İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nca yürütülen soruşturma kapsamında, 26 Kasım'da tutuklanan Dündar ve Gül'ün avukatları, müvekkilleri hakkındaki tutukluluk kararının kaldırılarak, tahliye edilmesine ilişkin hazırladıkları dilekçeyi nöbetçi İstanbul Sulh Ceza Hakimliği'ne sundu.
Dilekçede, Dündar ve Gül'ün kaçma şüphesini gösteren somut olgular bulunmadığı ve delilleri karartma ihtimalleri olmadığı savunularak şunlar kaydedildi:
"Müvekkillerimizin kaçma şüphesini gösteren somut olguların olmadığı bir yana, tersine kaçmayacağını gösteren açık ve somut olgular vardır. Her iki müvekkil bakımından da TCK 328 ve 330. maddelerle ilgili suçtan verilen tutuklama kararında bir tutuklama nedeninin varlığından, soyut olarak bile söz edilmemektedir. Fiili gerekçe bir yana, şüphelinin kaçma ya da delilleri karartma şüphesinden soyut, gerekçesiz bir söylem olarak bile bahsedilmemektedir. Bu durum açık olarak göstermektedir ki her iki müvekkil de TCK 328 - 330. maddedeki suçlar yönünden herhangi bir tutuklama nedeni olmaksızın tutuklanmıştır. Bu nedenle, bu iki suç bakımından verilen tutuklama kararları, salt şekil yönünden bile açıkça kanuna aykırıdır."
Dündar ve Gül'ün tutuklanma kararının yasaya aykırı olduğu iddia edilen dilekçede, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına atıfta bulunuldu.
Türk Ceza Kanunu'nda (TCK) yer alan hükme göre, basın yayın yoluyla işlenen suçlarla ilgili 4 ay içerisinde kamu davasının açılmasının zaruri olduğu belirtilen dilekçede, söz konusu haber için bu sürenin aşıldığı ileri sürüldü.
Tutuklamanın kaldırılmasında kamu yararı olacağı öne sürülen dilekçede, Dündar ve Gül'ün tahliyesi değerlendirilirken, hukuki nedenlerin yanında sosyal ve siyasi gerçekliğin de dikkate alınmasının adaletli bir karara ulaşılmasında yardımcı olacağı savunuldu.
Dilekçenin sonuç kısmında, Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) 104. maddesi uyarınca taleplerinin değerlendirilmesi, Dündar ve Gül'ün haklarındaki tutuklama kararları kaldırılarak tahliye edilmeleri talep edildi.
