Dolar

32,5234

Euro

34,7384

Altın

2.491,64

Bist

9.524,59

'Cumhurbaşkanı'nın tek başına kararlı şekilde mücadele ettiğini düşün

'Cumhurbaşkanı'nın tek başına kararlı şekilde mücadele ettiğini düşünüyorum'

8 Yıl Önce Güncellendi

2016-11-03 18:55:24

'Cumhurbaşkanı'nın tek başına kararlı şekilde mücadele ettiğini düşün
Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, "Bu süreçte, o dönemde Başbakan, bugünün Sayın Cumhurbaşkanı'nın tek başına kararlı şekilde mücadele ettiğini düşünüyorum. 2014'ten alın, 2012'den alın, herkes Sayın Cumhurbaşkanı'nın bu mücadelesine ayak uydursaydı 15 Temmuz'a gelir miydik, gelmez miydik?" dedi.

Başbuğ, FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişimi ile bu terör örgütünün faaliyetlerinin tüm yönleriyle araştırılması için kurulan Meclis Araştırma Komisyonunda milletvekillerinin sorularını yanıtladı.

Eski Ankara Valisi ve eski Emniyet Genel Müdürü Mehmet Kılıçlar'ın komisyondaki, "Emniyet Genel Müdürü olarak göreve geldiğimde atamalarda il emniyet müdürlerinin 65-70'i FETÖ'cüydü" açıklamasına işaret eden İlker Başbuğ, bunun çok vahim olduğunu söyledi.

Başbuğ, "O zaman ne yaptınız? Bizim elimizde böyle bilgi olsaydı biz onları Silahlı Kuvvetlerden atardık, bize verilmedi." ifadelerini kullandı.

FETÖ'nün 2000'li yıllardan 2012'ye kadar güçlendiği yıllar olduğunu belirten Başbuğ, 3 sürece işaret etti.

İlker Başbuğ, birinci süreçte 2002'de AK Parti'nin iktidar olduğunu, bürokrasiye ihtiyaç duyduğunu, cemaatin bürokrasisine dayandığını savundu, ikinci süreçte ise TSK ile çatışma ortamına girilmesinden kaçınıldığını dile getirdi.

Başbuğ, 2007'nin Türk siyasi tarihinin dönüm, kırılma noktası, kavşağı olduğunu öne sürerek, 2007'den sonrasını iktidarın Fetullah Gülen cemaatiyle tam ittifak haline girdiği, artık Silahlı Kuvvetlere karşı yürütülen komplolara destek verdiği dönem olarak gördüğünü vurguladı. İlker Başbuğ, bunun siyasi sorumluluğunun olması gerektiğini de savundu.

- "Tek başıma mücadele ettim"

Kırılma noktasının 2011 olduğunu vurgulayan Başbuğ, bu yıl yapılan genel seçimlerde cemaatin iktidar partisinden ciddi sayıda milletvekili adaylığı istediğinin yazıldığını anımsattı.

İlker Başbuğ, sözlerini şöyle sürdürdü:

"2012'de benim alınmam var. Benim alınmam deneme, testtir. 'Bakalım toplum ne tepki gösterecek, siyasi iktidar ne gösterecek'. Tepki yok. 'Bir Genelkurmay Başkanı'nı alıyoruz, oh ne güzel toplum da pek tepki göstermedi, kendi kurumu da tepki göstermedi, çekineceğimiz bir nokta yok. Çıtayı biraz daha yükseltelim... MİT Müsteşarı...' Bu olaya geldiğinde, Sayın Başbakan olayın vehametini anladı. MİT Müsteşarı'na da izin verseydi benim kanaatim o ki; 3'üncü hedef kendisiydi. Orada 2012 Şubat'ında müdahale edilerek, süreç bir noktada engellenmeye çalışıldı. Bana göre savaş 2012'de başladı. Kiminle, iktidar ile FETÖ. İster 2014, ister 2012 deyin, bu süreç nereye kadar geliyor; 14 Temmuz 2016'ya kadar geliyor. Bu süreçte baktığımız zaman Sayın Cumhurbaşkanı'nın FETÖ'ye karşı ciddi şekilde mücadele ettiğini görüyoruz. Şu nedenle, bu nedenle. Haksız sorular değil ama siyasi bir konuya girmek istemiyorum, zaten girmem. Sonuca odaklanmanın önemsenmesi gerekir. Bu dönemde Sayın Cumhurbaşkanı tek başına mücadele etti. Başka biri daha var; 2008, 2010'da da ben tek başıma mücadele ettim. Bu süreçte, o dönemde Başbakan, bugünün Sayın Cumhurbaşkanı'nın tek başına kararlı şekilde mücadele ettiğini düşünüyorum. 2014'ten alın, 2012'den alın, herkes Sayın Cumhurbaşkanı'nın bu mücadelesine ayak uydursaydı 15 Temmuz'a gelir miydik, gelmez miydik?"

Bir soru üzerine, tutuklanan, gözaltına alınanlar arasında tanıdıklarının bulunduğunu, ancak çok yakinen tanıdığının fazla olmadığını, şaşırdıklarını dile getiren Başbuğ, FETÖ ile bunların ilişkisinin olmamasını ümit ettiğini, ancak yargı sürecinin kesin kararı vereceğini belirtti.

Bilgi geldiği sürece Silahlı Kuvvetlerin reaksiyon gösterdiğine dikkati çeken İlker Başbuğ, genel bir değerlendirme olarak, 2014'ten sonra durumun değiştiğini, bu dönemden sonra özellikle 15 Temmuz'dan önce Silahlı Kuvvetlere bazı bilgiler gelmiş olabileceğini söyledi.

Başbuğ, MİT ve Emniyetin şimdi çalıştığını gördüklerini, kendi dönemlerinde çalışmadığını savundu.

"Tek başına mücadele ettiğine" yönelik sözüne bir soru nedeniyle açıklık getiren İlker Başbuğ, karargahının, kuvvet komutanlarının olduğunu, uyumlu çalıştıklarını, destek aldığını ancak meydanlarda, basın, medyada sadece kendisinin gözüktüğünü dile getirdi. Başbuğ, doğrusunun da bu olduğunu aktardı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın tek başına mücadele ettiğine yönelik sözlerine ilişkin olarak da Başbuğ, Erdoğan'ın, mücadelenin ana aktörü olduğunu ifade etmeye çalıştığını vurguladı.

İlker Başbuğ, daha önce de TSK'ya karşı yürütülen komplolarda ABD'nin, özellikle George Bush döneminin bu olaya destek verdiğini düşündüğünü söylediğini yineleyerek, ABD Başkanı Barack Obama yönetimini özellikle komplolar bağlamında biraz buradan ayırmaya çalıştığını vurguladı.

Başbuğ, 15 Temmuz ile ilgili olarak ABD'nin rolüne değindiğini dile getirerek, "Bunun devlet politikası olarak söylenmesi için özellikle 15 Temmuz bağlamında belge, vesaire olması lazım. Belge yok. 'ABD'deki bazı istihbarat kuruluşlarının, belki bunun içindeki belirli kişilerin 15 Temmuz olayıyla bağlantılı olabileceğini düşünüyorum' dedim. 15 Temmuz olayının geleceğinden ABD istihbarat birimlerinin olmadığını düşünemiyorum. Bunlar bir düşünce, değerlendirmedir." diye konuştu.

FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'in ABD'deki sürecine dikkati çeken İlker Başbuğ, bunun ilginç olduğunu kaydetti.

Başbuğ, PKK terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan'ın 15 Şubat'ta Türkiye'ye iade edildiğini, Gülen'in ise 21 Mart'ta ABD'ye gittiğini anımsattı.

İlker Başbuğ, Gülen'in 10 Mart 2003'te "Rahşan affı" kapsamında suçunun ertelendiğini, 1 Mart 2003'te ise tezkere olduğunu dile getirerek, "Buna 'komplo teorisi' de diyebilirsiniz. Gülen, 2001'de yeşilkarta başvuruyor, 7 yıl verilmiyor, 10 Ekim 2008'de yeşil kart alıyor. 2008'e bakıyorum, Ergenekon Davası'nın tepe noktasına gittiği yıllar. Bir bağ olabilir mi bunlar soru işareti. Yeşilkart için 26 kişi tavsiye kararı vermiş, eskiden CIA'da çalışan üst düzey yönetici de var. Tesadüf mü insanı düşündürüyor. ABD istihbarat örgütlerinin en azından bu yapılanlardan hiç haberi yoktu diyemeyiz. Ancak her olaydan ABD'nin bilgisinin, onayının olduğunu düşünmek de pek doğru değil." değerlendirmesinde bulundu.

Başbuğ, MİT ile ilgili sorulara, "MİT Müsteşarı'na sorun, yorum yapamam." diye karşılık verdi.

AK Parti Manisa Milletvekili Selçuk Özdağ'ın, "(MİT bize bilgi vermedi) diyorsunuz. Kanunen vermesi gerekmiyor mu?" şeklindeki sorusunu İlker Başbuğ, "Vermeyince ne yapacaksınız? Bana her hafta MİT Müsteşarı tarafından ihbar mektupları getiriliyor. Bakıyorum 30 tanesi Cengiz Topel Postanesi'nden atılmış, Deniz Kuvvetleri üzerinden, mühürler var. MİT Müsteşerı'na 'Kimin attığını bana bul' diyorum. Postanelerde kamera var. 'Tamam' diyor, sonra soruyorum kamera arızalıymış, kayıt yapılamamış... Ne yapacaksın? 2008, 2010 dönemini anlattık. Bu konularda destek verilmesini beklemek işin tabiatına aykırı durum. " diye yanıtladı.

Başbuğ, 15 Temmuz'da böyle bir olayla karşılaşacaklarını düşünmediğini, değerlendirmediğini dile getirdi.

İlker Başbuğ, bu darbe girişiminin hazırlık sürecinin olmamasının mümkün olmadığını belirterek, bunun devlet olarak nasıl tespit edilemediğini sordu.

Eski Genelkurmay Başkanı Başbuğ, Suriye, Irak'taki olaylar düzelmeden Türkiye'deki terör olaylarının sona ereceğini, huzurlu günlere gelineceğini düşünmenin zor olduğunu kaydetti.

- "Muhtıra değil, bildiri"

"27 Nisan e-muhtırasına" yönelik bir soruya Başbuğ, "Beni siyasete çekiyorsunuz. Partiler üstüyüm. Beni siyasi olaylar içine çekmeyin." karşılığını verdi.

İlker Başbuğ, buna "muhtıra" denilemeyeceğini, muhtırada tehdit, cebir, şiddet olduğunu belirterek, bunu, "bildiri" olarak tanımladı.

Başbuğ, bundan kuvvet komutanları olarak haberlerinin olmadığını, dönemin Genelkurmay Başkanı'nın verdiğini, saygı gösterdiğini söyledi.

HDP Mardin Milletvekili Mithat Sancar'ın, "orduda darbe geleneği olduğu" sözleri üzerine İlker Başbuğ, bunun haksızlık olacağını ifade etti. Başbuğ, komuta kademesinin 15 Temmuz'da karşı koymasının nereye konulacağını sordu.

- "Tamamen operasyon"

Başbuğ, bir başka soru üzerine, "7 Şubat MİT olayı, sonra 17-25 Aralık olaylarını ben psikolojik harekat kapsamında düşünmüyorum. O tamamen operasyon." değerlendirmesi yaptı.

"15 Temmuz darbe girişimine bir isim koyacaksanız laikliğe yapılan bir darbe girişimidir. Eğer bunlar başarılı olsaydı, Türkiye Cumhuriyeti devletinin hala laik devlet yapısına sahip olacağını düşünmek bence yanlış." diyen İlker Başbuğ, 2002-2010 döneminde MİT raporu olmadan Silahlı Kuvvetlerden kimseyi atmadıklarını belirtti.

Başbuğ, "Burada ilginç bir nokta var. Sonradan biz de bunu anladık. Adamlar meğerse MİT vasıtası ve kanalıyla kendilerine rakip olan bir cemaatin adamlarını bize attırmışlar. Kim o cemaat? Mehmet Kurdoğlu cemaati. Bu da bir gerçek." ifadesini kullandı.

İlker Başbuğ, "15 Temmuz'da yaşanan olayları bir oyun, senaryo olarak değerlendirmenin, böyle bir sonuca gitmenin doğru olmadığını ve yanlış olduğunu düşünüyorum." şeklinde konuştu.

Başbuğ, yalnız 15 Temmuz darbe girişimi sürecinde değil, 2007'lerde başlayan komplolar neticesinde Türk Silahlı Kuvvetlerinin büyük darbe yediğini vurguladı.

İlker Başbuğ, şunları kaydetti:

"Ben Genelkurmay Başkanıyken şöyle dedim; 'Güçlü Ordu, Güçlü Türkiye'. Hala duruyor. Güçlü Türkiye olmadan güçlü ordu olmaz, ama güçlü ordunuz yoksa hiçbir zaman güçlü Türkiye olamazsınız. Onun için bu orduya gözbebeği gibi bakın. 15 Temmuz'un akabinde bu orduya ihtiyacınız oldu ve bu ordu yine her şeye rağmen, yapılan bütün haksızlıklara rağmen taş bastı kalbine, kendisine verilen görevi canı pahasına yaptı, yapmaya devam ediyor. Böyle bir ordusu olduğu için de bu millet şanslı. Başka dünyada hiçbir yerde böyle bir ordu bulamazsınız. Lütfen, bu ordunun onurunu, gururunu, moralini koruyalım. Burada herkese görev düşüyor. Siyasete de düşüyor, medyaya da düşüyor. Güçlü ordu olmadan güçlü Türkiye olmaz, güçlü Türkiye olmadan da güçlü ordu olmaz."

(Bitti)

Haber Ara