Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde, Yemen Cumhurbaşkanı Hadi ile ortak basın toplantısı düzenledi. Hadi, Erdoğan ile görüşmesinde İran'ın Yemen'in iç işlerine müdahalesini, koalisyon ülkelerinin Yemen'de yürüttüğü operasyonları ve Yemen'de devam eden terörle mücadele çalışmalarını ele aldıklarını söyledi.
Yemen'de Şafi ve Zeydilerin, Husilere karşı aynı safta savaştığını hatırlatan Hadi "Bu da Yemen'de yaşanan olayların bir mezhep savaşı olmadığını siyasi mücadele olduğunu gösteriyor. Husiler, 470 bin kişilik Sa'da kentinin yüzde 10'unu oluşturuyor ve bunlar 26 milyon nüfusa sahip Yemen'i kontrol altına almaya çalışıyor. Yemen halkı bunu kabul etmedi" diye konuştu.
Yemen'de daha önce Zeydiler ve Şafiler arasında hiçbir sorun yaşanmadığını dile getiren Hadi, "Aynı camide namaz kılıyorlardı. İki mezhep arasında en ufak bir sürtüşme dahi yoktu. Fakat İran'a gidip eğitim alan Husiler, İran deneyimini Yemene taşıdı. Biz Husilere İran deneyiminin Yemen'e uymayacağını söyledik. Ulusal Diyalog Konferansı (UDK) sürecinde 1 yıl boyunca diyalog ile Yemen'in 60 yıldır biriken konularını masaya yatırarak çözmeye çalıştık. Bir yılın sonunda UDK olarak bazı kararlar aldık. Fakat Husiler 11 maddelik farklı şartlar öne sürdü. Yemen'de iç savaşın önüne geçmek için bu ağır koşulları kabul ettim. Yemenliler beni ülkenin içinde bulunduğu problemden kurtarmam için seçti. Bu nedenle ben de hiçbir Yemenlinin kanının akmaması için çaba harcıyorum" diye konuştu.
Hadi, Husilerin Ali Abdullah Salih ile anlaşarak, Abdulmelik Husi'nin dini lider, Ahmed Ali Abdullah Salih'in ise sonraki lider olmasını istediğini ifade ederek, "Bundan sonra Husiler Ali Abdullah Salih ile gelip meşru yönetimi ele geçirdiler. Cumhurbaşkanı'nın evini ablukaya aldılar. Ben de Aden'e geçmek durumunda kaldım. Bizi Aden'de savaş uçaklarıyla vurdular" şeklinde konuştu.
- "Yemen'in yüzde 80'i meşru hükümetin kontrolü altında"
Husilerin darbesiyle kendini iki seçenek arasında bulduğunu ifade eden Hadi, "Ya yönetimi onlara bırakacaktım ya da Körfez ülkelerinden yardım talep ederek ülkemi kurtaracaktım. Yemen'i İran'a veya Husilerin İran deneyimine bırakmamak için Körfez ülkelerinden müdahale etmeleri talebinde bulundum. Elhamdülillah şimdi Yemen'in yüzde 80'i meşru hükümetin kontrolü altında, yüzde 20'si için de mücadele devam ediyor" dedi.
Ülkesinin terörden zarar gören ülkelerin başında geldiğini belirten Hadi, "Yemen, halen terörden zarar görmeye devam ediyor. Yemen'de uzun süredir devam eden terörle mücadele çalışmalarını görüştük. Yemen'deki terörden dolayı turizm durdu ve petrol üretimi ise durma noktasına geldi. Farklı alanlarda çalışan büyük ölçekli 36 şirket, terör olayları nedeniyle Yemen'den ayrıldı. Güvenlik ve istikrar olmadan yatırımın yapılamayacağını biliyoruz. Yemen'de 15-28 yaş aralığında 6 milyon genç ile 700 üniversite mezunu işsiz var. Bunlardan bazıları El-Kaide'ye katılıyor, bazıları ise uyuşturu bağımlısı oluyor veya intihar ediyor" ifadesini kullandı.
Yemen'deki son gelişmeleri değerlendiren Hadi, "Biz teröre karşı Suudi Arabistan liderliğinde oluşturulan koalisyonu destekliyoruz. Yemen'in de teröre karşı mücadelesi devam edecektir" diye konuştu.
Yemen'in Taiz kentinde yaşanan büyük sıkıntılara dikkati çeken Hadi, "Husi militanlarından en büyük sıkıntıyı 4 milyonluk nüfusu ile Yemen'in en büyük kenti olan Taiz yaşıyor. Taiz'in merkezi 9 aydır Husiler ve Ali Abdullah Salih militanları tarafından muhasara altında. Kente 9 aydır ilaç ve gıda girişine izin verilmiyor" dedi.
Husilere 2012 yılında gemi ile silah gönderildiği zaman gemiye el koyduklarını ve konuyu Birleşmiş Milletler (BM) gündemine de taşıdıklarını hatırlatan Hadi, şunları kaydetti:
"BM Güvenlik Konseyi'ne bir komitenin gelip konuyu incelemesi talebi ile konuyu taşımıştık. Hatta silahların yanı sıra Husilere konteynırlar içinde gönderilen füze fabrikası da ele geçirildi. Halen bu fabrika Aden kentinde muhafaza ediliyor.
İran devrim muhafızlarından ve Lübnan Hizbullah örgütünden bazı kişileri yakaladık. Lübnan Hizbullah lideri Hasan Nasrallah bu olayların bir daha yaşanmayacağını ve bu kişilerin sadece yönetmek için gönderildiğini, terör eylemlerine katılmak için gönderilmediğini belirterek, bunların serbest bırakılmasını isteyen bir mektup göndermişti."
