Dolar

32,5981

Euro

34,8100

Altın

2.509,08

Bist

9.471,40

Erdoğan, İİT'nin Kudüs zirvesini bazı Araplara rağmen gerçekleştirdi

İslam İşbirliği Teşkilatı'nın İstanbul'daki Kudüs Zirvesine ilişkin ortak görüşlerden biri zirvenin bazı Araplara rağmen gerçekleştirildiği...

7 Yıl Önce Güncellendi

2017-12-16 19:27:12

Erdoğan, İİT'nin Kudüs zirvesini bazı Araplara rağmen gerçekleştirdi

ABD'nin Kudüs kararı sonrasında yaşanan en önemli gelişmelerden biri Hamas'ın üçüncü intifada çağrısıysa diğeri de İslam İşbirliği Teşkilatı'nın (İİT) İstanbul toplantısıydı. Kudüs halen gündemdeyken, bugün birçok yazar konuyu köşesine taşıdı.

İşte o yazılardan bazıları:

"BM, AB ve ARAP BİRLİĞİ MEYDANI ERDOĞAN'A BIRAKMAK İSTEMİYORDU AMA ZİRVEYE ERDOĞAN'IN ÇAĞRISI DAMGASINI VURDU"

- Yeni Akit/Abdurrahman Dilipak:

Batılılar farklı düşünüyordu. İsrail önce, Abbas yönetimi ile bir anlaşma imzalayarak Filistin'i tanımalı, kendi varlık, güvenlik ve meşruiyetini garantiye almalıydı. Sonrası için yeni bir siyasi süreç başlatılmalı idi. Çünkü yarın Filistin'de iktidar değişikliği durumunda, yeni hükümetle anlaşması çok daha zor olabilirdi.

Trump ve Netanyahu'nun evdeki hesapları çarşıya uymadı. Bu durum Türkiye, AK Parti ve Erdoğan için yeni bir kazanıma sebep olabilirdi. Daha Trump, belgeyi imzalamadan önce, eğer imzalarsa İslam İşbirliği Konferansını, dönem başkanı olarak 13 Aralıkta olağanüstü toplantıya çağıracağını açıklamıştı. Böylece Ankara süreç ile ilgili inisiyatif üslenecek, dünyanın gözü İstanbul'a çevrilecekti. Erdoğan bu vesile ile İslam ülkeleri liderleri ile FETÖ, PYD, DAEŞ ve darbe süreci ile ilgili olarak özel görüşmeler yapabilir ve batılı ülkelerin terör ve darbecilere nasıl destek verdiklerini anlatabilir. Barış süreci ile ilgili olarak BM ve NATO'yu eleştirebilirdi.

Daha ilk günden BM Güvenlik Konseyi toplanarak, Trump'ın kararını kınadı. Hemen arkasından olağanüstü bir hızla Mısır'da Arap Birliği toplandı, onlar da kınadılar. AB de kınadı. Erdoğan'dan önce inisiyatif kullanarak ön almak istiyorlardı. Bu şekilde BM, AB ve Arap Birliği, sözde sıradan bir kınama ile bu işi geçiştirmek istiyordu aslında. İsrail'le iyi ilişkiler kurmaya çalışan Arap rejimleri, Arap Birliği kararına atıf yaparak sıyrılmaya çalışacaklardı. Yani meydanı Erdoğan'a bırakmak istemiyorlardı.

Bütün bu çabalara rağmen, sürece ilişkin liderlik Türkiye ve Erdoğan'ın eline geçti. Herkes Erdoğan'ın vereceği mesaja kilitlendi..

Erdoğan bu arada Gümilcine'ye giderek, hem Lozan, hem de terör ve darbecilere batının verdiği desteği en üst düzeyde eleştirdi ve Batı Trakya'daki Türklerin, Müslümanların haklarına getirilen sınırlamaları dile getirerek batının çifte standardını eleştirdi.

Trump Ankara'ya geldi bu arada. Ankara Suriye'de “Uluslararası koalisyonun artık anlamını yitirdiğini” söylerken, Rusya da Suriye'den çekilme kararı alırken, Ankara kendi güvenliği için Afrin'e müdahale edeceğini açıkladı.

Malezya Savunma Bakanı, Türkiye'nin yanında olduklarını açıkladı. Bu zirve ABD ve İsrail yanında Suudiler için de bir hezimet oldu.

Sadece İslam ülkelerinde değil, bu karar, ABD'de, İsrail'de, AB ülkelerinde ve diğer birçok ülkede de tepki ile karşılandı. İsrail ve ABD, tarihlerinde ilk kez böyle bir şekilde yalnız kaldılar. Dostları bile kendilerini savunamadı. Hatta bir takım Siyonistler bile, bu konuda ciddi bir usûl hatası yapıldığı görüşünde. Bu yaşanan süreç ne dünya ve ne de bölge barışı için bir kazanım olmadı. Belki bu işten sonunda en çok kazançlı çıkacak olan Türkiye ve Filistin olacaktır. Çünkü tahterevallinin öbür ucunda ABD ve İsrail vardır.

Öte yandan; bu olay, iç politikadaki polemikleri de büyük ölçüde bitirdi. Sarraf olayı ve Kılıçdaroğlu'nun şecaat arzı da bu olayların gölgesinde kaldı. CHP, HDP, İyi Parti, bu süreçte iyi bir performans sağlayamadılar. F.Gülen ve FETÖ'cüler de bu süreçte ne yapacağını bilemedi.

Bugün gelinen noktada, Trump ve Netanyahu bu çıkışları ile neyi elde etmek istiyorlarsa onu ebediyen kaybettiler..

20171214_2_27504261_28831432_Web

"DOĞU KUDÜS VURGUSU YADIRGANMAMALI"

- Karar/Hakan Albayrak:

Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) on yıllarca süren bir silahlı mücadeleden sonra, ‘El vermiyor' deyip, hiç değilse 1967'deki “Altı Gün Savaşı”nda işgal edilen toprakları kurtarmak ümidiyle İsrail'le müzakere masasına oturdu ve böyle bir perspektifin oluştuğuna kanaat getirdiği yerde “İsrail Devleti'nin barış ve güvenlik içinde var olma hakkını” tanıdığını, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin -1967 Savaşı'ndan önceki sınırlara dönmeyi vazeden- 242 ve 338 sayılı kararlarını da kabul ettiğini ilan etti. (Eylül 1993)

Hamas da, İsrail'i tanımayı reddetmekle beraber, “4 Haziran 1967 sınırları içinde başkenti Kudüs olan bağımsız bir Filistin devleti” formülüne -herhalde ‘tedricî çözüm' anlayışı çerçevesinde- yeşil ışık yaktı. (Mayıs 2017)

“Bütün Hamas liderlerinin ve bütün Hamas kurumlarının ortak görüşü”nü yansıtan “Yeni Siyaset Belgesi”ndeki ilgili madde şöyle: “Hamas, Filistin toprağının hiçbir parçasından vazgeçmemekle beraber, 4 Haziran 1967 sınırları içinde başkenti Kudüs olan bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasını -hicrete zorlanan Filistinlilerin geri dönüş hakkının teslim edilmesi şartıyla- millî mutabakat formülü olarak görmektedir (Bu hususta Mahmud Abbas liderliğindeki Fetih Hareketi ile ayrı düşmeyecektir – HA). Bu durum kesinlikle Siyonist oluşumun tanınması ve Filistin'in haklarından ödün verilmesi anlamına gelmemektedir.”

İsrail, Kudüs'ün batısını 1949'dan beri elinde tutuyor. 4 Haziran 1967'de de (“Altı Gün Savaşı” o gün başladı) Kudüs'ün batısı İsrail'in elindeydi. Demek ki Hamas, “4 Haziran 1967 sınırları içinde başkenti Kudüs olan bağımsız bir Filistin devleti” derken Doğu Kudüs'ü kast ediyor.

Binaenaleyh; Erdoğan ve İslam İşbirliği Teşkilatı'nın tavrı, Filistin halkının temsilcilerinin takip ettiği çizgiyi müdafaadan ibarettir.

Yadırganmamalı.

"SUUDİLER ERDOĞAN'I ÇAĞIRSA, CUMHURBAŞKANI MUTLAKA GİDERDİ"

- Diriliş Postası/İsmail Yaşa:

Erdoğan olağanüstü zirve çağrısını "İİT Dönem Başkanı" sıfatıyla yapmıştı. O sıfata şu an bir başkası, örneğin Suudi Arabistan Kralı Selman Bin Abdülaziz sahip olsaydı ve Kudüs için İİT üyesi ülkelerin liderlerini Suudi Arabistan'ın herhangi bir kentinde olağanüstü toplantıya çağırsaydı Cumhurbaşkanı Erdoğan o toplantıya mutlaka giderdi. Çünkü başta Washington ve Tel Aviv olmak üzere tüm başkentlerin gözünün ve kulağının Trump'ın Kudüs'ü İsrail'in başkenti ilan etmesinin hemen ardından düzenlenen zirvede olacağını bilir ve Müslüman bir lider olarak söz konusu zirveye katılıp güçlü bir mesaj çıkmasına katkıda bulunması gerektiğinin bilincindedir.

"ZİRVE AMACINA ULAŞMIŞTIR"

Öte yandan, kim ne derse desin ve sırf Erdoğan'ın başarı hanesine yazılır korkusuyla katılmazsa katılmasın, İstanbul'un ev sahipliği yaptığı zirve kendi çerçevesinde amacına ulaşmıştır. En azından, İslam dünyasının Trump'ın kararına yeşil ışık yakan ülkelerden ibaret olmadığı açıkça gösterilmiştir. Kararın açıklanmasının ardından kısa sürede böyle bir zirvenin toplanabilmesi diplomatik bir başarıdır. Doğu Kudüs'ün Filistin devletinin işgal altındaki başkenti ilan edilmesi de önemlidir. "Batı Kudüs İsrail'e terk edildi" eleştirisinde bulunanların gözden kaçırdıkları bir nokta var. İstanbul zirvesinde alınan karar öncelikle Amerika'nın ve İsrail'in Kudüs'ü tamamen Yahudileştirme planını bozmayı, bunun için de BM kararlarından ve uluslararası toplumun soruna yaklaşımından yararlanmayı hedefliyor.

MAHMUD ABBAS'A GÜVENEBİLİR MİYİZ?

Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas da oldukça yüksek perdeden konuştu ve misillemede bulunmaktan bahsetti. Önemli olan, Abbas'ın tehditlerinin en azından bir kısmını hayata geçirmesi. Fakat geçmiş deneyimler Filistin Devlet Başkanı'na bu konuda güvenemeyeceğimizi söylüyor. Abbas şayet Trump'ın kararına misillemede bulunma tehdidinde samimiyse atabileceği somut adımlar var. Filistin Kurtuluş Örgütü'nün İsrail'i tanıma kararını geri çekmesi ve Filistin güvenlik güçlerinin işgal güçleriyle yürüttüğü güvenlik koordinasyonuna son vermesi gibi. Filistin halkının kahir ekseriyetinin talebi de bu yönde.

20171214_2_27504148_28831203_Web

"ERDOĞAN, ZİRVEYİ ARAPLARA RAĞMEN GERÇEKLEŞTİRDİ"

- Milliyet/Verda Özer:

Liderlerin sonuç bildirgesini oylaması biter bitmez konuştuğum Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın da bu kararın tarihi önemini vurguladı. Ve ekledi: “Filistin meselesi Arap Baharı başladığından beri sistematik bir şekilde unutturuldu. Bunu ABD ve İsrail özellikle istedi. Şimdi bu vesileyle konu tekrar dünya gündeminin merkezine oturdu.”

Evet, oturdu, hem de ve ama Arap dünyasının kendisine rağmen! Suudi Arabistan başta olmak üzere çoğu Körfez ülkesinin ve Mısır'ın bu zirveye katılımının bu kadar aheste ve düşük seviyede olması, Filistin davasından vazgeçtiklerini ortaya koydu. Zaten daha birkaç gün önce basına yansıyan bir haber, bunun işaretini vermişti. Buna göre Trump, Suudi Arabistan başta olmak üzere Körfez'le ve İsrail'le birlikte yeni bir “Filistin-İsrail çözüm planı” geliştirmişti. Tüm Kudüs İsrail'in, dışındaki Abu Dis şehri de Filistin'in başkenti sayılacaktı. Kulislerden öğrendiğime göre, bu haber doğru. Bu da Erdoğan'ın bu zirveyi “Araplara rağmen” gerçekleştirmiş olduğunu ortaya koyuyor.

"TRUMP İMZA ATMADAN ÖNCE HAREKETE GEÇİLDİ, TÜRKİYE'NİN TEK BAŞINA UYGULAYACAĞI YAPTIRIMLAR DAHİ BELİRLENDİ"

- Milliyet/Serpil Çevikcan:

ABD Başkanı Trump'ın Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanıma kararı, yeniden şekillendirilmeye çalışılan Ortadoğu'da, 1. Dünya Savaşı'ndan sonra geçen 100 yılın ardından yeni bir oyunun sergilendiğinin göstergelerinden biri. Filistin hassasiyeti bilinen Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve hükümet, bu nedenle Trump daha imzayı atmadan yol haritasını belirledi. Olumsuzluklar halinde Türkiye'nin tek başına uygulayacağı yaptırımlar bile belirlendi. Trump'ın imzasından sonra da harekete geçildi. O planın en önemli aşamalarından biri Türkiye'nin dönem başkanlığını yaptığı İslam İşbirliği Teşkilatı'nı olağanüstü toplamaktı. ABD'nin Kudüs kararından sadece 7 gün sonra 48 ülkeden temsilciyi bir araya getirebilmek büyük bir başarıydı.

Erdoğan, dün, Kudüs'ün kimliğini korumak için yeni fonlar kurduklarına da işaret etti. Müslümanlara ait mahallelerin, evlerin gasp edilmesinin önüne geçileceğini vurguladı. Yol haritası bunlarla sınırlı değil. Erdoğan ve hükümet, evrensel ölçekte, çok yönlü planlamalar yaptı.

Haber Ara