Dolar

32,5657

Euro

34,9923

Altın

2.432,02

Bist

9.770,27

Cüzzam şimdi ne kadar tehlikeli?

Halk arasında 'cüzzam' ismiyle bilinen lepra, rahatsızlığa neden olan 'mycobacterium leprae' adlı bakterinin 1873'te Norveçli bilim insanı Gerhard Armauer Hansen tarafından keşfedilmesi dolayısıyla 'Hansen' ismiyle de anılıyor. lepra solunum yoluyla bulaşırken deri, periferik sinir sistemi, mukoza, üst solunum yolları ile gözlere etki etmekte

4 Yıl Önce Güncellendi

2021-01-31 10:25:10

Cüzzam şimdi ne kadar tehlikeli?

Halk arasında "cüzzam" ismiyle bilinen lepra, rahatsızlığa neden olan "mycobacterium leprae" adlı bakterinin 1873'te Norveçli bilim insanı Gerhard Armauer Hansen tarafından keşfedilmesi dolayısıyla "Hansen" ismiyle de anılıyor.

Kronik bir enfeksiyon hastalığı olarak her yaştan insanı etkileyebilen lepra, özellikle cilt, çevresel sinirler, üst solunum yolu mukozası ve gözleri tahrip edebiliyor, el ve ayak gibi bazı organlarda fonksiyon kayıplarına neden olabiliyor.

Korkulan bir hastalıktı ama...

Geçmişte korkulan bir rahatsızlık olan, bilgi eksikliği nedeniyle sosyal statü kaybına ve dışlanmalara yol açan lepra, bugün erken tanıyla tamamen tedavi edilebiliyor.

Sağlık Bakanlığı Halk Sağlığı Genel Müdürlüğüne göre, lepra Türkiye'de bildirimi zorunlu bulaşıcı hastalıklar kapsamında yer alıyor ve hala "Lepra Eradikasyon Programı" uygulanıyor.

Türkiye'de hastalığın görülme sıklığı 10 binde 1 vakanın altında, kayıtlı lepra hasta sayısı 518, geçen yıl tespit edilen yeni vaka sayısı ise 1 olarak kayıtlara geçti.

Cüzzamla Savaş Derneği Başkanı Prof. Dr. Ayşe Yüksel,  lepranın solunum yoluyla bulaştığını ve deri, periferik sinir sistemi, mukoza, üst solunum yolları ile gözlere etki ettiğini aktardı.

Periferih sinir harabiyeti

Göz, el ve ayaklarda gelişebilecek periferik sinir harabiyeti nedeniyle oluşan duyu ve motor fonksiyon kayıplarının erken tanı ve tedaviyle önlenebileceğini belirten Yüksel, "Böylelikle yerleşmiş duyu kaybına bağlı travmatik yaralanmalar, acı duyulmaması nedeniyle ihmal, enfeksiyon ve uzuv kayıpları olmaz. Geçmişte bir ilaçla ömür boyu tedavi yapılırken bugün birden fazla ilacın bir arada kullanılmasıyla tam tedavi mümkündür. Düzenli tedavi de en fazla 2 yıl sürer." dedi.

Kişiye lepra tanısının geç konulması, bu nedenle tedavinin gecikmesi ve hastanın sağlık durumunun yakından takip edilmemesi durumunda el ve ayaklardaki duyu ve hareket kayıplarının kalıcı olabileceğine dikkati çeken Yüksel, şöyle devam etti:

"Bu durumda kişi yaşamı boyunca el ve ayaklarını, yanık, kesik, çarpma, batma gibi travmalardan korumak durumundadır. Yaşanan travma sonrası gelişen açık yara, kişiye acı vermediği için ihmal edilir, yara yeri mikrop kapar, mikrop ilerler, kemiğe kadar gidebilir. O durumda da kemik, cerrahi olarak çıkarılır ve el ya da ayağın doğal şekli bozulabilir. Önemli olan hastalara henüz sakatlıklar oluşmadan tanı koymak, tedavi ve takiplerine başlamaktır. Sakatlık durumu derecelendirilmiştir. Hastalarda sakatlıkları derece olarak olumsuz hale getirmemek önemlidir. Ne yazık ki dünyada yeni tanı konduğu anda 2. derece sakatlığı olan hasta sayısı, yüzde 5,3'tür. Yani en etkili yöntem erken tanı, hemen tedaviye başlamak, hastayı izlemek, sosyal destek sağlamaktır."

Prof. Dr. Ayşe Yüksel, lepra hastalığının 120 ülke için önemli bir sağlık sorunu olduğunu, bu ülkeler arasında yer alan Hindistan, Brezilya ve Endonezya'nın ise dünyadaki cüzzam hastası sayısının yüzde 79'una sahip olduğunu aktardı.

DSÖ kayıtlarına göre...

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) kayıtlarına göre 2019'da dünyada 202 bin 185 kişinin cüzzam teşhisi aldığına işaret eden Yüksel, her gün lepra tanısı konan yaklaşık 600 hastadan 50'sinin çocuk olduğunu dile getirdi.

Ayşe Yüksel, DSÖ'nün son 20 yıl içerisinde tedavisi tamamlanan kişileri lepra hastası olarak görmediğini, bu nedenle kendilerinin "lepradan etkilenmiş kişi" olarak anılmasını önerdiğini belirtti.

"Lepra, Türkiye'de artık önemli bir sağlık sorunu değil." diyen Yüksel, hastaların geçmiş yıllardaki gibi çok yönlü bakım almasının önem taşıdığını vurguladı.

 

Haber Ara