldı. Erdoğan'ın hayatta kalması, Türkiye'nin genişlemesi, Türkiye'nin bağımsızlığı – bu ulusal mitolojiyle birleştirildiler.''

Anlatılanların gözden kaçırdıkları kendisini güçlü bir ülkenin idareci başkanı olarak gören Erdoğan'ın ''Yeni Türkiye'' hırsıdır. ''Kurtuluş Savaşı'' kavramı, güçlü kişi kültü olarak Erdoğan'ın Kemalizm ile bir diğer kuvvetli benzerliğidir.

Benzerlikler burada son buluyor. Atatürk'ün Türk toplumunu batılılaştırmasının yanında, Erdoğan Batıyı sadece izlemiş ve Batının sosyo-ekonomik düzenine kuşkucu yaklaşmıştır. Erdoğan, Osmanlı nostaljisine özenirken, Atatürk tam tersine bu konuyu küçümsemişti. Ve tek partili bir dönemde Cumhurbaşkanlığı yapan Atatürk'ten farklı olarak, Erdoğan devleti çok partili sistemde de olsa herhangi bir bağımsız kurumu olmayan, seçimleri ise yönetimde kalmak için kazanacağı bir gereksinimi olarak görüyor.

İslamcılık da güçlü bir faktör olarak karşımıza çıkıyor. Kemalistler, Türkiye'nin seküler elitleri, uzun süredir dini konularda ifade hakkını baskı altında tutuyorlardı, örneğin dini sembollerin kamu kuruluşlarında ve  türbanın üniversitelerde engellenmesi gibi. İslami içeriğe sahip bir şiir okuduğu için 1999 senesinde hapise giren Erdoğan, sadece dindar çevrenin sözcüsü olmakla kalmadı, oyunun kurallarını değiştirerek onları yeni yönetimin elitleri haline getirdi.

Fakat İslami unsurların yanı sıra, Erdoğan'ın ideolojisi eşsiz değildir. Mustafa Akyol bu konuda şunları söylüyor; ''Bu fikir, geleneksel olarak gücü elinde bulundurmayan insanların destekledikleri güçlü lider, elitleri tahtından indiren, kontrolü elinde bulunduran, kendisini bir ulusun somutlaşmış haline dönüştüren kişi olma ideali, her yerde karşınıza çıkabilecek niteliktedir. Popülizmin hikayesidir.''

Ve şu aralar bu yaklaşım Türkiye'de oldukça popüler durumda. Darbe girişiminin ardından Erdoğan'ın popülaritesi yeni bir boyut kazandı; Kendisi şu anda düzenlenecek bir referandum sonucunda genişletilmiş yetkilerle donatıldığı başkanlık koltuğuna oturacağı konusunda kendisinden emin durumdadır. Bu ay, hükümet yeni bir anayasa için öneri sundu ve gelecek yaz bir plebisit yapılabileceği söyleniyor.

KÜÇÜMSEME HALİ KİMİ ZAMAN AGRESİF BİR NİTELİK KAZANMAKTA

Fakat hitabet sanatının da yan etkileri olabilmektedir. Bunlardan biri, Erdoğan'ın Osmanlı nostaljisi ve mevcut dünya düzenine istinaden var olan küçümseme hali kimi zaman agresif bir nitelik kazanmaktadır. Osmanlı'nın kaybettiği topraklar hakkındaki görüşleri, Yunanistan ve Irak'ın öfkelenmelerine neden oldu.

Yatırımcılar da pek etkilenmişe benzemiyorlar: Erdoğan konuşmalarında her ne vakit dış güçleri ya da yüksek faiz oranlarını suçlayacak olsa, Türk lirası daha fazla değer kaybediyor. Geçtiğimiz yılın fırtınaları belki Türklerin bir kesiminin gözünde Erdoğan'ı Atatürk'e eş bir seviyeye yükseltmiş olabilir, fakat çalkantılı ekonomi Erdoğan'ın başarısını ve gücü elinde tutmasını tehdit eden bir unsur olarak karşımıza çıkıyor.

Erdoğan'ın popülaritesi birkaç unsura dayanıyor, kendisinin ideolojisi ve İslam bu unsurlar arasında olduğu gibi, sıradan vatandaşın ekonomisini kuvvetlendirmesi de önemli bir etkendir. Akyol'un söylediği gibi, ''Erdoğan'ın Aşil topuğu ekonomidir.''

-

Haber Ara