Dolar

32,3877

Euro

35,0299

Altın

2.326,65

Bist

9.139,19

'Dini politikaya alet edemezsin' yüzsüzlüğü üzerine

10 Yıl Önce Güncellendi

2015-05-13 16:53:09

'Dini politikaya alet edemezsin' yüzsüzlüğü üzerine

Yaklaşık altmış yıldır seçim sürecine her girildiğinde seküler çevreler dindar çevrelere benzer suçlamayı yapmaktadır. Dini politikaya alet ediyorlar. Allah dersin, peygamber dersin, dindarların hakları dersin, dindarlar da birinci sınıf vatandaş dersin aynı iki yüzlü yaklaşımı ve zevzekliği karşınızda bulursunuz. Dini politikaya alet ediyorlar.

Bu ülkede din eğitimi yasaklandı, Kur'an öğretimi yasaklandı bunun bir haksızlık olduğu söylenemedi bile.Dindarların mağduriyetinden söz edilemedi. Türkiye'de dil, fakirlik, güvenlik, asgari ücret ve bilumum umutlar siyasete alet edilir ama din alet edilemez şeklinde bu anlayış bu gün ki siyaset anlayışında da benzer ağırlıkta kendini hisettirmektedir.

Her şeyi politik söylem olarak kullanabilirsiniz seçim propagandasında. Ama dini asla. Dindarlara eğitim, çalışma şartları, giyinme ve kamusal alanda ibadet hakkı vaad edemezsin. Dini politikaya alet etmekle suçlanırsın. İşingaribi bu, o kadar haklı bir söylem olarak görülüyor ki kimse çıkıp neden olmasın demiyor. Öyle ki dini politikaya alet etmekle suçlanan kişiler neredeyse “vallahi öyle bir niyetimiz yok” deyip kendilerini her defasında temize çıkartmak için çaba harcamak zorunda hissediyorlar.

Densizliği ve dinsizliği bile politikaya alet edebilirsiniz ama dini asla. Biri hemcinsiyle evlenme hakkı ister ona seçim vaadi verebilir bir parti mesela. Ama sen bunu yanlış buluyorum deme hakkına sahip değilsin. Bu bir  kınanma gerekçesidir.

Kimse Cumhuriyet rejiminin baştan beri dindarların bütün haklarını verdiğini söylemeyecek kadar cahil olamaz her halde. E bu durumda esas sorun dini politikaya alet etmek değil dindarların hakkını savunmanın önüne kurulan psikolojik baskı ve bariyerdir. Dindarlar mağdurken elbette onların haklarının iade edileceğini vaad eden bir parti çıkacaktır demokratik seçimlerde. Bu alenen yasaklanamadığı için Cumhuriyet rejimi bu günün seçimlerini de etkileyen bir baskı unsuru üretmiştir.

Mesela Alevilik de dini bir eğilimdir veya mezheptir. Alevilerin demokratik hakları savunulduğunda kimse dini politikaya alet ediyorsun demez. Ne bu gün ne de geçmişte. Hıristiyan ve Yahudi azınlıklarına yönelik hak ve hukuk vaadinde bulunan siyasi partileri kimse dini politikaya alet etmekle suçlamayı düşünmemiştir.

Demek ki burada esas sorun Cumhuriyet rejiminin “çağdaşlaşma projesinin” devamı olan Sünniliği asimile etme anlayışına ters davranma yasağıdır. Çünkü Sünni din anlayışı “ terakkiyemani” görülmüştür İttihatçı ve Terakkici (ilerlemeci) çete zihniyeti tarafından. Ve daha sonra da bu rejimin resmi politikası olmuştur. Dindar Sünni'ye göz kırpan ve ona yakın duran herkes bu suçlamayla karşı karşıya kalmış. Ya hapse atılmış ya partisi kapatılmış veya siyaset yasağıyla cezalandırılmıştır.

Oysa olay çok basit. Seçime gidiyorsunuz. Oy kullanacak olan seçmenin meşru taleplerine göre vaadlerde bulunmak ve oylarına talip olmak en temel demokratik seçim kuralıdır. Yani eğer seçmenler arasında Kürtler varsa ve mağdur edilmişse onların haklarının iadesine yönelik vaatte bulunmanızda bir yanlışlık yoktur. Kürtlüğü siyasete alet etmek olmuyor. Veya eğer bir Ermeni, Rum ve benzeri bir grup mağdur ise buna yönelik vaatte bulunmak doğaldır. Aynı şey Sünni dindarlar için yapılınca bu “dini politikaya alet edemezsin” ilkesine toslamaktadır. Öyle anlaşılıyor ki bu ilke aslında “Sünni dindarlığın” ensesinde sallamak üzere üretilmiş bir “Demokles kılıcı” gibi görülmektedir. Bunun Türkçesi “dindarların hak taleplerini ciddiye almayın ve onlara vaatlerde bulunmayın” demektir.

VİDEO HABER

Sahibinden 16 milyon TL'ye satılık ‘tarihi kilise’

Haber Ara