Dolar

32,5873

Euro

34,7911

Altın

2.498,58

Bist

9.457,23

El-Cezire çalışanı gazeteci El-Hac: Guantanamo’daki hikayem..

El-Cezire Hak ve Hürriyet ofis müdürü Sami El-Hac, Gunatanamo’daki hikayesini kaleme aldı. Timeturk Arapça ekibi bu hikayeyi okurları için Türkçeye çevirdi.

7 Yıl Önce Güncellendi

2017-07-14 20:02:54

El-Cezire çalışanı gazeteci El-Hac: Guantanamo’daki hikayem..

Katar'da ikamet eden Sudan asıllı Sami El-Hac, Guantanamo'da geçirdiği zorlu anlarını anlatan bir yazı kaleme aldı.

Herhangi bir suça karışmamasına rağmen uzun süredir Guantanamo'da tutulduğunu söyleyen El-Hac yazısına şöyle başladı: İlk 4 ay 40 numaralı zindanda kaldım. Bize getirilen yemeklerin üzerinde bir küf ve bakteri tabakası gözle görülür bir şekilde belli oluyordu. Yemekler hiçbir şekilde sıcak gelmez, dondurucu soğuktan çıkarılmışçasına soğuk gelirdi. Nasibine bakliyat düşen kişiler aramızdaki en şanslı kişiler sayılırdı.

O süre zarfı içinde dışarı çıkıp güneşi görme imkanlarının kısıtlı olduğunu söyleyen El-Hac yazısına şöyle devam etti: Haftada yalnızca iki kez dışarı çıkıp güneşi görmemize ve yürümemize izin verilirdi. Bunun için ayrılan süre ise yalnızca 10 dakikaydı. Bu 10 dakikayı bir saniye bile geçmezdi. Üstelik banyo ihtiyacınızı da bu 10 dakika içinde gidermeniz gerekirdi. Kapılarının bulunmadığı banyolarda erkek yada kadın askerin önünde çırılçıplak bir şekilde banyo yapmak zorunda kalırdık. Tıraş olmamız için ise haftada bir kez eski yıpranmış pas tutmuş tıraş bıçağı verilirdi.

Uygulanan cezaların her şeyden mahrum bırakmak üzerine kurulu olduğunu belirten Sudanlı tutuklu, ceza yöntemlerini şu sözlerle özetliyor: Ceza alacak olan kişi 2 metreye 1 metre büyüklüğünde bir hücreye kapatılırdı. Diğer kamplarda cezalılar için yalnızca bir kısım bulunurken bizim bulunduğumuz kampta iki kısım yer alıyordu. Bunlardan birincisine November, diğerine ise Oskar diyorlardı. Bu kısımlardaki hücreler ise dışarıdan ışık geçirmeyecek şekilde demirden yapılmış kapalı kutular şeklindeydi. Zifiri karanlıkla beraber hücreler dondurucu buzluktan farksızdı. Hücredeki soğukluk bazen 0'ın altına bile iniyordu.

40 numaralı tekli hücrede yaklaşık 120 gün kaldığını söyleyen gazeteci hücrede hayatın nasıl geçtiğini anlatıyor: Dar, zifiri karanlık ve dondurucu soğukta geçirdiğim o günleri unutamam. Askerler her seferinde rahatsız ediyor, gecenin yarısında baskınlara geliyor sebepsiz yere dayak atıyorlardı. Soğuk yemeği getirdiklerinde ise o yemeği yemen için yalnızca 5 dakika veriliyor, 5 dakikanın ardından yemek tabağı geri alınıyordu.

Gazeteci El-Hac yazısını, 14-15 yaşındaki Kanadalı Ömer'den bahsederek bitiriyor: Daha sonradan öğrendim ki yalnızca 3 hücre uzağımda Ömer adında bir çocuk varmış. Mısır asıllı Kanada vatandaşı Ömer yalnızca 14-15 yaşlarında. Akciğerinden yaralanan Ömer'in gözüne bir kurşun isabet etmesi üzerine tek gözüyle zayıf bir şekilde gördüğünü öğrendim. Çocuk Ömer, yaralarından ciddi bir şekilde etkilenmesine rağmen Guantanamo'da uzun süre tutuldu. Daha sonra Ömer'in abisinin de aynı kampa getirildiğine ve uzun süre orada kaldığına dair haberler aldık.

Kaynak: Timeturk

Haber Ara