Dolar

32,3136

Euro

35,1353

Altın

2.293,11

Bist

9.061,06

Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ndeki hattın öyküsü

Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ndeki Mahmud Celâleddin imzalı ve 1801 tarihli hat levhasının öyküsünü Murat Bardakçı yazdı.

9 Yıl Önce Güncellendi

2016-02-14 11:44:19

Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ndeki hattın öyküsü

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Alman Başbakanı Angela Merkel'i hafta içerisinde Beştepe'deki Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde kabul ettiğinde Merkel'e külliyedeki hat kolleksiyonunun bir kısmını gösterdi.

3. SELİM DÖNEMİNDEN KALMA HATTIN ÖYKÜSÜ

İşte, bu kolleksiyonda yer alan ama basının dikkatini çekmeyen Mahmud Celâleddin imzalı ve 1801 tarihli muhteşem bir hat levhasının öyküsünü Habertürk yazarı Murat Bardakçıkaleme aldı:

Erdoğan ile Merkel'i Cumhurbaşkanlığı makamında ayakta dururlarken çekilmiş ve karşıdaki duvarda asılı duran başka hatlara bakarken gösteren bir başka fotoğraf pek dikkati çekmedi...

1195211_c70b01174ad1e94487bca2ab811b57be

"ALLAH'IN YARDIMI ÜZERİNE OLSUN"

Makam odasının duvarının solundaki hat 1849'da vefat eden Yesarîzade Mustafa İzzet Efendi'ye ait bir yazının yine o devirde siyah zemine altın varakla geçirilmiş şekli idi, levhada “Bârekallahu Teâlâ” yazıyordu ama asıl önemli olan sağdaki levhaydı: Hocasız, kendi başına yetişen, eserlerinde hattın hiçbir kuralına uymayan ama ismini verdiği kendi ekolünü kurup Türk yazı sanatının en büyük isimlerinden olan ve 1829'da vefat eden Mahmud Celâleddin'in “Aleyke Avnullah”ı, yani “Allah'ın yardımı üzerine olsun” yazısı..

BAŞBAKANLIK'TA GÖRMÜŞTÜM

Mahmud Celâleddin'in bu hattını, şayet bir başka levha ile karıştırmıyorsam, ilk defa 70'li senelerde, Ankara'da eski başbakanlık binasındaki makam odasında görmüştüm... O senelerde muhabir sayısı şimdiki gibi fazla değildi, özel TV'ler zaten yoktu, terör günlük hayatın parçası haline gelmemişti, “akreditasyon” diye bir şey zaten bilinmezdi ve Başbakanlık binasına girip çıkmak, özellikle de gazeteciler için gayet kolaydı. Başbakan bir görüşmenin ardından açıklama yapacağı zaman makam odasına rahatça girer, demeç alıp fotoğraf çekebilirdik.

Bu levha, söylediğim gibi şayet yanılmıyorsam gazeteciliğe başladığım ve Süleyman Demirel'in başbakan olduğu 70'li senelerde, makam odasında kapıdan girince karşı tarafa gelen pencerenin sağ tarafındaki duvarın üzerinde asılı idi...

HAT GİTTİ, TABLO GELDİ

Türkiye'de “duvara asılacak obje” dendiğinde ilk akla gelen eşya, “tablo” dur; zira asırlar öncesinden gelen “hat” yahut “levha” geleneği artık unutulmuş gibidir ve şimdi toplumun sadece bir kesimi tarafından bilinmektedir.

Hat eserleri bugün gerçi bundan 20-30 sene öncesine göre daha çok biliniyor, rağbet görüyor, hattat sayısı eski senelere oranla daha fazla ve yeni eserler de müşteri buluyorlar ama zenginler arasında yine “tablo”, özellikle de Edirne'nin dışına çıkarttığınızda milletlerarası sanat çevrelerinde pek dikkat çekmeyen ve öyle pek para etmeyen çağdaş Türk resmi revaçta...

Geleneksel sanatlarımızdan olan “hat”tın çağdaş resim kadar alâka çekmemesinin ilk sebebi, harf devrimi, yani eski harfleri artık okuyamaz hâle gelmiş olmamızdır. Bir levhada ne yazdığını kolleksiyoncuları ve meraklıları bir tarafa bırakın, akademik unvan sahibi Osmanlı Sanat tarihçilerinin çoğu okuyamaz, zira mesleklerinin temel gereği olan eski harflere âşina değildirler, yani bilmezler! Fakat iş Türk, özellikle de “çağdaş Türk” ve hattâ batı resmine geldiğinde mebzul miktarda uzmanımız vardır...

Resim âlimlerimiz imparatorluk dönemindeki öncü ressamların imzalarını okuyamasalar bile modern Türk resminin macerasını, yani ressamın tabloyu ortaya koymasından itibaren nereden nereye gittiğine ve kaç orijinal kopyası olduğuna kadar hemen herşeyini takip ederler; zira resim artık önemli bir ticarî metâdır ve piyasa şartları tablonun ayrıntılarının bilinmesini gerektirmektedir. Ama konu hat sanatına gelince, işte orada durun! Tablolara olan takip merakı, hat konusunda mevcut değildir!

Bugün, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile Almanya Başbakanı Angela Merkel'in Beştepe'de çekilmiş fotoğraflarından yola çıkarak, Cumhurbaşkanlığı'nın makam odasındaki Mahmud Celâleddin hattının kısa macerasından sözedeceğim... Ben, Mahmud Celâleddin'in elinden çıkmış ve aynı istifle yazılmış üç ayrı “Aleyke Avnullah” gördüm...

1_3

Levhalardan biri, Cumhurbaşkanı'nın makam odasındaki sözünü ettiğim yazı... Üzerinde, Mahmud Celâleddin'in imzasının hemen yanındaki 1216, yani Milâdî 1801 tarihi, Üçüncü Selim zamanında yazıldığını gösteriyor...

BAĞIŞLANDI, DEPOYA GİTTİ

“Aleyke Avnullah”ın aynı istifle yazılı olduğu ve hemen hemen aynı boydaki diğer levha, şarkiyat ilminin 1982'de vefat eden büyük üstadı Abdülbaki Gölpınarlı'da idi. Üzerinde 1225, yani Milâdî 1810 tarihi vardı, İkinci Mahmud devrinde yazılmıştı, Hoca'nın Salacak'taki evinde, kitaplarını yazdığı minderin arkasındaki duvarda asılı dururdu. Abdülbaki Hoca'nın kütüphanesi ve hat kolleksiyonu vefatından sonra vasiyetine uyularak Konya'ya, Mevlânâ Müzesi'ne verildi ve senelerce müzede Hoca'nın kitaplarına tahsis edilen bir hücrede durdu. Sonra “Devlet kütüphanelerine bağış yapmayın, verdiğiniz herşey dağılır” sözünü doğrularcasına kitapların bir kısmını başka yerlere yolladılar, levhaları da depolara gönderdiler!

Haber Ara