Erdoğdu, yaptığı yazılı açıklamada, ABD Merkez Bankası Fed'in Açık Piyasa İşlemleri Komitesi'nin Eylül ayı toplantısı sonrasında yapılan değerlendirmeleri, alınan kararları ve üyelerin tahminlerini kamuoyu ile paylaştığını anımsattı.
Fed'in, faizde önümüzdeki bir yılda, dört defada kabaca 1 puanlık bir artışı amaçladığını belirten Aykut Erdoğdu, Türkiye gibi yükselen çevre ülkeler ile riskli varlıklara para yatıranlar için bunun tatlı bir haber olmadığını savundu.
Erdoğdu, "Çünkü hem son 10 yılda piyasalara dağılan dolarların bir kısmı çekilecek, hem de faiz artacak." ifadesini kullandı.
Bu yıl için bir kez daha faiz artırımı konusunun üyelerin büyük çoğunluğunca öngörülmesi ve bilanço küçültme operasyonuna gelecek ay başlayacağının açıklanmasıyla piyasalarda dalgalanma yaşandığını aktaran Erdoğdu, doların yeniden 3.50 bandının üstüne çıktığını bildirdi.
Dünyanın artık, Fed'in bir yandan faiz artırımı yapacağı bir yandan da bilanço küçültme operasyonunu aylık miktarları artırarak sürdüreceği bir döneme girdiğini vurgulayan Erdoğdu, Türkiye gibi dış kaynağa, özellikle de sıcak paraya bağımlı ekonomiler için yeni bir dönemin başladığını kaydetti.
Kararların daha etkili hissedileceği 6 ay sonrasına kadar Türkiye'nin etkili önlemler alma şansının az olduğunu öne süren Erdoğdu, şu görüşlerini paylaştı:
"Çünkü, biriktirilmiş stresler, kırılganlıklar, yükümlülükler çok büyük. Fed'in yeni bir sayfa başlattığı Eylül 2017 sonrasına Türkiye'nin 12 ay içinde çevirmek durumunda olduğu dış borç stoku 177 milyar doları aşarken, finanse edilmesi gereken yıllık cari açığın 35 milyar dolarda kalması halinde bile, sağlanması gereken dış finansman 212 milyar doları buluyor. Bu kaynağın temininde yüksek faiz dışında bir gereç bulamayan AKP iktidarı, ülkenin üretilen değerinin dış rantiyelerce paylaşmaktan öte çözüm üretemiyor... Önümüzdeki zaman diliminde AKP, bütçe açığının yanında cari açıkla, yeniden yükselebilecek dolar kurunun yaratacağı sorunlarla boğuşmak durumunda kalırken elinde çok az araç ve manevra alanı kalmış durumda."
Biriken sorunlarla baş edebilmenin esaslı bir paradigma değişikliğinden geçtiğini vurgulayan Erdoğdu, açıklamasını şöyle sürdürdü:
"O da hukuk devletine dönmek, içeride ve dışarıda barışı tesis etmek, laik, demokratik devleti yeniden inşadan, AB ile kavga değil, yapıcı ilişkiler tesis etmekten, her kesime eşit yurttaş olarak davranmaktan, ekonomide güven vermekten, kamu sektörünü etkili bir araç olarak kullanmaktan, risk alabilecek yerli ve yabancı üretici doğrudan yatırımcıları motive etmekten geçiyor."
