Dolar

32,5264

Euro

34,7533

Altın

2.492,80

Bist

9.524,59

Değişime direnmek hayır getirmez

8 Yıl Önce Güncellendi

2017-02-28 11:30:38

Değişime direnmek hayır getirmez

Kâinat 13,7 milyar yıldır sürekli bir değişim halinde… Anları kuşatan bu külli değişimin farkında olanlar, varlıklar için değişim denilen eylemin ne kadar gerekli olduğunu anlayacaklardır.

800'lü yıllarda Beyt'ül Hikme'deki (Hikmet Evindeki) minderinde oturup kitaplarını okuyarak kendisini ve eşyanın hakikatini keşfetme yolculuğuna çıkmış olan Kindî'nin ufkuna 2020'li yıllarda bile ulaşamadık maalesef.

«فهو الدهر فی زوال دائم وتبدل« hitabıyla “zamanın dâimî bir zeval ve sürekli bir değişim” içinde olduğunu haykıran Kindî'yi kaçımız anlayabiliyor ki günümüzde.

Saçma bir sekülerizm inadı uğruna şeylerin hakikatinin paramparça edilip anlamsızlaştırıldığı bu hakikatsiz çağda, saçma alışkanlıklara hakikat süsü verilmesi bilindik bir modadır.

Örneğin beden temizliğini, ruh sağlığını ve ahlak güzelliğini önemseyen “sünneti” gerici sayıp, seküler kaynaklı fast-food, zina, faiz ve uyuşturucu kültürünü ilerici görebiliriz bu modern alışkanlıkları sorgulamazsak.

Porphyrios'un Aristo Organon'undaki mantıkî kategorileri açıkladığından beri, İslam dünyasında, diğer makuleler yanında “izafilik” kavramını da açıklayan yüzlerce İsaguci şerhi yazıldı bugüne kadar.

Muallim-i Evvel'den bugüne dek anlatılagelen “görecelik” kavramını bilmeyenler için Einstein'ın İzafiyet teorisi oldukça şaşırtıcı gelecektir elbette.

Ancak bu izafilik kavramını bilen atalarımız, kültürlerin de, yönetim sistemlerinin de “izafi” olduğunu çok iyi biliyordu. Örneğin Gazzali, Tehafüt'ünü Mutezile mezhebinin birikimlerinden de istifade ederek yazmıştı.

Çünkü onun tehafütteki mücadelesi, maddeci, tabiatçı felsefecilere karşıydı ve bu karşıta “göre” farklı görüşlere sahip Müslümanlar ittifak etmeliydi.

Bugünlerde Türkiye'nin geleceğinden söz ediyoruz. 15 Temmuz gibi ağır bir badireyi atlatmış bir millet olarak, bugünkü karşıtlarımıza “göre” yeni bir hal almayı becerebilmemiz gerekiyor.

İslam dünyası değişmeyi başardığı için yüzlerce yıl boyunca dünya sisteminin öznesi olmayı başarmıştı.

Nizam'ul Mülk, Gazzali'nin desteğiyle Nizamiye medreselerini kurmayı başarmasaydı, bugün ehl-i Sünnet'in bu denli yaygınlığından bahsedemeyecektik mesela.

Farklı fikirlerde olsak da, gerektiğinde değişimde birleşmemiz gerekiyor. Bugün Türkiye pek çok ciddi saldırıyla karşı karşıya…

Bu noktada, Türkiye'nin ciddi bir değişimle varlığını koruması ve gücünü arttırması bir zorunluluk olarak ortaya çıkıyor.

Şimdi tutuculuğun ne zamanı, ne de yeri… Hep birlikte değişimi desteklememiz ve değişim için elimizden geleni yapmamız gerekiyor.

Örneğin şimdilerde Türkiye'nin yönetim sistemi değiştirilmek isteniyor. Çünkü, her an ülkeyi krize sokabilecek çift başlı yönetimin, bunca saldırı karşısında Türkiye'ye hayır getirebileceğini düşünmek oldukça anlamsız.

Her mahallede, her belediyede, her şirkette bir yönetici olduğu gibi Türkiye'de de milletin çoğunluğunun desteğini alan bir tek yönetici olsun isteniyor.

Devletin tepesinde herhangi bir kriz çıkmasın, Türkiye gücünü iç çatışma ve kavgalarla heba etmesin, dış düşmanlara karşı seri bir şekilde politika ya da strateji üretsin isteniyor.

Bugüne kadar bize öğretildiği gibi x=x değildir. Çünkü evrendeki hiçbir şey gerek konum, gerek zaman itibariyle birbirine eşit olamaz. 1. x önce 2. x sonradır en azından…

Hegel, varlığın kendi kendisine bile eşit olmadığını söylemekle abartılı bir iddada bulunmuş olmaz.

Bu görüşe göre, varlık sürekli değişim halindedir. Üstelik bir varlık aynı zamanda, aynı konumda bir/iki aynı/ayrı varlık olarak var olamaz. O halde o varlığın kendisiyle eşitliği de imkansızdır.

Ancak şu da bir gerçek ki, özdeşlik ilkesine en azından nazari olarak muhtacız. Matematiğin temeli olan özdeşlik ve çelişmezlik ilkelerini yok saydığımızda bilimsel gelişmeleri de yok saymış oluruz çünkü.

Ancak bu kabulümüz, değişim gerçeğini asla değiştirmeyecektir. Ülkeler de bu değişim çarkının içindedir ve değişim onların varlığının gerekçesidir.

16 Nisan'da gerçekleştirilecek olan referandum, Türkiye'miz için önemli bir fırsattır. Devlet kavramının içeriğinde bulunan “değişim” anlamına uygun bir şekilde, Türkiye Cumhuriyeti Devleti de değişimi yakalamak zorundadır.

Cumhurbaşkanlığı sistemi statikleşmiş devlet yapımızı canlandıracaktır. Bu değişimin canlandırıcı ruhu bütün milletimizi kısa sürede diriltecektir.

Yönetim sistemindeki bu değişim, Türkiye'ye bölgesel ve küresel vazifeler yükleyecektir. Vazifelerinin bilincine varan Türkiye, geliştikçe gelişecektir.

Bu sebeple değişime “evet” demek en doğrusudur. Şu anda evrenin galaksilerinden vücudumuzun hücrelerine kadar pek çok varlık değişime “evet” dedi bile.

Çünkü, kâinatın ve bedenimizin değişime “hayır” demeleri, onların ölümü anlamına gelecekti.

Haber Ara